KURALSIZ | KİTAP OLDU

By gizzemasllan

8.7M 471K 751K

"Ben, kalbinde yaşayabileceğim birini hayatımda isterdim," dedim ve yemyeşil gözlerinin içine baktım. "Peki s... More

TANITIM BÖLÜMÜ
1.BÖLÜM "BÜYÜK YALAN"
2.BÖLÜM "TUTSAK"
3.BÖLÜM "KORKU"
4.BÖLÜM "TEKNE"
5.BÖLÜM "YARALI"
6.BÖLÜM "NEFRET"
7.BÖLÜM "KİMSİN?"
8.BÖLÜM "SENDROM"
9.BÖLÜM "UMUT"
11.BÖLÜM "ÖZGÜRLÜK"
12.BÖLÜM "BAŞ BELASI"
13.BÖLÜM "HAYAL KIRIKLIĞI"
14.BÖLÜM "GÜVEN"
15.BÖLÜM "KAÇIŞ"
16.BÖLÜM "CEZA"
17.BÖLÜM "HASTANE"
18.BÖLÜM "İŞ BİRLİĞİ"
19.BÖLÜM "HASTA"
20.BÖLÜM "İLK ADIMLAR"
21.BÖLÜM "MESAFE"
22.BÖLÜM "ÖFKE"
23.BÖLÜM "İŞE DÖNÜŞ"
24.BÖLÜM "KARŞILAŞMA"
25.BÖLÜM "OLAYLI GECE"
26.BÖLÜM "GÖLYAZI"
27.BÖLÜM "SARHOŞ"
28.BÖLÜM "YANGIN"
29.BÖLÜM "HATIRLAMAK İSTİYORUM"
30.BÖLÜM "DAĞ EVİ"
31.BÖLÜM "KAR"
32.BÖLÜM "DAVETSİZ MİSAFİRLER"
33.BÖLÜM "HER ŞEY BİTTİ"
34.BÖLÜM "BEN BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ!"
35.BÖLÜM "HİPOTERMİ"
36.BÖLÜM "DUYGU KARMAŞASI"
ALINTI
37.BÖLÜM "GİTME"
38.BÖLÜM "DEĞİŞİM"
39.BÖLÜM "SEN BENİMSİN"
40.BÖLÜM "BELİRSİZLİK"
ALINTI
41.BÖLÜM "BANA SEVMEYİ ÖĞRET"
42.BÖLÜM "AİLE"
43.BÖLÜM "BENDEN GİDEMEZSİN"
44.BÖLÜM "SALDIRI"
45.BÖLÜM "YA ÖLÜM YA YAŞAM"
46.BÖLÜM "SİYAH GÜL"
ALINTI
47.BÖLÜM "HUZUR"
48.BÖLÜM "AŞK"
ALINTI
49.BÖLÜM "KAYBETME KORKUSU"
50.BÖLÜM "NAZ AKARSU"
51.BÖLÜM "RİNG"
52.BÖLÜM "YİĞİT"
53.BÖLÜM "BİR DÜNYA ACI"
ALINTI
54.BÖLÜM "SEVMEK"
55.BÖLÜM "BENDEN OLACAKSIN"
56.BÖLÜM "ACI GEÇMİŞ"
57.BÖLÜM "DERİN ARZULAR"
ALINTI
58.BÖLÜM "GÜZEL BAŞLANGIÇLAR"
59.BÖLÜM "HESAPLAŞMALAR"
60.BÖLÜM "BEKARLIĞA VEDA"
ALINTI VE DUYURU
61.BÖLÜM "MAHKÛMİYET" (1.kitabın finali)
62.BÖLÜM "SARAÇOĞLU" (ÖZEL BÖLÜM)
KURALSIZ KİTAP OLUYOR 🖤
KURALSIZ KİTAP OLDU 🖤
KURALSIZ SATIŞTA 🖤
63.BÖLÜM "BANA SEN LAZIMSIN"
64.BÖLÜM "UMUDUN IŞIĞI"
65.BÖLÜM "BERABER SAVAŞACAĞIZ"
66.BÖLÜM "VARLIĞINA AŞIĞIM"
67.BÖLÜM "DAHA YENİ BAŞLIYORUZ"
68.BÖLÜM "PRANGALAR"
69.BÖLÜM "ÖLÜMÜ GETİREN GEÇMİŞ"
70.BÖLÜM "RUHUN SANCISI"
71.BÖLÜM "ACININ İZLERİ"
72. BÖLÜM "ÇÜRÜMEYE YÜZ TUTMUŞ KALPLER"
73.BÖLÜM "KABUSLAR VE İZLERİ"
74.BÖLÜM "GEÇMİŞ VE GELECEK ARASINDA"
75.BÖLÜM "ANNE"
76.BÖLÜM SİMSİYAH SEVGİ"

10.BÖLÜM "İTİRAF"

92.4K 5.8K 3.4K
By gizzemasllan

Selam canımın içleri ✨

Bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldızı parlatırsanız çok sevineceğim.💫

Buraya ben de sizin için kalp ve yıldız bırakıyorum.⭐♡ Sizinkileri de bekliyorum.❥

Keyifli okumalar...

*****

10. BÖLÜM "İTİRAF"

Hayatta bazen risk almak gerekir. Risk almak ve denemek. Benim birkaç saniye önce yaptığım şey de tam olarak buydu. Önce risk aldım, şimdi de denedim ve artık umudum var.

Babamın gözleri henüz beni bulmamıştı. Bu tarafa bakıyor ama Yiğit'in ardında beni görmüyordu. "Sen..." Dedi Yiğit, devam etmesine izin vermeden koridorun başka bir kısmına bakan babamın beni görmesi için bir kez daha bağırma girişiminde bulundum.

"BA..." Devam edemeden Yiğit bir anda elini ağzıma bastırdı. Ondan kurtulmak için çırpınırken beni yanında durduğumuz odanın içine çekti. Tüm bunların olma süresi 15 saniye bile sürmemişti.

Odaya girince Yiğit'e vurmaya çalıştım. Bir anda arkama geçip bir koluyla bedenimi sıkı sıkı sardı ve ona vurmamı engelledi diğer eliyle de bağırmamam için ağzımı tutmaya devam etti.

Sıkı sıkı tutmasına rağmen ondan kurtulmaya çalıştım. Böyle olmayacağını anlayınca ise ağzıma bastırdığı elini ısırdım. Bir anda beni bıraktı. Bağırmak için ağzımı açtığım an silahını doğrulttu. Korkuyla birkaç adım geri gittim.

"Bağır hadi." Dedi, cevap vermedim, hiçbir şey yapamadım hatta. Şu an çok öfkeliydi. O kadar çok öfkeliydi ki bir kez daha nefret ettiği şeyi yapıp tehdit etmek için silahını kullanmıştı.

"BAĞIRSANA!" Resmen kükredi. Ondan biraz daha uzaklaştım.

"Bu kadar insanın içinde bana hiçbir şey yapamazsın. O tetiği çekemezsin." Dişlerinin arasından tıslar gibi konuştu.

"Ben ne yapacağımı çok iyi biliyorum." Deyip bana doğru bir adım attı ve işaret parmağını kaldırarak konuştu.

"Sen az önce hayatının hatasını yaptın." Elindeki silahı yeniden beline yerleştirdi ve biraz daha yaklaştı.

"Pişman olacaksın." Yutkundum. Şu an ettiği tehditler umurumda bile değil. Babam şu an bu hastanede ve bulunduğumuz odanın koridorunda. Ona ulaşmam lazım. Yiğit başka hiçbir şey söylemezken ben yeniden buradan nasıl çıkacağımı düşünmeye başladım. O da o sırada cebinden telefonu çıkarıp birine hızlı hızlı bir şeyler yazdı. Ne yapıyor diye ona bakarken telefonuna gelen bildirim sesinin hemen ardından bakışları beni buldu.

"Yürü." Deyip bir anda kolumu kavradı.

"Bırak kolumu!" Söylediğim şeyi umursamadan beni odadan çıkardı.

"Bırak kolumu yoksa avazım çıktığı kadar bağırırım." Göz ucuyla bana baktı.

"Bağır, umurumda mı zannediyorsun? Babandan mı korkacağım?" Diye sordu, gözlerinin içi öfke doluydu resmen. Ona hiçbir şey diyemezken çekiştirmeye devam etti.

Hastaneden çıkınca zorla arabasına bindirdi ve kendisi de bindi. Sessizliği beni korkutmaya başladı. Direksiyonu tutan parmakları bembeyaz olmuştu. Önüme döndüm.

Özgürlüğe bu kadar yaklaşmışken yeniden onun evine dönüyorum. Peki ya babam? Ona ne olmuştu? Neden biz o odadan çıktığımızda etrafta değildi? Oysa doktorun odasının önünde kontrol için duruyor olması gerekiyordu.

Evin önüne gelince gözlerim doldu. Bu arabadan inmek istemiyorum. Hem de hiç istemiyorum ama Yiğit yine kolumdan tutup zorla indirdi beni.

"Yeter artık bırak kolumu acıyor!" Söylediğim şey umurunda olmadı. Evden içeriye girince resmen sürükleyerek beni üst kata çıkardı. Odaya girince beni ileriye doğru iterek kolumu bıraktı. Şimdi yalan söyleme sırası.

"Babamı orada göreceğimi bilmiyordum. Görünce..." Devam etmeme izin vermeden bağırdı.

"Yalan söyleme!" Diye tısladı, öyle bir bakıyordu ki korkmadan edemedim, birkaç adım geri giderek yine ondan uzaklaştım.

"Sen kendini çok mu zeki zannediyorsun? Babanın doktor kontrolü olduğu gün bir anda hasta oldun öyle mi?" Cevap vermek için dudaklarımı araladım ama yine bana engel oldu.

"Ben sana rahat durmazsan cezasını çekersin dedim. Sen ne yaptın peki? Rahat durmadın."

"Yiğit..." Yine devam etmeme izin vermeden gözlerini üzerimden çekti ve cebinden telefonunu çıkardı. Ne yapacak diye beklerken telefonu kulağına götürdü gözlerimin içine bakarak konuştu.

"Aldınız mı adamı hastaneden?" Kaşlarımı çattım. Karşısındaki kendisine cevap vermiş olacak ki yeniden konuştu.

"İsmi Mehmet." Gözlerim irileşti ve öylece donup kaldım. Babamdan bahsediyor. Ellerim titremeye başlarken gözlerimin içine bakarak devam etti.

"İyi, halledin bir şekilde." İşte bu cümleyle dizlerimin bağı çözüldü. Bir anda vücudum buz kesti. Telefonu kapatmadan ona yaklaştım ve yakalarından tuttum.

"Sakın!" Dedim dişlerimi sıkarak ve devam ettim. "Sakın babama dokunma! Yemin ederim seni kendi ellerimle öldürürüm!" Gözlerini gözlerimden çekmedi.

"Dediğimi yapın." Dedi ve telefonu kulağından indirdi. Gözyaşlarım akmaya başlarken onu tehdit etmeye devam ettim.

"Yapamazsın bunu!" Dedim, elindeki telefona vurdum. "Ara! Yeniden ara! Bıraksınlar babamı! Yalvarırım ara!" Dedim ve ağlamaya başladım. Umurunda olmadığımı fark edince gücümün yettiği kadar göğsüne vurarak konuştum.

"Babamı..." Ağlamamın arasında hıçkırdım. "...öldüremezsin, yalvarırım bırak." Diyerek yere diz çöktüm ve ağlamaya devam ettim.

Beni dinlemeyeceğini çok iyi biliyorum. Bağırsam da ağlasam da umurunda olmayacak ve dediğini yapacak.

Babamı öldürecek.

Öfkeyle yere vurmaya başladım. Aynı zamanda hıçkırarak da ağlamaya devam ettim. Babam ölüyor. Az önce babamın ölüm emrini veren adam da tam karşımda duruyor ama benim elimden hiçbir şey gelmiyor.

Benim yüzümden her şey benim yüzümden. Dün geceki adamın ölümü de babamın ölümü de benim yüzümden.

Kendimi kurtarmak için herkesin hayatını mahvettim. Kendimden de karşımda duran pislikten de nefret ediyorum.

Hırsımı almayarak bağırmaya başladım. Avazım çıktığı kadar bağırıp ayağa kalktım ve yeniden göğsüne vurmaya başladım. Tepki vermedi, hatta beni durdurmadı bile. Bu daha çok sinirlenmeme neden oldu. Önce yatağın üzerini dağıttım. Sonra etrafta gördüğüm her şeyi yere attım.

Sinirlenmesini bekledim ama sinirlenmedi. Hatta eskisinden bile sakin bir şekilde bana bakmaya devam etti.

Babamın şu an bulunduğu durum aklıma geldikçe bağıra bağıra ağlamak istiyorum. Canım yanıyor, canım çok yanıyor.

"Babanın ölüm emrini vermedim." Dedi bir anda, hızla yerdeki başımı kaldırıp gözyaşları içinde ona baktım. Ellerini arkasında birleştirmiş bir şekilde devam etti.

"Ağzımdan öyle bir şey çıkmadı." Dediğinde öfkeyle ayağa kalktım, bir kez daha göğsüne vurdum.

"İşini bitirin dedin! Hâlâ karşıma geçmiş..."

"Halledin bir şekilde dedim." Dedi ve rahat bir tavırla devam etti. "Evine bırakacaklar babanı sadece ve bir şeyden şüphe etmesin diye birkaç yalanla durumu halledecekler." Gözyaşlarım bir anda durdu, yanaklarımı kuruladım. Bozguna uğramış bir şekilde karşısında durdum. Alay mı ediyordu bu benimle?

"Sen yanlış anladıysan benim mi suçum?" Diye sordu, yine üste çıktı. "Sana en başında da bu mesele aramızda dedim. Senin ailen sikimde bile değil." Küfür etti, hâlâ öfkeliydi.

"Bugün yaptığın şey yüzünden seni sadece uyarıyorum. Günlerdir sana karşı sabırlı olabildiğim kadar oldum. Eğer böyle devam edersen seni başka bir eve gönderirim." Dediğinde şaşkınca kaldım, bu ne demekti şimdi?

"Ömer uyanana kadar kalırsın orada. Burnunu bile dışarıya çıkaramazsın. Umurumda bile olmazsın. Oradayken de göreceğin ilk kişi Ömer olur. Meselenizi aranızda halledersiniz." Dedi, hiçbir şey diyemedim.

"Bu sana son uyarım Yeşim. Günlerdir seninle ve inadınla uğraşmaktan çok sıkıldım. Yeterince başıma bela oldun, başımı ağrıttın. Ya sessiz sessiz yaşarsın burada ve her şey çözülünce nereye gideceksen gidersin ya da seni gerçekten gönderirim." Tüm bunları sakin sakin söyledi, tek kelime bile edemedim.

"Bundan sonra atacağın adıma dikkat et." Deyip son sözünü de söyledi ve çıkıp gitti. O giderken dağıtmış olduğum yatağın önüne çöktüm. Sırtımı yatağa yasladım ve dizlerimi karnıma kadar çekip başımı üstüne koydum.

İçimden geldiği gibi ağlamaya başladım. Artık buradan gitmek istiyorum. Benim hiçbir suçum yoktu. Neden böyle şeyler yaşamak zorundayım? Ben hiç kimseye kötülük yapmamıştım.

Tüm hayatım boyunca yalnızca bir kişiye zarar verdim. Ona da mecbur kaldığım için yapmıştım. Çünkü eğer o pislik adamı vurmamış olsaydım şu an ölmüş olacaktım.

Ölmekten beter oldun zaten.

Başıma birkaç defa vurdum ve saçlarımın dibinden tutup zihnimin içindeki sesi öldürmek istercesine saçlarımı çektim.

"Sus sen de artık sus! El birliğiyle beni delirtmeye falan mı çalışıyorsunuz ben anlamıyorum ki? Ya ben kime ne yaptım da başıma bunlar geldi?"

1 puan verirsen geçerim diyen o öğrencilerin ahı tuttu seni bence.

İç sesimin saçma teorisi bu hâlde bile beni güldürürken her ne kadar ağlıyor olsam da rahat bir nefes aldım.

Babam yaşıyordu, dokunmamıştı babama. Bu bile şimdilik mutlu olmam için yeterli bir sebep.

"Benim yüzümden hiç kimsenin ölmesini istemiyorum. Yaşamak için birilerini öldürmek istemiyorum. Annemle babam ölsün istemiyorum." Kendi kendime mırıldanarak ayağa kalktım ve aynadaki yansımama baktım. Bunu yapmayacağını, bu meselenin aramızda olduğunu söylüyordu ama inanmıyorum. Asla da inanmayacağım.

Kendime bakmaya devam ettim. Haklıydı, ben de çok sıkılmıştım bu durumdan ve artık bitmesi gerekiyordu. Ne olacaksa olsun ama bitsin. Her gün ölüm korkusu yaşayıp her gün bir kez ölmektense bir kere ölürüm. Hiç değilse kurtulurum, ailemi de kurtarırım diye düşünürken yapacağım şeyden emin olmak için aynadan gözlerimin içine baktım ve düşündüğüm şeyleri dile getirdim.

"Ona anlatacağım, her şeyi anlatacağım. O gece neler olduğunu anlatacağım. Belki beni öldürecek ama annemle babam yaşayacak. Onların ölmesine izin veremem." Kapıya doğru baktım. Verdiğim karardan her ne kadar emin olmasam da şu an bunu yapmaktan başka şansım yok.

Her şeyi anlatmaktan başka çarem yok.

Kapıya doğru yürüdüm ve derin bir nefes alıp olacaklara kendimi hazırladım. Eğer şimdi yapamazsam bir daha hiçbir zaman yapamayacağım.

Kapıyı açmak için hareket ettim ama açamadım. Sanırım yine kilitlemişti. Elimi yumruk yapıp birkaç defa vurdum.

"Aç şu kapıyı seninle konuşmam gereken şeyler var." Ses tonumu yükselterek söyledim ve birkaç dakika bekledim ama gelen giden olmadı.

"Yiğit aç kapıyı! Konuşmam gerekiyor seninle!" Bağırdım ve kapıya birkaç defa daha vurdum ama yok açmadı.

Pes edip yeniden odaya döndüm ve etrafın dağınıklığına baktım. Zaten birazdan o gelecekti odaya. O geldiğinde konuşurdum, şimdi bağırıp onu kızdırmaya hiç gerek yok diye düşünürken etrafı toplama ihtiyacı duymadan yatağın üzerine oturdum. Hem belki biraz daha cesaretimi toplamak iyi olabilirdi.

"Yapacağım, belki beni öldürür ama yine de yapacağım. Ailemi başka hiçbir şekilde koruyamam. Benden zaten anlatmamı bekliyor. Anlattıktan sonra her şey bitecek." Deyip gözlerimi kapattım.

Nasıl geçip karşısına ben sana yalan söyledim sen de bunu zaten biliyorsun ve abini vuran kişi benim diyeceğim? Böyle dümdüz bunu söyleyecek miyim?

Evet aynen öyle diyeceksin.

Göz devirdim. Böyle söylersem çok daha fazla kızar. En iyisi her şeyi olduğu gibi anlatmak. Kapı açıldığı zaman yanına gideceğim ve ona o gece olan kazayı anlatacağım. Daha sonra ise abisinin o adamı alıkoyduğunu ve onu öldürmek istediğini öğrendiğim için beni de öldürmeye çalıştığını anlatacağım.

Kendi kendime düşünürken bile olacaklar beni korkutmaya başladı. Bu kadar korkak olmaktan, ağlak olmaktan nefret ediyorum.

Sen her şeyden nefret ediyorsun.

İşte bir de bu iç sesimden nefret ediyorum. Eğer ölmezsem ve buradan kurtulursan ilk işim bundan kurtulmak olacak. Yıllardır onun yüzünden başıma gelmeyen şey kalmadı. Beni hep yanlış yola yönlendiren bu iç sesim oldu. O gece bile adamı vurmamı söyleyen buydu.

Söylememiş olsaydım muhtemelen şimdi ölü olacaktın. Sana da iyilik yaramıyor.

Bir de utanmadan kendini savunuyor. Bundan bir an önce yakamı kurtarmam lazım. Her neyse ne düşünüyordum ben?

Yiğit'e abisinin nasıl vurduğunu anlatıyordun en son.

Sanırım ben tertemiz delirdim. Başımı sağa sola sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Evet abisinin beni de öldürmeye çalıştıktan sonra diğer adamın kurtulmak için yaptıklarını abisinin de onu vurduğunu ve bir şekilde silahın benim elime geçtiğini söyleyeceğim. Silah benim elime geçtikten sonra abisinin beni tehdit ettiğini söylerim. Ya sen beni öldürürsün ya ben seni vururum dedi derim. Ben de korktuğum için vurmak zorunda kaldım diye anlatırım.

Adam seni tehdit etmedi. Sadece beni vurmaya cesaretin var mı diye sordu sen de adamı vurdun. Bir yalanını kapatmak için bir başka yalan daha mı söyleyeceksin? Bunu sakın deneme vallahi kızım yemin ederim bu sefer seni ben bile kurtaramam.

"Sen sus." Deyip zihnimin içinde söyleyeceklerimi toparlamaya devam ettim. Belki yine içine birkaç yalan sokmak zorunda kalmış olabilirim ama bunu yapmak zorundayım. Yoksa gerçekten abisinin beni vurmaya cesaretin var mı dedikten sonra deli cesaretiyle gidip onu vurduğunu anlatırsam o da beni vuracak.

Zaten delinin teki.

Yani Sanırım yine yalan söylemekten başka hiçbir çarem yok. yalan söylemeyi sevmiyorum yalan söylemekten de nefret ediyorum ama bunu çok iyi başarıyorum. Bunu başardığım için de kendimden utanıyorum. Bu hayatta başarılı ola ola gidip yalan konusunda başarılı olmuştum.

Bir süre iç sesimle kavga ede ede en son zihnimin içinde söyleyeceklerimi tamamen toparladım. Geriye bir tek Yiğit'in odaya gelmesi ona her şeyi anlatmam kalmıştı.

Bunu yapmaktan emin miyim? Hayır hiç değilim. Olacaklar beni ziyadesiyle korkutuyor ama başka şansım yok. Anlatmak zorundayım.

Yerimde duramayarak ayağa kalktım. Dağınık odanın içinde volta atmaya başladım. Ya bu gece bana acıyıp, bana hak verip beni bu evden gönderecekti ya da abisini vurduğum için beni öldürecekti bilmiyorum. Tek bildiğim şey bu geceyi kendi evimde kendi yatağımda huzurla uyuyarak geçirmek istediğimdi.

Evime döner dönmez babama da anneme de sımsıkı sarılacağım. Bir daha asla koskoca kızım baba başıma ne gelir diyerek babamın sözünden çıkmayacağım. Hiç kimseyi tek bir kötülük bile yapmayacağım zaten yapmıyorum bundan sonra hiç yapmayacağım. Hatta o 1 puan isteyen öğrencilerin hepsini o puanı vereceğim. Herkese iyilik yapacağım. Hiç kimseyi üzmeyeceğim.

Evet buradan kurtulursan bunların hepsini yapacağım. Ve ben bu gece buradan kurtulacağıma tüm kalbimle inanıyorum.

"Kurtulacağım." Diyerek kendi kendime mırıldandım. Tam o sırada odanın kapısı açıldı ve Yiğit odadan içeriye girdi. Bakışları dağınık olan odada gezdikten sonra beni buldu.

"Yemek yiyecek misin?" Ben daha sabah yediklerimi hazmedemedim demek istesem de demedim. Çünkü onunla beraber aşağıya inmek istiyorum.

"Evet." Arkasını döndü.

"Gel o zaman." Deyip odadan çıktı. Taklitini yapıp peşinden ben de çıktım ve sanırım anlatacağım o kadar şeyden sonra biraz arayı düzeltsem iyi olacak.

"Özür dilerim." Durdu ve bana döndü.

"Sebep?" Böyle bir şeyi normal bir zamanda olsa asla yapmam.

"Kaçmayacağım deyip kaçmaya çalıştığım için." Şaşırdı.

"Bunun için benden özür mü diliyorsun?" Evet belki o kadar şeyden sonra saçma görünüyor olabilir ama diliyorum.

"Evet." Kaşlarını çattı.

"Ne karıştırıyorsun yine?" Bu sefer şaşıran ben oldum. O kadar şeyden sonra hâlâ bir şeyler karıştırdığımı düşünecek kadar cesur olarak mı görüyordu beni?

"Hiçbir şey karıştırmıyorum." Dedim, tepkisiz bir şekilde bana bakmaya devam etti.

"Bakma bana öyle gerçekten hiçbir şey karıştırmıyorum. Sadece pişman oldum, kaçmaya çalıştığıma pişman oldum. Başka bir şey yok." Tek kaşı kalktı.

"Emin misin?" Başımı salladım ve biraz ona yaklaştım.

"Evet eminim başka hiçbir şey yok." Dediğimde yanına ulaşmıştım.

"Her neyse sadece özür dilemek istemiştim, aşağıya inelim." Yiğit şaşkınlığını korurken tüm sinirimi gizlemeye çalışarak yanından geçtim ve merdivenlerden indim. Şu an elimde olsa onu bir kaşık suda boğarım ama elimde değil. Bu yüzden de sakin kalmaktan başka çarem yok.

Salona inince durdum ve onun gelmesini bekledim. Benim aksime merdivenleri yavaş yavaş inerek yanıma geldi.

"Yemek mutfakta git ye." Şaşkınca ona baktım.

"Sen?" Yüzüme bakmadan salona her zamanki yerine geçerken konuştu.

"Ben yemem." Sesi kendinden emin ve net çıkmıştı.

"Yemez misin?" Sadece başını salladı, cevap vermedi. Merakıma yenik düşerek sordum.

"Neden?" Koltuğa oturdu ve başını bana çevirdi.

"Git yemeğini ye." Bıkkınca ofladım.

"Seninle iki insan gibi konuşulmuyor farkında mısın?" Yine başını salladı.

"Farkındayım sen de farkında olduğuna göre benimle konuşmana hiç gerek yok." Göz devirdim ve hiçbir şey söylemeden mutfağa geçtim.

Mutfağa geçince masanın üzerinde duran hazır yemek paketlerini gördüm. Zaten böyle bir evde başka ne beklenir ki? Her ne kadar karnım tok olsa da bir şeyler yemeye çalıştım. Yemek yersem kızmazdı, kızmazsa az öncekinin aksine iki insan gibi konuşabilirdik.

Tabii ondan insan olmasını beklemek bir hata değilse.

Bir şeyler atıştırdıktan sonra mutfağı toparladım. Daha doğrusu sadece kalan yemekleri boş dolaba koydum. Mutfaktan yeniden çıkıp salona döndüğümde onun hâlâ bıraktığım yerde oturduğunu ve sigarasını içtiğini gördüm. Bu adam kalp hastalığından ölmezse zaten sigaradan giderdi kesin. Acaba anlatmasam birkaç gün daha beklesem kendi kendine ölür mü? Yine saçmalamaya başladığımı fark edince düşünmeyi bırakarak yavaş adımlarla ona yaklaştım. Beni görebileceği bir yerde durup meraklı bakışlarının altında konuştum.

"Konuşalım mı?" Derin bir nefes aldı.

"Yine aynı şeyleri söyleyeceksen..." Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır aynı şeyler değil." Cevap vermedi. Daha önceki gibi yine ayağını uzattığı sehpaya oturdum. En son buraya oturduğumda hiç iyi şeyler olmamış olsa da oturdum.

"Anlatacağım sana." Kaşlarını çattı.

"Neyi anlatacaksın?" Yutkundum.

"O gece neler olduğunu." Şaşırdı. İnanmak ister gibi birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra elindeki sigarayı söndürüp, ayaklarını sehpanın üzerinden indirdi ve bana doğru eğildi.

"Neden anlatıyorsun?" Gözlerimi ondan kaçırdım.

"Ailemin zarar görmesini istemiyorum. Zarar vereceksen de bir tek bana ver. Sakın onlara dokunma." Bakışlarındaki merak mümkünmüş gibi biraz daha arttı.

"Ailene hiçbir şey yapmadım ben ama bu korku buna neden olduysa iyi ki korkmuşsun. Şimdi anlat hadi dinliyorum." Her ne kadar emin olmasam da başımı öne eğdim ve sakince anlatmaya başladım.

"Arkadaşımın yanından eve dönüyordum." Ellerim titremeye başladı.

"Kaza yaptım." Tepkisini ölçmek amacıyla başımı kaldırıp ona baktım. Dudakları düz bir çizgi hâlinde ifadesiz bir şekilde duruyordu.

"Abinin arabasına çarptım." Deyip sustum.

"Devam et." Korksam da dediğini yaptım.

"Kaza yaptıktan sonra arabadan indim ve abinle karşılaştım." Tek kaşı kalktı.

"Abimi tanımıyorsun yani?" Göz yaşlarım akarken başımı salladım.

"Daha önce hiç görmedim onu." Bakışları sertleşti.

"Neden sevgilisiyim dedin?" Ağlamaklı çıkan sesimle konuştum.

"Korktum. Eğer onun sevgilisi olduğuma inanırsan beni bırakırsın, beni öldürmek istemezsen zannettim. Beni buraya getireceğin aklımın ucundan bile geçmedi."

"En başından beri bu sevgili konusunun yalan olduğunu biliyordum zaten." Cevap vermedim.

"Devam et." Yine yutkundum. Boğazımda bir yumru varmış gibi hissediyorum.

"Abine arabasının masraflarını ödeyebileceğimi söylerken bagajdan birinin bağırma sesini duydum. Bunu duyduğum için abin gitmeme izin vermedi. Kaçmaya çalıştım, başaramadım. Abin hem o bagajdaki adamı hem de beni öldürmek istedi." Derin bir nefes aldım ve gözümden ardı arkası kesilmeyen yaşları silerek devam ettim.

"Adam abinin başına taşla vurup kaçmaya çalıştı. Abin yere düşerken silahı benim yanıma düştü. Bayıldığını düşündüm ama o ayağa kalkıp başka bir silahla kaçan adamı vurdu. Sonra beni tehdit etmeye başladı. Korktum çok korktum ve vurdum onu. Yemin ederim amacım öldürmek değildi. Sadece ölmek istemedim. Ben o ölmesin diye ambulansı bile aradım." Dedim ve yeniden ağlamaya başladım.

"Ben sadece kendimi kurtarmaya çalıştım. Eğer beni tehdit etmeseydi böyle bir şeyi asla yapmazdım. Yemin ederim yapmazdım. Ben böyle biri değilim." Bakışları üzerimde gezindi.

"Abimi vurduğunu itiraf ediyorsun yani?" Başımı salladım.

"Ediyorum abini ben vurdum ama senin düşündüğün gibi biri değilim ben. Hiç kimse göndermedi beni, kiralık katil değilim. Bunlar tamamen saçmalık. Ben sıradan biriyim." Geriye doğru yaslandı. Gözlerimin içine baktı ama hiçbir şey söylemedi.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

"Sen sıradan birisin yani öyle mi?" Başımı salladım.

"Evet öyleyim." Bir süre öylece durdu. Merakla bir şeyler yapmasını beklerken yeniden bana doğru eğildi.

"İnanayım mı sana?" Başımı öne eğdim.

"İster inan ister inanma. Her şeyi en baştan olduğu gibi anlattım sana. Benden öğreneceğin başka hiçbir şey yok." Cevap vermedi.

"Başka anlatacağım hiçbir şey de yok." Dedim ve yine tepkisini ölçmek için yüzüne baktım. Her zamanki gibi sertti.

"Senden öğreneceğim daha çok şey var, bana anlatacağın bir sürü şey var." Şaşırdım.

"Neymiş onlar?" Biraz daha bana doğru eğildi.

"Yerine oturmayan taşlar var. Anlattığın şeyler kafamdaki soru işaretlerini yok etmedi." Derin bir nefes aldım.

"Sor o zaman bana. Söz veriyorum hepsine cevap vereceğim."

"Sana sormama gerek yok. Çünkü doğruyu söyleyip söylemeyeceğini bilmiyorum. Abimi vuran bir kadının sözlerine güvenmemi bekleme. O soruların cevabını kendim bulabilirim." Konuyu uzatmadım. Onu biraz da olsa tanıyorum. Sormama gerek yok dediyse hiçbir kuvvet onu konuşturamaz.

"Abini vurduğum için bana bir şey yapmayacak mısın?" Gözleri üzerimde gezindi.

"Neden yapayım? Kendini koruduğun için seni mi öldüreyim?" Şaşkınca ona bakarken devam etti.

"Birisi karşıma çıkıp bana silah doğrultsa senin yaptığından farklı bir şey yapmazdım. Hem kurşunu bana mı sıktın ki hesabını ben sorayım?" Bir kez daha şaşırdım.

"Madem böyle düşünüyorsun beni neden bir haftadır yanında tutuyorsun?"

"Dedim ya soru işaretleri diye." Gözlerim doldu.

"Yine kandırdın beni. Önce gerçekleri anlat bu yüzden buradasın eğer anlatırsan seni bırakırım dedin şimdi abim için değil aklımdaki soru işaretleri için buradasın diyorsun." Gözümden birkaç damla yaş akarken devam ettim.

"Benimle oynamak hoşuna mı gidiyor? Yine bırakmayacaksın beni." Bana cevap vermek yerine telefonuna gelen mesaja baktı. Göz yaşlarım art arda akarken bakışları yeniden beni buldu.

"Seninle işim bitmedi. Eğer aklımdakiler doğru çıkarsa seninle daha çok görüşeceğiz ama ben dediğimi yaparım, ben söylediğim sözün arkasında dururum." Ne söylemek istediğini anlamaya çalışırken elindeki telefonu bana uzattı.

"Al." Telefona bakınca benim olduğunu gördüm.

"Hadi." Diye tekrar edince telefonu elinden aldım.

"Şimdi gidebilirsin." Şaşkınca olduğum yerde kaldım.

"Ne?" Ayağa kalktı ve benden uzaklaştı.

"Madem gitmek istiyorsun buyur git." Ben de ayağa kalktım.

"Benimle dalga geçmiyorsun değil mi?" Ellerini cebine koydu.

"Dalga geçmeyi hiç sevmem. Git dediysem git işte ama söylemem gereken bir şey daha var." Yutkundum.

"Dinliyorum seni."

"Sana iki soru sordum. Yaşamak istiyor musun ve ailenin güvende olmasını istiyor musun dedim. Sen de bana evet dedin." Merakla onu dinlerken sigarasını yaktı.

"Bu evden çıktıktan sonra başına gelecek tek bir şeyden bile ben sorumlu değilim."

"Ne demek bu? Sen bir şey yapmadığın sürece kim bana ne yapacak ki?" İç çekti.

"Bilmiyorum bilene kadar da sen burada kalmak istemiyorsun." Yanına gittim.

"Böyle düşünmen için bir nedenin vardır. Bana o nedeni söyle." Gözlerini kıstı.

"Eğer sana o nedeni söyleyecek olsaydım ilk geldiğin gün her şeyi anlatmış ve buradan gitmiş olurdun." Ne olabilirdi ki? Bu adamın böyle şeyler söylemesi için güçlü bir nedene ihtiyacı vardı.

"Yiğit bak..." Devam etmeme izin vermedi.

"Ben söyleyeceğimi söyledim. Şimdi gidiyor musun gitmiyor musun söyle bana." Tabii ki gideceğim.

"Gidiyorum." Gözlerini benden çekti ve kapıya doğru bakıp bağırdı.

"Buraya bakın!" Bağırdı, birkaç saniye içinde bir adam içeriye girdi.

"Buyur abi." Yiğit bana bakmadan konuştu.

"İstediği yere bırakın." Dedi ve yanımdan uzaklaştı. Merdivenlere ulaştığında durdu ve yeniden bana baktı.

"Özgürlüğün yeniden ellerinde, kavuştun özgürlüğüne." Dedi ve üst kata çıktı.

Artık özgürüm.

*****

Nasılsınız?

Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.

Yazdığım bölüm karşılığında oy verip yorum yaparak bana destek olabilirsiniz.♡

Beni Instagram'dan ve Twitter'dan takip etmeyi unutmayın. Bir sonraki bölümün alıntısını paylaşacağım.

Yeni bir bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın.♡

Instagram: gizzemasllan

Twitter: gizzemasllan

gizzemasllan



SİZİ ÇOK SEVİYORUM.♡

Continue Reading

You'll Also Like

NOKSAN | ✓ By Elçin

Mystery / Thriller

404K 15.1K 50
O, bir kraliçeydi; hayran kaldığım ancak asla ulaşamadığım. Güzeller güzeli, fakat acımasız olan, beni gidişiyle noksan bırakandı. ...
8.3K 1.4K 20
Beyoğlu'nun İngiliz yazarı ve Üsküdar'ın dillere destan katibi bir vapur seferinde göz göze gelir. Ve kalplerindeki bakışmaya sadece bir yağmur tercü...
5.6K 333 38
Gökyüzünü görebilmek değiştirmez yokluğunu. Varlığı silemez hiçliğini. Ve gökyüzü, gökyüzü umudunu bindirmiştir yağmurlarına. Senin, benim, bizim bin...
412 83 18
Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz📚 devamıdır. *ALINTIDIR. İstifade etmek isteyen dilediği gibi istifade edebilir!