drug addict- Jikook

By shokyyxx

92.4K 7.7K 4.7K

Jeon jungkook zorla gittiği hastanede park jiminle tanışana kadar en güzel bağımlılığın uyuşturucu olduğunu d... More

intro
1- tek hapa bağlı bir hayat
2-park jimin güzel bir erkekti
3- yapmam dediğin şeyleri yapmak
5- karışık kafalar
6- etkisine kapılmak
7- korkutan ataklar
8- Alışma süreci
9- bulunmamanın felaketi
10- Günahkâr dudakların uyumu
11-bulunmak istemeyeni aramak
12- gülümserken ağlamak
13- sözcükler olmadan konuşmak
14-herkes pişmanlık yaşar
15-benim içinde mi değmez?
16-Ruhunla birlikte tesli(m) olmak
17- sen varsan bende varım
18- bazen ayrılık gereklidir
19- bu kaçıncı pişmanlık
20- bizim için çabala
21-park jimin
22- enfes saçlar

4- alışılmadık duygular

4.7K 434 159
By shokyyxx

Selamlar.

800 olmuşşş teşekkürler.

"Gökteki güneşte kararabiliyorsa, elbette kararabilir yeryüzünün güneşleride."

-William Shakespeare

🌼

Esmer genç odada bir ileri bir geri gidiyor endişeli ve karmaşık duygularla tırnaklarını avuç içine batırıyordu. Isırmaktan bir hal olmuş dudaklarını yeniden dişleri arasına aldı. Kaç dakika hatta saat olmuştu bilmiyordu. Derin nefesler alıyor ve sakinliğini-olduğu kadar- korumaya çalışıyordu.

Lanet olası hap nerede kalmıştı!

Elindeki son parasını uyuşturucuya vermişti ve artık tek kuruşu bile yoktu. Namjoon yada Taehyung'a gidip para kazanmak için iş istemeliydi.

Kulaklarına dolan zil sesiyle yüzünde acı bir tebessüm oluştu. Titreyen ayaklarıyla hızla kapıya koştu ve kavradığı kolu aşağı çekti. Karşısında çoğu zaman eve malları getiren genç çocuk lucas duruyordu.

Malları sadece sahiplerine verir ve parasını çıkarırdı. Kimsesi yoktu ve geçimini bu şekilde yapıyordu. Aynı zamanda okuduğu tıp fakültesi için tek geçim kaynağı buydu. Jungkook bu çocuğu çok seviyordu. Her ne kadar böyle kirli bir iş yapmış olsa bile arada içki dışında ağzına kötü hicbir şey girmezdi. Tek amacı belli bir kazanca erişip şu lanet yerden kurtulmaktı.

Her zaman lucas'ın gayreti ve hayata tutunma çabasına hayran kalmıştı. Keşke dedi. Keşke onun kadar olup hayata tutunabilseydim derdi hep.

Lucas gülümsemiş ve cebindeki ufak poşeti çıkarıp jungkooka uzatmıştı.

"Hyung kendine dikkat et. Senin için endişeleniyorum" paketi alırken sesini duydu gencin.

"Ne? Sorun ne?"

"Sorun ne mi? Gerçekten mi hyung? Güçlüsün iyi bir vücudun var. Dayanıklı ve iyi görünümlüsün. Şu halinle bir işe girmen zor değil. Tek yapman gereken şu lanet hapı bırakmak. Bunu yapabileceğine inanıyorum"

Derin bir nefes verdi esmer olan. Yine o klasik ve alışılmış konuşma olacaktı.

"Lucas bu konuyu konuştuk seninle"

"Ben konuştum sen geçiştirip durdun. Duyduğum kadarıyla bay jeon bunun için bir şeyler yapıyormuş. Umarım işe yarar" genişce gülümsemiş elleriyle jungkookun omzunu sıvazlamıştı.

Jungkook karışısında sanki kendinden küçük değilde bir ağabeyi var gibi hissetmişti.

"yeter velet. Git başımdan tae pusuda bekliyordur."

Lucas tae'nin adını duymasıyla gözünü devirmiş yüzünü buruşturmuştu. Ağzının içinde küfür mırıldanıp kapıdan çıkarken jungkooka el sallamıştı.

Kapıyı ardından kapatmış derin bir nefes alarak oturma odasındaki tek kişilik koltuğa kurulmuştu. Hapı parmakları arasına alarak başını geriye atmış kendini gelen zevke bırakmıştı. ( valla özendirmiyorum ya)

Gözleri kapanırken hap dilinin altında erimiş bedeni gevşerken uzun süredir uykusuz olmanın vermiş olduğu etkiyle uykuya dalmıştı.

~

Genç ağrıyan başını koltuktan kaldırmış gözlerini kırpıştırırken birkaç dakika öylece durmuştu. Birden aklına dank eden şeyle gözleri kocaman olmuş oturduğu koltukta ayağa fırlamıştı. Boynu tutulmuş feci ağrıyordu. Dağınık evde telefonunu ararken yatak odasına adeta koşmuş şarjdaki telefonu almıştı.

Ayın tarihine ve saatine bakarken olabilirmiş gibi gözleri dahada açılmıştı.

23 mart cumartesi.
14:30

"Hassiktir" ağzının içinde bir küfür mırıldanıp dolabın içini açtı.

Bugün park jiminle sözleştiği psikolog randevusu vardı ve 1 saat geç kalmıştı bile. Dolaptan birşeyler üstüne geçirmiş aynadan karışmış saçlarına bakarken solmuş yüzü morarmış gözleriyle berbattı.

Duşa girmeyi düşünmüş ama zaten çok geç kalmıştı. Hızla telefonu alıp evden çıkarken motoruna binmişti. Olabildiği kadar hızlı sürmüş kliniğin girişinde bulmuştu kendini. Inmiş kaskı çıkardıktan sonra dağınık saçlarını eliyle düzeltip  saatte bakmıştı.

14:50

Kendince umursamadığını düşündüğü seansa geç kaldığı için neden bu kadar telaş yaptığını bilmiyordu.

Dudaklarını ısırarak kliniğin biri kapalı 2 kapısından açık olanı kullanarak içeri girmişti. Heryer sessiz ve boştu. Haftasonunda olduğu için kimsenin olmadığını söylemişti jimin.

Ezbere bildiği odaya girerken attığı adımlardan sonra sessizliğe birkaç gülüşme ve konuşma sesleri doluştu. Çatılan kaşlarıyla odaya girerken  2 çift göz onlara dönmüştü.

Gözleri ilk jimine değdi. Masada elleri birbirine kenetli gözlüklerin ardından bile belli olan yorgunlukla gülümsüyor ve mor halkalı gözlerine   inat sanki mutlu görünmeye çalışıyordu. Karşı koltukta oturan kahve saçlı çekik ufak gözleri şekilli burnu ve gülümsemesi ile bir adam vardı.

jungkooku görmesiyle jimin ayağı kalkmış ve yanına gelmişti. Diğer gençte ayağı kalkmıştı.

"Selam jungkook. Bu hoseok. Hoseok buda arkadaşım ve aynı zamanda buradaki hastam jungkook" jungkook içine dolaşan hisle sinirli gözlerini yerden alıp jimine dikti .

"Arkadaşım falan değilsin sen benim" sert sesiyle jiminin suratına herkesin duyacağı şekilde söylemişti.

Jimin aniden duyduğu sözle bakışlarını kaçırdı ve neden dolduğunu bilmediği gözlerini kırparak yaşları geri gönderdi. Hoseok gergin ortamı fark etmiş ve jiminin solan yüzünü görmüştü.

"Min ben en iyisi gideyim. Buluşalım. Seni arayacağım" jimin sadece kafa sallamıştı.

Jungkook hâlâ inatla jiminin gözlerine bakıyorken birkaç saniye sonra jiminin gözleriyle buluştu kendi irisleri.

Çok kırgın bakıyordu jimin.

Bir-kac kendi dudaklarını yaladı ve kendi yerine geçti küçük olan. Jungkook orada öylece dururken az önce söylediği saçma şeyin yeni farkına varıyordu sanki.

Yumruk yaptığı elini birkaç kez kendi bacağına vurmuş ve her zamanki koltuğuna oturmuştu. Jimin yine eline defterini almış gözlüğünü düzeltmişti.

Karşı koltuğa oturmasını beklerken jimin masadaki koltukta defterini eline alıp rahat bir konuma geçmesini izledi jungkook hafif şaşkınlıkla.

Jimin derin bir nefes almış ve gülümsemişti. Hiç samimi ve içten değildi bu tebessüm. Jimini hiç tanımayan biri bile fark ederdi bunu.

Sanki iyi olmak zorunda olduğu için iyiymiş gibiydi jimin. Göz altları uykusuz ve yorgun olduğunu bağırırken sanki az önce kırılan kendisi değilmiş gibi jungkooka gülümsüyordu.

"Evet jeon geç kaldın ve yaklaşık 1 buçuk saattir burada seni bekliyorum" jungkook sebebini bilmediği bir şekilde az önceki adam aklına geldi ve diliyle yanağına baskı yaparken samimiyetten uzak bir gülümseme sundu.

"Beklerken pek sıkılmış gibi değildiniz bay park"

Jiminin kaşlari yukarı kalkarken aniden neden sinirlendiğini anlamadı gencin.

"Hoseok yarım saat önce geldi. Düğününe davet etti beni. " Jungkook yerdeki bakışları sevimli yüze çıkarken jimin karşısındaki gencin  aniden değişen ruh hallerini izliyordu.

"Sebebini sormamıştım" jungkook yeniden duvar gibi sürat ifadesini alırken fısıldadı.

"Dediğin kelimelerin altında yatan anlamları anlayabiliyorum. unutma ki ben bunun için okudum" jimin yeniden gülümsemiş ve laf sokmanın vermiş olduğu hisle dudaklarını dişlemişti.

"Ah herneyse jeon. Bugün seninle daha detaylı konuşmak istiyorum. Bana çocukluğundan bahseder misin?"

Jungkook tereddütle bakışlarını kaçırdı. Yutkundu. Anlatabilirdi. Bu onun göreviydi. Yargılamadan ve tarafsız bir biçimde dinleyeceğini biliyordu.

"Ben annem ve babam basit bir hayatımız vardı. Annemle ilişkilerim çok iyiydi. Anne oğuldan öte en yakın arkadaşımdı o benim. Babamlada öyle. 3 kişilik ufak ve mutlu bir aileydik. Hatta bazen hayatım çok sıradan diye isyan eder dururdum. Sanırım şuan o isyan etmelerin bedelini cekiyorum. Ortaokul 5 yada 6 ydı sanırım net hatırlamıyorum. Hepimiz yine ailecek her cuma yaptığımız okul sonrası dışarı çıkmış akşam yemeğimizi yiyorduk. Gece çok güzel ve olağandı. Babam biraz fazla içmişti ama sorun etmedik. Dedim ya herşey normaldi. Arabada annem önde ben arkada otururdum."

Jungkook bir süre durdu. Hissettiği ve aklına dolan anılar sanki dün yaşanmış gibi gözlerinin önüne geliyordu. Bir-kac damla gözyaşı yanağından burnuna yol alırken kolunun tersiyle silip sözüne devam etti.

"Araba yolda ilerlerken sürekli sağa sola gidiyor ve birkaç korna sesi geliyordu. O anı tek tük hatırlıyorum. Babamın kurtarmak için freni sağa kırması , annemin ön camdan fırlayıp bariyerlere çarparkenki acı çığlığı. Araba birkaç dakika sonra durmuş sesler kesilmişti. O-o anki can acım , kafamdan akan kan, ufak bedenimin altında ezildiği arabayla pek şey hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda beyaz hastane odasındaydım o günden sonra annemi hiç göremedim. Keşke son görüşüm olduğunu bilseydim. Doya doya bakardım. Keşke bilseydim. K-keşke"

Bir-kac kez burnunu çekmiş ellerini siyah saçlarına daldırmışken transa girmiş gibi boşluğa bakarken ağzından bazen 'keşke' bazense 'annem'  sözcüğü çıkıyordu.

Jimin yerinden kalkarken gencin önünde çökerek saçlarını çeken elini zar zor zapt ederek kendi ufak elleri içine almıştı. Bir elini bacağına koyarken diğer eliyle elinin sert yüzeyini okşuyordu.

Jeon Jungkook aniden gözlerini açtığında karşısındaki güler yüzlü oğlanla nefesi düzensizleşti. Jungkook daha önce böyle hissettiğini hatırlamıyordu.

🌼

1180 kelimee

Heyt be Neden bu kadar uzun oldu anlamadım . Uzun yazmayı beceremem normalde sinwiskaosp

Lucas'ı sevin Eheheheheh

Neyseee beğenmeniz dileğiyle💜✌ iyi geceleeerrr

Continue Reading

You'll Also Like

88.5K 4.7K 59
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...
41.4K 5.5K 42
çünkü hiçbir kelebek tek başına yaşayamaz sevdasını
32.3K 3.2K 27
"Defilede sevdiğiniz bi tasarım var mı Bay Hwang?" "Evet ama tasarım değil sarışın modeli sevdim"
24.7K 1.8K 61
-TAMAMLANDI- Rusça bir kelime olan "Odnoliub". Hayatı boyunca tek bir kişiyi sevmiş olan, aşkı bir kere tatmış, kalbini sevdiğine açmış olan kişiye d...