ÇölSal

2.2K 102 92
                                    

Öncelikle belirtmek istiyorum ki, 15. bölümde 8K okuyucuya ulaştım. Beni destekleyen herkese çok teşekkür ederim! Gerçekten müthişsiniz =)

Aniden nefes nefese kalktım. Etrafıma bakındığımda arenada olduğumu gördüm. Böyle kabus olmaz olsundu. Gerçekten ailenizin ve kardeşinizin öldüğünü gözleriniz önünde görmek dünyanın en korkutucu anıydı. Geceleyin kurt adam, vampir ya da seni öldürmeye çalışan katil görmekten bile berbattı.

Terlediğimi fark ettim. Normal olarak, bunun kabus görmenin nedeni olduğunu düşündüm. Ama gerçeği fark ettiğimde küçük dilimi yutacak gibi oldum.

Her yer çöl haline gelmişti.

Bütün ağaçlar kurumuştu.

Hem de bir gecede.

Hemen toparlandım ve üstümdeki iğrenç ter kokan hırkayı çıkarttım. Hırkayla ne yapmam gerektiğini düşündüm ve sonunda mıntıka çantama tıkmaya karar verdim. Baltamı ve hançerimi de düzgünce yerleştirdim ve yürümeye başladım.

Eğer göle varamazsam susuzluktan ölürdüm.

Yürümeye devam ettim. Olabildiğince az ses çıkarmak için ayakkabılarımı çıkarttım ve elime aldım. Ayakkabalarım elimde, boştaki elimle de yüzüme yelpaze yaparak yürümeye  devam ettim. Terden üstüme yapışan kıyafetlerim yüzünden o kadar kötü kokuyordum ki, bence haraçlar beni kokumdan bile tanırlardı.

Daha yola çıkalı bir saat bile olmadan, dayanılmaz bir su içme isteği duydum. Kavurucu sıcaktan olsa gerekti. Bulabildiğim gölgelik sayılabilecel bir yere oturdum. Biraz soluklandım ve dayanamayıp suyumdan biraz içtim.

Bu dayanılmaz bir sıcaktı. Öyle ki, Panem'in normal sıcaklığı olan (int sitesinde yazıyodu) 65 derece bile bunun yanında soğuk kalırdı. Umarım nehir kurumamıştı. Oraya varmam gerekiyordu.

"Buraya kazanmak için geldim. Ne sıcak, ne de yalnızlık beni durduramaz!" Kendi kendime bağırıyordum. Ama biliyorum ki Capitol beni şu anda izliyordu. İlerlemeye devam ettim.

Çantamda kalan bir avuç kuru yemişi yemeye başladım. Karnımda gelen gürültülere gerçekten sinir olsam da elimden bir şey gelmiyordu. Sonuçta acıkmıştım.

Sesler duymaya başladığımda, hemen eskiden ağaç olan ama şimdi bükülmüş çalı parçaları olan şeylerin oraya çöktüm. Büyük bir yorgunlukla ilerleyen bir haraç gördüm. Açlık ve susuzluktan hayattan bezmişti. Çok küçüktü. En fazla 13 yaşındaydı. Ben de 16 yaşımda olmama rağmen çok ufak tefektim. Belki de çocuk aslında benim kadardı.

Çocuk, ağaçlara tutuna tutuna ilerliyordu. Tam ufaklığa kendimi müttefik olarak gösterecekken, top sesi duydum ve çocuk yere yıkıldı. Sırtındaki iki oku gördüö ve dilim tutuldu. Bir anda fark edilmemek için daha çok yere çöktüm ve nefesimi tuttum. Gözümün önünde ölmüştü. Ufacık bir çocuktu.

Okun nereden geldiğini bilmesem de, seslerin bana zıt yönde azalmasıyla, avcının gittiğini anladım. Gerçekten iğrençti.

Ürkekçe başımı kaldırdım. Kavurucu sıcakta önüme bakmak zor olduğundan, elimi gözlerime siper edip avcıya bir kez daha baktım. Belki hala buradaydı.

Etrafta kimseyi görmesem de temkinli bir şekilde ilerlemeye başladım. Son bir kez gözlerimin önünde ölen küçük haraca baktım. Hançerimi tişörtümün ufak bir kısmını delerek oluşturduğum yere taktım. Metal yeri derime çarptıkça soğuk tenime yayılıyordu. Yeniden amaçsızca yürüdüm.

Karnımdan gelen gurultular had safhaya ulaşınca, en mantıklı şey olan hayvan avlamayı düşündüm. İleride gördüğüm sarmaşıkları aldım. Pek düzgün olmasa da bir tuzak yapmaya başladım.

İşim bittiğini, gerçekten hayvan yakalayabileceğime inanmasam da,tuzağı ağaca bağladım. En azından bir kuş falan bulmak umuduyla dolaştım.

Önümden küçük bir tavşan geçti. Yanıma gelince bana baktı. Tavşana bakıp gülümsedim. Bembeyaz tüylerini okşamaya başladım. Tavşan bu hareketimden hoşlanmışçasına hiç kıpırdamadan duruyordu. Onu her ne kadar öldürmem gerekse de yapamıyordum. Gerçekten çok şirindi ve ben çok yalnızdım.

Bir tavşanla arkadaş olmak ne kadar şizofrence gelse de, sayesinde karnımı doyuruyordum. Bu civardaki zararsız bitkileri yiyiyordu. Ben de onun yediği bitkileri yiyiyordum.

Her ne kadar ot vb. şeyler yemek kulağa iğrenç gelse de, iki gündür açtım. Yapabilecek bir şeyim yoktu. Tavşanı kucağıma aldım ve tek koluma yerleştirdim. Sıcak havada yürümeye devam ettim. Gözüme kaçan kumla, görüşüm bulanıklaştı. Kumu çıkarmak için gözümü ovdum. O anda kavurucu rüzgarı hissettim.

Kum fırtınası yaklaşıyordu. Kumsaldan geliyor olmalıydı.

Tavşanı hemen çantaya koydum ve çöl kumu el verdiğince koşmaya başladım. Kısa sürede gözüm sadece kumdan oluşan duvarı görecek kadar işlevsiz hale geldi.

Bu bölüm anket yok. Bir daha da olmayacak büyük ihtimalle. Final bölümü hepi ending olmayacak şimdiden söylüyorum :D Neyse, bu bölüm de Tribute yoklaması tarzı bişi yapıyoruz kapiş? Şu şekil olacak:

Adın/ Yaşın/ Mıntıkan

ÖRN: Eylül/14/4. mıntıka

gibi. Çok işsizim biliyorum -_-

50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤Where stories live. Discover now