~ne olur bir gün beni kapında olsun dinle~

6.2K 515 1K
                                    


Bölümü kendisini tanıdığıma pek bir memnun olduğum yazar kuşum @sukunettekelimeler 'e ithaf ediyoruuum 🥰
-Hayır bunu yapmam için alnıma silah falan dayamadı, nereden çıkarıyorsunuz bu doğruları anlamıyorum sdfsgs-
Kitap arayışında olanlara kıymetli yazarımın her kurgusunu gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Çok anlamlı konular seçmiş, bir bakın derim dostlarım 💝

(Aralarında duran çiçek; deyimdeki kara kedinin görevini üstlenmiş bir orkidedir, çiçeğin orkide olmadığını iddia edenin gözleri problemlidir)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Aralarında duran çiçek; deyimdeki kara kedinin görevini üstlenmiş bir orkidedir, çiçeğin orkide olmadığını iddia edenin gözleri problemlidir)

Bölüm dokuz
-iki dudağının arasında mahkûmuz-

Çoğu zaman derinlere gizleyip açığa çıkmasından imtina ettiklerimizi küçük bir söz, davranış ya da bakışla ele veririz. İnsani bir acemiliktir bu; olağan karşılanması gerekir ancak bazıları saklanmak konusunda öyle profesyonelleşmiştir ki; nereden bakarsanız bakın, ne kadar dikkat kesilirseniz kesilin bir türlü yeterli istidlâllerde bulunamazsınız. Onun bilmenizi istediği kadarını görürsünüz hep, yakaladığınız ipuçları aslında kasten yansıttıklarıdır.

Benim için Cerir korkulması gereken bir profesyoneldi. Duyurdukları yahut duyurmadığını sandıklarıyla muhatabının aklını oynatmasına sebep olabilecek dirayetteydi. Geleli daha kaç gün olmuştu ki? Şimdiden devamlı kendimle çeliştiriyordu beni. Tartışmaya başladığımız diyalogların ucunda yok diyordum; bu adam birini gerçek manada sevemez. O yürek yok, belli.

Bilahare sadece bakıyordu bana; uzun uzun, dilinden dökülenlerden çok daha fazlasının olduğuna inandırarak. Kulağa gülünç geliyor ama içi gider gibi; tutup sinesine çekecekmiş de kolları doluymuş, debelenmesine rağmen bir türlü yer açamıyormuş gibi. Sevmiyor değil diyordum doğal olarak, sevmeyen adam böyle hisli bakamaz.

Aradan bir saat geçiyordu, o yine bana yabancılaşıyordu. Yok diyordum bilmem kaçıncı kez; seven adam bu kadar uzak da kalamaz.
Ne yapıyordu bana?

Azılı bir dengesiz miydi yoksa davranışlarının arka planında başka nedenler mi yatıyordu ayırt edemiyordum. Bildiğim ve emin olduğum tek gerçek şuydu; beni göz göre göre bıraktığı enkazdan geçerli bir bahaneye sığınsa dahi çıkaramazdı. Yıllardır o enkazın altındaydım ben, harekete geçmek için çok geç kalmıştı.

Dün geceyi uykusuz geçirmemin müsebbibi zahirdi, içinde bulunduğum gecede de yine kabahatli aynı kişiydi. Başımın ağrısı gittikçe şiddetleniyordu, uyuyup dinlenmeliydim ama bir hırsız uykumu çalmış ve elini kolunu sallayarak odamdan ayrılmıştı. Ben ise gözlerimi açıp 'ne yapıyorsun, bırak uykularımı!' bile diyememiştim.

O gittikten yaklaşık bir saat kadar sonra kalkıp abdest aldım; tüm namazları vaktinde eda etmek elzemken, yalnızca yatsıyı geçe bırakmak evlaydı. Fakat Rabbani hazretlerinin kaleme aldığı mektubatta 'Bu Fakir, anlatılan işte mustar durumda. Kıl kadar dahi namazı vaktinden sonraya tehir edemiyorum.'
cümlesini okumamla namazlarımı yatsı da dahil olmak üzere ezan okunur okunmaz kılma alışkanlığı edinmiştim.
Zira acem erenleri itaatteki sürati sevginin alameti sayarlar; giz açıktır, seven sevdiğini bekletmek ister mi hiç?
Ben ise bugün bir adam yüzünden adetim olmadığı halde müstehabı seçip yatsıyı kılmakta gecikmiştim. Üzerimde bu denli etkiye sahip oluşu nereden bakılırsa bakılsın fazla abesti.

BEYHUDE ÇIRPINIŞLARWhere stories live. Discover now