GG ~ 15

1.3K 42 13
                                    

"Baba!" diye bağırdı Berk. Babasının işten gelişini her zaman yaptığı gibi kapıdan karşıladı.

"Oğlum." Dedi Cesur dizlerinin üzerine çöküp küçük oğlunun başını okşarken. "Nasıldı bakalım günün?" diye sordu tüm içtenlikle. Oğlunun yumuşak saçları parmaklarının arasındayken huzurlu hissediyordu.

"Güzeldi." Dedi Berk. "Her zaman olduğu gibi işte." Dedi ve bacaklarını babasının beline doladı. Cesur bunun üzerine ayağa kalktı ve sol eline çantasını alarak sağ eliyle Berk'in düşmemesini sağladı. Berk konuşarak bir şeyler anlatıyordu ama Cesur onu dinlediğinden emin bile değildi.

"Cesur Amca!" Göksu koşarak geldiğinde Cesur Berk'i kucağından indirdi. Küçük kızla bakışları buluştuğunda yüzünde gözlerine ulaşmayan bir gülüş belirdi. Gelecekte olacakların bugün alevlendiğinin farkında bile değildi iki küçük çocuk. Kaderlerinin değiştiği günde kaderlerini değiştiren adamın yanında öylece dikilirken bakışlarında yalnızca masumluk vardı.

"Ne oldu fıstığıma?" Berk'in babası dizlerinin üzerine çökmüş Göksu'yu omuzlarından tutuyordu. Bu neşeli sesinin altında oldukça gergindi. Göksu küçük kollarını adamın boynuna sardı.

Bu ona son sarılışı olacaktı elbette. Bugünü unutmaması gerekirdi aslında Göksu'nun ama bugünü unutmayan kapının arkasından olanları izleyen Bora olacaktı.

"Cesur amca," dedi burnunu çekip.

"Ne oldu?" dedi Cesur.

"Babam sinirli." dedi alt dudağını sarkıtarak. Cesur şen bir kahkaha attı, elbette sinirli diye geçirdi içinden ve neler yapacak göreceğiz.

"İşle ilgilidir." Diyerek küçük kızı teselli etmeye çalıştı adam. "Üzülme sen." Dedi gerçeği bir süre daha herkesten saklayarak.

*

Bora'nın çenesine bastırdığı silah patlamaya hazırdı. Gözlerim nemlendi ama ben bakışlarımı sabit tutmaya çalıştım, çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Ya doluysa? Gözlerimin önünde kendini öldürmesi fikri düşüncelerimi darmadağın ederken buna hazır olmadığıma emindim.

Hızlanmış nefesim ve kalp atışlarım bana bir şey yapmamı söylüyordu, belki saniyeler içinde beyni dağılmış ve ölmüş olacaktı. Bora'nın gözlerine baktım, buz gibi bakışlarını benden ayırmıyordu. Ölecek miydi?

Hayır! Blöf yapıyor!

Her şey birbirine girmiş, düşüncelerim ve duygularım, mantığıma dolanıp çelme takmıştı. Bir ayağımın korkunun tabanına basıyordu sanki ve endişe bir balyoz etkisi bırakıyordu vücudumda. Bayılmadan önceki son anı yaşayan biri kadar başım dönüyordu. Kalbimi çevrelemiş acı saldırıya hazırdı.

Bir anda durdu Bora ve içime büyük bir rahatlama akın etti. Silahı masaya bıraktı ve sol cebinden telefonunu çıkardı. Parmaklarını üstünde gezdirip onu da masaya bıraktı.

"Abi?" üç ses birbirine girmiş gibiydi. Baran, Berk ve Aras. "Göksu iyi mi?" arkadan Ezgi'nin sesini duymamla bir an duraksadım. Hala onlarla mı birlikteydi? Ve Baran'ın sesini de duyduğuma göre o ayağa mı kalkmıştı?

"Bir saat," dedi Bora bakışlarını benden ayırmadan. "Bir saat içinde aramazsam şehri terk edin."

"Neden?"

"Bizi korkutma?"

"Ama..."

İtirazlar yükselmeye başlamıştı. Berk, Baran ve Aras durmadan konuşuyor sesleri birbirine giriyordu. Bora'nın bu hareketi beni güldürdü. Ölmeyi göze alabiliyordu ama onları öylece arkada bırakmayı mı göze alamıyordu?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 29, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin