Old friend?

150 15 2
                                    

Flashback

' Postalar geldi.' Jungkook göğsüne dayanarak kart oynayan Jimin'in saçını okşayarak kalktı. Jimin ve Taehyung Jungkook'un uzun süredir postaları beklediğini biliyordu.

Kardeşinden mektup gelecekti.

Eli gardiyanın verdiği mektuba değerken Sungwoo gülerek elini sırtına koyup birkaç kez patpatlamıştı.

"Sonunda mektup geldi küçük prensesten." Herkes 1 senedir Jungkook'un kardeşiyle tanışmış ve onu çok sevmişti.

"Umarım iyi bir açıklaması vardır Sungwoo." Sungwoo gülerek kapıya yönelirken açtı mektubu.

Abim,

Bu mektubu yazmak bu kararı vermek gerçekten kolay değildi benim için. Bizim bir ailemiz veya akrabalarımız yok iken sabahlara kadar benim için çalışıp hukuk fakültesini kazanmam için her şeyi yaptığının farkındayım.

Kazandığımı öğrendiğimiz anda nasıl havalara uçtuğunu hatırlıyorum, gözlerin dolmuştu. Bana hiçbir zaman kötü bir hayat vermedin, aynı zamanda bizim için çalışıp okudun.

Seninle birlikte kayıt yaptırmaya gittiğimiz günkü fotoğraflarımız var aklımda, sarılmışsın bana çok mutlusun tek isteğin buydu.

Benim de tek isteğim oydu. Sana attıkları iftira ile benden ayrılırken o cezaevine düşerken bile üzülmedin, artık ayaklarım üzerinde durabileceğimi biliyordun.

Dedin ki;

'Seni bırakıp gitsem bile endişelenme, kendi başına iyi iş çıkaracaksın. Seni ilk gördüğüm zamanı hatırlıyorum da ben farkına bile varmadan çabucak büyüdün. Benim için asla üzülme ne şekilde olursa olsun seninle tekrar görüşeceğim.'

Üzülmedim asla senin için, mutluydun orada benim için de mutluydun.

Jimin ile tanıştım, diğerleri muhteşem insanlardı. Fakat o, sanki benim olmak istediğim insandı. Hukuk okuyordu ve senin yanında sana benim verdiğim değeri veriyordu gözlerinden görüyordum.

Seni emanet edebileceğim insandı o. Yemin ederim çok çalıştım, sınavlarıma iyi bir insan, avukat olmaya seni kurtarmaya.

Fakat kapımda beni biriyle karıştırmış gibi yapan adamı farkedemedim. Sonrası çorap söküğü gibi geldi, nasıl şeylere bulaştığımı öğrensen üzüntüden yaşayamayacağını bildiğim an uzaklaşmaya çalıştım.

Olmadı, izin vermediler sadece senin kardeşin olmama. Ve ben daha fazla dayanamıyorum. O insanların senin saygı duyduğun benim için, olmamı istediğin avukat olmam için çok çalıştığın mesleği kirletmelerine dayanamıyorum.

Çok çabaladım, senin üzüleceğini bildiğim için çabaladım fakat tükendim.

Artık kendimi bu şekilde kirletemiyorum Jungkook, gözyaşların asla mezarıma değmesin çünkü değerse orada nergisler açar abim. Ve o nergislerin her biri yanında olamadığım günleri temsil eder daha da parçalanırım.

Biliyorum ben senin sahip olduğun tek varlıktım, çiçeğim diyordun fakat bu çiçek soluyor Jungkook ve arkamda seni bırakmak çok ağır geliyor.

Seni her şeyden çok seviyorum benim her şeyim.

Jeon Leila

Beyaz tenlinin gözlerinin önüne kardeşi geldi. Siyah saçlarına zıt beyaz teni ve mavi gözleri vardı. Gerçekten her şeyden çok istiyordu avukat olmak ve bu mektubu yazdığı an canı pahasına kaçmaya çalışmıştı oradan onu kalbine saplanan kurlun durdurdu.

O an sanki Jungkook'un da kalbine saplanmış gibiydi dizleri üstüne çöktü bloktakilerin bağırışları çıkarttı Jiminleri odadan.

Bıraktıklarından katlarca kötü gözüken adamın titreyen elleri ve elindeki mektup ile sesler karışıyordu. Gardiyanlar koştu oraya o an kendine geldi mavi gözlü olan.

Yerde donmuş adamın akan gözyaşları yere çarpmadan koştu. Kolları sarıldı eli saçlarına gitti.

"Jimin..." titreyen sesi içine titretti mavi gözlünün. Az da olsa anlamıştı ne olduğunu.

O gün başlamıştı Jungkook'u günden güne kaybetmeleri

Flashback end

"Yeni arkadaşınız. Andrew artık B1'de." Gardiyanın sesinin doldurduğu blokta Jungkook dışında herkesin olduğu masada gözler oraya döndü.

Hepsi şaşkındı, onu görmemişlerdi 2 yıldır. Gelen sima tanıdıktı hem de çok tanıdık.

Flashback

Sarı dalgalı saçlarıyla gülerek gelen adam basamakta yerini almış ve sevgilisinin dudaklarına yönelmişti. Taehyung'un sesi duyuldu.

"Bir selam ver abicim."

"Veremem sevgilimi özledim." Jimin de gülerek elini yanağına koyarak tekrar birleştirdi dudaklarını diğerleri gözlerini deviriyordu.

O sırada karşıdaki adam sataşırcasına bağırdı.

"Oo aşk kuşları birleşmiş." Sarı saçlı olan gülerek cevapladı.

"Geldim Daniel, bekle sana da öpücük vereceğim." Jimin uyardı onu.

"Alex, sataşma şuna."

"Sen ne dersen o bebeğim."

//

"Nasıl yapabiliyorsun bunu?"

"Hata yaptım bir kere!"

"Hepimizi tehlikeye attın."

"Jimin, canım yemin ederim bilerek yapmadım bir kerelik hata için beni silemezsin hayatınızdan."

"Ben kimseye 2. kez güvenmem."

Flashback end

Gözleri içeri giren adama takılırken açılan koğuşun kapısıyla oraya döndü. Jungkook yeni geleni duyduğunda dışarı çıkmıştı. Kapşonu takılı ve uyumadığını belli edercesine göz altları mordu.

Herkesin dikkat ile yeni gelen sarı saçlı mavi gözlüye bakmasını garipsedi. Dün bir şekilde bir yerden soğuk kapmış midesi bulanıyordu şimdi. Yüzünü ekşiterek koğuşuna giderken Jimin hızla ayağı kalkmış ve Andrew'u kolundan tuttuğu gibi içeri sokmuştu.

Sarı saçlı adam gülümseyerek elindekileri bıraktı.

"Hiç değişmemişsin Jim."

"Ne işin var burada?"

"Buraya geri döneceğimi biliyordun. Gördüğüm üzere eski koğuşumu birine vermişsiniz." Jimin'in gözler istemsizce Jungkook'un koğuşuna gitti.

"Andrew başka blok mu yoktu?"

"Burası benim bloğum, tanımadığım insanların yanında değil kendi bloğumda koğumda olmak istiyorum. Bu blok için hep birlikte neler yaptığımızı hatırlamıyor musun?" Jimin'in gözleri mavi gözletle birleşti.

Herkesin eskiden Andrew'ü sevdiğini biliyordu. Cevap vermeden kopuştan çıkarken.

"Her şeyin hatrına senden bir isteğim var Jimin." Ne olduğunu merak edercesine arkasına döndüğünde zararsız bir istekle bakıyordu karşısındaki adam.

"Eski koğuşumu istiyorum, senin koğuşunun karşısını."

Jimin Jungkook'un koğuşunu Andrew'a verecek mi sizce?

Don't blame meWhere stories live. Discover now