SINIR |Tamamlandı|

By __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... More

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

29. Bölüm " Efsunkar "

19.4K 1.2K 158
By __Katre__

                   

                         6 Gün Sonra

Karnına giren ağrıyla açtı Eylül gözlerini. Birkaç saniye gözlerini güneşe alıştırıp doğruldu. El yordamıyla yatağın içini yoklayıp telefonunu çıkardı. Sabah okul için çalan  alarmını kapatıp yeniden yatmıştı. Erva'ya da kısa bir mesaj atıp bugün gelmeyeceğini söylemişti.

Telefonun güç düğmesine basıp saatin kaç olduğuna baktı.
Saat 11' i geçiyordu. Evdekilerin bu saatte çoktan kahvaltı yapıp gittiklerini düşündü.
Yengesi de muhtemelen salonda oturmuş onun için birşeyler örüyor olmalıydı.

Ağır hareketlerle yorganı kaldırıp ayaklarını sarkıttı. Hızlı hareket ettiğinde kasıklarına saplanan ağrıya dayanamıyordu çünkü.
Birbirine giren saçlarını da tepesinde bir topuz yaparak ayağa kalktı.
İlk önce banyoya uğrayıp ihtiyaçlarını giderdikten sonra mutfağa geçti.
Dolabı açıp ne yiyebileceğine baksa da midesinin bulandığını hissediyordu.
Sanırım şuan canının çektiği tek şey kaşık kaşık yiyeceği puding idi.

Kendisine bitki çayı yapmak için sıcak su koydu ocağa. Onun öncesinde de midesinin iyice kötü olmasını engellemek için birkaç lokma atıştırdı.
Bitki çayını da alıp salona yengesinin yanına geçti.
İzlediği belgeseldeki yavru fil için biraz ağlayıp gözyaşları eşliğinde tekrar odasına gitti.
Yengesinin karnına yaptığı masajla tekrar uykuya daldı.

Kapısını yumruklayan Melih'in sesiyle açtı gözlerini. Bu kadar zaman geçmiş miydi gerçekten?
" Kız giriyorum baak."
" Eylül."
" Her ne haldeysen toparlanman için üç saniyen var. 1... 2... 3..."

Melih'in onca uyarısına rağmen kılını bile kıpırdatmayan Eylül , Melih girer girmez hırsla oturur vaziyete geçti.
" Öf ne var Melih ne var ya."
" Ne oldu hasta mısın?"
" He hastayım. Kucakla beni hastaneye götür hadi." Dedi gözlerini devirerek.
Melih Eylül'ün bu dengesiz haline alışık olduğu için umursamıyordu bile. Eylül'ü duymamış gibi lafına devam etti.
" Ben senin gıcık kocanın sesini duymak zorunda mıyım? Aramış seni şu telefonun neredeyse git bak."

Eylül cümlenin sonunu duymadan aramaya koyuldu. Yastığının altından çıkardığı telefonu açıp Toprak'tan gelen mesajlara girdi.

Toprak: Günaydın Eylül'üm

Toprak: Bugün nikah işlemlerini halletmeye gideceğiz Deniz' le.

Toprak: Eylül!

Toprak: Neden açmıyorsun telefonu. Bir sorun mu var.

Toprak: Erva'yı aradım okula gitmemişsin.

Toprak: Eylül güzelim Melih'i aramak zorunda bırakma beni. Merak ediyorum bak!

Toprak: Allah'ımm  Melih'i bile aramak zorunda kaldım. Size geliyorum. Neyin var senin!

Mesajlardan çıkıp aramalara girdi hızla. Toprak'tan gelen onlarca arama vardı. Hızla ismine tıklayıp telefonu kulağına götürdü.
Bir eliyle karnını ovalıyordu istemsizce.

" Alo Eylül!" Endişe ve öfke barındıran sesiyle alt dudağını dişledi mahçupca. Ne vardı ki telefonu sessize alacak. Derin bir nefes alıp cevapladı.
" Toprak... Şey ben."

" İyi misin? Neden gitmedin okula? Yatıyormuşsun Melih söyledi. Hasta mısın?"
Gerçekten bu kadar endişelemiş miydi? Bu sorunun cevabını Toprak bile bilmiyordu henüz. Endişe miydi bu duygunun adı? İlk defa hissettiğine emindi ama. Kalbinin ortasına gelip çöken o kara bulutlar. Aklında kurduğu onca kötü senaryo 'endişe' miydi?

" Biraz karnım ağrıyor. O yüzden gitmedim. Yatarken de telefonu sessize almıştım kusura bakma duymadım."

" Biraz derken! Okula gidemeyecek kadar biraz mı?"  Gerçekten buna mı takılmıştı. Oysa onca açıklama yapmıştı.
Görmeyeceğini de bilerek gözlerini devirdi.
" Evet biraz karnım ağrıyor. Az biraz midem bulanıyor. E biraz da belim ağrıyor. Okula gitmemek için yeterli bence."

Derince soluk verişini duydu Eylül. Bu sinirli olduğu anlamına mı geliyordu yani? Henüz o kadar çözememişti sanırım Toprak'ı.
" Tamam ben oraya geliyorum zaten. Hazırlan hastaneye gideceğiz."

Bu ne emrivaki Toprak Bey kendinize gelin lütfen!

" Yok yok gerek yok. Hep olan şeyler zaten." Dedi Eylül bir çırpıda.

Ne gelmesi canım ne hastanesi!? Soytarıdan halliceydi şuan. Toprak onu bu halde görmemeliydi.
" Hep olan şeyler?"

" Aman illa söylet. Evet hep olan şeyler... Her ay olan şeyler Toprak!"
" Ha şey..."
" Evet şey..."

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra tekrar konuştu Toprak.

" Olsun ben yine de geliyorum."
" Ya gerek yok Toprak."
" Tamam görüşürüz Eylülll."

Bu neydi şimdi.' Diye söylendi Eylül. Cidden bu kadar kolay mı kabul etmişti.
Düşünmeyi bırakıp tekrar girdi yatağın içine. Yorganı başına kadar çekip tekrar uyumaya çalıştı. Ama yatağın içinde dönüp durmaktan öteye gitmedi çabası. Kendini tembel hayvan gibi hissediyordu şuan. Evet hatta ondan bile tembel...

Aradan neredeyse yarım saat geçmişti. Odasının kapısının açıldığını duydu ama pek umursamadı. Melih'in yada yengesinin kontrole geldiğine emindi. Gözlerini kapatıp yatmaya devam etti.
Taki yorganı kaldırıp içine biri girene kadar. İrkilerek arkaya dönmeye çalıştı. Lakin beline dolanan eller buna izin vermedi.
" Benim güzelim." Diye fısıldadı Toprak büyüleyici bir tonda.
Eylül birşey diyemedi sadece beline dolanan ellerin üzerine ellerini koydu. Toprak daha da sıkılaştırıp kendine doğru çekti Eylül'ü. Başını boyun girintisine yerleştirip derin bir soluk aldı.
Bu kız hep böyle güzel mi kokuyordu gerçekten. Yada onu çok sevdiği için mi herşeyi güzel geliyordu.
Sanki hiçbir kusuru yok gibiydi. O hiç hata yapmaz herşeyiyle mükemmel olurdu.

Kusursuz kişileri mi seviyorduk yoksa sevdiklerimiz mi kusursuz oluyordu?

" Yengem gelirse ayıp olur. Kalkalım bence." Dedi kabul etmesini umarak. Zira biraz daha nefes alıp verişlerini boynunda hissederse kalbinin duracağını düşünmeye başlamıştı.

" Yengen açtı kapıyı. Ben masayı hazırlıyorum. Sen de o zamana kadar Eylül'ü getirirsin dedi. Yani o masayı hazırlayana kadar doya doya sarıp sarmalayabilirsin beni. Hiç çekinme." Dedi muzip bir ifadeyle.
Eylül kıkırdayıp daha da yerleşti kolları arasına.

Birkaç saniye sonra sessizliği bozan Toprak oldu.
" Korkuttun." Dedi buğulu bir sesle. Sesinin bile aşık olunası bir tonu vardı sanki.
" Özür dilerim." Bu sefer gülümseyen Toprak'tı. Uzun uzadıya konuşup konuyu uzatmak ona göre değildi zaten. Anlaşılan Eylül'le ortak bir frekans yakalamışlardı.

" Hep böyle çok ağrın mı olur?" Öyle hızlı konu değişiyordu ki buna kendileri bile yetişemiyordu. Ama merak etmişti  Eylül'ü bile bu hale getirecek kadar acı mı çekiyordu kadınlar.
" Yani ilk bir iki gün." Dedi Eylül. Allah'tan arkası dönüktü de kızaran yanaklarını görmemişti Toprak. Bu konuları neden açarlardı ki!?

Ellerini Toprak'ın elinden çekip yüzünü ona doğru döndü. Acilen konunun değişmesi lazımdı. Oldum olası utangaç bir yapısı vardı Toprak'ın tam tersi...

" Ya ben sana gelme dedim. Şu halime bak." Dedi kaşlarını çatıp saçlarını düzeltmeye çalışarak.

Toprak birkaç saniye onun saçlarını düzeltme çabasını izleyip bu sefer kollarını da hapsederek sardı bedenini.
"Ne varmış halinde çok tatlısın." Dedi. Burnunu Eylül'ün burnuna sürtüp geri çekildi.
Hiç cevap veremedi Eylül. Daha doğrusu ne dediğini bile duymamıştı. Gözlerini kocaman açmış Toprak'a bakıyordu sadece.
Onu girdiği bu rüyadan uzaklaştıran Toprak'ın sesi oldu.
" Ağrıyor mu hala karnın."
" Ha... Hayır yengem ovaladı biraz."
" Miden bulanıyordu?"
" Senin kokunu alınca geçti."
Toprak suratına memnun olmuş bir ifade yerleştirip devam etti.
" Belin ağrıyordu?"
" Sen sarılınca geçti."

Gülümsemesini genişletmiş inci gibi gülüşünü göstererek gülüyordu artık.
Bu manzara saatlerce seyirlikti. Ve bu manzara sadece sevdiğine özeldi.

" Demek öyle." Dedi. Ses tonu hiç hayra alamet olmasa da " Öyle" dedi Eylül gözlerinin içine bakmaya devam ederken.
"Öyle" dedi Toprak tekrar. Yüzünü iyice yaklaştırarak.
Bu sefer konuşamadı Eylül. Dudaklarını oynatsa onun dudaklarına değecekti. Toprak onay istercesine gözlerine baktı. Gözlerini gözlerinden ayıramadı Eylül. Toprak bunu bir onay olarak kabul edip gözlerini kapadı. Eylül de onu taklit ederek kapattı gözlerini.
Tam o sırada duydukları ses ikisinin de gözlerinin aniden açılmasına neden oldu.

Ali kapıyı tıklatarak sesleniyordu.
" Eniştee Eylül Abla hadi annem çağırıyor."

Bu sefer göz deviren Toprak olmuştu. Hızla  oturur pozisyona geçip söylenmeye başladı. " Hay ben böyle işin..."
Söylenirken odada volta atmaya başlamıştı bile.

" Ya yemin ederim bunlar abisiyle teşkilat kurmuş benim mutluluğumu engellemeye çalışıyorlar. Eylül odada kamera falan olmasın? Yok valla yanına bile yaklaşamıyorum."

O sırada Eylül de ayağa kalkıp gitmek için hazırlandı.  Utancını sanki takmıyormuş gibi yaparak gizleyebilirdi yalnızca.

Çalışma masasının üzerindeki poşet gözüne ilişince parmağıyla masayı gösterip" O poşette ne var." Diye sordu.
Toprak derin bir soluk verip bakışlarını Eylül'e çevirdi.

" Bol bol çikolata bol bol puding var. Ye de kilo al biraz kemiklerin batıyor. Hem canın çeker diye düşündüm."

Toprak cümlesini bitirmeden Eylül poşeti karıştırmaya başlamıştı bile. En sevdiği pudingi görünce küçük bir çığlık atıp boynuna atladı.

" Lan ben seni yerim yaa. Ay iyiki senle evlenmişim. Oy şuna bir bak nasıl tatlı." Evet heyecanlandığında  içinden çıkan Eylül'e o bile şaşıyordu bazen. Ankara sokaklarında top koşturan Eylül ona merhaba diyordu işte...

Toprak'ın yetişemediği boynuna sarılıp bir o yana bir bu yana sallandıktan sonra bırakıp tekrar poşete döndü. Dışarı çıkardıklarını koyup poşeti eline aldı. O sırada Toprak kocaman bir gülümseme ile onu izliyordu. Gerçekten bu kadar küçük şeylerle bu kadar mutlu olabilir miydi bir insan?

Kapıdan çıkmadan önce parmak uçlarında yükselip kocaman bir öpücük bıraktı yanağına.
Ardından koşar adımlarla çıktı kapıdan. Ardından dona kalan Toprak'ı umursamadan.
Dudağının değdiği yer yanıyordu sanki.
Başını iki yana salladı hızla kendine gelmek için.
Kendini tanıyamıyordu bazen. Gerçekten bir kız yanağından öptü diye bu kadar etkilenecek adam mıydı o ? Kendi kendine özüne dönmek için birkaç konuşma yapıp yemek masasına geçti.

Sadece Eylül'ün karşısındaki sandalyenin boş olduğunu görünce şansına biraz saydırsa da kimseye çaktırmadan yerine oturdu. Melih'in inadına Eylül'ün yanına oturduğuna emindi. Gözleriyle Melih'e ters bir bakış atıp cebinden telefonu çıkardı.
O sırada herkes yemeğe başlamıştı bile.

Toprak: Yapılır mı bee!? Yapılır mı!?

Eylül bildirim sesiyle telefonunu eline aldı. Mesajın Toprak'tan geldiğini görünce telefonu sessize alıp mesaja baktı. Kaşlarını çatıp anlamadığını belirterek baktı Toprak'a.

Eylül: Ne yaptım bee.

Toprak: Öptün!! Ve beni arkanda bırakıp buralara geldin. Ya bayılsaydım orada. Öyle aniden haber vermeden yapılır mı...

Eylül mesaja bakıp istemsizce gülümsedi. Kızaran yanaklarını bir eliyle gizlemeye çalışsa da Toprak çoktan görmüştü.

Eylül: Tamam birdahakine haber veririm. Yada vaz geçtim hiç öpmem daha iyi.

Mesajı okumaya başlayan Toprak başlarda gülümsese de son cümleyi görür görmez kaşları çatılı. Gözlerini büyüterek Eylül'e baktı.

" Eylül şaka yaptım kızım. Valla bak şaka. Saçmalama Allah aşkına."

Herkes bir anda konuşmaya başlayan Toprak'a anlamsız bakışlar atıyordu. Gözler  Toprak ve Eylül üzerinde gidip gelirken Eylül utançla ellerini yüzüne kapattı.
Bakışmaya son veren Aynur Hanım oldu.
" Oğlum ne şakası ne oldu birden?"

Ortamda tek mutlu insan varsa o da Melih'ti. "Hadi açıkla bakalım." Dedi keyifle.

" Şey efendim. Birden aklıma az önce yaptığım şaka geldi de. Eylül bana kızmıştı onu söyleyeyim dedim. Kusura bakmayın aniden şey oldu."

Bir insan ne kadar kadar saçmalar adlı konuşmasını bitirir bitirmez Aynur Hanım konuyu daha fazla uzatmamak adına başını sallayıp tekrar tabağına döndü. Toprak bakışlarını Eylül'e çevirdiğinde  Eylül telefonu eline aldı.

Eylül: Bugünlük bana aldığın o güzel pudinglerin hatırına seni affediyorum. Daha sonra ödeşeceğiz.

Toprak: Tabii ödeşiriz. Ben seni öperim bir de sen saçmalarsın.

.
.
.

Sessiz geçen yemeğin sonlarına doğru Toprak'ın telefonun sesi duyuldu ortamda. Cebine attığı telefonu çıkarttığında tüm gözler onun üzerinde toplanmıştı.

Ekrana baktığında çatılan kaşlarıyla gerçekten oldukça ürkütücü görünüyordu.
Az önce 'şey efendim' diye açıklama yapan adamdan çok uzaktı sanki görüntüsü.

Telefonu açıp konuşmaya başladığında ses tonu bile farklı bir hal almıştı sanki.
" Söyle." Dedi bir çırpıda.

Masadan kalkıp Eylül'ün odasına doğru gitti. Konuşmanın uzun olacağı belli olmuştu. Aradan birkaç dakika geçmesine rağmen gelmeyince Eylül merak edip peşinden gitti.

Toprak odada volta atarak konuşuyordu. Arada elini saçından geçirip  geriye doğru atıyor seyirlik bir manzara bırakıyordu Eylül'e. Açıkçası buraya bir sorun olup olmadığını sormaya gelmişti ama izlemeye dalınca gelme nedenini bile unutmuştu.
" Doyduysan gidiyorum ben. "

" Hı!"

" Diyorum ki yedin bitirdin beni. Doyduysan gitmem gerek."

" Ha şey ya doydum doydum." Dediğinin farkına varıp hemen düzeltmeye çalıştı.

" S...sen nereye gidiyorsun. Bir sorun mu var?" Kekelese bu sefer ciddiyetini koruduğu için kendini tebrik etti.

" İşle ilgili sen merak etme."  Cevap vermesini beklemeden kapıyı açıp diğerlerinin yanına uğradı onlara da selam verip dış kapıya yöneldi hızla. Eylül de hiçbir şey demeden onu takip etmişti. Kapının önüne geldiklerinde kolunu kapı pervazına yaslayıp ayakkabısını giyen Toprak'ı izlemeye başladı.

" Daha fazla kalıp gözlerini bayram ettirmek isterdim ama maalesef gitmem gerekiyor. Neyse boşverelim onu. Pazartesi günü çifte  nikâhımız var. Gün aldık bugün Deniz'le. Bunu daha sonra tekrar konuşuruz. Böyle aceleyle söylemek istemezdim. Kusura bakma. Seni seviyorum. Allah'a emanet ol."

Bir yandan ayakkabısını giyip bir yandan da soluksuz bir şekilde sıraladığı cümleler Eylül'ün bile nefesini kesmişti. Sadece kafa sallayarak onayladı.
Son cümlesi ile ayağa kalkıp sıkıca sarıldı Eylül'e. Kokusunu içine çekip alnına küçük bir öpücük kondurdu. Ardından hızla merdivenleri inmeye başladı.
" Sen de Allah'a emanet ol!" Diye bağıran Eylül'ü duydu mu orası meçhul.

                      6 Gün Önce

Nerdeyse 10 dakikadır gergin bakışlar Muhsin ve Ömer Beyin üzerinde dolanıyordu. Balkondan geldiklerinde herkes yerlerine oturmuş söyleyecekleri önemli şeyi bekliyordu.
Deniz belli etmemeye çalışsa da oldukça gergin bir şekilde günün sonunda bir sorun çıkmaması için dua ediyordu.

"Evet" dedi Ömer Bey sonunu uzatarak. İki elini dizlerinin üzerine koyup bakışlarını Muhsin Beye çevirdi.
"Biz Muhsin' le konuştuk.
Eğer sizler için de sorun olmazsa..." dedi bakışlarını yan yana oturan Deniz ve Erva'ya çevirdi. Ardından devam etti.
" Kızım oğlum siz de eğer isterseniz biz haftaya kadar resmi ve dini nikâhınızı yapın diyoruz. Bir-bir buçuk aya da düğünü yaparız. Ne dersiniz?" Gözlerini salondakilerin üzerinde gezdirip Erva ve Deniz' de son buldurdu.

Herkesin ağzından şaşkınlık nidaları yükselirken Deniz birşey demeden Erva'ya çevirdi bakışlarını.
İşin aslı o da bir an önce kavuşmak istiyordu. Bir an önce aile kurup 'bir ailem var' diyebilmek istiyordu.

Ama buna karar vermesi gereken kişinin Erva olduğunu düşünüyordu.
Daha okulunun bitmesine birkaç ay vardı ve Erva bu yükün altına girmek ister miydi onu bilemiyordu.

Üzerindeki bakışlardan cevap vermesi gereken kişinin kendi olduğunu anlayan Erva aklına ilk gelen şeyi dillendirdi.
" Ama okulun bitmesine daha birkaç ay var."
" Biliyoruz kızım sen de haklısın. Ama diyoruz ki hayırlı iş bu bekletmeye gelmez. Ayrıca siz de birbirinizi seviyorsunuz Deniz oğlumun daha fazla yalnız kalmasına gerek yok diye düşündük. Tabi son karar sizin."

Konuşmanın Deniz'i incitmemek adına üstü kapalı yapıldığını herkes anlamıştı. Hepsinin gözünden hüzün dalgası geçerken bu sefer gözler Deniz'in üzerindeydi.

Derince yutkunup başını önüne eğdi. Kucağında birleştirdiği ellerine bakıp buruk bir gülümseme yerleştirdi suratına. Ardından yanındaki kıza çevirdi başını. Gözlerindeki hüzün yerini şefkate bırakırken dudaklarındaki buruk gülümseme hakimiyetini koruyordu.

Erva da ona çevirdi bakışlarını. Gözlerindeki bakışı çözmeye çalıştı.

Acı mı çekiyordu?

Üzülüyor muydu?

Elbette onun için çok zordu. Ailesi yoktu yanında.  Bu zamana kadar tek başına yaşamıştı. Şu ana kadar hiç belli etmemişti üzüldüğünü. Ama şuan öyle bakıyordu ki sarılıp başını okşamak gelmişti içinden.

Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip dedesine çevirdi bakışlarını. "  Bir aya kadar düğün var o zaman."


Selamın aleyküm kardeşlerim.
Nasılsınız İnşAllah.
Bölümü nasıl buldunuz.
Eğer bir hatam varsa lütfen söyleyin.

Yakın zamanda diğer bölümü de atmaya çalışacağım.
Ve atacağım bölümde gelecekten kısa bir kesit paylaşmayı düşünüyorum.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Allah'a emanet olun :)




























Continue Reading

You'll Also Like

138K 7.1K 53
~Tamamlandı~ İnsan yaşadığı zorlukları bahane edip yazısındaki kaderin enaniyetine sığınmaktan hep kaçar. Hep daha iyisi olsun hep düşlediği hayat ke...
59K 7.9K 17
Mahalle düğününde evlerine hırsız girdiğini duyan Müzeyyen, daha bir ay önce aldığı son model bilgisayarını kurtarmak için koşarak eve gelir. Eve gel...
2.2M 133K 49
Wattpad'de 'Güzel Zaafsın!' adıyla yayınlanan ilk kitaptır! Bir asker ve yârinin hikayesi... "Asker sevmek..." dedi, "Öyle her kadının harcı değildi...
151K 9.6K 9
Çilli ve Üsame'nin birkaç bölümlük güzel serüvenine davetlisiniz efendimiz. #olricsular 12.10.2019