ON DÖRT

1.1K 92 11
                                    

Raif ağabey valizimi bagaja koyarken çalışan ablalardan biri telaşla yanımıza geldi.

"Cem, oğlum dur. Deniz Bey konuştu. Seni çağırıyor. İlk kelimeleri "Cem gelsin." oldu." abla heyecanla konuştu. Heyecanla kesik bir nefes alıp koşarak eve girdim. Üst kata çıktığımda tapılası sesinin ismimi söylediğini duydum. Hızlıca odasına ulaşıp içeri girdim.

"Cem'i istiyorum." odaya girdiğim anda Deniz beni fark etmeden konuştu. Melis Hanım gözleri yaşlı bir şekilde kafasını salladı ve beni fark etti. Deniz de onun bakışlarını takip ederek beni buldu. Gerilmiş yüzü rahatladı, dudağının kenarı fark edilemeyecek kadar yukarı kıvrıldı.

"Cem geldi, oğlum." Melis Hanım heyecanla konuşup Deniz'in önüne çöktü ve ellerini tuttu.

"Ne istersen yaparım. Yeter ki konuşup hareket et." Melis Hanım yalvarırcasına konuştu. Deniz sessizce yüzüne baktı. Sanki benimle alakalı şeyler dışında hiçbir şey konuşmamaya yemin etmiş gibi duruyordu.

Melis Hanım bir süre heyecanla gözlerine baktıysa da Deniz konuşmadı veya hiçbir şey yapmadı. Melis Hanım'ın yüzü düşerken yavaşça harekete geçtim. Deniz'in gözleri keskin bir şekilde beni buldu. Melis Hanım pes ederek yavaşça Deniz'in ellerini bıraktı ve ayağa kalktı. Deniz ona yavaşça bakıp gözleriyle kapıyı işaret edince birkaç kez ağzını açtı ama sonra sessizce odadan çıktı. Deniz yavaşça bana baktı. Hafifçe gülümseyerek yanına yaklaştım. Önüne çöktüğümde yanaklarımı tuttu. Ben de ellerini tuttum. Sessizce yüzüme baktı ama aslında konuşuyordu. Gözleri konuşuyordu. "Beni yalnız bırakma. Yanımda kal." diyordu. Gülümsememi genişleterek kafamı hafifçe sallayıp onayladım. Dudaklarının kenarı minik kıvrımlara ev sahipliği yaptı.

Bir süre öylece sessizce durduk. Daha doğrusu Deniz'in sessiz konuşmasını dinledim. Gözleri ve milimlik hareketlerle oynayan mimikleri o kadar çok şey anlatıyordu ki...

En sonunda oda gittikçe karardığı, bacaklarımı artık hiç hissetmediğim sırada kapıya tıklandı. Deniz yavaşça ellerini çekerek gözlerini kapının önündeki kişiye çevirdi. Onu izlemeyi bırakmak istemiyordum ama kimin geldiğine bakmam gerekiyordu. Deniz huzursuz duruyordu.

Derince iç çekerek kafamı kapıya çevirdim. Deniz'in babası, Ahmet Bey hafif bir gülümsemeyle kapının önünde duruyordu. Deniz'e yeniden baktığımda kafasını hafifçe sallayarak babasına izin veriyordu. Ahmet Bey gülümsemesini biraz daha büyüterek yanımıza geldi. Deniz'in yanında durup hafifçe saçlarını okşadı.

"Teşekkür ederiz. Bizi çok mutlu ettin, oğlum. Sana her zaman inanıyorduk. İnanmaya da devam edeceğiz." Ahmet Bey gülümseyerek yumuşak bir şekilde konuşup Deniz'in alnına hafif bir öpücük kondurdu. Deniz sessizce gözlerini kapatarak ona izin verdi. Gerginliği geçmişti. Tam aksine huzurlu bir yüz ifadesi vardı.

"Bu akşam hep birlikte akşam yemeği yiyelim. Olur mu?" ikimize de bakarak konuştu Ahmet Bey. Deniz bana bakıp hafifçe kafasını sallayarak onayladı. Ahmet Bey'in gülümsemesi biraz daha genişlerken sessizce geldiği gibi odadan çıktı. Deniz yavaşça bana döndü. Saçlarımı karıştırıp ellerini tamamen çekti. Gülerek altıma kıvırıp oturmaktan uyuşmuş bacaklarımı hareket ettirdim. Karıncalanınca gülümsemem sekteye uğradı ama bırakmadım. Bir süre öylece bacaklarımın düzelmesini bekledim.

En sonunda bacaklarım düzelince ayağa kalktım. Deniz burnundan sert bir nefes vererek güldü. Sessizce gülerek bacaklarımı biraz salladım. Olduğum yerde birkaç kere adım atar gibi yaptım. Deniz dudakları hafifçe kıvrılmış bir şekilde izliyordu.

"Nasıl gidelim istersin? Yürüyerek mi? Sandalyeni getireyim de onunla mı?" gülümseyerek yumuşak bir şekilde sordum. Bir süre öylece durup düşündü. Sonra bacaklarına baktı. Önce bana, sonra bacağına bakıp bacağını işaret etti.
Gülümseyerek eğilip ayaklarını ayaklarımın üzerine koydum. Sonra onu belinden tutup destek olarak ayağa kalkmasına yardım ettim. Geri geri yürüyerek odadan çıktım. Kollarımı sıkıca tutmuştu ve kafasını eğmiş birlikte yürüyen ayaklarımıza bakıyordu.

Renascence   {BXB}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin