METRUK

6K 147 57
                                    

Evden çıkıp, hızlı adımlarla markete doğru ilerledim. Ev için almam gereken şeyler vardı. Uzun zamandır alış veriş yapmıyorduk. Maaşımı bu ay geç almıştım. Derin bir nefes aldım ve koşar gibi yürümeye başladım. Market evime yakındı. Yürürken başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Bugün hava biraz kasvetliydi. Yağmur yağacak gibi bir hava vardı. Hafif bir rüzgar esiyordu ama üşümüyordum. Montum üstümdeydi.

Birkaç dakika sonra marketten çıkarken, az ileride onu gördüm: Koçovalıların varisi, İdris Koçovalının en büyük torunu, Selim Koçovalı'nın baş belası, hapisten yeni çıkmış, manyak ve tehlikeli Akın Koçovalı...

Hayatım boyunca onu hep uzaktan izlemiştim. O fark etmese de gözüm hep onun üstündeydi. Şimdiye kadar yaşadığı çoğu şeyi görmüştüm ama onun benden hiç haberi olmamıştı. Benim kim olduğumu sorsalar tanımazdı bile. Ben Hilal Taşkıran, Akın Koçovalı için sadece bir gölgeden ibarettim...

Kahvenin önünde dikelmiş, birilerini bekliyor gibiydi. Birkaç dakika sonra babası Selim Koçovalı yanına geldi ve içeri girdiler. Bende arkalarından bakakaldım.

Marketten eve geldiğimde üşüdüğümü fark ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Marketten eve geldiğimde üşüdüğümü fark ettim. Kış geliyordu. Bu bizim için sadece daha çok masraf demekti. Ev için alınacaklar, faturalar ve küçük kardeşimin okul ihtiyaçları vardı. Kendime fazla şey almazdım bu yüzden çok gerekmedikçe para harcamazdım. Annem ne kadar bizim için bir sürü işte çalışsa da masraflarımıza yetmiyordu. Bu yüzden liseden sonra okumamıştım ve anneme destek olmak için çalışmaya başlamıştım.

Çukur halkının yardımıyla da bir şekilde geçiniyorduk. Aç gözlü biri değildim. Hayat bana elimde olandan fazlasına göz dikmemeyi öğretmişti. Babam her zaman hırsın ve aç gözlüğünün insana bela getireceğini söylerdi. Haklıydı. Çukur da yaşadığım sürede bunu çokça görmüştüm. Koçovalılara ihanet eden ve Çukuru ele geçirmek isteyen bir sürü kişi olmuştu. Akın da onlardan biriydi.

İlk geldiği zamanlar kimse Çukur da yaptıklarını anlamamıştı ama sonra Yamaç Koçovalı döndüğünde her şey açığa çıkmıştı. Akın mahalleden sürülmüştü. Hırsı onun sonunu getirmişti. Sonra Çukura dönünce çok şaşırmıştım çünkü Koçovalılar ihaneti kolay kolay affetmezdi. Sonuçta bir şekilde buradaydı ve benim açımdan sorun yoktu. Onu izlemek hoşuma gidiyordu.

Çocukluktan beri Akın'ın her hareketi aklıma kazınmıştı. Bir keresinde annem ile birlikte evlerine gittiğimizde onunla karşılaşmıştım. O zamanlar o 8, ben de 7 yaşlarımızdaydık. Beni görmezden gelmişti ve Karaca ile oynumuzu bozmaya çalışmıştı. Çok garip biriydi. İçinde saf kötülük vardı. Onu gören herkes bunu anlardı.

Ama onda görmedikleri başka şeylerde vardı. Çukurda oynayan çocukları izlerken gülümsediğini, çocuklar ile futbol oynarken attığı kahkahaları, yardım ettiği insanları ve yalnız kaldığında uzun uzun denizi izlediğini kimse görmezdi. Ben hariç. Ben onu görüyordum. İçindeki yalnızlığı biliyordum. Çocukluktan beri yapayalnızdı ve insanları kendinden uzak tutuyordu. Birkaç defa yanına gitmek istemiştim ama ben cesur bir insan değildim. Ondan korkuyordum. Kalp kırmak konusunda çok becerikli bir insandı. Ayrıca beni yanına yaklaştırmazdı. O duvarlarının arkasında saklanan bir insandı. Bunun sebebi gerçekten hiç sevilmemesiydi.

Onu bu yönden ben de anlayamıyordum çünkü benim etrafımda beni seven insanlar vardı. Çok iyi bir annem, şu an yanımda olamasa da beni çok seven bir babam ve her zorluğa katlanan bir kız kardeşim...

Benim hayatım işte bu kadardı. Akın'ın ki kadar karışık olmayan ve sade bir hayat... Ve bizim hayatlarımızın karşılaşması imkansız gibi bir şeydi.

Acaba öyle miydi?

Okuduğunuz için teşekkürler 🐥

MetrukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin