Septimus Elphinstore İle İlk Tanışma

2.6K 102 28
                                    

Bir anda uyandım. Gözlerimi iyice açtım ve bileğimi çimçirdim. O aptal kabustan sıyrıldığımı anladım. Biraz zorlanarak ayağa kalktım ama başım dönmeye başladı. Baş dönmem geçene kadar yatağın kenarına tutundum.

Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra, müthiş kıyafet süper marketime gidip sarı, üstünde Capitol yazan bir tişört ve lacivert pantalon giydim. Aynada kendime baktım.

Ani bir karar değişikliği ile tişörtü çıkarıp attım. En sevdiğim renk olan sarı olsa bile üstünde Capitol yazan bir şeyi asla giymezdim.

Tekrar süper marketime döndüm ve bu kez dümdüz, turkuaz bir tişört giydim. Saçlarıma ellerimle şekil verdim ve yemek yemek için oturma odası da denilebilecek olan toplantı odasına gittim. Maysilee, Wade ve Pliny hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Wade beni fark etti ve el salladı. Yanlarına gittim.

"Başın nasıl Haymitch?" dedi Pliny. Sesi aynı ninni gibi geliyordu. Omzuna dökülen siyah saçlarının tarandığı belli oluyordu. Benimkileri düşündüm, kargacık burgacık sarı saçlar...

"Çok iyiyim. Sadece biraz zonkluyor o kadar." Yalan söylüyordum, ama ben iyi bir yalancıydım. Hem de hiçbir şeyde bu kadar iyi değildim. (Bu özellik bence gerçekten var çünkü bem Katniss'e hem de Peeta'ya yalan söylüyor ve sonradan isyanda onları kullandığı ortaya çıkıyor eğer hatırlarsanız Alaycı Kuş'tan)

"İyi. O zaman yemeğini yemelisin çünkü biraz sonra eğitim merkezine gideceğiz." dedi eskortumuz Nitya. Her zamanki gibi sade ama hoş gözüküyordu. Onun neden diğerleri gibi olmadığını düşünmeden edemedim. Tanıdığım bütün eskortlar peruklu, boyalı ve kostümlüydü. İlginçti...

Hemen masaya oturdum ve her şeyden yemeye başladım. Hem de her şeyden. En çok çilekli marmelat ve nescafe hoşuma gitti. Ama ölmeden önce hoşuma gidebilecek her şeyi denemek için elimden geldiğince çok yemek yedim.

"Yarın herkes kişisel yeteneklerini gösterecek. Neler yapmayı planlıyorsunuz?" dedi Nitya. Önce başkası konuşsun diye onu görmezden geldim ve etrafıma bakındım.

"Bıçaklarla ufak bir gösteri hoş olur." Sesin kaynağı Maysilee'ye baktım. Bakışları bomboştu ama intikam ateşi ile dolu olduğu açıkça gözüküyordu. Abisinin intikamını almak istiyordu.

"Ben de oklarla, tuzaklarla ya da mızrakla bir şeyler yaparım herhalde. Bilemiyorum." dedim ve diğerlerinin dediklerine kulak kabartarak yemek yemeğe devam ettim.

Pliny, "Benim bir yeteneğim yok. Varsa bile ben bilmiyorum." dedi.

"Hayır, Pliny zehirler konusunda çok iyi. Bence bir şekilde bu yeteneği göstermelisin." dedim Ona dönüp. Anlamamış bir şekilde bana baktı. Sanırım ağzım dolu olduğundan söylediklerim "heyr Plaun dehenlaf knghd cuk igi." Gibi duyulmuştu. Nescafe'mden biraz daha içtim ve söylediğimi tekrar ettim.

"Orada bir canlı yok, zehiri nasıl kullanmamı bekliyorsun?" Diyerek bana itiraz etti. Ne demem gerektiğini bilemedim ve yeniden yemeğime döndüm.

"Ben de mızrakta biraz iyiyim. Dün ilk kez elime silah aldım. Birilerini öldürcek olmak hoşuma gitmiyor doğrusu." Hak verircesine Wade'e baktım ama tüm yüzüm marmelat içindeyken ne kadar ciddi gözüktüğünü bilemedim.

"Bir stratejiniz olmalı." Flux'a onay verircesine kafamı salladım. Maysilee kafasını tabağından kaldırmış, ilgiyle Flux'a bakıyordu.

"Bu sene arena daha fazla kişi barındırıyor. Hepiniz bir arada olursanız yaşama şansınız artar." Başımla onayladım ve lafa karıştım.

"Dostum fazla kişi daha fazla gıda demek. Onu nasıl bulacağız acaba?" Flux sn çk blysn bakışı attı ve konuşmaya devam etti.

"Su kaynağı yaşam demek. Aç kalırsanız bir hafta dayanabilirsiniz. Ama susuz kalırsanız iki güne ölürsünüz. Maysilee ve Haymitch. Sizin çanta ve silah kapmanızı istiyorum. Pliny ve Wade, siz de küçük olmanızdan yararlanın ve gözcü olun. Savaşlara, kavgalara katılmayın. Ne kadar cazip olursa olsun ziyafete de katılmayın. Bunlar kesin ölüm demektir. Eğer şanslıysanız yemyeşil bir arenada olursunuz. Saklanmanız kolay olur. Her şey zehirli olabilir. Bunu da göz önüne almanız gerekecek. Suya yakın olun."

Eğitim merkezine girdiğimde olasılıkları değerlendirdim ve mızrak kullanmayı öğrenme yerine doğru gitmeye başladım. Ya da adı her neyse.

Ortalık haraçlardan geçilmiyordu, üstelik burası da en yoğun yerlerden biriydi. Fikir değiştirip baltaların oraya ilerledim.

Bir anda başımın üstünden bir balta geçti, hemen eğildim. Baltayı tutan kişi yavaşça önüme gelirken beni süzdü.

"Reflekslerin kuvvetli. 12?" Küçümsercesine sordu.

Ben de gururla, "Evet, 12'yim. Eğer mümkünse bana balta kullanmayı öğretmenizi isteyecektim." dedim. Adam seni küstah dercesine baktı. Tek kaşımı yukarı kaldırıp sorun mu var anlamında baktım. Adam ilerlemeye başladı.

"Balta kullanmak için öncelikle reflekslerin kuvvetli ve bileklerin güçlü olmalı. Bir de balta kullaılması zor bir alettir. Bu yüzden genelde bıçak ve ok yay daha çok tercih edilir. Öyle değil mi? Ama sen de balta kullanabilecek bir insanı görüyorum. Bileklerin çok çalışmaktan güçlenmiş, reflekslerini de az önce gördüm. Küçük ve çevik olman da yarar sağlayacaktır."

Gözlerinin içine öfkeyle baktım, "Beni öldürebilirdiniz. Çok az bir farkla ıskaladınız." dedim fısıltıya yakın bir sesle. Lens oldukları belli olan kırmızı gözlerini üstüme dikti, sanki bir şey söyleyecekmiş gibi görünüyordu ama vazgeçip önüne döndü.

"Bence bu baktayla başlayabilirsin." dedi. Elleriyle bir mankeni ikiye bölmüş olan sivri uçlu, ağır görünen bir baltayı gösterdi. Baltayı alıp denemeye başladım. Bana kısa bir süre nasıl olduğunu gösterdi.

Yaklaşık bir saat sonra, adam kaybolunca, baltayı bir mankene geçirdim ve dışarı çıktım. Arkama baktığımda mankenin başında bana bakan adamın gülümsediğini gördüm. Manken ikiye bölünmemişti ama yine de bu da bir başarı sayılırdı.

Üç saat sonra haraçların yemek yemek için toplanacağını öğrendim. O üç saat içinde de bitki bilimi, ateş yakmayı öğrenilen yere ve yaraların hangi bitkiler ile tedavi edilebileceğini anlatan bir kadının yanına gittim. Kesinlikle bitkiye ilgili olan şeyi unutacaktım. Ama yine de işime yaratabilirdi.

Yemek yemek için rastegele bir yere oturmak istemedim. O yüzden gidip Pliny, Maysilee ve Wade'i buldum. Hep birlikte bir masanın dört sandalyesine oturduk.

"Biz şimdi müttefik miyiz?" dedi Wade bana bakarak. Bir an ne demem gerektiğini bilemedim çünkü eğer bu çocukla müttefik olursak ve sona kalırsak ya ben onun ya da o benim dıtıma tekmeyi basmak zorunda kalacaktı.

"Evet. Ama biliyorsun, eğer sona biz kalırsak, şey, yani-"

"Ayrılmamız gerekeceğini söylüyor Wade" Maysilee büyük bir soğuklukla bir türlü söyleyemediğim şeyi söyledi ve Wade de anlayışla başını salladı. Wade'e güvenebilirdim, bunu bilyordum. Ama peki ya bu kadar asi bir kıza ya da bir zehir uzmanına? Pek sanmam.

"Bence çok fazla müttefik bulmayalım. Şahsen ben buradaki hiçbir haraca canımı teslim etmem." Yan gözle Maysilee'ye baktım ve makarnamı yemeye çalıştım. Maysilee kaşlarını çattı, sanki benim dediklerimi onaylasana aptal diyordu...

Maysilee ayağıma bir tekme indirince kafamı hızlı hızlı salladım, sallarken de spagetti yüzüme yapıştı.

Hepimiz gülmeye başladık, ama başkaların gülme seslerini de duydum.

Kariyerlerin.

Sarhoşçasına sallana sallana buraya gelen kariyerlere baktım.

"Ne içtiysen bana da getir karşiim." diye bağırdım. Haraçlardan bazıları gülmeye başladı ama kariyerlerin onlara bakması ile başlarını öne eğdiler. Salon yeniden sessizliğe büründü.

Sessizliği o kariye bozdu, "Ne dedin sen!?" dedi. Hiddetle bana baktı. Gülümsedim.

"Kafan güzelmiş güle güle kullan dedim." dedim. Maysilee ve Pliny gülmeye başladı, Wade ve ben de haykırdık. Diğer haraçların da bir kısmı güldü. Kariyerlerden en irisi parmaklarını kütletti.

"Gelsene sen buraya. Ne diyordun bakayım! Belanı mı arıyorsun sen! Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" Bana doğru sinirle geldi. Madem beni pataklayacaktı, bir kaç şey daha söylesem sorun olmazdı herhalde.

"Ne bileyim _ _ _ genel müdüre sor." Arkamdaki gülme sesleri bir anda kesildi ve yüzümü kariyerin eliyle bütünleşmiş olarak buldum.

"Ben. 1. Mıntıka'dan Septimus Elphinstore. Seni ne pahasına olursa olsun öldürecek kişiyim."

50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt