~çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle~

7.2K 493 942
                                    


On birinci bölüm; satır aralarını boş bırakmayan vefalı okurum @hatcetabakc' a ithaftır 🤍

Ben bunu çok sevdim, sanıyorum finale kadar her bölümü bir okuruma armağan edeceğim. 🤭

(Yazdığım en şaşkaloz çift Cerir ile Sare olabilir, aralarındaki evlilik bağı ve o bağa kastı olan yıllardan dolayı nasıl davranmaları gerektiğini asla kestiremiyorlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(Yazdığım en şaşkaloz çift Cerir ile Sare olabilir, aralarındaki evlilik bağı ve o bağa kastı olan yıllardan dolayı nasıl davranmaları gerektiğini asla kestiremiyorlar. Siz de farketmişsinizdir; bazen birbirlerinin anne babası rolüne bürünüyor, kimi zaman iki yakın arkadaşa evriliyor ve nadiren de karı koca oluyorlar.    
Her koşulda sabit kalan mutlak bir gerçekleri var; ufacık bakışmadan dahi etkileniyorlar yav...
onları yazarken şöyle eriyorum bakın 🫠
yukarıdaki görsele de siz eriyin ehehheh)

-evet dostlarım, böyle bir sahne var-

Bölüm on bir
-seni sevmek de kolay değil ki-

Koşarak uzaklaşıyorum yanından. Nefes nefeseyim, ayaklarım birbirine dolandığı için iki sefer düşme tehlikesi geçiriyorum; buna rağmen birazcık bile yavaşlamıyorum. Canımı dişime takmış, sadece ondan kaçmayı umursuyorum. Kapı kolunu kavrayan parmaklarım aşağı çekiştirerek açılmasını sağlıyor. Ama o da ne? Karşımda çok güzel gülen bir adam duruyor. Aniden büyülü bir ışık huzmesi düşüyor ortamıza, yavaş yavaş her yanımı sarıyor, etraf seçemeyeceğim kadar aydınlık, o ise fazla net gözüküyor.

'Gülme öyle, git şuradan!' diye yakınarak arkama dönüyorum, bu defa da arkamda beliriyor. Yine gülüyor. Kahkaha sesleri kulağımda çınladıkça tüylerimin ürperdiğini hissediyorum. Sağıma dönüyorum o, soluma dönüyorum o.
Hep de gülüyor.

Sonra aynı rüyayı bilmem kaçıncı kez görmüş olmamın hezimetiyle aralıyorum göz kapaklarımı.
Ama sahiden artık yeterdi.

Oflaya puflaya doğrularak yatak başlığıma yaslandım, avucumu sakinleşmesi umuduyla hıncahınç atan kalbime bastırdım. İki gecedir rüyalarımdan çıkmayan gülüş tekrar gözümün önüne gelince yeni bir isyana yeltenip bacağım yardımıyla boşluğa tekme savurdum. Acilen beni rahat bırakmalıydı, gülmek bir ona mı yakışıyordu?

Kalbimin verdiği bu mübalağalı tepki, güler yüzlü bir adam olmamasıyla yakından alakadardı. Tek yaptığı somurtmakken küçük yaramazlığıma kahkahalarla gülerse elbette dengem şaşardı. İki türlü de canımı sıkmayı başarabilmesi takdire şayan bir meziyetti.
Hepsinden öte bir de bugün evde olma ihtimali vardı ki, damağımı kuş uçmaz kervan geçmez çöllere çeviriyordu. Aslına bakılırsa henüz evde olduğuna dair bir işaret yakalamış değildim. Fakat pazar günü kim çalışırdı ki? Muhtemelen içerideydi.

Sırf evin bir yerlerinde rastlaşma olasılığımız yüzünden saatler önce uyanmama rağmen kendimi yeniden uyumaya zorlayacak kadar sapıtmıştım. Kahkahaları ile evi inlettiği günden sonra hiçbir duygum kontrol altında değildi. Yok sayıyordum, kabul etmiyordum ama kararlılığıma ilk darbeyi rüyalarım indiriyordu. Mümkün mertebe denk düşmemekten başka çare bulamıyordum.

BEYHUDE ÇIRPINIŞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin