İlk Alıştırma & Ölümün Tadı

2.9K 97 34
                                    

Multimedya'daki şarkıya ölünürrr :) Şarkıyla okuyun bence. ACAYİP ARSHAD FANIYIM :)

Asansörün kapısı açılınca dışarı çıktım. Önce ilerden gidiyordum ama sonra Maysilee'nin önden gitmesine izin verdim. Aman centilmenlikten değildi. Gıcıklık olsun diyeydi.

Maysilee dalmış gidiyorken ben de ona yaklaştım ve bir anda "Böö!" Diyerek onu korkuttum. Pliny kıkırdamaya başladı. Wade ile bense hunharca gülüyorduk. Maysilee bana sinirle baktı. Biraz yaklaştım ve kulağına "Ununtma canım cicim. Bizim birlikte görülmemiz gerek. O yüzden gülümse ve okçuluk alanına doğru ilerle." Diye fısıldadım.

"Üff Haymitch o kadar gıcıksın ki! Hem niye okçuluğa gidiyoruz bıçağa gitsek ya?" Diye sordu. Bu kız deliydi ya.

"Hiç benim canım öyle istiyor." dedim ve etrafa bakıp sırıttım. Aslında nedeni bıçak alanında kariyer takma isimli manyak haraçların olmasıydı. Yerler lan onlar bizi. Kızları bile iri yarı. Yani kız dediğin narin kibar olur. Aynı Maysilee (!) gibi değil mi?

"Kariyerlere yem olmak istiyorsan git bıçak alanına. Ama bence çok gençsin, hayatının baharında ölmene izin veremem." dedim. Maysilee de yanaklarını şişirdi, ofladı ve ayaklarını yere süre süre okçuluk alanına ilerledi.

Okçuluk için yayları aldık. Ben ağır ve çok fazla fonksiyonu olan bir taneyi seçtim. Maysilee de hafif, tahtadan olanı seçti. Ok atma incelikleri ve kurallarını dinledikten sonra da okumu yayıma yerleştirdim. İki yeşilin arası, kırmızı ışığın üstünden vurdum. Mankenin kalbine denk geldi.

Maysilee ise mankeni karnından vurdu. Hırslanıp yeniden attı ama bu ok mankene yaklaşmadı bile. Bir kez daha attı. Ok, gözlerinin olması gerektiği yere girdi. Maysilee bana dönüp sırıttı. Gözlerimi devirdim ve engelli koşu parkuruna gittik. Alan garip düzenlenmişti. Üstümüze yelek tarzı bir şey giydik.

Alana girdik. Bize verdikleri kol saatine baktım. Üstünde koş yazıyordu. Engellerin üstünden atlayıp koşmaya başladım. Maysilee de hemen arkamdan geliyordu. Onu kontrol etmek için döndüm ama Maysilee dehşet verici bir ifadeyle bana bakıyordu. Ne olduğunu anlamadım ve üstüne atlayan Maysilee ile yere yapıştım. Kafamı kaldırdığımda üstümden geçen lazer ışığını gördüm. O aptal sarışın hayatımı kuratmıştı.

Maysilee ayağı kalktı ve elini uzattı. Tutup kalktım ve teşekkür ettim. Bir şeye demeden koşmaya devam etti. Ben de koşmaya çalışıyordum ama sanırım bileğimi burkmuştum. Zorlanıyordum.

İlk parkuru geçtik. 2. Parkurda ne yapmamız gerektiğini anlattı adam. "Duvarlar hareket ediyor. Yapmanız gereken kapana kısılmadan lanirentten çıkmak." Aman ne kolaymış. Maysilee sinsice sırıttı. "Seni geçeceğim ezik." Gözlerimi devirdim. Salak arkadaşım benim ya.

Bir bileklik taktık. Üstünde bir tuş vardı. Kapana kısıldığımızda basmamız için tasarlanmıştı. Mysilee ile yan yana duruyorduk. "Üç.. İki... Bir... Başla!" Sesiyle ikimiz de koşmaya başladık. Ne tarafa geçeceğime karar vermem uzun sürdü, sonuçta labirentteydim. O sırada Maysilee'nin sesini duydum. "Seç bir yolu gerizekalı. Hepsi aynı çıkışa gidiyor." Dedi. Canım ya, söylemesen bilmeyecektim sanki.

Sağ, sol, sağ, sağ diye ilerledim. Duvar açıldığı gibi öne atladım. Mysilee ile çarpıştık.

"Dediğimi unut, bu bir labirent. Çıkış bulmamız gerek."

"Off kıtsın işte senin yüzünden ben de yanlış yola saptım." dedim ve sırıttım.

"Tartışmanın sırası değil yolu bulmalıyız." dedi koşarken. Tam sağıma döndüğümde burnumun dibinden bir duvar kapandı. Tabana kuvvet koşuyordum.

"Yavaşlasana! Kaybolacaksın şimdi. Ne yapıyorsun ya?" dedi ama yine de arkamdan koşmaya devam etti.

"Bu ne ya? Ölücez burada!" diye bağırdım. Umutla koştum ve birden çıkışı görür gibi oldum.

"Çıkışı gördüm! Maysilee çıkışı gördüm koş!" dedim. Maysilee arkamdan koşmaya devam etti. Son anda yanıma geldi ve o anda duvarın kapanmaya başladı. Son sürat koştuk. Nasıl desem? Ayaklarım ****** varıyor gibiydi.

"Maysilee önce sen atla." Diye bağırdım. Başıyla onayladı ve ileriye doğru zıpladı. Onun peşinden ben de atladım. Kollarımın üstüne düştüm.

Maysilee ile birlikte beş dakikaya yakın yerde kaldık. Etrafımızda bir kalabalık oluşmaya başladı. Ne olduğunu anlamadım ve saf saf etrafa bakındım. Sonradan dank etti. Etrafı bulanık görüyordum. Kolumun üstüne düşmemiş miydim ben? Kafa üstü mü düştüm? Yoksa kafamı duvara mı çarptım? Birden alnımda bir acı hissettim ve çığlık attım. Daha sonra birinin telaşla peçete değiştirdiğini gördüm. Neydi o? Kan mıydı? Başım mı kanıyordu? Konuşmaya çalıştım ama ağzımı açamadım. Uykum gelmeye başladı. Kim olduğunu anlayamadığım bir ses "Sakın uyuma, kendini bırakma." dedi. O sesi annemin sesine benzettim. Keşke evde olsaydım.

"Haymitch iyi misin? N'olur ölme!" Gözlerim buğulu görse de bunun Maysilee olduğunu anladım. Sonradan o buğuda kayboldu ve yerini karanlığa bıraktı. Hâla sesler duyuyordum. Ama pek iç açıcı şeyler söylemiyorlardı. Herkes öldüğümden bahsediyordu. Yaşıyordum, burdaydım, ölmedim demek istesemde sadece boğazımdan bir hırıtlı yükseldi.

BEN ÖLMEDİM SİZİ SALAKLAR.

50. Açlık Oyunları ¤düzenleniyor¤Where stories live. Discover now