25. Bölüm

52.1K 2.7K 854
                                    

Günaydın canlarımın içleri. Multimedia tabii ki, Kutay! İyi okumalar, Kutay'lı günler dileriz...

Onun, kaslı olduğu kadar, sıcacık kolların arasında olmak... Muhtemelen bir sürü kızın hayali olabilirdi. Onu tanımasam, milyonlarca ön yargıda bulunurdum. Örneğin, onun egoist olduğunu, itici, kendini beğenmiş, basit bir karakter olduğunu düşünürdüm. Fakat öyle değildi işte. O... O farklıydı.

Düşüncelerim, alevden arda kalan küller gibi uçuşurken, her dokunduğu yerde papatya çıkarabilecek kadar hassas dokunan elleri, yanaklarımı bulmuştu.

"Bana bir söz ver," dedi sakin bir sesle. Gözlerimi, su yeşili gözleriyle birleştirince, devam etti. "Kendini asla üzmeyeceksin. Kimsenin seni üzmesine izin vermeyeceksin. Kimse ama kimse. Kimse sana zarar veremez."

"Söz," Dedim fısıldarcasına. "Söz veriyorum."

Ellerini, geriye doğru çektiğinde, derin bir iç çekti. Çok çekici görünüyordu. Biçimli kaşlarını hafifçe kaldırdıktan sonra, "Okula gitmen lazım, ufaklık," dedi.

Omzuna hafifçe vurup, gülümsedim. "Kes şunu."

"Neden hala, ufaklık olduğunu kabul etmiyorsun?"

"Çünkü ufaklık falan değilim, bana bir baksana."

Birkaç adım geri çekilip, beni incelemeye başladı. "Evet, biçimli kaşlar. Pembe, dolgun dudaklar. Muazzam bir gülüş. Uzun ve kokusunda cennet saklı olan saçlar. Güzel bir vucüt. Ve en önemlisi; her şeyden daha değerli olan bir kalp."

"Bunu demek istememiştim," dedim ona yaklaşırken. "Ben ufak falan değilim."

"Kanıtla o zaman," dedikten sonra, kollarını göğsünün üstünde birleştirdi. Dudaklarını hafifçe kıvrıldı.

Ne yapacağımı bilememiştim. Etrafa biraz baktıktan sonra, omuzlarından destek alarak, parmak ucuma kalktım. "Bak, aynı boydayız."

Kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra, gülümsedi. "Hala ufaklık olduğunu düşünüyorum."

"Ben on sekiz yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Nasıl ufaklık olayım?" Göğsünün üstünde bağlı duran kollarını saldıktan sonra, cevap verdi.

"Sen yüz yaşına gelsende benim ufaklığım olarak kalacaksın."

Üstüne yapışmış lacivert tişortünü kavrayıp, onu yanıma yaklaştırmıştım. Anlamsız bakışlarla beni inceliyordu.

"Beni izlemende sana yardım eden kişi kim?" dedim fısıldarcasına. Gözlerini, gözlerimden kaçırıp gülümsedi.

"Boşver," kaşlarımı çattıktan sonra, konuştum. "Boşvermek istemiyorum, Kutay."

"Gece, lütfen."

"Madem bu kadar yakınız, benden niye saklanıyorsun. Niye böylesiniz bay Dinç."

"Sadece bilmeni istemiyoruz."

"Okula gideceğim," dedim kollarımı bedenimden çekerken. Sinir olmuştum. Niye böyleydi?

Bana engel olmamıştı. Haksız olduğunun farkındaydı. Ellerini 'görüşürüz' anlamında salladıktan sonra, kapüşonunu kafasına geçirdi. Ardından evimizden uzaklaştı.

Neden böyleydi? Tamam farkındaydım, Kutay farklıydı. Normal olması beklenemezdi. Fakat, bu kadar gizemli olması... İnsanın kafasını içinde büyük soru işratleri bırakıyordu.

Gerçekten okula gitmem gerekiyordu. Yoksa derslerimden kalacaktım, ki bu iyi bir şey değildi. İlk seneden kalmak? Olmamalı.

Giyinmek için odama çıktığımda, masamın üstünde duran ufak notu görmüştüm. Hızlı adımlarla masama doğru yürüdüm ve notu okumaya başladım.

Blackened|SimsiyahWhere stories live. Discover now