•sözde senden kaçıyorum doludizgin atlarla•

12.9K 529 435
                                    

25 eylül/pazar
21:15

Bölüm 1
-başlangıç görünümlü son-

Kış ayının zemheri soğuğu yüzünden evlerine kapanmış insanlar, köyün sokaklarını ıssız bırakmışlardı. Her hanenin bacasından süzülen duman içerinin sıcaklığını haber verirken, dondurucu havaya rağmen dışarıda olan ve karların arasında güçlükle yürümeye çalışan küçük kız o evlerde yaşayanlara imrenmeden edemedi. Ne yapıyorlardı şu an? Sobanın etrafına dizilmiş, yanan odunların çatırtısı eşliğinde kahvaltı mı ediyorlardı? Eğer öyleyse yerlerinde olmayı çok isterdi.

Taşıdığı tıka basa dolu çantayı cılız bedeninden beklenilmeyecek bir dirayetle kaldırıp kısacık kulplarından yardım alarak koluna geçirdi. Sağ omzu aldığı yükle çökse de oralı olmadan birkaç adım önündeki annesini takip etti. Ayakları geri geri gidiyor, kalbine düşen vehimler hiç iyi şeyler söylemiyordu lakin o kavi bir iradeyle sesini çıkarmadan kendisine biçilen hayata doğru yürümeyi sürdürdü. Oysa mahkûm edileceği kıyameti bilseydi, ardına bile bakmadan bu köyü terkederdi.

İçerisine sahip oldukları hepi topu birkaç eşyayı tıkıştırdıkları çuvalı sırtlamış kadının; erimeye yüz tutmuş karın üzerinde bıraktığı ayak izlerini kendi kendisine oyun haline çevirip yalnızca oralara basması gerektiğini düşündü. Neredeyse ağırlığını aşan çanta yüzünden adımları yakalamakta güçlük çekse de, birkaç istisna dışında izlerin dışına çıkmamayı başardı. Bu oyun az sonra gireceği yabancı evi unutup bir anlığına mutlu olmasını sağlamıştı.

Konağın kapısına geldikleri vakit eski hayatını bir daha dönmemek üzere tümüyle arkasında bıraktığını hisseder gibi oldu. İçlenerek dönüp geldiği yola baktı, ardından önünde durduğu tahta kapıya kaydı bakışları. Artık evi burası mı olacaktı? Oysa o annesinin tabiriyle köpek kulübesinden hallice olan tek odalı evlerini çok seviyordu. Üstelik kutu gibi olduğundan ötürü çabucak da ısınıyordu. Neden orada kalmaya devam etmiyorlardı ki sanki?

Şimdiye kadar açlıktan ya da soğuktan yakındığı olmamıştı hiç, bunların tamamına sabredebilirdi ancak bu bir yere ait olmama fikri dillerini bilmediği bir ülkede yapayalnız kalmışçasına tedirgin hissettiriyordu. Onların evi burası değildi ki.

Mahzunluğundan habersiz olan annesinin kapıya vurmasının üzerinden bir dakika bile geçmeden koca kapılar iki yana açılarak içeriyi gözler önüne serdi. Başlarındaki oyalı tülbentleri enselerinden geçirip bağırlarına uzatan kadınlar onları beklediklerini belli ederek; "Hoşgeldiniz hanımım." dediklerinde bir annesine, bir gördüğü iki katlı eve baktı. Şimdiye dek hanımların evlerini temizlemiş olan anneciği, ne ara hanımlık makamına ulaşmıştı?

Ondan önce içeri giren ve taşıdığı çuvalı fütursuzca kendilerini karşılayan kadınlardan birinin eline tutuşturan annesinin eteğine yapışma isteğini zorlukla bastırdı. Şayet bunu yapsaydı günlerce başına kakılacak bir azara maruz kalırdı.
'Artık on iki yaşındasın be kızım! Dik dur, arkama saklanmayı bırak.' derdi annesi. Ki bunları duymak istediğini hiç sanmıyordu.

Elbette güvenli kollarına ihtiyacı olduğunu anladığı takdirde her zamanki gibi sarıp sarmalardı ama şu anda bunu farkedebileceğinden yana şüphe duyuyordu. Zira uçuşan basma eteğiyle içeriye doğru adımlarken onun gelip gelmediğine bile bakmadan hayranlıkla konağı inceliyor, bir yandan da yanıbaşında yürüyen çalışanlara kısmi üstünlük taslayan ifadesiyle sorular yöneltiyordu.
"Hüseyin beyler içerideler değil mi?"

BEYHUDE ÇIRPINIŞLARWhere stories live. Discover now