Metruk

By reginazeyno

58.2K 2.9K 1.2K

"Sen Akın Koçovalı aynı karşımızdaki metruk bina gibisin. Yıkık döküksün, çökmek üzeresin, terk edilmişsin am... More

METRUK
YARDIM
SEVGİLİ
KURALLAR
GELİN HANIM
DÜŞMAN
KURTULUŞ
ISRAR
SEVİLMEK
PARS
SEVMEK
PARS BARLAS
KAN
DİŞİ ASLAN
ŞARAP
SARHOŞ
HABER
KAVGA
GERÇEK
VİCDAN AZABI
SAVAŞ İLANI
YARA
KAYIP
VUSLAT
BİR GÜN
ACI
KUŞLAR
TEKLİF
YÜZLEŞME
SONSUZ ♾

KISKANÇ KOÇOVALI

2.5K 129 66
By reginazeyno

İş görüşmesinden çıktım ve oflayarak yürümeye başladım. Yine berbat bir gün geçiriyordum. Büyük ihtimalle buradan da çağırılmayacaktım. İşsizlik artık canıma tak etmeye başlamıştı. Yakında parasız kalacaktım. Birden hepsinin Akın yüzünden olduğu aklıma geldi. Beni işten attırmıştı ve işe girmemi engellemişti. Aptal herif! Eğer engellemese belki de çoktan işe girmiştim. Onun yerine boş yere vakit kaybediyordum ve sürünüyordum. Telefonum titreyince düşüncelerin arasından çıktım. Başımın belası arıyordu.

"Efendim Akın?"

"Nerdesin?"

"Sana ne?"

"Niye atarlanıyorsun? Bir şey soruyorum."

"Atarlanmıyorum. Ne istiyorsun Akın?"

"Seni almaya geleceğim, nerede olduğunu söyle."

İçimden cehennemin dibindeyim demek geldi ama kendimi tuttum. Başıma gelenlerin hırsını Akın'dan çıkaramazdım. Gerçi hak ediyordu ama şimdi zamanı değildi.

"İş görüşmesinden çıktım. Çukur'a geliyorum."

"Konum at ve bekle."

"Yine ne haltlar çeviriyorsun Akın?"

"Gelince öğrenirsin."

"İyi tamam. Hadi öptüm."

Öptüm mü?!! Bir anlık dalgınlıkla öptüm mü demiştim? İçimden lanet okuyarak durumu kurtarmaya çalıştım.

"Öptüm derken öyle değil yani! Bir anlık şeyle dedim! Yoksa neden öpeyim seni?!!"

"Anladım Hilal. Görüşürüz. Öptüm..."

Akının kısık sesli kahkahasını duydum ve telefonu kapadım. Rezil olmuştum. Aptal Hilal aptal! Nasıl böyle bir hata yapmıştım?! Kendime sövmem bitince Akın'a konum attım ve bir parkta oturup gelmesini bekledim. Bugün biraz ters günümdeydim. Herkesi parçalamak istiyordum. Çocuk parkından gelen sesleri duyunca başımı o tarafa çevirdim. Küçük kızlar sallanıyordu. Aklıma geçen gece Akın ile sallanmamız geldi. Bana sorduğu soruyu hala düşünüyordum. Eğer farklı bir şekilde tanışsak onunla olur muydum?

O gece ona "Hayır Akın olmazdım..." demiştim ama içimde beni huzursuz eden bir his vardı. Gerçekten farklı şekilde tanışsak onunla olmaz mıydım? Eğer o şimdiki gibi kötü biri olmasa ve daha farklı bir Akın olsa ona aşık olmaz mıydım? Belki olurdum. Çünkü Akın'ın içten içe iyi bir insan olduğunu biliyordum. Öyle miydi? Akın hakkında hiçbir şey kesin değildi ki. Herkesten farklıydı. Kimseye göstermediği birçok yüzü vardı.

Onunla aramda olan şeyler çok garipti. Ne ara bu noktaya gelmiştik anlamamıştım. Birden sevgili olup, ailesi ile tanışmıştım. Herkes bizi çok yakıştırıyordu. Mahallenin gelini olmuştum ve insanlar bana yeni gelin diye sesleniyordu. Bu durum ilk başlarda sinirimi bozsa da alışmıştım. İçimde bunun uzun sürmeyeceğine dair bir korku vardı. Çok yakında Akın, Songül'e dönecekti ve ben yine o eski Hilal olarak hayatıma devam edecektim. Elimde değildi ama üzülüyordum.

Parkın dışından gelen korna sesini duyunca o tarafa döndüm. Akın gelmişti ve arabanın camından bana bakıyordu. Birkaç saniye yerimden kalkmadan onu izledim. Gerçekten Songül'e ihtiyacı var mıydı? Onsuz daha iyi bir hayatı olabilirdi. Boşuna çabalıyordu. Songül'ün tek yaptığı onun hayatını mahvetmekti. Liseden beri her anlamda Akın'ı kullanıyordu. Bunu nasıl göremiyordu?

Yerimden kalktım ve yavaş adımlarla arabaya doğru ilerledim. Camdan izlemeye devam ediyordu. Kaşlarını çatmıştı. Moralimin bozuk olduğunu anlamıştı. Arabaya binince beni baştan aşağı süzdü. Umursamadım. Onunla uğraşacak halim yoktu. Zaten sinirli ve üzgündüm. Bir de o moralimi bozamazdı.

"Bir sorun mu var Hilal?"

"Hayır..."

"İyi misin?"

"İyiyim. Sen bu arabayı nereden buldun?"

"Bizimkilerden aldım. Kemerini tak. Bir yere gidiyoruz."

"Nereye gidiyoruz?"

Uzandım ve emniyet kemerimi taktım. Akın yandan bakış attı ve arabayı çalıştırdı. Garip davranıyordu. Gerildiğimi hissettim. Onun böyle yapmasına alışık değildim. Bir şeyler çeviriyordu bundan emindim.

"Akın ne oluyor? Anlatır mısın?"

"Pekala... Songül bugün bir arkadaşı ile alışveriş merkezine gitmiş. Biz de gidiyoruz ve onlarla tesadüfen karşılaşıyoruz. Anladın mı?"

Songül... Tabi ya. Yine aklında o vardı. Ondan başka bir şey düşünmüyor muydu? Neden sürekli Songül'e dönüyordu?Ne vardı onda bu kadar? Nasıl ona sadık kalıyordu? Songül ona yapmadığını bırakmamıştı. Hakaret etmişti, kovmuştu, kalbini kırmıştı ama Akın sürekli, hiç bıkmadan ona dönüyordu. Resmen bir döngünün içindelerdi. İlişkileri tam bir paradokstu.

Sustum. Sonuçta bu işe karışan bendim. Akın beni zorlamamıştı. Kendimi kaptırmamam lazımdı. O benim gerçek sevgilim değildi. İstediğini alınca hayatımdan çıkacaktı. Sabretmeliydim.

Yol boyunca ikimizde konuşmadık ve Akın arabayı otoparka park edince arabadan indim. Birazdan numara yapmam gerekecekti. Nefes aldım ve yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim. İçimden bir sürü şey saydırdım ama gülümsedim. O benim sevgilimdi sonuçta. Onun yanında mutsuz olamazdım. Yan yana yürüdük ve alışveriş merkezinin içine girdik. Böyle yerleri fazla sevmezdim. Bir süre sonra bunalmaya başlıyordum. Zaten fazla alışveriş yapan bir tipte değildim.

Akın birkaç mağazaya girip kendine bir şeyler bakınmaya başladı. Ben de uzaktan onu izliyordum. Zaten zayıf bir tipti. Kendine çok rahat bir şeyler bulabilirdi. Elindeki tişörtlere baktı. Karar veremiyor gibiydi. Bana doğru bakınca göz göze geldik.

"Sence hangisi? Lacivert mi? Siyah mı?"

"Bence siyah sana yakışıyor."

Siyah tişörte baktı ve laciverti yerine koyup kasaya ilerlemeye başladı. Ne yani hiç sorgulamadan benim dediğimi mi alacaktı? Yaptığı çok garipti. Mağazadan çıktıktan sonra ilerlemeye başladık. Ben vitrinlere bakarken Akın etrafı kontrol ediyordu. Canım sıkılmaya başlamıştı. Bir an önce bitirmek istiyordum.

"Hilal dur!"

"Ne oldu?"

"Songül ileride!"

Gösterdiği tarafa bakınca Songül'ü gördüm. Asıl şok edici olan ise yanında bir erkek olmasıydı. Akın'a baktım. Hiç kıpırdamadan onları izliyordu. Gözü yine seğirmeye başlamıştı. Korkmaya başlıyordum. En son böyle olduğunda pazarı birbirine katmıştı. Yavaşça elini tuttum. Ona dokununca transtan çıkmış gibi gözlerimin içine baktı.

"Akın... Hadi gidelim. Lütfen..."

"Olmaz Hilal."

Elimi daha sıkı tuttu ve onlara doğru yürümeye başladı. Bu işin sonu felaket olacaktı bunu biliyordum. Akın Koçovalı asla pes etmezdi ve şimdi de karşısında bu çocuk vardı. Onu da ezip geçecekti. Songül bir kez daha Akın'ın içindeki kötüyü uyandırıyordu. "Songül!" diye seslendiğini duydum ve yüzüme en sahte gülümsememi yerleştirdim. Bu oyuna mecburdum.

"Akın? Ne işin var senin burada?!"

"Alışverişe geldik Hilal'le... Sen ne arıyorsun burada?"

"Beni takip etmedin yani?!"

"Anlamadım?" diye söze karıştım. Akını ezdirecek değildim. Akın pis pis gülümsedi ve ben ona daha çok yaklaştım. Bugün Songül'ün elimizden çekeceği vardı. İkimize de üstten bakış atarken ben yanındaki çocuğa döndüm. Kim olduğunu öğrenmemiz gerekiyordu. Yazık daha çok gençti...

"Bizi arkadaşın ile tanıştırmayacak mısın Songül? Eniştemiz mi yoksa?!"

"Ne? Hayır! Bu Onur... Benim arkadaşım."

"Memnun oldum. Ben Hilal..." diyip elimi uzattım. Onur da gülümseyerek elini uzattı ve tokalaştık. Akın'ın gözü bizim ellerimizde takılı kalmıştı. Onur sonra onunla da tokalaştı. Songül, Akın'ı eski bir arkadaşı olarak tanıtmıştı. Oyun şimdilik iyi ilerliyordu. Birbirimizle bakışmaya başlayınca aklıma gelen ilk fikri ortaya attım.

"Biz de yemek yemeye gidiyorduk. Bize eşlik etmek ister misiniz?"

"Olur... Ölüyorum zaten açlıktan. Sen ne dersin Songül?" diye sordu Onur. Songül zorla gülümseyince hep beraber yukarı çıkmaya başladık. Akın'ın elini bırakmıştım. Ona Songül ile fırsat yaratmaya çalışıyordum. İkisi yalnız kalınca, ben de Onur ile muhabbet etmeye başlamıştım. Çok konuşkan biriydi.

"Okuyor musun peki?"

"Evet Hilal. Mühendislik üçüncü sınıfım."

"Ne güzel..."

En son kata çıktığımızda Onur ile muhabbeti ilerletmiştik. İyi biriydi ve kesinlikle Songül'e göre değildi. Ona birkaç beden büyük gelirdi. En son yaptığı espriye güldüm ve arkamızdan gelen Akın ile Songül'e baktım. Bizim aksimize onlar birkaç kelime edip susmuştu. Aptal Akın! Ben onları bilerek yalnız bırakmıştım ve fırsatı değerlendiremiyordu. Göz göze gelince onun sinirli olduğunu fark ettim. Kim bilir yine ne derdi vardı...

"Hilal kitap okumayı sever misin?"

"Bayılırım."

"Gel kitapçıya girelim o zaman."

Onur'u takip ettim ve birlikte kitap mağazasına girdik. Alışveriş merkezlerinde gezmeyi en sevdiğim yerler kesinlikle kitapçılardı. Okumayı severdim. Kendimi geliştirmek için her türden kitabı okurdum. Kitap kokusuna ise bayılıyordum. Günüm güzelleşmeye başlamıştı.

"Sevdiğin bir yazar var mı?"

"Aslında öyle belirli bir yazar yok. Her türden yazar severim ama klasiklerden Dostoyevski favorimdir. Suç ve Cezayı kaç kere okudum bilmiyorum... Senin var mı?"

"Ben Tolstoycuyum... Bunun haricinde Balzac, Hugo, Gogol, Austen falan da severim."

"Aşk ve Gurur diyorsun. Sen tam bir aşk adamısın."

"Elif de öyle söylüyor."

"Elif?"

"Kız arkadaşım. Doğum günü yaklaştığı için ona hediye bakmaya geldim. Songül de bana yardım ediyor."

Gülümsedim. Sonunda gerçekleri öğrenmiştim. Akın'a söyleyince ne tepki vereceğini merak ettim. Büyük ihtimalle sevinirdi. Songül'ün sevgilisi yoktu. Yani şimdilik... Bir an gözüm Akın'ı aradı. Az ileride durmuş bizi izliyordu. Yüzünde yine sinirli bir ifade vardı. Songül ise ortalıkta yoktu. Ona başımla gitmesini işaret ettim ama omuz silkti ve sinirle baktı. Derdi neydi şimdi bunun? Onu boşverip Onur ile olan muhabbetimize dönmeye çalıştım.

"Biraz kıskanç bir tip galiba."

"Kim? Akın mı?"

"Evet."

"Hiç öyle değildir. Çoğu şeyi umursamaz bile..."

"Emin misin deminden beri bizi parçalayacak gibi bakıyor."

"Yapamaz öyle bir şey. Hem ben, seni korurum merak etme. Ayrıca bence Elif'e kitap almalısın. Eğer okumayı seviyorsa eminim çok mutlu olacaktır."

"Evet sever. Sence hangi kitabı seçmeliyim? Dorian Gray nasıl?"

"Delirdin mi? O kitap güzelliğin ve estetiğin nasıl bir manyaklığa dönüştüğünü anlatıyor. Aşk ve Gurur veya Uğultulu Tepeler diyorum."

"Aşk kitapları... Pekala hadi alalım."

Kitapçıdaki işimiz bittikten sonra yemek yemeye oturduk. Akın hariç hepimiz hamburger almıştık. O böyle şeyler yemeyi sevmem, diyerek hiçbir şey almamıştı. Umrumda değildi kendi bilirdi. Ben oyunun bana düşen kısmı yerine getiriyordum. Ona Songül ile konuşması için fırsatlar yaratıp durmuştum. Kasa da sıra beklerken bile Onur'u oyalamıştım. Gerisi Akın'a kalmıştı. Yemeğimi yerken Akın kulağıma bir şeyler fısıldadı.

"Bugün iyi eğlendin galiba."

"Öyle oldu. Sen de eğlenebildin mi?"

"Sence eğlendim mi??"

"Bilmem. Fırsatları değerlendirseydin belki eğlenirdin. O da senin salaklığın." Akının gözlerinin içine baktım ve meydan okudum.

"Eserinle gurur duy."

"Bunu Songül'e dedin varsayıyorum."

"Songül'de sanatçı kişiliği yok."

"Sevgilini niye aşağılıyorsun?"

"Hangisini? Şu an burada iki tane var."

"Eskisi tabi. Yeniye diyecek halin yok ya?"

"Belki de vardır."

Songül'ün yalandan öksürük sesini duyunca ona doğru baktık. Farkında olmadan çok fazla yakınlaşmıştık. Akın'ın nefesini dudaklarımda hissedebiliyordum. Ne ara bu kadar yaklaşmıştık ki? Akın bana en çekici bakışıyla bakıyordu ve dudakları kıvrılmıştı. Kalbimin kasıldığını hissettim. Neden böyle yapıyordu şimdi? Songül'ü kıskandırmak için mi bana yaklaşmıştı?

"Elif kitabı görünce çok sevinecek Hilal teşekkür ederim."

"Rica ederim Onur."

"Hangi kitap?" diye sordu Songül.

"Jane Austen. Gurur ve Önyargı." dedi Akın. Ne ara dikkat etmişti anlayamadım. Alırken yanımızda bile değildi.

"Güzel kitaptır. Özellikle kızlar bayılır. Hayatlarında gerçek bir Mr. Darcy arayanlar özellikle."

Son sözlerini bana bakarak söylemişti. Yüzünde yine o çekici ifade vardı. Nefes alamadığımı hissettim. Akın kitabı okumuştu ve bana laf atıyordu. Beynim durmuş gibi hissediyordum.

"Evet ama Mr. Darcy gibi bir erkeğin var olması imkansız gibi bir şey..." dedim ona bakıp.

"Hiçbir şey anlamadım. Ben kitap okumayı sevmem." dedi Songül. Hepimiz göz ucuyla ona baktık. Birden ortam gerilmişti. Onurla göz göze geldik.

"Kahve mi içsek? Bence içelim. Hilal içer misin?"

"Olur ben latte alırım."

"Ben de americano."

"Hilal ne içiyorsa ondan." dedi Akın ve kollarını bağlayıp arkasına yaslandı. Onur kahveciye gitmek için kalktı. Aniden masada sadece üçümüz kalmıştık. Ben de kalktım. Onlara bir fırsat daha yaratıyordum. Bu iş bir an önce bitmeliydi.

"Nereye Hilal?!" diye sordu Akın kızarak.

"Kahve almaya..."

"Onur tek başına alır! Otur!"

"Bağırma Akın! Yardıma gidiyorum işte!"

"Gidemezsin!"

"Nedenmiş?!"

"Çünkü eve gidiyoruz da ondan!" Hızla kalktı ve ceketini giydi. Masadan eşyalarını ve poşetlerini aldıktan sonra bana elini uzattı. Herkes bizi izliyordu. Masadakiler ile göz göze gelmemek için kendimi zorladım. Akın sinirle bakıyordu. Meseleyi büyütmemek için elini tuttum ve onlara veda ettim.

Akın beni sürükleyerek yürütmeye başlamıştı bile.

Hilal'i arkamdan sürükledim ve otoparka indik. Bugün yaptıkları beni delirtmişti. Ne yapmaya çalışıyordu? O herifin ona olan bakışlarından haberi bile yoktu. İlk karşılaştığımız andan itibaren fark etmiştim. Adamın onda gözü vardı. Salak Hilal de ona fırsat tanıyordu. Resmen beni satıp gidip o herifle takılmıştı. Ne cüretle beni bırakırdı?! Buraya Songül için gelmiştik ama yoldan çıkan Hilal olmuştu.

Derin nefes aldım ve arkamdaki kıza baktım. Yine sinirlenmişti. Hem suçluydu hem güçlüydü. Elimden gelse ona neler yapardım ama şimdi dokunamazdım. Dua etsin erkek değildi. Sevgilim hiç değildi. Beni, Songül'ün yanında aptal konumuna düşürmüştü. Oysa bugün ne kadar güzel başlamıştı. Songül'ün izinli olduğunu duyup, yerini öğrenmiştim. Plan çok basitti onu kıskandırmak ve dikkatini çekmek ama konumlar değişmişti. Öfkelenen ben olmuştum.

Arabaya yaklaşınca Hilal elini çekti ve bana öfkeyle baktı. Asıl öfkelenmesi gereken bendim.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?!!"

"Asıl sen ne yapıyorsun?! Bir herifle çekip gitmediğin kaldı!!"

"Sana fırsat yaratıyorum gerizekalı!! Songül ile konuşmak istemiyor musun?!"

"Böyle mi yaratıyorsun fırsatı?!! Herifin biriyle flört ederek!!"

"Ben kimseyle flört etmedim Akın!! Haddini bil!! Ayrıca sen kimsin ki benim özel hayatıma karışıyorsun?!!"

"Sevgilinim!!"

"Sahte sevgilimsin Akın sahte!! Bizim aramızda hiçbir şey olamaz!!"

"Bana bak Hilal ikide bir bana cevap verip, hakaretler ediyorsun. Bu artık canımı sıkmaya başladı! Asıl sen haddini bil! Sana mı kaldım ben?!"

"O zaman bu oyun burada bitmiştir Koçovalı!!!"

"Bitsin Taşkıran!!!"

Hilal arkasına dönüp gitmeye yeltenince kendimi tutamadım ve yapmamam gereken bir şey yaptım. Hiç pişman değildim çünkü bunu yapmayı çok uzun zamandır istiyordum. Onu bileğinden tuttum ve kendime çektim ve... Öptüm.

Dudaklarımız birleşince ilk başta ne yapacağını bilemedi. Benimse nefesim kesilmişti. İlk defa birini öpmeyi bu kadar çok istemiştim. Onu öpüyordum ama o beni öpmüyordu. Aptal! Ne yaptığımızın farkında bile değildi! En sonunda dudaklarını araladı.

Akın'ın dudakları dudaklarımdan ayrıldığı zaman gözlerimi açtım ve ona baktım. Ne yapmıştı o öyle? Neden yapmıştı? Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu ve nefesim yine kesilmişti. Bu herif benimle nasıl böyle oynuyordu. Gözlerinin içine baktım. İkimizde bir şey söyleyemiyorduk. Biz öpüşmüştük! Akın Koçovalı beni öpmüştü! Hem de zorla! Tamam pek zorla değildi ama yine de... Akın benim ilk öptüğüm adamdı!!

"Ooo gençler burada ortam alev almış!"

Arkadan Onur'un sesini duyunca bakışlarımız ayrıldı ve o tarafa döndü. Songül ve ikisi yan yana durmuş bizi izliyorlardı. Öpüşmemizi görmüşlerdi. Utandığımı hissettim. Nasıl böyle bir şey yapabilirdik ki? Akın bakışlarını kaçırdı ve en sonunda Songül ile göz göze geldi. Songül bize iğrenir gibi bakıyordu.

O an olanları anladım. Akın onların geldiğini gördüğü için beni öpmüştü. Resmen beni aptal yerine koymuştu. Benden faydalanmıştı. Gözlerim doldu ve ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ne yani onun için gerçekten bir anlamı yok muydu? Hepsini Songül kıskansın diye mi yapmıştı? Kendimi toparladım ve bu iğrenç durumdan kurtulmak için hamle yaptım. Bileğimi Akından kurtardım ve çıkış kapısına doğru ilerledim. Bugün onun yüzüne daha fazla bakamazdım.

Gözümden akan yaşı sildim ve yürümeye devam ettim. Akın nasıl benden faydalanırdı? Hani bu oyunun kurallarını ben koyacaktım? Nedense hep zarar gören ben oluyordum. O hiçbir şeyi umursamıyordu. Arkamdan bağırdığını ve koştuğunu duydum. Duramazdım onu görmek istemiyordum.

"Hilal!" diyip kolumu yakaladı. Kolumu ondan kurtardım. Ona daha fazla katlanamıyordum. İçimde öfke ve tiksinti uyandırıyordu.

"Yemin ediyorum onları görmedim. Hilal..."

Daha fazla konuşmasına izin vermeden tokat attım. Buraya kadardı. Artık sabrım kalmamıştı. Akın'ın yüzü yana doğru savruldu.

"Bitti Akın Koçovalı! Ben artık bu oyunda yokum!"

Okuduğunuz için teşekkürler 💔

Continue Reading

You'll Also Like

2.2K 160 12
Onlar bu hikayenin sonun da birleşe bilecek mi? ♥️🎴
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 211K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby
39.5K 1.4K 24
Survivor'daki sürpriz gelişmeleri görmek için hemen bizim hikayeye gelin. :) NOT: BU HİKAYEDE YAZANLARIN HEPSİ BENİM KURGUMDUR.
1.6K 130 7
Aleyna'nın yaşaması için tek şansı Poyraz'ın elenmesini engellemekti. Survivor 2024 🌴 Zaman yolculuğu 🧭