Blackened|Simsiyah

By TurkishWriterss

2.6M 132K 32.3K

. More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6. Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
DUYURU
13.Bölüm
14.bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
17. Bölüm
18.Bölüm
19. Bölüm
Duyuru
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
30. Bölüm
31.Bölüm
32. Bölüm
Duyuru
33. Bölüm
34.Bölüm
DUYURU
35.Bölüm

20.Bölüm

62.6K 3.2K 528
By TurkishWriterss

Anlayamamıştım.

O 'kız' kimdi?

Kutay da şaşırmış olmalıydı ki, kolumu sıkıca tutmuştu.

"Burada ne işin var?"

"Kendi mekanıma gelemez miyim korkak prens?"

Kızın suratına baktım. Güzel bir kızdı, ama alaycı bir surat ifadesini takmış, sinsice gülümsüyordu.

"Bana korkak prens demeyi kes." Sesi titremişti Kutay'ın.

Kız kafasını olumsuz bir şekilde salladıktan sonra cebinden çıkardığı sigarasını yaktı.

"Burada olmak için fazla masum ve..." Dumanını üfledikten sonra cümlesini devam ettirdi.

"Ve korkaksın." Kutay kolumu bırakmış, boş boş yürümeye başlamıştı.

"Git burdan Miray." Kız dudaklarını büzüp, suratını buruşturmuştu.

"Emre içeride mi?" Kutay kafasını hayır anlamında salladı.

Kız dumanını üfleyip, saçını düzeltti. Gözlerini bana dikmişti.

"Bu kız kim?" Diyerek beni gösterdi.

"Seni ilgilendirmez." Kız gözlerini kısıp bir şeyler düşünmeye başladı.

"Emreye mi getirdin?"

Emre kimdi? Ve Kutay beni ona getirmemişti, değil mi?

"Saçmalama Miray!" Kutay sinirlenmişti, belliydi.

"Korkak prens, bu gece burada mı kalacaksın?" Kutay, kafasını hayır anlamında salladı.

"Kalacaksın, biliyorum." Eliyle gökyüzünü gösterdi kız.

Kutay, kafasını gökyüzüne yöneltti. Bir şeyler fısıldadı.

Gökyüzünün rengi koyuydu. Bulutlar kararmış, güneş saklanıyordu. Yağmur yağacaktı, belliydi.

"Yağmur, evet. Yağmur yağacak." Kız bir kaç kez öksürdü. Gözlerini etrafta gezdirdi. Kutay'ın sesini duyunca bakışlarını yine ona yöneltti.

"Gece, bugün burada kalmalıyız." İlk defa ben konuşacaktım.

Miray denilen kız, yaşadıklarım ve şuan nerede olduğumu bilmediğim bir yerde bulunmak beni ürkütmüştü.

"Hayır ben eve gitmek istiyorum."

"Gece, kalmalıyız."

"Hayır! Ben eve dönmek istiyorum." Bunlar değişik tiplerdi. Onlarla kalmak istemiyordum.

"Gece, lütfen." Sesi yeniden titremişti. Ellerini kafasının arkasında birleştirdi.

"Lütfen Gece, lütfen." Sesi kısık çıkıyordu.

"Lütfen, lütfen, lütfen."

Ne oluyordu bu çocuğa?

"Neden burda kalmalıyız?" Kutay hiç bir şey söylemiyor sadece kafasını olumsuz anlamda sallayıp duruyordu.

Biraz ilerideki kız hala Kutay'a alaycı bir ifadeyle bakıyordu. Daha sonra suratındaki alaycı ifade, gerçek bir gülümsemeye dönüştü. Avuçlarını açıp gökyüzüne baktı.

"İşte geliyor." Kutay kafasını yeniden gökyüzüne dikmişti.

"Gece, lütfen. İçeri girelim."

"Sana korka prens demekte haklıyım değil mi Kutaycığım?" Kız kendinen emin konuşuyordu.

Kutay, dizlerinin üzerine çökmüştü. Sanki yağmura teslim oluyordu. Etraf ağaçlar ile kaplıydı. Korkunçtu aslında burası.

"Kutay?" Birkaç adım yaklaşıp fısıldamıştım. Fakat o ellerini başının arkasında birleştirmiş öne arkaya sallanıyordu.

"Kutay?"

"Pişt, sen. Kız." Miray bana sesleniyordu.

"N'oldu?"

"Korkak prensi içeri götür." Ne diyordu bu? Bana emir falan veremezdi.

"Sen ba-" sözümü kesen, Kutay'ın bağırışı olmuştu.

"Ben korkak değilim!" Sanki acı çekiyor gibiydi. Bağırışları yardım istiyor gibiydi.

Kız, Kutay'a bakıp gülümsedi.

"Sadece korkaklar ağlar. Ve sende bir korkasın."

"Ben korkak değilim!" Yine bağırmıştı Kutay. Ağlıyordu kesinlikle. Çünkü sesi boğuk çıkıyordu.

Miray, sakin adımlarla evin içine girdi.

Dışarıda ben ve Kutay kalmıştık. Sorularıma cevap vermiyordu. Sadece ağlıyor ve sallanıyordu.

"İçeri... içeri girmek ister misin?"

Sallanmayı bırakmıştı. Ardından kafasını evet anlamında salladı.

***

İçeride bir çocuk ve Miray vardı. Çocuk gözlerini büyütüp Kutay'a baktı.

"N'oldu ona, Miray?"

"Yağmur." Pis pis sırıtıyordu Miray. Çocuk kaşlarını çatıp Miray'ın çenesini kavradı.

"Onun hassas olduğunu biliyorsun. Dalga geçmeyi kes ve bir kolunu tut." Miray çok şaşırmıştı. Kutay'ın kolunu benimkinden uzaklaştırıp kavradı. Çocuk beni farketmemişti sanırım.

Kutayı'ı salonumsu bir yere götürüyorlardı.

Küçük bir kedi gibi onların peşinden gitmeye koyuldum.

Ev, eski bir eve benziyordu. Yerlerde bira şişeleri, sigara izmaritleri, çakmaklar, cips poşetleri... Kısaca ne ararsan vardı.

Miray, koltuğun üstünü elinin tersiyle düzeltip Kutay'ı yatırmaya koyuldu.

Kutay'ın suratını tam görüyordum ki, çocuk önümde dikilmeye başlamıştı.

"Sen Gece misin?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Gözlerini üzerimde gezdiriyordu.

"Şuradaki odaya." Parmağıyla bir odayı gösterdi.

"Burası neresi?" Evet Gece, gerçekten çok mantıklısın.

Çocuk gözlerini devirip bana baktı.

"Seni ilgilendirmez."

"Hey! Nerede kalacağımı bilmem gerekiyor."

"Bak küçük, seni orada ölüme bırakabilirdik ama yapmadık. Şimdi sadece sus ve uyumaya çalış." Parmağıyla yeniden odayı gösterdi.

"Tamam, uyuyacağım. Fakat o iyi mi?" Kutay'dan bahsediyordum.

"Evet, sadece... Herneyse yat ve uyu." Omzumdan iktirmişti.

O an omzumda oluşan ağrı, gözümden bir yaş damlasının akmasına neden olmuştu. Yüksek ihtimalle kazadan sonra hasar alan bir yerimdi omzum. Ve karşımdaki çocuk oraya vurmuştu.

Bitkin adımlarla odaya doğru ilerlemeye koyuldum. Gözlerim de dahil her yerim ağrıyordu. Kazanın üstüne kaç gün geçmişti, hangi gündeydik, saat kaçtı bilmiyordum. Bildiğim tek şey korkunç bir şeylerin içinde olduğumdu.

Oda soğuktu. Ve boştu. Sadece bir yatak, küçük bir masa, bir pencere ve bir dolap vardı. Yatağa doğru ilerledim. Çarşafının temiz olmasını umarak oturdum.

Oturduktan sonra belimde oluşan ağrı çok büyüktü. Gözlerimi sıkıca yumup ağrının geçmesini bekledim.

Kollarımı sıvayıp herhangi bir hasar var mı diye bakmaya koyuldum.

Evet hasar vardı. Küçük morarıklar.

Ben morarıklarımı incelerken kapım sesli bir şekilde aralandı. İçeri giren Miray idi. Ağzında bir sakız, elinde bir silah vardı.

Sakızı gerçekten iğrenç bir şekilde çiğniyor, silahı elinde döndürüyordu.

Biraz beni inceledikten sonra, yanıma oturdu. Elindeki soğuk silahı, sakince boynumun etrafında gezdirmeye başladı. Konuşmuyor, ifadesiz bir şekilde silahı boynumda döndürüyordu.

"Aptal kız." Kulağıma fısıldamıştı. Damarlarımda kan akmayı kesmişti sanki, buz gibi olmuştum.

Tetiği çektikten sonra silahı yeniden bana doğrulttu. Yatakta kafamı 'hayır' anlamında sallayıp geri geri gidiyordum.

Silahına son kez bakıp odada bulunan tek cama ateş etti. Rahatlamıştım.

"Kutay'dan uzak dur aptal kız." Sadece bakıyordum.

"Ona ne olduğunu bilmiyorsun çünkü aptal kız. Ben onu o kadar iyi tanırken, sen onun hiçbir şeyini bilmiyorsun ve o yine seni seçiyor."

Gözlerim dolmuştu. Korkuyordum. Ne diye hastanede değildim ki? Ne için böyle aptal bir yerdeydim.

"Ben hiçbir şey yapmadım ki." Sesim kısık çıkıyordu.

Sinsice gülümsüyordu.

"Ona yakın olduğunu bir daha görmiyeyim." Göz kırpıp odamdan çıktı. Ardından kapıyı sertçe kapattı.

Odadaki kırık cam, ortamı daha soğuk ve korkunç hale getiriyordu. İçeriye giren soğuk hava içimi ürpertiyordu. Buradan gitmek istiyordum. Hemen.

Kapıyı açmaya çalıştığımda karşılaştığım şey gözlerimi pörtletmeme neden olmuştu. Kapı kilitliydi. Birkaç kez kapıya vurdum fakat açan yoktu.

Üstüne bir pike bile olmayan yatağa bakıp yüzümü buruşturdum.

İçinde pike olabileceğini umduğum bir dolap vardı karşımda. Soğuk adımlarla dolaba yöneldim.

Dolabın kapağı, gıcırdayarak açılıyordu.

Hayalim suya düşmüştü. Pikeye dair hiçbir şey yoktu. Dolapta sadece bir defter ve bir kalem vardı.

Defteri ürkek adımlarla elime aldım.

Yatağa oturup, defterin tozlu kapağını inceledim. Eski bir deftere benziyordu. Kapağı siyah ve boştu.

Kapağını çevirdikten sonra, karşımda duran sayfaya baktım. Beyaz bir sayfanın en ortasında, koyu bir kalemle yazıldığı belli olan 'BLACKENED' yazısı vardı. Onun altında da 'simsiyah' yazıyordu. Sayfanın en altında ise, 'Kutay Dinç' yazıyordu.

Diğer sayfayı çevirdiğimde kısa bir cümleyle karşılaştım.

Şarkılarda buldum seni.

Diğer sayfayı çevirdiğimde de başka bir cümleyle karşılaştım.

Sensiz şiir yazılmaz, şiirsiz aşk olmaz.

Sayfaları hızlı hızlı çeviriyordum. Yüzümde tebessüm oluşuyordu. Her sayfada da artıyordu.

Bazı sayfalarda sadece sözlerle kalmamış, şiirde eklemişti.

Siz bayan, nasıl oluyor da bu kadar mükemmel gülümseyebiliyorsunuz?

***

Gözlerim acımaya başlamıştı artık, defteri yarılamıştım. Daha sonra okumak için defteri yastığın altına koydum. Yatağa uzandıktan sonra üşümemek için bacaklarımı göbeğimde birleştirip kavradım. Bu soğuk havada, Kutay'ın yazdığı şiirler ve sözler içimi ısıtmıştı.

Gözlerim yerdeki ikiye katlanmış kağıda odaklandı. Muhtemelen defterin arasından düşmüştü.

Ayağa kalkıp fotoğrafı elime almıştım. Fotoğrafta iki küçük çocuk vardı.

Fotoğraftaki kız beyaz elbise giymişti.

Beyaz elbise.

Beyaz elbiseli kız.

Bir şeyleri hatırlamaya başlıyordum sanki.

-Zeynep

Continue Reading

You'll Also Like

6M 406K 46
Ceylin, kendi içinde yaşayan, dış dünyayla ilişki kuramayan, tek dostu kitaplar olan bir üniversite öğrencisidir. Hayata dair beslediği tek sevgi ken...
64.7K 4.2K 24
Beni özlediğinde yıldızlara bak.
2.1M 102K 43
Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ○●□■ Siz : Seni bir arkadaş bir dos...
515K 37.7K 16
Çimlerin kralı, Fenerbahçe'nin göz bebeği Kuzey Karahanlı. Hayatını kariyerine adamış, tek amacı daha da başarılı olmak olan bir adam. Buz patenine...