11. KAYBOLMUŞ CANAVAR

6 3 0
                                    

Güzel okumalar.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız çok sevinirim, sevgilerimle.

Bölüm şarkısı; Sezen Aksu, Haydi Gel Benimle Ol

Christina Perri, A Thousand Years

22.06.1992

Günsüz bir tarih.

Tarihsiz bir gün.

Nikolay Gogol böyle başlamış kitabının kırk dokuzuncu sayfasına, şu an ne demek istediğini daha iyi anlıyordum.

Küçükken annem bana hep 'sana iz bırakanları hiç unutma, şu an ne demek istediğini anlamasan bile yaşadıkça göreceksin.' Derdi saçlarımı okşarken, o an etrafta ne varsa unutur hatta sabah annemin bana armağan ettiği morlukları da görmezden gelirdim.

Bir daha böyle özel bir anın yaşanmayacağını bilir ve ona göre hareket etmeye çalışırdım, nitekim de öyle olurdu. Annem, odadan çıktıktan sonra babamın görmek istediği gibi davranır ve bizi heba ederdi güzel oyunu için. Ben de bu oyundaki oyunbozan olurdum.

Sevgi görmeyen insanlar bize onu aktaramazdı, o zaman biz sevgi için gelmediysek bu dünyaya niye vardık?

'Biz niçin yaşardık, ayakkabımızın altından kalkan son tozla rüzgâr her şeyimizi yok ettikten sonra? Bir insan otuz yıl, belki de kırk yıl boyunca bu küçük salonda nefes almış, okumuş, düşünmüş, konuşmuştu.' Demiş Stefan Zweig'da bunları söylemişti bizlere, yıllar önce. Yaşamak için nasıl bir sebebimiz vardı?

Çok kitap okurdum, bir zaman sonra anlamıştım ki kitap okuyan insan hayatı daha iyi anlayabilirdi. Ben de kendime yaşamak için bir sebep sunmuştum, hem de hayatı yanlış anlamaya korkmuştum. Hayatla anlaşma yapmış, zarar görmek istememiştim.

Yangınımı kuvvetlendirmek istiyorsam öncellikle geçmişimi ateşe vermeliydim. Bu yolda oğullarım büyüdü yangınımı ise söndürdüm.

Oysa unuttuğum bir şey vardı, içinde ben de yanmıştım.

O yangına masum bebeği de katmıştım. Buna rağmen gün geçtikçe daha da büyüyor ve güzelleşiyordu.

Onun hiçbir suçu yoktu, evet ama ben neden kendime hâkim olamıyor ve suçlayıcı gözlerle bakıyordum? Hayatın yükü omuzlarıma binmiş, kanatıyordu. Yaşayacak bir gücüm kalmamıştı ki!

Sevginin bitebildiğini de bana sevmeyi öğreten eşimden öğrenmiştim, hep yalanlardım sevgi bitmez diye ama başıma gelince anlıyordum ki ben hiç sevilmemiştim aslında.

Boğazıma oturan yumru, yüreğimdeki ağrı hiç geçmiyor hatta gün geçtikçe artıyordu. Çocuklarımı güzel ve sevgiyle harmanlanmış bir ailede büyütmek isterken, olduğum konum hiç kolay değildi. Yeni bir hayattı benim çocuklarım, onlara ne işlersem hayatlarını ona göre idame ettireceklerdi, kader çizgileri ise anneleri olmuştu.

Sizler masumca etrafta koşuştururken veda mektubumu yazmaya hazırlanıyordum, her şeyin bir sebebi vardı. Umutsuzlar Çetesi'nin oluşmasında onun suçu vardı, hepimizin hayatını mahvetmiş, yıkıp dökmüştü.

Bizleri öldürmek istiyor, çocuklarımıza yıkım getirmeyi diliyordu. Hey sen, bu mektuplarımızı okuduğunu da biliyorum. Çocuklarımız büyüdüğünde bile peşimizi bırakmayacağını biliyorum, onları zorla bir araya getireceğinin de farkındayım tıpkı bir rastlantı gibi.

UMUTSUZLAR ÇETESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin