Violinist | Yizhan

Por xclavosx

14.3K 1.4K 1.9K

"Peki neden?" "Kalbinin arzuladığına dokunamaz notalar, ondan." Más

1|
2|
3|
4|
5|
6|
8|
9|
10|
11|
12|
13|
14|
15|
16|
17|
18|
19|
20|
21|
22|
23|
24|
25|Final.
26|♡

7|

509 72 43
Por xclavosx

 
7| Garip Sızı.

••••••••••••~♪

Perdenin açık kısmından vuran ışık direkt olarak suratıma inerken, kaskatı kesilmiş bedenimi doğrulttum.

Başım feci bir şekilde ağrırken de dün akşamki olayları düşündüm: En son beni eve bıraktığında, içimde oluşan rahatlama duygusunu...

"Ah cidden-"
"Hiçbir şey anlamıyorum."

Alnıma hafif hafif vururken söylendim. Gözlerimi ovuşturup yataktan kalkıp, banyoya yöneldim. Kırışmış saçlarımı aynaya bakarken düzelttim. Sonra ellerimi lavobaya dayadım ve uzun uzadıya aynadan kendimi seyrettim. Suratıma farklı bir endişe hakimdi.
Kendime bakarken, zhan aklımdan çıkmıyordu. Sanki aynadan ona bakıyormuşum gibide hissettiriyordu.

"Kimsin?"

Zhana ithafen, bakışlarımı bir an bile aynadan ayırmadan sordum.
"Ha?"

Sesim bu sefer yüksek çıkmıştı. Yumruğumu bulunduğu yerde sıkarken, lavabonun köşelerine sertçe vurdum.

"Neden bu kadar korkuyorum?" dedim, tekrardan bağırarak.

Sol elim ile alnımı sıkarken,
"Niye bu denli acıtıyorsun kalbimi? diye devam ettim.

Rahatlamış hissettiğimde, gözlerimi aynadan çektim. Musluğu açıp, avuçlarımı su ile doldurarak yüzümü yıkadım. İyice nefes verdim. Koridora doğru ilerlerken, kapının yanındaki havluyu aldım. Suratımı kurulayarak salona vardım. Havluyu yanımdaki koltuğa fırlatırken, salonun orta yerinde, normal boyuttaki masanın üzerinde bulunan bir poşet ilişti gözüme.

Poşeti aralayıp içine baktım. Orada duran küçük bir kap vardı. Koltuğun orta kısmına otururken, dörtgen seklindeki kabı dışarıya çıkarttım. Hafif sıcak kabın üst kısmına yapıştırılmış küçük bir de not vardı.

'Dün için özür dilerim.'
                        - zhan

Tebessüm ederken, notu yan tarafa koyup, kabı açtım. İçinde farklı 2 türden yemek vardı. Açık kabı masaya koyarken, poşetin içinde olacağını düşündüğüm chopstickleri almak için uzandım. Suratımda olan gülümsemeyi durdurup karnımı doyurmaya başladım.

Yemeği bitirdikten sonra çöplerini toplarken, bu günün iş günü olmadığını anımsadım. Poşeti ve yemeğin kabını çöpe atıp, biraz yürümek için dışarı çıkmak istedim. Dış kapının yanındaki askıdan ceketi alıp giyerken, cebimin içindekine dokundum.

İçinden çıkarıp,
"Kurtulamadın benden." dedim.
Elimdeki saati geri yerine koyup, dışarıya doğru ilerledim.

Düne bakış daha ılık bir hava vardı bu gün. Çok fazla üşütmezdi aslında.
Fakat benim içim halen buz gibiydi.
Havadan kaynaklı olmayan bir soğukluk hakimdi ruhuma...

Ellerim cebimde yere yönelmis bakışlarım ile yürürken; yabancının biri aniden arkamdan koluma çarpıp, önüme geçti.

"Yibo?"
Önümdeki ismimi söyleyince yerden bakışlarımı çekip ona döndüm.

"Yang?"

Tanıdık biriymiş bana çarpan diye düşünürken, arkadaşımın nefes nefese kalışını fark ettim.
"Sorun ne?" diye sordum.

"2 sokak ötede, nedeni bilinmeyen bir ölüm gerçekleşmiş."
"Anons ettiler, buralardan geçiyordum bende."
"Şimdi olay yerine gidiyorum." dedi hızla.

"Oh."
"Gelmemi ister misin?" diye sordum.

Mesleğim polislik veya dedektiflik olmasa da olaylara olan gözlemimi hep severdi Yang. Hayır diyemeyeceğine oldukça emindim.

"Yardımın dokunabilir."
Tahmin ettiğim gibi bir cevap.
Ben kafamı sallarken o da,
"Gidelim." dedi.

Bir kaç adım önümden hızla yürürken ayak uydurmaya çalıştım. Çok fazla mesafe kat etmeden varmıştık.
Olay yerine geldiğimizde,
Önü açık ufak mağazanın içine girip, en fazla 1, 1 buçuk metre ilerde yerde yığılı kadını gördüm.

Tahmini yirmili yaşlarda, sarı kahverengi arası saçları birbirine girmiş, oldukça biçimli de bir surata sahipti. Üstüne giydiği yeleği yere düşerken olmalı ki üzerinde hafif dağılmıştı.

Yang cesetin yanına yaklaşıp incelemeye başlamışken,
Bende ayakta dikelerek,
"Kan yok." dedim.

"Etrafta kesici veya ona zarar verecek bir alet de yok zaten." diye devam etti benim sözümü karşılık.

Yerleri inceledikten sonra odak noktamı yukarıya, oldukça yüksek olan binaya döndürdüm.

"İntahar da olamaz o zaman" dedim bakışlarımı binadan ayırmadan.
"Ama kalp krizi olabilir değil mi?"
"Veya iç kanama..." diye de ekledim.

"Evet olabilir."
"Ama ondan önce bir şeye bakmak istiyorum, yaklaşsana" dedi.
İsteğini yerine getirerek cesetin yanına gelip, dizlerimi kırdım.

"Ben onun kafasını yerden kaldırdığımda sende ensesine, orada yazılan bir şeyler olup olmadığına bakacaksın." dedi Yang.

Merak ile konuştum,
"Bunu niye yapacağız ki?"

"Sorgulama fazla dediğimi yap sen." diye yineledi.

Tamam dercesine başım ile onayladım. Ağırlaştığını düşündüğüm bedenin, kafasının yanlarına elinin iç kısmı ile sıkıca kavradı. Sakince kaldırırken, bende kendimi o hızla yere eğiyordum.

"Haklısın orada-."
"Orada bir şey yazıyor." dedim, tam olarak boynunun arka kısmını gördüğümde.

"Ne tür bir yazı?" diye sordu.

"Bu..."
"Bir cümle veya kelime değil de-"

Diyeceğim şeyi duymaktan korkarcasına bana bakıyordu.
Yerden bedenimi kaldırarak,
"Daha çok rastgele çizilmiş bir notaya benziyor" diye bitirdim sözümü.

Duyduğu şey ile beraber iç çekerek, kadının kafasını geri zemine koydu.

Bunu fark edip,
"Noldu?" dedim.

Niye bu kadar hayal kırıklığına sahipti görüntüsü?
Merakla anlatacaklarını beklerken konuşmaya başladı.

"Bu vakaya benzer başka bir ölüm daha gerçekleşti bir kaç gün önce."
"O cesetin de boynunun arka kısmında belli belirsiz yazılmış notalar vardı."

"Ve onun da ölüm nedeni bilinmiyor." derken, buruk bir bakışı vardı bana karşı.

Ses tonunu stabil tutmaya çalışarak,
"Cinayeti çok temiz işliyor, kim yapıyorsa."
"Bir kaç ipucu bırakıyor da olsa..."
"Bilmiyorum hiç kolay olmayacak bu dava." dedi.

Anlattıklarını bir müddet düşündüm ve söze atıldım,
"Boynuna nota çizildiğine göre, müzikle ilgilenen birisi olabilir."
"Dış vücudunda belirli bir iz olmadığına göre de içeriden katledilmiş."
"Bir psikopattır belkide ve amacı sadece eğlenmektir."
"Gerçi insan öldürmek nasıl eğlenceli olabilir?"

Bir çırpı söylediğim cümlelere karşın Yang ifadesizce,
"Bu cinayetlerin devamı gelecek." ayağa kalkıp önüme gelirken devam etti,
"Ayrıca yibo, sana en kötüsünü anlatmadım" dedi.

"İlk kurbanın otopsisine baktığımda, iç kanamayı geç ne beyninde ne kalbinde ne de başka bir organında sorun gözükmüyordu."

Toklaşmış boynunun içinde yutkunmaya çalışırken,
"Buna rağmen nefes almıyordu."
"O an ne yapacağımı bilemedim."
"Sadece oradan uzaklaştım."

Dehşete kapılmış ifademle dinlerken verecek bir cevap bulamadım.

Yang ise son bir şey daha ekledi,
"Bu arada ilk cesetin kulağından beyaz bir sıvı aktığını fark etmiştim."
"Tıpkı şu kadınınkinden aktığı gibi."

İşaret ettiği cansız bedenin kulağına doğru baktım. Evet saydam bir sıvı vardı. Öyle ki kulağından akan şey suratının bir kısmına bile bulaşmıştı.

"Bu sıvının daha önce kimsede görülmediğini de söylediler otopside."
"Neyden kaynaklı olduğu da bilinmiyor."

Üstündeki bitkinliği görmeme rağmen elimden bir şey gelmiyordu. Az da olsa rahatlatmak için konuşacaktım ki; bize yaklaşan bir ambulans sesi işittim.

Yang da duymuştu, bu yüzden elini omuzuma götürüp, dokunarak,
"Bu olay seninle alakalı değil, unutma."
"Bu yüzden evine git sen." dedi.

Onu yanlız bırakmak istemiyor da olsam bu olay beni aşıyordu. Polis olan o. Eminim ki çözecektir diye düşündüm bu yüzden kafamı peki dercesine yukarı aşağı sallandırdım.

"Ama olaylardan beni haberdar et."
"Her şeyin senin üstüne yıkılmasını istemiyorum." dedim.

Anlaştık bakışı attıktan sonra, elini çekti. Ambulans yanımıza geldiğinde Yang ile beraber dışarıya çıktık. O duran araca doğru ilerledi. Sedyeyi indiren hemşireler hızla cesedi kaldırıp ambulansa yerleştirirken bende onları seyrediyordum.

Notalar ile ilgisi neydi bu olanların?
Neden rastgele bir cümle, kelime değil de bir nota?
Olaydan ayrıldığımı söylesem de bu düşünceler peşimi bırakmayacakmış gibi görünüyordu diye geçiriyordum ki kendi kendime, ansızın bir his dolaşmaya başladı vücudumda.

Ensemdeki ufak bir yanma hissiydi bu. Kaşıntı ve acı yüzünden inleyerek, elimi dayadım ve parmak uçlarımı acıyan kısıma bastırdım. Hafif olan yanma git gide çoğalırken,
"Bu acı da ne böyle?" diye sızlandım.

Daha yeniki kadın aklıma gelmesiyle, elimi boynumdan çekip yere yönelttim. Hareketsizce olduğum yerden ileriye, uzaklaşan ambulansa bakarken, korku duygusunu damarlarımın en diplerinde hissettim.

Çünkü..
Cesetin boynuna çizilmiş o notaların yeri, benim şu an sızlayan yerim ile tıpatıp aynı kısımdaydı.

...

                                                   • Xueyang

...

Aynı yang'ın da Untameddeki ismini kullanıcam, çünkü daha güzel Öwösmsnsjddşdşdşdöd

Okuyanlar oy verirse gerçekten mutlu olurumm

Seguir leyendo

También te gustarán

155K 13.8K 13
Dilhun kitabında geçen Karan ve Mavi'nin hikayesidir. Bu kitabı anlamak için diğerini okumanıza gerek yoktur. Kırdığın kalbin vebaliyle yaşar, Seni...
613K 27.3K 17
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
5.9M 194K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
433K 33.2K 11
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...