2.9

195 11 2
                                    

Özgür'le birlikte motoruna binip evime geldiğimizden beri hiç konuşmamıştık. İçinde soru işareti kalmaması için ona, Alper'le aramızda geçenleri kabaca anlatacaktım.

Şu an beraber mutfaktaki masada oturmuş bekliyorduk. O an aklıma çocuğa hiçbir şey ikram etmediğim aklıma geldi. İstemeye gelmediler sakinleş. Mutfak küçük ve aşırı sessiz olduğundan nefes alıp verişlerim odaya dağılıyordu.

"Kahve ister misin?" Sesim içime kaçmış gibi çıkmıştı ama Özgür duymuş olmalıydı ki gözlerini mutfaktaki küçük camdan çekerek bana bana yöneltti.

Ela gözleri yorgun bakıyordu. Dikkatle onu incelerken ne kadar yakışıklı olduğunu fark ettim. Şimdi sırası mı? Hafifçe boğazımı temizledim.

"Olur," dedi Özgür. Ağzından 'o' harfini duyar duymaz ayağa fırlamıştım. Özgür saçma sapan hareketlerime anlam verdirmeye çalışıyordu sanırım çünkü gözlerini dikmiş beni izliyordu. Bence deli olduğunu anladı ve şu an 'buraya gelmekle hata mı ettim' diye  düşünüyor.

Ben de senin artık bir susmanı düşünüyorum.

Tezgahın üstündeki kahve makinesine kahve koyarak iki kişilik ayarlayıp, istemsizce tek ayağımı diğer ayağımın üstüne koyarak beklemeye başladım.

"Bu ne?" diyen Özgür'ün hafif şaşkınlık içeren sesini duyduğumda yavaşça ona döndüm ve neyi sorduğuna baktım.

Ayağa kalkmıştı ve elinde küçük bir fanusta duran balığım Sadi duruyordu. Ona 'neye benziyor?' der gibi baktım. Anlamamış gibi bakıyordu.

"Tanıştırayım," diyerek yanına ilerledim. Önce elimle Sadi'yi işaret ettim. "Özgür, bu Sadi." Özgür'ü gösterdim ve fanusta daireler çizerek yüzen Sadi'me baktım. "Sadicim, bu da Özgür."

Özgür'e döndüğümde yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle bana baktığını gördüm. "Ne?" diye sordum şapşalca.

"İlk attığın mesajlarda Sadi'den bahsetmiştin," dedi. Başımı sallayarak onu onayladım. "Aklıma geldi birden unutmuştum."

"Olabilir, hiç bahsetmedim zaten." Arkamı dönüp 'tık' eden kahve makinesinin yanına gittim çıkarmış olduğum kupalara dumanı tüten kahveyi boşalttım.

Kahveleri masaya bırakarak tekrar aynı yerime oturdum. Özgür, Sadi'yi masaya koymuştu ve kendisi de sandalyesinde oturmuş, elini yanağına yaslamış bir halde Sadi'yi izliyordu.

Bu görüntü beni gülümsetti.

"Alper'le üniversitenin başlarında tanışmıştım," diyerek söze girdim aniden. Özgür bana bakmıyordu ama beni dinliyordu. "Sıradan normal bir ilişkimiz vardı." Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Ancak Alper okumak istediğini söyleyip ilişkimizi sonlandırmak istedi."

Kahvemden bir yudum aldım ve ellerimi kupanın etrafına sardım. Üstümdeki ince elbise üşümeme neden oluyordu. "Ben de buna saygı duydum elbette ve o zamandan şimdiye kadar hiç konuşmadık."

Özgür başını Sadi'den kaldırdı ve kafasını iki yana salladı onaylamazca. "Özgür," dedi derin bir nefes vererek. "Benim takıldığım bu değil. Sadece yakın arkadaşımın bu zamana kadar deli gibi özleyip, aşık olduğunu söylediği kızın sen olması beni dumura uğrattı."

Bu durum beni de dumura uğratmıştı. Alper'le görüşmediğimiz onca zaman boyunca benim onu unuttuğum gibi onun da beni unuttuğunu düşünmüştüm. Sanırım yanılmıştım.

Ekledi. "Ben, senden hoşlanıyorum bunun farkındasın değil mi?" Bir anda söylediği şeyle kısa çaplı bir şok geçirdim. Farkındaydım ama böyle söylemesini beklemiyordum açıkçası.

Gözlerim kocaman açılmış bir hâlde ona bakıyordum. Kalbimin küt küt atan sesi umarım dışardan duyulmuyordur. Rezillik.

Sebepsizce bir anda ayağa kalkarak en büyük rezilliği yapmış ve avuçlarımın arasında duran kahveyi dökmüştüm. Ben bir süreliğine yokum.

Özgür hızla ayağa kalkarak yanıma geldi ve yırtmacımın açıkta bıraktığı bacağıma dökülmüş kahveye baktı. Yüzünü buruşturdu ve sordu. "Yandın mı?"

Şapşal şapşal suratına bakarken gülümsediğini gördüm. Gizlemeye çalışıyor gibiydi. Bu bizimle dalga mı geçiyor? Koluma dokunan soğuk ellerle irkildim ve kendime geldim.

Buz gibi elleri, az önce üstümdeki incecik elbise rağmen üşüyen bedenime dokununca tenimin aslında yandığını fark ettim. "Yok," dedim kısaca. "Yanmadım." Yandın.

Tane tane konuşmaya başladı. "Sen bir git üzerini değiştir." Başımı salladım hızlıca. Bacağımı işaret etti. "Oraya da su tut biraz ne olur ne olmaz."

Ellerini kollarımdan yavaşça çekti. Daha fazla durmayarak hızla mutfaktan ayrıldım ve odamda ki banyoya koştum.

Buz gibi suyu açıp önce yüzüme vurdum ve kendime gelmeyi bekledim. Aynadan kendime baktığımda sıcaktan yanaklarımın kızarmış olduğunu gördüm.

Daha fazla oyalanıp çocuğu içerde tek başına bırakmak istemediğim için elbisemin açıkta kalan yerine hafifçe su tuttum. Zaten kahve ılımıştı, çok yanmamıştım.

Tekrardan odama dönüp üzerime ince bol bir tişört ve gri bir eşofman geçirdim. Salaklaşmayı kesip mutfağa geri dönerken kulağıma hışırtı sesleri geliyordu. Özgür'ü gördüğümde üzerine motorcu ceketini giydiğini gördüm.

Gidiyor muydu? Yok yatıya kalmak için pijama almaya gidiyor.

Düşüncemi doğrulamak adına dışıma vurdum. "Gidiyor musun?" Kapının kenarına yaslanmış duran beni baştan aşağı inceledi Özgür. Ardından başını sallayarak beni onayladı.

"İşim çıktı," dedi düz bir sesle. "Zaten senin de söyleyeceğin bir şey yok sanırım." Evet ben tam bir maldım çünkü Özgür'cüğüm.

Yanımdan geçip mutfaktan çıktı ve kapıya doğru adımladı. Bir şeyler yapmalıydım. Lütfen düzgün bir şeyler yap.

Özgür kapıyı açtı ve tam gidecekken onu durdurdum. "Özgür." Özgür, hiç beklemediğim bir şekilde beklentiyle bana döndü ve merakla ne söyleyeceğimi bekledi. Boğazımı temizledim ve konuştum. "Söyleyeceğim bir şeyler var aslında."

Kolundan tutup içeriye çektim ve kapıyı kapattım. Şimdi konuşacaklarımız çok önemliydi. Saygı değer komşularım görmesin ve duymasındı.

"Ne söyle-" Özgür cümlesini tamamlayamadan, benim bile kendimden beklemediğim bir şekilde dudaklarına yapıştım. Özgür bunu kesinlikle beklemiyordu. Onu bozguna uğratmıştım.

Bir kaç saniye öyle kaldıktan sonra karşılık vermediği için tam geri çekilecekken bir eliyle belimden kavradı ve diğer elini yanağım ve boynumun arasına yerleştirerek beni kendine çekip öpmeye başladı.

Bu sefer şaşıran ben olmuştum ama zaten başlatan da ben olduğum için ona ayak uydurup iki elimi boynuna doladım ve karşılık verdim.

Özgür'ün gülümsediğini hissettim. O kadar yavaş ve usulca öpüyordu ki neredeyse eriyecektim kollarının arasında.

Bir elimi ensesine getirerek saçlarını okşadım. Hep bunu yapmak istiyordum. Özgür'ün dudakları alt dudağımı, dudakları arasına alırken üstüme doğru gelmeye başladı ve böylece duvara yaslanmış oldum.

Belimdeki eli saçlarıma uzanmıştı. Soluk almak için ayrıldığımızda derin nefeslerim hafif pembeleşmiş dudaklarına çarpıyordu. Sırıttım ve konuştum. "Kabul et böyle bir şey söylememi beklemiyordun."

İki elimle saçlarını okşamaya başladım. Gülümsedi ve başını hafifçe geriye atarak cıkladı. "Evet, beklemiyordum."

"İnsanları şaşırtmayı severim."

Bir anda kafasını geriye çekip sanki kötü bir şey söylemişim gibi hayretle sordu. "Herkesi bu şekilde mi şaşırtıyorsun?"

Kıkırdadım. Aynı onun gibi başımı duvarın izin verdiğince hafifçe geriye attım ve cıkladım. "Hayır," dedim usulca. Bir elimi yanağına getirdim ve dudağına küçük bir buse bırakıp geri çekildim. Gözlerini kapatmıştı.

"Bir tek seni."

Aşk Haberi | textingWhere stories live. Discover now