ON DOKUZ

959 80 29
                                    

Dolaptan seçtiğim pantolon ve gömlekle kocaman gülümseyerek Deniz'e döndüm. Deniz gülmemek için sıktığı dudaklarıyla bana baktı. Elimdeki kıyafetlerle yanına gidip kıyafetleri yatağın kenarına bıraktım. Deniz bir onlara bir bana bakıp gözlerini kapatarak izin verdi. Gülümseyerek kazağını çıkarmasına yardımcı oldum. Gömleği alıp arkasına tuttum ve kollarını geçirmesine yardımcı oldum. Heyecanla önüne çöküp gömleğinin düğmelerini ilikledim. Sonra ayağa kalkıp eşofmanını çıkarmasına yardımcı oldum. Pantolonunu alıp dikkatlice bacaklarından geçirip ayağa kalkmasına yardımcı oldum. Pantolonu kalçasından da geçirdim. O bana tutunurken dikkatlice, rahatsız etmeden pantolonun düğmesini ilikleyip fermuarını çektim. İşimiz bitince yavaşça oturmasına yardımcı oldum. Hızlıca gidip dolaptan ayakkabılarını alıp geldim. Yavaşça ayakkabılarını giymesine yardımcı oldum. Bağcıklarını da bağlayıp geri çekildim.

Biraz sonra kapı tıklandı. Kapıyı açtığımda Melis Hanım, Deniz'in sandalyesi ile duruyordu. Melis Hanım hafifçe gülümseyerek sandalyeyle Deniz'in yanına ilerledi. Deniz gözlerini kapatıp izin verince yavaşça ayağa kalkmasına yardımcı oldum. Bir iki adım atıp sandalyenin önüne geldi. Benden destek alarak yavaşça oturdu. Melis Hanım heyecanını bastırmaya çalışsa da gülümsemesi gittikçe büyüyordu.

Melis Hanım sandalyenin arkasından çekilince yerine ben geçtim. Deniz kafasını hafifçe sallayınca birlikte ilerlemeye başladık. Melis Hanım da bir adım arkamızdan heyacanla takip ediyordu.

Birlikte evden çıktık. Ahmet Bey bahçede arabanın yanında bekliyordu. Melis Hanım heyecanla bizi geçip onun yanına ilerledi. Ahmet Bey ile gülümseyerek bir şeyler konuştular. Deniz ile yavaşça yanlarına ilerlemeye devam ettik.

"Bugün oğlum için arabayı ben süreceğim." Ahmet Bey heyecanla konuştu. Deniz burnundan sert bir nefes vererek güldü. Deniz'in ayağa kalkıp arabaya binmesine yardımcı oldum. Ahmet Bey'e sandalyeyi işaret edince gülerek elini umursamaz bir şekilde salladı. Hafifçe omuz silkerek sandalyeyi kenara çektim. Deniz'e gülümseyip kapısını kapattım. Arabanın etrafından dolaşıp Deniz'in yanındaki yerimi aldım. Melis Hanım ve Ahmet Bey de önde yerlerini aldılar. Ahmet Bey heyecanla arabayı çalıştırıp yola koyuldu. Bahçeden çıkana kadar Deniz ellerini izledi. Bahçeden çıkınca kafasını kaldırıp yanından geçtiğimiz komşu eve baktı. Çocuklar merakla bakıyorlardı. Deniz ise bilinçsizce kenarları kıvrılan dudaklarıyla onlara gözleri parlayarak bakıyordu.

Artık çocukları göremez olunca Deniz'in dudakları yeniden düzleşti. Dalgın bir şekilde camdan dışarı bakmaya devam etti. Yol boyunca da öylece dalgın bir şekilde dışarıyı izlemeye devam etti.

Hastanenin önüne geldiğimizde Deniz kafasını kaldırıp büyük hastaneye baktı. Sonra kafasını çevirip bana baktı. Sıcak bir şekilde gülümsedim.

Ahmet Bey arabayı otoparka park edince hızlıca çıkıp gitti. Kısa süre sonra bir hemşire ve tekerlekli sandalyeyle beraber geri döndü. Deniz burnundan sert bir nefes vererek güldü. Ben de gülerek arabadan çıktım ve Deniz'in yanına dolaştım. Ahmet Bey sandalye ile beklerken Deniz'in kapısını açtım. Kollarını kaldırınca bir kolumu sırtından bir kolumu bacaklarının altından geçirip yavaşça arabadan çıktım. Yavaşça sandalyeye oturmasına yardımcı oldum. Ahmet Bey kenara çekilince sandalyenin arkasına geçtim. Hemşirenin önderliğinde doktorun yanına gittik.

"Hoşgeldiniz." odasına girince Doktor Meriç sıcak bir şekilde gülümseyerek ayağa kalktı. Masasının arkasından çıkıp yanımıza geldi. Ahmet Bey ve Melis Hanım ile el sıkıştı. Sonra dönüp umutlu bir yüzle elini Deniz'e uzattı. Deniz sadece gözlerini elinden yüzüne kaldırıp gözünü kapatmakla yetindi. Meriç Deniz'in selamlamasını anlamayıp Melis Hanım ve Ahmet Bey'e baktı. Onlar da anlamamışlardı. Neden anlamamışlardı ki? Deniz gayet basit bir selam vermişti.

Renascence   {BXB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin