2. Bölüm: Yabancı

780 166 1.2K
                                    

✴

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İki tarafı büyük ağaçlarla çevrili yolda ford fusion model siyah bir araba kenara çekti. İçinden genç bir adam çıktı. Arabayı kilitleyip geride bıraktı. Yaz güneşi ağaçların dallarından sıyrılabildiği kadar sıyrılarak, teninin üzerinde parlıyordu.

Güneşin yakıcı sıcağının arasına sık ağaçların yeri doldurulamaz gölgeleri bariyer inşa ediyordu. Kuşların kendi aralarındaki sihirli şarkısına kulak kabartarak ağaçlara çok şey borçluyuz dedi içinden ve gözleri kuşları aradı. Ancak gözle görünmeyecek kadar iyi gizlenmişlerdi.

Biraz sonra Oliver'la yaşadığı evi es geçti. Dün Oliver'ın verdiği partiden kalma bangır bangır müzik sesleri hâlâ kulaklarında bağırıyordu. Bazen tek elini havaya kaldırarak müziğin ritmiyle kalçalarını hareket ettiren, bazen de bacaklarını açarak havada dairesel şekiller çizen arkadaşının unutulmaz dans gösterisi gözlerinin önünde canlandı. Yaşama sevinci elinden kayıp gitmeye başlarken, başını sağa sola salladı.

O ara çimenleri sulayan David'e ellerini yukarı kaldırarak selam verdi. Yaşlı yüzünde gülücük belirdi. O da ellerini yukarı kaldırdı.

Ramsey'in evine geldiğinde durdu. Saatin cebinde olduğunu bir kez daha yoklayıp kapıyı çaldı. Dün gece Oliver'ın partisine Ramsey de gelmişti. O rezalet partide çok eğlenmişti. Sabah erkenden Ramsey onu aramış ve saatini orada düşürüp düşürmediğini sormuştu.

O saati önceden Ramsey'de gördüğü için kolayca tanımıştı. Saati Oliver'ın Ramsey'e götürmeyeceğini bildiğinden yanına almış ve şimdi de mecbur kendisi gelmek zorunda kalmıştı. Kapıyı çaldı.

"Birini mi bekliyordun?" dedi Ratsel, gelen kişinin o olmasını diliyerek.

"Tabii ki hayır." Söylenerek kapıya yöneldi. Vay hâline gelenin. Fakat kapı açıldığında, Ratsel doğru duyup duymadığını ilk başta algılayamadı. Ramsey'le örtüşmeyen sıcakkanlı bir karşılama duyuyordu.

"Destin, seni görmek çok güzel. Hoş geldin." Genç adama sarıldı.

Ratsel gözlerini kapıya dikti. Onları göremiyordu. Gelenin artık aradığı adam olmadığını biliyordu. Ancak Ramsey'e güzel sözler söyletebilen genç adamı ilginç bulmuştu.

Destin dışarıdan anlaşılmayan zoraki gülümsemesini devam ettirdi. "Teşekkür ederim." Antika kol saatini uzattı.

"Ah, tamamen unutmuşum seni aradığımı. Teşekkür ederim. Gel hadi içeriye. Bir ödülü hak ettin." Ratsel'ın orada olduğuna önem vermeden, Destin'i içeri davet etti. Ratsel'a artık gitmesi gerektiği mesajını veriyordu.

Destin itiraz etmek için ağzını açıyordu ki, Ramsey ısrarlıca kapıyı aralık bıraktı. Daha fazla bir şey söyleyemedi. İçeriye girdiler. Ramsey önde, Destin arkadaydı.
Ses bir beden formunu aldı. O zaman Ratsel Destin'i görmeyi başardı.

Yirmilerinde bir adamdı. Onunla yaşıt olabilirdi. Düz ve koyu renk saçları, kalkık kaşları, safir taşına benzeyen gece mavisi gözleri vardı. İçindeki ışıltı yıldızları çağrıştırıyordu. Kendisine yakışan kemerli bir buruna ve kemikli bir yüze sahipti. Uzun boyluydu. Açık tenine zıtlık oluşturan siyah bir tişört giymişti.

Tişörtünün üzerinde göğsüne kadar uzanan, gümüş, ters haç bir kolye taşıyordu. Aşağısında siyah pantalon bulunuyordu. Her elinin parmaklarında birkaç tane yüzük vardı. Koltukta oturan kızı görünce şaşırmıştı. "Misafirin varmış." Gözlerini gizemli kızın üzerinde gezindirdi. "Yanlış bir zamanda gelmedim umarım."

"Gidiyor şimdi."

Ramsey'in bir tek kovmadığı kalmışken, neredeyse onu da yapmıştı. Ratsel ayağa kalktı. Yapacak başka bir şey kalmamıştı. Öğrendiği şeyler adamı bulması için yetersizdi. Ama hiç yoktan iyiydi. Ramsey'de daha fazlasının olduğuna ihtimal vermiyordu.

Destin neler olduğunu anlamadan dikkatlice kıza bakıyordu. O da Destin'in gözlerine baktı. "Gidiyorum, evet. Yanlış zamanda gelmedin." Ramsey'den numara alamayacağı için çantasından bir kağıt ve kalem çıkarıp numarasını yazdı. Kağıdı masaya bıraktı. "Eğer herhangi bir şey hatırlarsan ya da ağabeyin gelirse beni mutlaka ara."

Ramsey onun emir vermesine uyuz oldu. Kapıyı açarak kızın gittiğinden emin oldu. Sertçe kapıyı kapattı. "Bir rahat vermedi. Kendisi yetmiyordu bir de arkadaşı çıktı başıma."
İlerleyen dakikalar kızın onu ne denli sinir ettiğinden yakınıp durdu.

Destin boynuna dökülen siyah saçlarını düzeltirken kaşlarını çattı.
"Şunu baştan sona anlatsan daha iyi anlarım herhalde."

Gülerek, kağıdı masadan alıp buruşturdu.
"Ağabeyimin arkadaşıymış. Kendince kaybolduğunu falan söyledi."

"Kayıp mı?" diye şaşırdı.

"Öyle söyledi ama polislik bir durum yok. Koca adam başını dinliyordur bir yerde. Kendini ne sanıyorsa buraya bile geldi. Bana sorarsan, düzgün biri değil."

Kaşları biraz daha çatıldı.
"Ne demek istiyorsun?"

Zonklayan başını elleriyle ovdu. Dün gece içkiyi fazla kaçırmıştı.
"Ne bileyim, allak bullak etti kafamı. Kuruntu yapıyor işte. Neyse. Bu anlamsız olayı burada bitirelim. Otur bir şeyler içelim. Kahve beni ayıltır."

Destin çaktırmadan buruşuk kağıda baktı. Aklından geçenleri sakladı.
"Güzel olur."

Bunun üzerine Ramsey mutfağa geçti. Orada bir şeyler mırıldanıyordu. Destin adamın ne söylediğine dikkat etmeden onaylıyordu.

Ramsey'in gidişinden fırsat bularak buruşuk kağıdın olduğu masaya yaklaştı. Hemen kağıdı düzeltti. Numarayı telefonuna kaydetti. Yeniden buruşturdu.

Biraz sonra Ramsey, elinde iki kahveyle geldi. Gevezelik ediyordu ve Destin de çaresizce dinliyordu. Sohbeti kahvenin tadı kadar berbattı. On bilemedin on beş dakika onunla sohbet etmişti. Ama tükenmiş gibi hissediyordu. Adam duygu vampiri gibiydi.

Sonunda kurtulduğunda, Oliver'la yaşadığı evi yine es geçip arabasına bindi. Cebinden telefonunu çıkarıp kulağına götürdü.

Ratsel gelen aramaya baktı. Tanımadığı bir numaraydı. Kenner mıydı yine arayan? Kesin başka bir numaradan arıyordu. Arayan Ramsey de olabilirdi. Uçuk bir ihtimaldi ama açtı. "Alo."

"Merhaba. Biraz önce Ramsey'in evinde konuşmuştuk."

"Destin?" dedi sorgularcasına.

İsmini biliyor olmasına şaşırdı. Sonra Ramsey'in ona adıyla seslendiğini hatırladı. O zaman duymuş olmalıydı.

"Destin, numaramı Ramsey'den..."

"Bıraktığın kağıttan aldım."

Ratsel yavaşladı.
"Neden?"

"Ramsey bana ağabeyinin arkadaşı olduğunu söyledi."

"Bana bir şey mi anlatacaksın, bildiğin bir şey mi var yoksa?" dedi Ratsel heyecanla.

"Orada Ramsey'in bilmesini istemedim."

"İşte bu!" diye bağırdı. Yanından geçenleri korkuttu. Ama Ratsel bunu hissetmedi. Bir ipucu, küçük mü yoksa büyük mü olduğu bilinmeyen bir ipucu. Biraz önce takındığı baştan aşağı ciddiyetten ibaret kimliğini yarı yolda bıraktı.

Destin hafifçe gülümsedi. "Buluşmak istiyorsan, nereye geleceğimi söyle."

42 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now