14.bölüm

72.3K 4K 803
                                    

Sigara kokan arabamızım içinde, dışarıdan gelen sesler nedeniyle uyanmıştım. Ufacık ellerim ile gözlerimi kaşıyordum. Uykumdan uyandığım için kızgındım. Kime kızgındım bilmiyordum ama kızgındım. Gözlerim, küçücük arabanın içindeki koskocaman babamı arıyordu. Ama yoktu. Bir kaç kez rüya olup olmadığını anlamak için gözümü kırpıştırmıştım. Annemin özenle taradığı saçlarımı kulağımın arkasına atıp, kemerimi açtım. Kemerimi açınca özgürlük hissi ile araba koltuğunda iki dizimin üstünde durmaya başladım. Soğuktan dolayı buhulanmış olan camı elimin tersiyle sildim. Gözlerimi kısıp dışarı bakmaya çalışıyordum. Gördüğüm tek şey orman dolusu ağaç ve yalnızlığımdı. İlk defa kendimi bu kadar yalnız hissediyordum. Yanımda kimse yoktu. Farkında olmadan ağlamaya başlamıştım. Ellerim camdan kayarak dizlerimin üstüne düşmüştü. Ufacık bedenim titremeye başlamıştı. Belki de dışarı çıkmalıydım. 'Belki de babam bana şaka yapıyordur' düşüncesi ile kapıyı açtım. Dışarısı gerçekten soğuktu. Ellerimi birbirine sürtükten sonra yürümeye başladım. Nereye yürüdüğümü bilmiyordum, ama yürüyordum. Boynumdaki atkıyı burnuma kadar yükselttim. Bir kaç kez 'babam nerede ?' diyerek ağaçlara fısıldamıştım. Sanırım hiç biri bilmiyordu, cevap gelmemişti. Ağaçtan kopan yapraklar sağa doğru uçuşuyorlardı. Bunun bana bir işaret olabileceğini düşünüp sağa doğru yürümeye başladım. Fakat hala kimse yoktu. Artık yorulmaya başlamıştım. Geriye dönmek istiyordum. Fakat... Fakat arabamızı göremiyordum. Olduğum yere oturmuştum. Soğuk gözyaşım beni iyice üşütmüştü. Kendimi ilk kez yalnız hissettiğim gibi, çaresizliğin de nasıl bir şey olduğunu ilk kez tadıyordum...

Arkadan gelen ses ile irkilmiştim. Ses ileriden geliyordu. Hemen ayağı kalkıp oraya doğru yürümeye başladım. Gelen ses tanıdıktı, babamın sesiydi.

"O lanet çeneni kapat, yoksa seni öldüreceğim."

"Öldürsene bay Arslan, yoksa korkuyor musun?" Başka bir adamın sesini duyunca hemen bir ağacın arkasına saklandım.

"Hayır asıl sen korkuyorsun. Adam olmaktan korkuyorsun. Adam gibi konuşmaktan korkuyorsun."

"Hadi ama Arslan, çek şu tetiği." Ardından bir ses gelmişti, sanırım bu tetik sesiydi.

"Al çektim tetiği."

"Hadi şimdi de vur beni."

"Bak Mustafa, sana yakında ödeyeceğim dedim ya. Konuyu sen uzatıyorsun."

"Elindeki silahı da bana doğrultan benim zaten değil mi? Ayrıca borcunu ödeyeceksin. Ya da öldür hadi beni."

"Bak seni öldürmeyeceğim, biraz daha zaman ver ödeyeyim. Kimseye yayılmasını istemiyorum, bilirsin bizim işler böyledir."

"Üzgünüm, zamanın doldu Arslan."

"Mustafa beni zor durumda bırakıyorsun..."

"Birazdan beni öld-" adamın sesi, silah sesinden sonra kesilmişti. Saklandığım ağacın arkasından çıkıp babam ve elindeki silaha baktım. Suratında korkunç bir ifade vardı. Adamın kanları yerde şekiller oluşturmuştu. Babama seslenmek istiyordum fakat dilim kanatlanıp gitmişti sanki. Konuşamıyordum. Fakat çok geçmeden babam, bastığım yaprağın sesinden dolayı beni farketti.
Bir elindeki silaha, bir canını aldığı adama, bir de bana bakıyordu. Silahını hemen yere attı.

Ter içerisinde uykumdan uyanmıştım. Gözyaşlarımdan dolayı suratım ıslanmıştı. Gözlerimi hemen bulunduğum ortamda gezdirdim. Odamdaydım. İzmir'deki odamdaydım. Son günlerde çok fazla kabus görüyordum ve de bu onlardan biriydi. Geçmişimi İstanbul'da bıraktığımı düşünüyordum. Fakat sadece ben onu bırakmıştım. O benim peşimi bırakmıyordu. Uykudan uyanmıştım, fakat kabus devam ediyordu. Beynimin içinde devam ediyordu. Düşüncelerime esir olmuştum.

Blackened|SimsiyahNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ