Dead by a thousand cuts

185 20 1
                                    

Bu kitabın son bölümler silinmiş ve değiştirilmiş ve eski bölümlere ekler yapılmıştı.

'Hayatın bir kostüm partisi olduğunu ve benim kendi yüzümle katıldığımı farkettiğim zaman çok utandım diyor Kafka.' Avlunun bahçesinde 8-9 yaşlarındaki çocukların dikkatlice dinlediği adam elindeki kitaptan bahsediyordu. Aldığı boş ve masum bakışlarla güldü.

Arkadaşları kenardaki basamaklarda otururken yanlarındaki yeni yüze baktı. Leo Drest. Tanışmaya fırsatları olmamıştı. Adı tanıdık geliyordu bir yerlerden bu kadardı.

"Olmuyor böyle ayrı gayrı. Öpüşün barışın bakayım." Daniel'ın bağırışı ile konuştuğu çocuklardan dönerken Jimin'in de gözleri ona döndü. Daniel bu konu hakkında bir sürü şey söyleyebilirdi fakat derdi Jungkook'un yanında oturan bedendeydi.
Donghyun.

"Vay be sen git, biricik boncuğunu bizim elimize gönder ve şu şarlatanı koru." Jungkook'un kahve gözleri sertçe bakarken Jimin umursamazca gözünü yere indirdi.

"Kes artık." Jungkook'un gecelerini dolduran endişe de buydu zaten. Ya bir anlık dikkatsizlik ile zarar verirlerse ona korkusuydu.
Jin'in eli onun saçlarına çıkarken baş ağrısına iyi gelmesiyle kapadı gözlerini Daniel ise tehditkar gözlerle Donghyun'a bakıyordu.

Gözlerini açan Jungkook'un Donghyun'u alıp götürmesiyle artık sabrının kalmadığı barizdi, kimsenin kalmamıştı.

//
Gece karanlığı bastırırken kapılar ve ışıklar kapanmıştı. B2 koğuşunda herkes uykuya dalarken ortak salonda elleri bağlı ve ağzı kapatılmış bir şekilde mavi gözlerini sinirle etrafta gezindiryordu.

"Seninle oyun oynayacağız Boncuk. Ve sen nedenini iyi biliyorsun." Biliyordu. Eğer Jimin'e zarar verirlerse Jungkook Jimin'i B1'e getirir ve Donghyun'u gönderirdi. Herkes öyle umarken Jimin bundan şüpheliydi.

Koluna atılan çizik ile sertçe sıktı kendini. Burada oturması gereken oydu Daniel'a göre. Jungkook'un zaafı.

"Bırakın onu!" Leo'nun bağırmasıyla adamlardan biri ona tekma atarak susturdu ve Daniel döndü.

"Sen sus yeni, sıradaki sen olursun." Kısa kollusundan gözüken beyaz tenine boydan boya atılan çizikten akan damlalar minik sesler çıkartırken acıyla inledi. Daniel gülerek ağzındaki bezi almıştı.

"Düşündüğün gibi olmayacak. Donghyun'u göndermeyecek. Burada hayalleri yıkılmış çocuk gibi kuduruyorsun Daniel." Daniel laflarına kaşlarını çatarak yaklaştı.

"O zaman ölmüş olursun, kazan kazan boncuk."

"Boncuk demeyi kes şerefsiz!" Yüksek sesiyle tekrar ağzına sıkıştırılan bezle sustu. Herkes zevkten dört köşeydi. 7 yıldır yapamadıkları şeyi Jungkook sayesinde yapmışlardı.

"Adımı mı kazısam acaba? Ah, hayır hayır Jungkook'un adını kazıyayım." Beyaz tenlinin sağ bileğine yaklaşırken ayağındaki ipten kurtulmuş olan sertçe tekme atarak ayaklandı. Sinirle bıçağı alarak kendisine yaklaşmaya çalışanları uzaklaştırırken arkasına da Leo'yu almıştı.

Daniel ve ekibi uzakta kalırken Jimin'in saplanan bıçak ile nefesi kesilmişti.  Saplanıldığı an çıkarılan bıçak ile şaşkınlık ve acıyla arkasına dönerken gözleri yeşillerle kesişti.

Bu ihaneti beklemiyordu, Leo ona ihtiyacı olan biriydi gözünde. Yüzünde şaşırma veya korku ifadesini göremedi sadece gülüşünü gördü ve sonrasında karnına tekrardan saplanan bıçak acının ne olduğunu tattırdı ona. Saniyesinde yere düştü.

Daniel'ın şaşkınlıkla Leo'ya bağırışı duyuldu.

"Ne yaptın lan beyinsiz! Ne yaptın!" Kana bulanan gri tişört ile Leo dışında herkes dehşetle bakarken geceleri gardiyanların blokların kapısında olmadıklarını biliyorlardı.

Don't blame meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin