Kayıp Ruhlar Çölü

8K 610 41
                                    

"Ne yani Aspendos ve Atina'yı sadece boyum kadar olan çitler mi ayırıyor ? " Yüzünü buruşturarak sınır çitine doğru yürüdü. Ormanda bir sürü yırtıcı hayvan varken sınırın sadece çitlerden ibaret olması hiç akıl kârı değildi. Üstelik sınırın bir kaç adım gerisinde evler vardı.

"Belki de güç sınırı falan vardır. Bilemeyiz." Diye cevap verdim. Kolumun uyuşması hâlâ geçmemişti. Daha yüksek bir duvardan atlamam ya da bir sınır bekçisinden kaçmam imkansızdı. Sanırım sınırın bu hali en çok beni memnun etmişti.

Sınırı geçtikten sonra çekimser bir tavırla bana seslendi. "Sen atlayabilecek misin ? İstersen yardım edebilirim."

Aslında atlayabileceğimden emin değildim ama yardım teklifini kabul etmeye utanmıştım. "Atlayabilirim, teşekkürler."

Yere düşerken yaralı omzumu çite çarpıp Aspendos'a kadar duyulacak bir biçimde bağırmam dışında sorun çıkmamıştı. Marcus halime acır gibi baktıktan sonra "Burada biraz dinlenelim mi ? Hem Zeus'un kilidini nerede bulabileceğimizi düşünürüz." Diye sordu. Hala kendisini suçladığını hissetmiştim. Başımı olumlu manada salladıktan sonra bir evin duvarının önüne oturduk.

Zeus'un kilidini aramaya gitmeden önce sabahtan beri kafamı kurcalayan konuyu Marcus'la paylaşmaya karar verdim. "Ares'in hakkımda ne dediğini hatırlıyor musun ? "

Yüzüme bakmadan cevap verdi. "Seni yeraltına kaçırttığını söylemesi mi ? "

Demek onun da kafasını karıştırmıştı. "Evet. Gerçekten kafam karışmış durumda. Neye inanacağımı şaşırdım. Tam yol aldım, neler olup bittiğini anladım diyorum başka bir şey çıkıp her şeyi alt üst ediyor." Normal bir cümle gibi başladığım konuşmam sona doğru isyan eder gibi bir hal almıştı.

"Shaila inan bana seni anlıyorum ama tüm safkanların ve melezlerin kaderi bu. Senin farkın sana bizim gibi saygıdan Tanrıça diye hitap edilmiyor. Başına bu olaylar gelmeseydi sen bir Tanrıça olacaktın. Bu yüzden senin hayatın biraz daha göz önünde ve karışık." Yüzüme bakıp gülümsedi. "İtiraf etmek gerekirse bazen sahip olduğun güçten ve zekandan korkuyorum. "

Yaptığı bu samimi itiraf beni hiç olmadığım kadar mutlu hissettirmişti. Bana güveniyordu. Gülümsemesine karşılık vererek "O zaman bende itiraf edeyim. Sinirlendiğin zaman senden korkuyorum." Dedim.

Bir anda yüzü düştü. Yanlış bir şey mi söyledim diye düşünürken "Neden ? " diye sordu. Vereceğim cevaptan korktuğunu hissettim. Başta yalan söylemek istedim ama bu dürüst konuşmayı yalan söyleyerek bitirmemeliydim. Mümkün olduğunca doğru kelimeleri seçerek konuşmaya başladım. "Yani bazen dengesiz kararlar verebiliyorsun. Mesela Diomedes ile karşılaştığımızda neredeyse oyununa gelip onu hücresinden çıkaracaktın." Yüzümdeki ısının arttığını hissettim. Ateşim çıkmıştı.

Gözlerini gözlerime dikti. Reddedip konuyu değiştireceğini sanmıştım ama beni şaşırtarak konuşmayı devam ettirdi. "Öfke kontrolü konusunda beceriksizim. Bu konuda haklısın, bende senin yerinde olsam korkardım."

Sıkıntılı havayı dağıtmak için gülümseyerek göz kırptım. "Neyse yavaş yavaş alışıyorum."

Cevap vermeden elini alnıma götürdü. "Ateşin yükseliyor, devam edebilecek misin ? "

Gittikçe güçsüzleşiyordum. Özellikle de kolum karıncalanmaya başlamıştı. Yerinden kaldırabileceğimden bile şüpheliydim ama devam etmeliydik. "Edebilirim."

Endişeli bir şekilde yüzüme baktı. "Emin misin ? "

Kesin bir sesle cevap verdim. "Eminim ayrıca kaybedecek vaktimiz yok."

Elysium'un Sırrı Место, где живут истории. Откройте их для себя