İP_61 | ZAMAN YANLIŞI

108K 3.6K 3.3K
                                    


Sellam biz geldik!

Umarım okumaktan hoşlandığınız bir bölüm olur, sizi seviyorum. ❤

Bölüme oy verip bol bol yorumlar bırakmayı unutmayın

Lavin Kutup için kar bulutu; 🌨

Edim Demiray için ejderha; 🐉

Bölüm Şarkısı | Perdenin Ardındakiler • Her Gece

Adele • Set Fire To The Rain

61. BÖLÜM | ZAMAN YANLIŞI

İnsan susarak da yalan söyleyebilir.

Sahipsiz bulduğumuz her konuşmayı, her anıyı, her susuşu yalan yapıp içimize doldurduk.

Ölüm, sıcak ve soğuktu.

Ölüm, ruhun çıkarken bedeni ateş gibi sıcaklığa bulamasıydı.

Ölüm, ruh çıktığı anda bedeni buz gibi soğukluğa bulamasıydı.

Ölüm.

Bu tek kelimenin kafamın içine pimli bir bomba gibi düşüp patlamasının nedeni Edim'in soğuyan bedeniydi. Başta ruhunu teslim ediyormuş gibi ateşler içinde yanan bedeni şimdi ruhu bedenini terk etmiş gibi buz gibi olmuştu.

Edim neredeyse her saat başına yakın uyandı, gecenin üçü olduğunda tekrar acı içinde uyandı. Yeniden içimi çürüten aynı ağrıları, ruhumu sızlatan aynı yakarışları ve zihnime anı gibi çöken inleyişleri devam etti. Güçlü bedenine, büyük ellerine, siyah gözlerinin içine, kelimeleri sırtında taşıyan sesine acının kokusu bulaşmış, rengi yayılmış, nefesi sinmiş, hacmi oturmuştu. Ve ben hissettiği aynı acının içine ağır ağır çekildiğimi hissediyordum. Hissettikçe acısını almak, onu bu acıdan tamamen kurtarmak, acısını bitirmek istedim ama yanında durup elini sıkıca tutmak dışında yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Bedeni avuçlarımda titreye titreye soğuyordu.

Tıpkı ölen birinin vücut ısısını yavaş yavaş kaybetmesi gibi. Ölüm sıcak değildi, buz gibi soğuktu.

Diğer odadaki saatin sarkacı sanki inadına tıkırdıyor, duygusuzca dönmeyi sürdürüyordu.

Onu ara sıra kollarıma aldığımda başta sadece yanıyorken, sonrasında teninin buz gibi olduğunu tenimde hissettim. Teninden tenime işleyen o buz gibi soğukluk ruhun bedeni terk ettiği andaki ölüm soğukluğuna benziyordu. Her saat artan solgunluğu da tenine karışınca zihnim bana yeni oyunlar oynamaya, sanrılar var etmeye başlamıştı. İnce kollarımın arasında yaşayan bedenini değil de ölmüş cesedini tutuyordum sanki. İşte o zaman yüreğimde açılan kaybetme korkusu, beraberinde kollarımı uyuşturuyor ve ara ara onun yaşadığını kontrol etme ihtiyacı ağır basıyordu. Her kontrol edişim ise nefesinin aktığını hissedemezsem diye bir korkuyla kafesleniyor. "Hâlâ burda, benimlesin," diyen bir iç geçirmeyle son buluyordu.

"Edim," dedim o başka bir ağrıyla kıvrandığında ve ben artık acısına daha fazla katlanamayacak gibi hissettiğimde. "Hastaneye gitsek olmaz mı?"

Kemikli yüzü gerildi. "Olmaz," dedi dişlerini sıkarak, çektiği acı ifadelerine tutunmuştu. "Soruna neyin neden olduğunu bile anlayamazlar."

Acısı kalbimi yorgun düşürüyordu. "En düşük ihtimalle bu ağrıları durduracak bir şeyler yapabilirler," diye mırıldandım. "Bir hastaneye gitmeden bunu bilemeyiz."

"Yapılacak bir şey olsaydı, Acar bunu yapardı," dedi, sesi acı karşısında ezildi. "Züppe göründüğüne bakma, işinde gerçekten iyidir."

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)On viuen les histories. Descobreix ara