1.2

322 12 4
                                    

Belime doğru uzanan kumral saçlarıma sprey sıkarak sabitledim ve elimle daha düzgün görünmesi için düzelttim. Şimdi daha iyiydi. Saçlarımı da yaptığımda boy aynamın karşısına geçtim ve nasıl göründüğüme baktım.

Gündelik kıyafet tercih ederek siyah bir pantolon, siyah bir bluz ve aynı renkteki ceketimi üstüme giymiştim. Sade bir makyaj yaparak mavi gözlerimin ön planda olmasını sağlayarak doğal bir görünüm elde etmeye çalışmıştım ve bence olmuştu da.

Her zaman özenli görünmeyi ve güzel görünmeyi seviyordum.

Son olarak masamın üstündeki siyah fotoğraf makinemi de boynuma astığımda hazırdım.

Fotoğraf makinemi de almıştım çünkü fotoğraf çekmeyi seviyordum. Hayatıma giren yeni kişileri ve yeni olan her şeyi kaydetmek istiyordum.

Hayatta neler olacağını bilemezdik.

Bu yüzden yaşadığım her şeyi tanıştığım her insanı hem hafızama kaydediyordum hem de bu makina sayesinde tamamen kalıcı ve unutulmaz hale getiriyordum. Bu hoşuma gidiyordu.

Telefonuma bildirim geldiğinde elime alarak kontrol ettim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Telefonuma bildirim geldiğinde elime alarak kontrol ettim. Özgür Dinçer mesaj atmıştı.

OzgurDincer: Geldim. (20.00)

Birkaç saat önce ona attığım konum sayesinde beni almaya gelmişti. Ona kendim gelebileceğimi söylemiştim ancak ısrarla beni almak istediğini söylemişti. Ne ara bu kadar yakınlaştık. Neler oluyor yetişemiyorum!

kirmizibalikgolde: geliyorum.

Kısa bir yanıt yazarak cevap verdiğimde, son kez kendimi kontrol ettim ve odamdan çıktım.

Siyah topuklu botlarımı giyip evden çıktığımda çanta alma gereksinimi duymamıştım. Zaten sevmiyordum, gerekte yoktu. Telefonumun arkasına lazım olur diye kartımı koymuştum. Bu yeterdi.

Dışarıya çıktığımda yüzüme çarpan soğuk hava beni mest etmişti. Soğuğu seviyordum.

Karşımda duran siyah motoru fark ettiğimde önce motoru inceledim. Kocaman siyah bir Yamaha R6 model motor tam karşımda duruyordu. Ardından motoruna yaslanmış şekilde duran onu inceledim. Özgür Dinçer'i.

Üzerinde siyah boğazlı bir kazak, aynı renkte pantolon ve deri ceket vardı. Ne kadar uyumluyuz!

Vücudunu incelemeyi bırakıp yüzüne baktığımda onun da beni incelediğini gördüm. Ne renk olduğunu anlayamadığım gözleri şaşkınlıkla bakıyordu bana. Hassiktir.

"Sen," dedi, düşünür gibi bir sesle. "Barda ki kız değil misin?"

Anlamayarak suratına baktım. "Bilmem o muyum?" Hafifçe gülmüştü bu cevabıma.

"Kelime oyunu yapma sensin işte. Niye o zaman söylemedin bana?"

"Neyi?"

"Konuştuğum kişinin sen olduğunu." Boş sorularıma sabırla cevap vermesi beni gülümsetmişti. Sanırım onun hakkında ki tutumlarımı değiştirecektim.

"Yani, o an çok ani gelişti hazırlıksız yakalandım," dediğimde, kaşlarını kaldırarak, anladım dercesine başını salladı.

"Motora binmekten korkmazsın değil mi?"

"Aksine severim."

Motorun üstünde duran siyah yedek kaskı bana uzattığında elime aldım ve takmadan önce konuştum. "Nereye gidiyoruz?"

"Hoşuna gideceğini düşündüğüm bir yere," dediğinde, kaşlarım çatılmıştı. Yoksa? Aklımda ki saçma düşünceleri kovaladım ve kaskı başıma geçirdim. O bu sırada kaskını takmış motora binmişti bile.

Ben de arkasına bindiğimde ani bir hızla ilerlediğinde aklım çıkmıştı. Motora binmeyi seviyordum ama birden hız yapınca yüreğim hoplamıştı adeta.

Üniversite ikinci sınıfta motorcu bir erkek arkadaşım vardı ve onun sayesinde motora alışmıştım. Güzel bir ilişkimiz vardı ve onu seviyordum ancak her güzel şeyin bir sonu vardı. Eğer okumak için beni bırakıp gitmesiydi ilişkimiz devam edebilirdi. Ama ona kızmıyordum çünkü okumak için elinde bir şansı vardı ve onu kullanmak onun hakkıydı. Zaten medeni bir şekilde ayrılmıştık ve bir sıkıntımız yoktu.

Motorun durduğunu hissettiğimde düşüncelerimi zihnimden kovaladım ve ana odaklandım.

Motordan indiğimizde kaskımı çıkardım ve ona uzattım. Bu sırada bakışlarım etrafta geziyordu. Yürüyüş yapılan bir alana gelmiştik ve çok güzel duruyordu. Yukarıya doğru oldukça uzun bir yürüyüş yolu vardı.

"Biraz yürüyeceğiz yukarısı daha güzel," diyerek elini hafifçe belime dokundurup beni yönlendiren Özgür'le beraber yukarıya doğru yürümeye başlamıştık.

Yol boyunca ikimizin de ağzını bıçak açmamıştı ancak vardığımızda, gördüğüm manzara sayesinde aramızda oluşan sessizliği bozmuştum. "Böyle bir yerin varlığından bu zamana kadar bihaber olduğum için kendimi tokatlamak istiyorum."

Bu onu hafifçe güldürmüştü. "Arada işlerden vakit bulunca kendimi buraya atıyorum. O şatafatlı ve kalabalık hayattan biraz olsun uzaklaşmak iyi geliyor."

Zaten hep böyle oluyordu. Bu tarz şatafatlı ve ünlü hayatı yaşayan insanların çoğu sessiz bir hayat istiyordu ama aynı zamanda sessiz ve kendi halinde yaşayan insanların çoğu da bu hayatı daha güzel buluyordu.

Elimizdekilerin değerini çoğu zaman bilmiyorduk.

"Oturalım mı?" diyerek kocaman bir ağacın altında duran bankı işaret ettiğinde, başımı sallayarak onu onayladım. Oturduğumuz da şehrin ayaklarımızın altında olduğunu hissettim çünkü burdan her yer görünüyordu ve bu çok güzel bir görüntüydü.

"Nasıl buldun burayı?" diye sorduğunda, başımı ona çevirmeden karşıya bakarak büyülenmiş bir şekilde konuştum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Nasıl buldun burayı?" diye sorduğunda, başımı ona çevirmeden karşıya bakarak büyülenmiş bir şekilde konuştum.

"Çok güzel."

"Artık bana adını söyleyecek misin?" diye sordu en sonunda. Biz de bunu bekliyorduk.

Başımı ona çevirdim usulca. Dikkatle beni izliyordu. Konuşmak için dudaklarımı aradığımda, bakışları merakla ismimi duymak için dudaklarıma kaymıştı.

"Özgür," dedim.

"Efendim," dedi.

"İsmim," dedim. "Özgür."

Aşk Haberi | textingWhere stories live. Discover now