Funny you're the broken one but I'm yhe only one eho need to save

181 22 3
                                    

Komik, kırılmış olan sensin fakat kurtarılması gereken benim.

"Konuşmamız gerek?" Kaşlarını çattı Jungkook.

"Neyse söyle."

"Jungkook konuşmamız gerek."  Bu tavır duruşunu daha da netleştirmişti Jungkook'un.

"Gerekmiyor." Kalkarak koğuşuna yol alırken gözlerini kapattı Jimin. Sakinleşmeyi diledi. Aklından çıkmıyordu.

"Jimin kes sesini."

"Sen ve ben buraya geldiğimde neysek şimdi de oyuz."

"Burası bir çocuğun yaşayabileceği bir yer değil."

Kafasından atmaya çalıştı hepsini. Ona oynanan oyunu umursamamaya çalıştı fakat hayatını etkileyen olaydan etkilenmemesi mümkün değildi.

Güldü. Hiç hayra alamet değildi bu gülüşü hızlıca gittiği odasından masadaki her şeyi fırlatarak başladı.

Eline gelen lamba duvarda paramparça olurken gizlenen telefon üç parçaya ayrılmıştı. Bazen insanlara hadlerni bildirmek için topluca olmak yetmezdi. Jungwoo korku ne demek anlayacaktı.

Raflardaki her şeyi boşaltırken  kapıda büyük bir kalabalık oluşmuştu. Herkes yaklaşmaya korkuyordu.

Kapıdakilere güldü.

"Ne bakıyorsunuz lan?" Arkadaşları yaklaşmaya çalışsa da izin vermemişti. İçeri giren gardiyanlarda müdahale edemiyordu.

Gözü ne ona seslenen arkadaşlarını görüyordu ne de Jungkook'u içeri giren müdürle güldü.

"Ben de seni bekliyordum.Oyun mu istiyorsun? Asıl deliyi görmek ister misin? "

Elindeki bıçak ile boylu boyuna çizdiği kolu hafiften kanarken bıçağı fırlattı.

Gardiyanlar uzaklaştırıyordu kapıdaki mahkumları. Gözleri müdürden ayrılmadı. Müdüre yaklaştı. Dibine gelene kadar yaklaştı. Gardiyanları durdurdu Jungwoo ne olacağını merak ediyordu.

"Git onu da çağır. O da izlesin gösteriyi. Ziyaretime gelmesini mi bekleyelim yoksa?" Dışarıdaki gardiyan bağırdı.

"Hemşireyi çağırın sinir krizi geçiriyor." Delirmiş gibiydi gülüyordu.

"Ziyaretçim yok mu bugün müdürüm? Hani nerede? Oynadığın oyunun nerede? Korktun mu? Ben seni uyarmıştım sana ne kadar ileri gidebileceğimi söylemiştim." Müdürden uzaklaşırken farklı bir ses tonu ile konuşuyordu.

Mahkumların arkasındaki Jungkook Taehyung'a döndü.

"Avukatı ara buraya gelsin." Jimin ve Jungkook'un avukatları ortaktı. Bir arkadaşlarıydı.
Gözlerini müdürün önünde duran adamdan ayırmadı. Kolundaki kesikten kan damla samla akıyordu. Jungwoo denilen müdürse göz bile kırpmıyordu. O an elindeki bıçak müdüre savrulurken sargılı bileği sertçe tutuldu ve etrafını sardı kollar.

Jungkook onun hareketlerini kısıtlamak için sarılmış başını boynundan çıkarttırmıyordu. Jimin soğukkanlıydı ve şuanki insan herkesin birkaç adım geride durmasını sağlıyordu.

"Bırak beni." Daha yüksek sesle bağırmıştı Jimin.

"Bırakmıyorum. Sakin ol."

"Noldu Jungkook şimdi konuşmak mı istiyorsun? Az önce meşguldun. İlgini çekmek için kendime zarar mı vermem gerekiyor? Delirmem mi gerekiyor? Beni çıldırtmak mı istiyorsunuz.?" Gözler doldu Jungkook'un. Mavi gözlerinin etrafı kızarmış siyah saçları darmadağınık beden kolundan akan kanı bile umursamadan bağırıyordu.

Don't blame meWhere stories live. Discover now