G.G. ~ 12

1K 36 3
                                    



Küçük kız durmuş Bora'yı izliyordu. Üzerinde onun tişörtü vardı. Çok seviyordu Bora'nın tişörtlerini.

Bora çimlere uzanmış düşünüyordu. Berk'in ablası ölmüştü. Cesur gitmişti ve Berk, Semih Bey'in himayesindeydi bunlarla birlikte bir anda iki kardeşi olduğunu öğrenmişti Bora. Şaşkındı. Henüz dokuz yaşındaydı. Ne yapacaktı şimdi? Annesi ve babası sürekli kavga ediyordu. Annesi babasına 'Beni aldattın!' diye bağırıyordu hep.

"Ne var çirkin?" dedi Bora. Küçük kızın kendini izlediğini biliyordu. Semih Bey'in Göksu hakkındaki endişelerini bildiği gibi...

Semih Bey telefonla konuşurken duymuştu Bora. Bir adama, 'Vazgeçmem için kızımı hedef alacak.' Demişti. 'Bak bu bir sır olarak kalmalı, biliyorum. Ama herkese ne diyeceğim? Neden kavga ettiğimizi araştıracaklar.' Diye eklemişti Semih Bey. Hemen ardından Bora'yı fark etmiş ve telefonu kapatmıştı. Yanına yaklaşmıştı çocuğun, yüzündeki o güzel gülümsemesiyle.

"Cesur kötü biri," demişti sanki kendisi iyi biriymiş gibi. "Ben sizi ona karşı koruyacağım."

Yalancı diye düşündü Bora. 'Ben sizi ona karşı kullanacağım.' Dese inanırdı gerçi.

Bakışları Semih Bey'in yüzünde dolaşıyordu şimdi. Korkusunu belli etmek istemese bile Semih Bey iyi bir avcıydı ve Bora'nın korkusunun farkındaydı elbette. Konuşmadığında yaşlı adam yeniden söze girdi. Şimdi bir dizini kırmış doğrudan Bora'nın gözlerinin içine bakıyordu. "Sen benim sağ kolum olacaksın Bora. Artık büyüdün."

Sonrasında Bora gelip buraya uzanmıştı. Gökyüzünü izlerken birçok şey düşünüyordu aslında, geleceğin nasıl olacağını yorumlamaya çalışıyordu ancak emin olduğu tek bir şey vardı, bir daha asla bu bahçede onların kahkahası yankılanmayacaktı.

"Ben çirkin değilim!" dedi sonra bir ayağını sertçe yere vurarak. Beş yaşına girmek üzereydi Göksu. Çirkin kelimesini sevmiyordu. Güzel olmadığı belliydi ama çirkin de sayılmazdı o, buna rağmen Bora ona böyle seslenmeyi seviyordu. Yeniden aynı kavgayı yaşamak istemediği için Göksu'nun bu çıkışını umursamadı. Zaten yeterince yorgundu. Büyümüştü.

"O benim tişörtüm mü?" dedi Bora. Kızın söylediklerini duymamazlıktan gelerek. Göksu yavaşça başını salladı. Ellerini önünde birleştirip bakışlarını ayaklarına sabitledi. Az önce sinirlenen o değildi sanki. Bora hafifçe tebessüm etti kıza.

Göksu sürekli onun tişörtlerini giyiyordu. Elbise gibi oluyordu zaten. Kızmıyordu bu konuda. O da seviyordu bu durumu ama neredeyse tüm tişörtleri Göksu'nun odasındaydı. Yatağının, yastığının, masanın altına saklıyordu Göksu onları. Annesi Göksu'nun sakladığı tişörtleri bulunca, Bora'ya geri getiriyordu çünkü.

"Off, çirkin." dedi Bora bilerek. Göksu'nun sinirlenince çok şirin olduğunu düşünüyordu.

"Ben çirkin değilim!" dedi Göksu yeniden ayağını yere vururken. Bora sırıttı. Omuz sikti. Umursamaz bir çocuktu o hep. Babası da kızardı bu yüzden ona. Hayatında bir şeyleri umursamak zorunda kalmamıştı zaten şimdiye kadar. O ve diğerleri mutluydular.

Uzaktan bir yerden Beren ve Berk'in sesi geliyordu. İkisi birlikte bir kedi bulmuş onu seviyorken gelecekleri onları bekleyenlerden habersizlerdi. Gülüşlerinin son sesleriydi bunlar. Bora onlar sonsuza kadar gülsün istiyordu. Bu bahçenin çocuklarını korumak için her şeyi yapmaya hazırdı zaten. Ağabeydi o.

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin