Never be the same

117 13 19
                                    

"Sevgili misiniz?" Jimin elindeki kitabı bırakarak odaya giren sarı saçlı adama baktı.

"Hayır." Andrew'un içinin rahatladığı belliydi.

"Öyle duruyorsunuz." Jungkook ile barışsalar da eskisi gibi olmadığını biliyordu Jimin. O yüzden sinirleri bozuktu.

"Ne istiyorsun?"

"Hadi ama Jimin. Ben geldim. Bir sene geçti. Yaptığım hatayı unutman için onca zaman. Seni özledim, en azından eskisi gibi gülüşelim şakalaşalım. Geldiğimden beri yüzüme bakmadın, bloğun her tarafında anılarımız var." Jimin gözlerini kapadı. Şuan Andrew gerçekten düşüneceği son şeydi.

"Andrew diğerlerinin seni düzgünce karşıladığına bile minnet duymalısın. Burada hata affedilmez." Sarı saçlı olan kapıya dayanmış mavi gözlere bakıyordu.

Bloktakilerden öğrenmişti yokluğunda her şeyi.

"Sen onu affetmişsin. Seni Daniel'a göndermiş, ölebilirmişsin. Uyuşturucu girmiş. Beni affetmiyorsun ama gereksiz yenilerden birini affediyor musun?" Jungkooktan bahsediyordu 'gereksiz yeni' diye. Bir görseydi eski Jiminle Jungkook'u.

Kafası uyuşturucu işine takılıyordu, sinirle elindeki kitabı yatağa fırlattı ve Andrew'a cevap vermeyerek koğuşundan çıktı ve ortak salonunun ortadına geçti.

Yukarıdaki ve aşağıdaki herkeste gözlerini gezdirdi.

Masada oturan arkadaşları da ona bakarken Jungkook kapşonu geçirmiş ve kafasını masaya dayamış uyuyordu.

"Bakın lan buraya. Herkes baksın. Herkes dedim!" Yüksek sesiyle koğuşunda olanlar da çıkarken Taehyung ve diğerler hızla ayaklanmıştı.

Jungkook irkilerek kaldırdı kafasını. Bloktaki herkes onu izliyordu.

"Üç kişi. Benim bloğuma uyuşturucu sokan üç kişi. İki seçeneğiniz var. Ya kendiniz gelirsiniz ya da ben?" Herkes birbirine bakarken Jungkook bundan dolayı suçlu hissediyordu.

Birkaç saniye sonra iki kişi kafaları önde Jimin'in önüne geçti. Mavi gözlerinden ateş çıkıyordu. Bir kişi kalmıştı.

Kimseden ses çıkmadı.

"Yok mu?" Jimin'in yüksek sesine cevap gelmedi. Gözlerni önünde duran iki kişiye koğuşunu gösterirken Namjoon ve Yoongi onları ittirerek içer sokmuştu.

Jimin elbette biliyordu kimin bu boku yediğini. Adımlarını merdivenlerde duran mavi üçe vurulmuş mavi saçlara sahip adama yöneltti.

Seura.

Yakasından tuttuğu gibi birkaç merdiven yukarıda olan adamı aşağı çekerken herkes birkaç adım uzaklaşmıştı.

"Tutun." Taehyung ve Jin inkar bile etmeyen keşi tutarken Hoseok bıçağı getirmişti. Jungkook'un geride kalması gerçekten kafasında farklı bir şeylerin olduğunu gösteriyordu.

Birkaç kişi kapıları kontrol etti.

Gerisi ibret gösterilecek kadar kötüydü. Seura bloktan tüm eşyalarıyla elinde 'J' simgesi ile atılmıştı. Kimsenin bir daha uyuşturucuyu bloğa yaklaştıracağına sanmıyorlardı.

İşler bittiğinde herkes masaya toplanmıştı. Jimin Jungkookla arasındaki soğukluktan dolayı sessizce dinliyordu konuşmayı.

"Başta uyuşturucunun sokulması hataymış. Eskiden böyle şeyler olmazdı." Andrew'un Jungkook'a dönen gözleriyle kahverengi gözler de ona döndü.

Andrew Jungkook'un hala önemsiz biri olduğunu düşünüyordu.

"Sen kimdin bir daha söylesene?" Sabahtan beri bir şekilde sessizliğini koruyan Jungkook'un cevabıyla herkes ortamın gerginleştiğini fark etti.

Herhangi bir sorun anında herkes Jungkook'u düşünüyordu. Jungkook canları olmuştu. 1 sene içinde her türlü sorunda her birini korumuştu.

"Sen yokken vardım ben. Belli ki hala olsam böyle şeyler olmazdı." Jimin'in mavi gözleri Jungkookta gezinirken sinirlenmeye başladığını hissediyordu.

Taehyung da farketmiş olmalı ki araya daldı.

"Havalandırma saati de yaklaşıyor." Onun sözünün ardına Jungkook hızla konuştu.

"Ne tesadüf senin yokluğunda kimse adını bile anmadı. O kadar mı siliktin?" Bu sözler ardına Andrew'un ayaklanması ile Jungkook da ayaklanmıştı.

Herkes Jungkook'un cüsse bakımından daha avantajlı olduğunu düşünse de Andrew düzenbazdı. Her an bıçak veya başka bir şey çıkarma ihtimali vardı.

Jimin ve diğerleri de ayaklanırken Jimin hızla Jungkook'un önüne geçti.

"Jungkook bakman gerek sanırım dikişlerim açıldı." Jin onun bu bahaneyle Jungkook'un dikkatini dağıtmasını fırsat bilerek Andrew'u uzaklaştırmıştı.

Siyah saçlı olanın gözleri mavi gözlere döndü.

"Ne?" Kafası tamamen ona kaymıştı.Jimin'i belinden tutarak koğuşuna sokarken Andrew arkalarından bakmıştı.

//

"Havalandırma saati başlamıştır." Jungkook Jimin'in 'dikişim patladı' yalanına iyi bir tepki vermemiş ve üstüne saatlerce koğuştan çıkmamıştı.

Jiminse bu durumdan ciddi anlamda kötü hissediyordu. Jungkookla olan ilişkileri başkaydı, eşsizdi. 'Canım' derlerdi birbirlerine bağ o kadar güçlüydü. Şimdiyse hiçbir şey kalmamış gibiydi.

Anonstan sonra herkes avluya çıkarken Jimin canı istemeye istemeye çıktı. Adımlarını bahçede kendi bloğunun oturduğu yere ilerletirken Daniel'ın sesi duyulmuştu.

"Boncuk, iyileşti mi ufların? Daha derine sokmalıydı o beceriksiz." Köşede oturup diğerleriyle konuşan Jungkook sinirle gözlerini kapatırken Taehyung'un ayaklanmasını Jin engelledi.

"Çok beklersin." Jimin yerine geçerken Daniel güldü. Tek zevki onlardı.

"Ya, ya bıçak saplandığı anki inlemelerin de hala kulağımda. Acı sen nasıl kutsal bir şeysin. Bir an cidden öleceksin sandım." Bu sona gelmiş olacak ki Jungkook hiddetle ayağa kalktı.

"Yeter lan sikerim seni." Blokta Jimin'in yüzüne bakmıyor ondan uzaklaşıyordu fakat iki lafta deliye dönüyordu.

Diğerleri de hızla ayaklanırken Jimin kalmıştı. Biraz zamana ihtiyacı vardı kargaşa için. Andrew da onunla kalmışken konuştu.

"Daniel'ın çenesi hala düşük. Arkadaşında çok agresif." Andrew'un Jungkook'u sevmediği çok belliydi.

"Gelsene, gel seni de boncuğu deştiğim gibi deşeyim." Bu son nokta olmuş olacak ki Jungkook bastonlu adama hızla kafa atmıştı. Onunla beraber iki blok kavgaya tutuşurken Jimin hızla dahil oldu.

Jungkook'un arkasından yaklaşan adamın sırtına sert bir tekme atarken Jungkook bağırmıştı.

"Bloğa dön, yaralısın." Jimin duymazdan gelerek önündeki adama yumruk attı. O sırada kenardan gelen birini elindeki bıçakla Jimin'e yaklaştığını gören Jungkook eline sertçe tekme atarken adamı yakasından tutup birkaç kes yumruklamıştı.

Ona bir kere daha zarar gelmesine izin vermezdi. Mavi gözlü olanı belinden tutup kargaşadan çıkarırken bağırdı.

"Bloğa dön Jimin!" Jimin öylece oturup izleyemezdi.

"Öylece oturup izlememi mi bekliyorsun?"

"Gerekirse evet!" O sırada içeri hızla giren gardiyanlar kavgayı ayırırken Jungkook sinirle arkasını döndü Jimin'e. Jimin durmadan kavga etmelerine artık sinirleniyordu.

Adımlarını hızla bloğa götürürken sertçe çaptığı kişiye kaldırdı kafasını. Gözleri yeşil gözlere giderken büyümüştü.

Leo Drest hücreden çıkmıştı. Ve çıkmasından dakikalar sonra ise Jimin'in arkasından gelen Jungkook'tan sert bir yumruk ile yere devrilmişti.

Don't blame meWhere stories live. Discover now