Kat 12'ye Varış

4K 149 17
                                    

Maysilee de Capitol'e geldiğimizi fark etmiş olacaktı ki, yanıma geldi ve birlikte kalabalığa delicesine el sallamaya başladık. Hepsine gülüyor, göz kırpıyor, öpücük dahi atıyorduk.

Nitya şaşkınlıkla "Siz ne diye el sallıyorsunuz?" diye sorunca ona arkamı bile dönmeden yanıt verdim.

"İyi bir izlenim bırakmaya çalışıyoruz. Sonuçta can pazarına gideceğiz."

Maysilee," Belki de içlerinden biri bize sponsor olabilir. Ne de olsa biz 12. mıntıka'da açlıktan ölürken onlar burda alış-veriş merkezlerinden çıkmıyor." Dedi ve bende hak verircesine kafamı hızlı hızlı salladım. Diğer iki haraç da odalarından çıkmış ve yanımıza gelmişlerdi.

Yüzlerine bakınca ne kadar korktuklarını anlayabiliyordum. O kadar küçük gözüküyorlardı ki, kim onları incitebilir diye düşünmeden edemiyordum.

Kimseyi öldürmek istemiyordum. Ama öldürmem gerekiyordu. Oyunlar bize bunu yapıyordu işte. Beş dakika fazla yaşamak için geçmişini bilmediğimiz birinin geleceğini yok ediyorduk. Kafamda kardeşimin sözleri gezip duruyordu. "Sana ihtiyacım var abi." Her ne yaparsam yapıyım aklımdan çıkmıyordu. Yine de Wade ve Delphi'yi öldüremezdim. Bu yüzden onlara asla müteffik olmayı da teklif etmeyecektim. Onları koruyamazdım. Ölümlerini göremezdim.

"Eee, Haymitch. Biraz fakir olduğunuzu duydum. Gizemli yeteneğin nedir? Aileni nasıl doyurdun?" diye fısıldadı Maysilee. Gizemli yetenek mi? Horne ile avlandığımı duymamış olmalıydı. Ne demem gerektiği düşünmeye başladım.

"Benim gizemli yeteneğim yok sanırım. Ama çok iyi tuzak kurarım ve bıçaklarla da iyi anlaşırım. Umarım arenada bu yetenekler de yardımcı olur." Horne'la az avlanmamıştık sonuçta.

"Ben de ok ve bıçaklarda çok iyiyim. Anneme hep yemek yaparken yardım ederim, özellikle bıçak kullanılması gereken yerlerde. Ve bazen çitlerin dışına çıkıp ormanda tavşan, sincap falan avlarım." Sırıttı ve göz kırptı. Maysilee'nin kendi ile gurur duyduğundan emindim. Şimdiye kadar çitlerin arkasına geçen kız görmemiştim de duymamıştım da.

Akıl hocamız Flux, "Haydi çocuklar. Hazırlanın bakalım. 5 dakikaya eğitim binasındayız." dediğinde zamanın mı çok hızlı geçtiğinden yoksa trenin mi çok hızlı olduğundan emin olamadım. Vay be çabuk gelmişiz diye düşündüm. Aslında her sene bu tren yolculukları uzun sürerdi ama bu sene bir aksaklık çıktığı için yolculuğu kısaltmaları gerekmiş.

Eğitim binasını ilk kez gerçekten gördüm. Kuşkusuz gördüğüm en yüksek binaydı. 13 katlıydı ve çatısı da vardı. Kocaman kapı içeri girecek olan kişiyi fark edince kendiliğinden açılıyordu. Eğitim binasının içi de dışı da metalik gri rengindeydi. Koskoca koridorda boydan boya bir Başkan Snow'un resmi vardı. Resime tüküresim gelse de kendimi tuttum. Sonuçta o kamera dedikleri şeyle ne zaman işediğimizi bile görebiliyorlardı.

Adam genç gözüküyordu. En fazla 20'li yaşlarda gibiydi. Buna şaşmamam gerekiyordu. Burada makyaj malzemesi dedikleri ve sayesinde palyaçoya dönüştükleri şeyler vardı.

Koridorda sağa ya da sola dönebileceğim bir yer yoktu. Ben de en önden asansöre doğru ilerledim. Etrafımdaki heykellere, galiplerin resimlerine baktım. Galip olsalar bile ölmüşlerdi. Hiçbir şeyin onları ölümün pençesinden kurtaramamıştı.

Asansöre girdiğimde bir çok düğme gördüm. Eksilerden başlayıp 12'ye kadar çıkıyordu. Nitya herkesin girdiğinden emin olunca 12. katın numarasına bastı. Ve asansör hızla yukarı yükseldi. 12. kata çıktığımızda nefesim kesildi.

Kuşkusuz harika bir odaydı burası. Kocaman ve rengarenk bir masa -üstünde adını bile bilmediğim bir sürü yemek vardı- kocaman ve incecik bir televizyon. Nitya yaptığında gördüm ki, dokunarak yönlendiriliyormuş! Bolca yastıkla kaplanmış pembe renk deri bir koltuk vardı. Flux'tan önce harekete geçip ona kuruldum. Tam diğerleri nereye gidiyor diye bakmak için arkamı döndüğümde kafama bir yastık yedim. Kimin attığını bulmak zor değildi.

"Seni pislik cadı! Bu bir savaş çağrısıdır!" dediğim gibi koltuktaki bütün yastıkları fırlatmaya başladım. Sonra rakiplerimi çoğalttım ve diğerlerine de attamaya başladım. Nitya çok ilginç bir şekilde attığım yastığı beklermiş gibi tek eliyle tutunca ağzım bir karış açık kaldı. Buna acayip şaşırmıştım ve bana gelen yastığı görmezden geldim. 2. yastık geldiğinde de umursamadım. Hipnotize olmuşçasına Nitya'ya ilerledim.

"Vay be siz Capitol insanları o kadar değişiksiniz ki." dedim ve Nitya gülerken "Eee, ne zaman yemek yiyeceğiz?" diye bağırdım. Elime aldığım bir yastıkla Wade'in kafasına vurdum. Çocuk bir anlığına yönünü şaşırmış ve düşer gibi olmuştu. Kahkaha atıp etrafımdaki bütün yastıkları haraçlara fırlattım. Hepsinin şimdi ödeşeceğiz bakışları altında odam olduğunu tahmin ettiğim yere girip arkamdan da kapıyı kilitledim. Çok kısa sürede kaynaştığımız gerçeği bana garip geliyordu çünkü genelde bütün haraçlar akıl hocaları ve eskorlardan nefret ederlerdi. Gariptir ki, Flux ve Nitya'dan nefret ettiğim falan yoktu.

Bir süre sonra homurdanma sesleri kesildi. Ben de yemek yemek için oturma odasına gittim. Bana bakan öfkeli gözleri görünce özür dileyip ve masaya oturdum. Neyseki ortada bir konuşma yoktu ve hepimiz çatlayana kadar yemek yedik. Avoxlar servis yaptıkça, daha çok yemeye başladım. En sonunda yemekten çatlayacak hale geldiğimde benden bu kadar deyip elimi yıkadım ve geri geldiğimde Nitya diğer mıntıkaların toplama günü görüntülerini açmıştı.

"Haydi bakalım diğer mıntıkaların toplama günlerini izleyelim." diyerek kayıtları başlattı ve koltuğa oturdu.

Kariyerlerin dört haraç olayına sevindiklerini gördüm önce. İçim tiksintiyle doldu. Her mıntıkadan iki yerine dört cenaze çıkacak olmasına seviniyorlardı.

1 ve 2. Mıntıka haraçları gönüllülerden oluşuyordu. Flux'un anlattığına göre, Kariyerler daima çok güçlü oluyorlardı ve kesinlikle iletişim kurmamalıydık.

1,2 ve 4. Mıntıka haraçlarından uzak durmamız gerektiğini anlamak için uğraşmamız gerekmiyordu zaten. Yaş olarak çoğu 18'di ve cüsse olarak da kızlardan bile iki katım olan vardı.

Normalin iki katı tehlikeli kariyerler...

Flux "Haraçlar üç tipdir." diyerek sürdürdü sözlerini. İlk tip gerçekten korkanlar ki bunlar genelde 12-13-14 yaşında olanlardı. İki, sizin gibi cesur görünmeye çalışıp ölecekleri düşüncesi rüyalarında bile olanlar. Ve üç, kariyerler." En son bizim toplama günümüzü de izledikten sonra Flux yeniden konuştu.

"Artık uyusanız iyi olur. Yarın açılış töreni için hazırlanacaksınız. Sakın bir zorluk çıkarmayın." dedi. Hepimiz isteksizce odalarımıza doğru ilerledik.

Aslında odama gitmek istemiyordum. Çünkü uyuyamayacaktım, bunu biliyordum.

50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤Where stories live. Discover now