19. Bölüm: Parlak Gece

167 43 326
                                    

Vita geçen zaman boyunca sosyal medyada gezinmeye, fotoğraf paylaşmaya devam etti. Çektiği doğa fotoğraflarını ve onun yanında kendi resimlerini de paylaşıyordu. Dikkatini orada bir yerde bıraktığı için gecenin çöktüğünü hissetmemişti. Bir de başını kaldırmış ve havanın karardığını görmüştü. Şaşırdığından olmalı ki, az daha telefonunu düşürecekti. Ama üstün bir çalışma sergileyerek havada yakaladı. Telefonunu bu sefer de kırmadığı için derin bir oh çekti. Her zaman bu kadar şanslı değildi. Çok sakar bir kızdı. Yürüyen bir felaketti. Önüne çıkan her şeyi devirir, her şeyi kırardı. Bir eşyaysanız onun elinden sağ kurtulmak çok zordu. İnsanlar üzerinde de neredeyse aynı etkiye sahipti. Carla'nın morarmış kolu yaptıklarından sadece bir tanesiydi.

Saatler çabuk geçmişti. Arkadaşına habersiz bırakılmamasını demişti hâlbuki. Şimdiye kadar onu aramalıydılar. Endişelenmeye başladığından onların aramasını beklemeden kendi aradı ve her şeyin yolunda olduğunu öğrendi. Biraz sonra geleceklermiş. Gelseler iyi ederlerdi. Sözünü yok sayıp bu zamana kadar aramamak neymiş gösterecekti. Kafası internete karışmasaydı meraktan çatlamış da olabilirdi, korkudan ölmüş de. Düşmanının başına gelsin istemezdi. Geldiklerinde onları güzelce fırçalayacaktı.

Telefona döndü tekrar. Annesini görmek için kasabaya geldiğinde numarasını değiştirmişti, artık ne babası ne de diğer arkadaşları istese de ona ulaşamazdı. Eski hayatını geride bırakmıştı. Düşünüyordu da eski hayatında bir sürü arkadaşı vardı. Daren, Clara ve başkaları. Dostluğa karşı inanılmaz bir sevgi duyuyordu ve özel olduğuna tüm kalbiyle inanıyordu. Arkadaşlığın kutsal olduğunu düşünüyordu. Ama arkadaşlarında kutsallığa dair en ufak bir şey görmemişti. Herkesin bir şeyin peşinde olduğunu görmüştü sadece. Kimse kimseyi dinlemiyordu gerçekte. Anlamıyordu. Ama arkadaş olduklarını söylüyorlardı. Arkadaşlığı değersizleştirmişlerdi ve basit bir kavrama sokmuşlardı.

Eskiden tanıdığı arkadaşlarını gözünü kırpmadan hafızasından temizlemişti. Hiçbirine karşı özlem duymuyordu. Belki bu onu biraz sahtekâr yapıyordu. Yüzlerine gülerek iyi arkadaşlar olduklarını söylemişti.

Kartlarını açık oynamazdı. Elbette ağzından kaçırdığı istenmeyen sözleri de oluyordu. Bir anı diğer anına tersti. Neyi nerede yapacağı belirsizdi. Olur olmadık şeyler söyler ve yapardı.

Sonra Destin'le tanışmıştı. Hayatı bütünüyle değişmişti. Onu bulduğu için mutluydu. Destin onu arkada bırakmıyordu. Diğerleri gibi ona yalan söylemiyordu. Ne o sahte arkadaşları gibiydi ne de ailesi gibi.

***

Bir ormanın kalbinde can havliyle koşuyor. Nefes almadan ve neyden kaçtığını bilmeden koşuyor. Her taraf karanlıkla kaplanmış, gözleri ilerisini görmüyor. Bir anda yere düşüyor ve büyük bir korku her tarafını sarıyor. Kanı bedeninden çekildiği için buz gibi oluyor. Ölüm onu kovalıyor ve o ölümden çok korkuyor. Korktuğu için tekrar koşarak kaçıyor sonra büyük bir ağaç görüyor. Arkasına geçerek saklanıyor ve gözlerini kapatıyor. Tanrı'dan medet umuyor. Şimdi ölemez, daha hazır değil. Her şey yarım kalmış ama vakti gittikçe daralıyor. Arkadaşını araması gerekiyor. Arayıp ona öleceği haberini vermesi gerekiyor.

Bir anda kendini odasında buluyor. Her şey bulanık. Ama orada bir beden olduğunu biliyor, ölü bir beden. Dönüşmekten korktuğu şey bu. Görmeye çalışıyor. O bedenin sahibini tanıdığını hissediyor. Evet, evet tanıyor. Nefret ediyor ondan. Annesi yüzünden her şey. Kızını değil bu adamı sevdiği için. Onu görmek istemediği için. Keşke ölen annesi olmuş olsaydı diye bir dilek geçiyor derinliklerinden. Adamın artık kim olduğunu biliyor. Tom bu. Peşindekinin o olduğuna inanamıyor. Çünkü peşindeki o değil başka biri. Bir erkek. Kötülüğünü uzaktan bile hissedebildiği biri.

42 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now