G.G. ~ 13

911 29 21
                                    

Keyifli okumalar.

~

Küçük kız saklandığı köşede ağlıyordu. Gecenin bir saatinde buraya gelirken hiç korkmamıştı, oysa şimdi zifiri karanlıkta bir adım dahi atamayacak kadar çok korkuyordu. Duvarın dibine çökerken bacaklarını kendine çekti. Eve gitmek istemiyordu. Babası ağlıyordu. Aras yoktu, nereye gittiğini bilmiyordu Göksu ama babası 'Yetimhane' demişti Göksu'ya. Annesinin şoförlüğünü yapan babası ölünce Aras'ta gitmişti. Beren ve Baran ağlıyordu, Berk'te öyle. Annesi, Aras'ın babası, Bora'nın babası ve annesi ölmüştü, tıpkı Berk'in ablası gibi. O zaman düşündü küçük kız ölümü. Nasıl hissediyorlardı acaba? Ölünce ne oluyordu? Ölümün ne demek olduğunu bilmiyordu ama onları artık bir daha göremeyeceğini biliyordu. Küçük kız, anne diyerek sessizce ağlıyordu şimdi. Yeniden görmek istiyordu annesini. Ölümün gitmek olduğunu öğreneli henüz çok olmamıştı ama o hiç sevmemişti ölümü.

Ölürse Bora ağlar mıydı? Çünkü ölen kimsenin arkasından ağlarken görmemişti onu Göksu. Beş kişi ölmüştü bu bahçede yaşayan. Her ölüm bir kahkaha çalmıştı çocuklardan ve her ölüm bir nefreti beraberinde sürüklemişti onlara. Bora ağlamıyordu ama ağlasa belki daha az korkardı Göksu onun için.

Evdeki herkes Göksu'yu arıyordu ve ismi bahçenin birçok köşesinden yükseliyordu. Buna rağmen küçük kız korkusundan öylece durmuş bekliyordu. Üşümüş kollarını ısıtmak için elleriyle kollarını sıvazlıyordu. Gözünden bir damla yaşın sıcaklığı kadar bile ısınmamıştı teni. Hafifçe titremeye başladı Göksu. Eve gidemeyecek kadar korkuyordu birinin onu bulması gerekiyordu ama kimsenin bulmasını da istemiyordu. Soğuk tenine çoktan işlemişti. Sessiz ağlamaları hafifçe hıçkırıklara döndü. O da ölecekti. Kimse onu bulamayacak ve ölecekti.

Bora birden durdu. Göksu saklambaç oynarken hep aynı yere saklanırdı! Adımlarını hızlandırıp o yöne doğru yürüdü. Üzerinde ki cekete biraz daha sarıldı. Hava baya soğumuştu; Yılın ilk ayı oldukça çetin geçiyordu. Bir süre sonra Bora küçük kızı buldu. Hep yaptığı gibi aynı duvarın dibine sinmişti. Göksu'ya yaklaşınca titrediğini fark etti.

Göksu Bora'yı görünce gülmek istedi, tebessüm etmek ama bu soğukta çok zordu. Gözlerini sımsıkı yumduğunda bir yaş aktı ve Bora hiç vakit kaybetmeden o yaşı sildi. Elleri Göksu'nun tenine değdiğinde ne kadar üşüdüğünü fark edebiliyordu.

"Ağlama." dedi yavaşça. Göksu başıyla hızla onaylasa da ağlamaya devam etti. Üzerinde ki ceketi çıkarıp Göksu'nun omuzlarına bıraktı. Ardından bileğinden tutup hızla eve doğru çekiştirmeye başladı. "Buldum!" diye haykırıyordu bir yandan.

"İyi ki geldin." diye fısıldadı Göksu. Öylesine korkmuştu ki.

"Neden kaçtın?" Bora tek nefeste konuştu yoksa kelimeler dudaklarından çatallaşmış olarak çıkacaktı.

"Bilmiyorum." dedi Göksu masumca.

"Bana söyleyebilirsin." dedi Bora kendinden emin bir ifadeyle.

"Korktum," derken sesi vücudu gibi titredi Göksu'nun.

"Neden?"

Ölmek gitmek demek diye düşündü Göksu, o ölmek istemiyordu.

"Yarın ölecekmişim." Derken bakışları Bora'nın yüzündeydi. Göksu'nun aksine Bora ölümün ne demek olduğunu bilecek kadar büyümüştü. Hızla kaşlarını çattığında Göksu yeniden dudaklarını araladı.

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin