2.4

251 15 2
                                    

Özgür'ün attığı konumu gördüğümde yaşadığım ufak çaplı şoku atlattıktan sonra nihayet ki evden çıkabilmiştim.

Şaşırmamın sebebi ise evinin yalnızca benden iki sokak ötede olmasından dolayıydı. Bunca zamandır nasıl karşılaşmamıştık merak ediyordum.

Üzerimdeki beyaz şişme montun ceplerine ellerimi koydum ve paytak paytak yürümeye devam ettim. Hafif kar yağışı vardı.

Ev zaten yakın olduğundan üstümü değiştirmemiştim. Üstümde gri eşofmanım ve kalın bir sweatshirt vardı. Kapüşonunu da kafama geçirdiğim için biraz penguen gibi duruyordum ama yapacak bir şey yoktu.

Daha çok kutup ayısı gibi duruyoruz bence ama hadi hayırlısı.

Geldiğim sokak sitelerin bulunduğu bir sokaktı. Özgür'ün evinin olduğu binayı zor bela bulup adımlarımı hızlandırdım. Üşümüştüm.

Ne diye geldiğimi de bilmiyordum ya neyse...

Asansöre binip en üst kata çıktıktan sonra kapının yanındaki zile bastım ve bekledim. Kalbim depar atıyordu.

SİKTİR!

Ben şu anda Özgür Dinçer'in evine gelmiştim!

Yeni dank etti galiba.

Neyse gelmiştik bir kere geri dönüşü yoktu. ZİLE BİLE BASMIŞTIM!

Ben panikten dudağımı dişlerken bir anda pat diye kapının açılmasıyla bakışlarımı karşımdaki uzun boylu adama diktim.

Özgür Dinçer şu anda tam karşımda, üstünde içinin yünlü olduğunu tahmin ettiğim kalın bir kazak ve altında ise gri eşofmanıyla tüm endamıyla dikiliyordu.

Niyeti bozdun sen Özgür. Adam hasta!

Kendini epey bitkin hissediyor olacak ki omzunu kapıya yaslamış öyle içeriye girmemi bekliyordu. Ya da şu an sadece seni izliyordur. Tıpkı senin yaptığın gibi.

Hafifçe boğazımı temizledim ve botlarımı çıkartıp içeriye doğru adımladım. Tam yanından geçtiğimde o da kapıyı kapatmış ne yapacağımı bekliyordu.

Etrafıma bakındığımda buranın bir hol olduğunu fark ettim. Ona dönüp konuştum. "Nereye geçiyoruz?"

Yatak od-

Eliyle sağ tarafı işaret ettiğinde, "Salona," diye mırıldandı. Sesi hafif kısılmış ve boğuk geliyordu. Uzun koridordan sağ tarafa doğru yürüdüğümüzde geniş bir salon ve Amerikan mutfak bizi karşıladı.

Köşede ki L koltuğa bakılırsa Özgür burada yatıyordu. Çünkü üstünde kat kat battaniye ve mendil vardı. L koltuğun karşısında küçük bir sehpa bulunuyordu ve duvarın dibinde orta boy bir ünite ve televizyon vardı. Köşede kalan kütüphaneye gözüm takılmıştı ama daha fazla dikizlemeden koltuğa doğru adımladım.

"Sen yat lütfen rahatsız olma," dediğimde, Özgür'ün zaten yatmış ve battaniyeleri üstüne çektiğini görmüştüm. Ateşi olmalıydı çünkü ev sıcacıktı ve üşümesi anormaldi.

Yanına ulaşıp sadece battaniyelerinin arasından görünen yüzüne baktım. Gözleri hafif aralıktı ve kapanmamak için direniyordu sanki. Elimi uzatıp yavaşça alnına koydum.

Yuh!

E bunun bayağı ateşi vardı. Elimi yanağına doğru indirdiğimde huysuzca mırıldandığını duydum. Ellerim soğuktu.

Ama yapacak da bir şey yoktu.

Hemen üstündeki battaniyeleri kaldırmaya başladım ve en ince olanı bıraktım. Yüzüne doğru eğilip sordum. "İlaç aldın mı Özgür?"

Olumsuzca başını salladığında uzaklaşıp Amerikan mutfağa doğru adımladım. Soğuk bir suyla kompres yapacaktım. Koskoca adamı duşa sokacak halim yoktu ne yazık ki.

Bir de çorba yapardım olurdu biterdi.

Dolapları karıştırıp derin bir kase ve havlu bulduğumda kaseye buz gibi su doldurup tekrar Özgür'ün yanına gelip başının yanına oturdum. L koltuk olduğu için bu rahat olmuştu.

Kaseyi masaya koyup havluyu hafifçe ıslattığımda, "Biraz soğuk olacak ama dayanmalısın," diyerek nazikçe havluyu alnına bastırmaya başladım. Oradan yanağına, boynuna ve kulaklarının arkasına doğru yol alan yere havluyu bastırdım. Tekrardan aynı işlemi yaptığımda Özgür'den ses soluk çıkmıyordu.

Umarım ölmemiştir.

Yok canım.

Havluyu tekrar ıslatıp alnına bıraktım. Yavaşça yanından kalkıp örtüyü biraz daha açtım. Mutfağa geçtiğimde yapacağım şey basitti.

Çorba.

Şehriye çorbası yapabilirdim. Çabucak olurdu. Bileğimde ki tokayla saçlarımı topladım ve malzeme arayışına koyuldum.

Bulduğum malzemelerle çorbayı hemen yapmıştım bile. Onu kaynamaya bırakıp içeriye doğru baktığımda Özgür'ün hâlâ uyuyor olduğunu gördüm.

Yanına gidip alnındaki havluyu kaldırdığımda ani bir refleksle dudaklarımı alnına değdirdim. Birkaç saniye öyle kaldıktan sonra hızla geri çekildim ve Özgür'ün gözlerinin açık olduğunu fark ettim.

"Ateşine bakıyordum," diyerek kıvırmadan konuştuğumda dudaklarındaki silik tebessümü fark ettim.

Onun ateşi düşmüştü evet ama sanırım şimdi de benim ki çıkmıştı.

Hemen doğrulup mutfağa gidecekken bileğimi yakaladı. "Nereye?"

"Çorba yapmıştım onu getireceğim. İlaç içmen gerek." Usulca başını sallayıp bileğimi bıraktığında mutfağa geçtim. Yattığı yerden burası görünüyordu saçma sapan davranmamalıydım.

Tepsiye hazırladığım kaseye kaynamış çorbadan biraz koydum. Tepsiyi dikkatlice alıp yanına götürdüm ve doğrulmasını bekledim.

Yavaşça kalkıp sırtını koltuğa yaşlandığında tepsiyi kucağına bıraktım ve yanına oturdum.

Öylece tepsiye bakıyordu.

"Soğutmadan ye lütfen." Uzanıp tepsideki limonu aldım ve çorba kasesine biraz sıktım. Özgür dikkatle hareketlerimi izliyor bir şey yapmıyordu.

Kendi bilirdi.

İlacını da tepsiye bırakmıştım zaten.

Yavaşça ayaklandığımda hala bana bakıyordu. "Ben artık gitmeliyim geç oldu," dedim. "Sen de çorbanı ve ilacını içip ılık bir duşa gir."

Çıkarıp kenara koyduğum montumu üzerime giydim ve kapıya doğru adımladım. En azından bir teşekkür etseydi. Öküz herif.

Derken arkamda ki adım seslerini duymamla duraksadım.

"Özgür," dediğinde bir şey söyleyecek ama söyleyemiyormuş gibiydi.

Devam etmesi için "Efendim?" dedim.

"Teşekkür ederim buraya gelip bana yardım ettiğin için." Başını hafifçe önüne etmişti. Saçları epey bir dağınık duruyordu ve bu nedense onu çok çekici gösteriyordu.

Adam ne diyor sen ne diyorsun. Kendine gel!

Bir adım atıp bana yaklaştığında elini yanağıma doğru uzatmıştı.

Ne oluyor şu an?

"Ve tekrardan özür dilerim," dediğinde gözleri tam gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerim onun gözlerine kenetlendiğinde gözlerinin ne renk olduğunu anlamıştım. Elaya çalan gözlerinin içinde kahverengi hareler vardı. Gözleri gerçekten çok güzeldi.

"Her şey için," dediğinde ben ne olduğunu anlamadan bir anda yüzüme uzanıp dudağıma değmeden tam dudağımın kenarına bir öpücük kondurdu.

Aşk Haberi | textingWhere stories live. Discover now