HAPİS

By sewalmoon

49.4K 2.9K 1.1K

"Aşk, tutsaklık değildir hafızım. Ellerini semaya, yüreğini Rabbine aç! Sabırla, tevekkülle bekle. Zamanı gel... More

Giriş
Yoldaki Işığım'1
Kaza Olmasa'2
Hapis'3
Beynim ve Kalbim'4
Geri Dönüşü Var Mı?'5
Söz'6
Bana Allah'ı Anlatın!'7
Hafızlık Tacı'8
Kurtuluşa Doğru'9
Senin İleyim'10
Yoldaş'11
Kur'an-ı Kerim'12
Korku'13
Simit'14
Pide yer misin?'15
Tilavet'16
İnşirah'17
Limonata'18
Çakma Doktor'19
Yağmur'21
Emre ve Emmi'22

Kral'20

894 91 126
By sewalmoon





《《《

Ani bir hırsla yataktan kalktım. Dün yediğim pirzolalardan olsa gerek mışıl mışıl uyumuştum bugün. Banyoya gidip abdest aldım. Mutfağa gittiğimde kimseyi göremedim. Anlaşılan Ömer abim de dün ağzında yaşadığı şenlikten ötürü güzelce uyuyordu.

İş başa diyerekten sucuklu yumurta yapma kararı verdim. Sucukların görüntüsü ağzımı sulandırıyordu. Tavayla arkama dönerken Ömer abim hâlâ gözlerini ovuşturuyordu. Ömer abim bu evde hep ilk kalkandır. Ama bu sefer ben kazandım! Masaya oturup yaptığım yemeği yemeye başladım.

-Ben yaptım diye demiyorum Ömer abi. Yanlış anlama ama pek güzel yapmışım.

Dediğimde o da gülmeye başladı.

-Hafızım ilk defa kahvaltıda senin yaptığın şeyi yiyorum. Genelde ben yaparım bilirsin. Ama ben de ne yalan söyleyeyim! Çok güzel olmuş!

Dedi ve parmağını yaladı. Yiyor yiyor bitmiyordu, çok bereketliydi. Şimdi ise elime aldığım ekmekle en büyük zevkimi yerine getirecektim. Yumurtayı patlatmak!

Dengeli beslendiğimi düşününce birden elim karnıma gitti. Ah be canım! Karnımdaki baklavaları yemiş gibi yok olmuştu karın kaslarım. Eskiyi anarken üzüntü çökmüştü ruhuma. Daha hayatımda aksiyon, macera yok iken kendime çok dikkat ederdim. Her sabah düzenli olarak iki yumurta, bir kibrit kutusu kadar peynir yanına süt... Sağlıklı tabağımla güne başlardım hep. Sonrasında tabii spor salonuna giderdim. Kaç senedir uğraştığım lezzetli baklavaların yerine yağ tutmaya ramak kalmış göbek vardı. Bu hapis falan beni şişmanlatmıştı. Önüme geleni yiyordum.

Namaz, hatim, kurs derken zaman geçmişti ve dün karar verdiğim şeyi yapmaya hazırlanıyordum. Üstümü giyinmiş odamdaki aynaya bakıyordum. Elimi tarak görevinde kullanarak yana doğru saçlarımı düzenledim. Epey uzamıştı.

Yeni aldığım siyah tişört, üzerine ceket, hep giydiğim pantolonumla kendime gülümsedim. Siyahlara bürünmüştüm yine. Renkli giyinmeyi küçüklükten beri sevmezdim. Sadelikten yana yönüm her şeyde böyleydi. Kendimi süzerken geçmişte de bu tarzda giyindiğim aklımda nüksetti. Mazi kalbimi yakmaya gelirken bakmayı kestim.

Normalde takım elbiseli gitmek makbuldu ama kravat bağlamayı bilmezdim. Canım annem, her gün usanmadan yanıma gelip kravatımı bağlardı. Gözlerimin yaşlılığını fark edip hareketlendim.

Komodinin üzerinde köstekli saatime uzandım. Değerli ve antika gibi gözüküyordu. Bayağı para ederdi. Üzerinde ise okuyamadığım harfler vardı. Saatçi Aziz abimin armağanı bana. Cemaatimizde pek sevilen mümindi. Dükkanı camiyle aynı yol üzerinde ve mutlaka her gün yürüyerek her vakit namaza gelir, beni dinlemeden de gitmezdi. Hafızım, hafızım diye övüyor, kısaca beni şımartıyordu. Bu hediyeyi ilk kabul etmemiştim tabii. Lakin ısrarla Aziz abim elime tutuşturmuştu. 

Dudaklarım yana kıvrıldı. Ceketin iç cebine saatimi iliştirdim. Odamdan çıktım. Ömer abime selam verip evden ayrıldım. Plak dosdoğru ilerlerken iğnesi çiziğe takıldı. Nedeni ise Ömer abim bu halde beni görüp bir şey sormamasıydı.

Yarı zamanlı çalıştığım restorana gittiğimde müdüre istifamı verdim. O bana bakakalmışken fazla zaman kaybetmeden oradan çıktım. Bana ayrılan yeri geri almaya gidiyordum ve davamda kararlıyım. Bindiğim otobüste yolu izlerken aklıma Umut gelmişti. Benim sekreterimdi. Her işime koşan, yardım eden, zor durumumda teselli eden biriydi. Yanımda bir çalışandan çok dost gibiydi. Maalesef durumu iyi değildi ve kızı da hastaydı. Ona ikramiye veriyorduk. Ama ona özel olan bir şey olduğunu bilmiyordu. Sadakanın en iyisi gizliden olanıydı.

Otobüsün durmasıyla indim. Gözlerim yukarı doğru yöneldi. BEYZADE HOLDİNG yazan yere baktım. Üç senedir ne geldim ne de bu yol üzerinden geçtim. Burası benim ikinci evim sayılırdı oysa.

Güvenlik Gökhan abi hayalet görmüş gibi bakarken ben holdinge artist girişimi yapmıştım. İlerlerken herkesin gözü bendeydi. Etrafı saran fısıldaşmalar arasından duyduklarım Aaa Mazhar Bey! Gelmiş! O burada! oldu. Sizlerle sonra konuşurum. Şu an daha önemli bir mevzu var. Asansöre doğru giderken birisinden Madagaskar'dan gelmiş. cümlesini duydum. Duyduğum şeyle yerimde duraksadım. Madagaskar mı? Animasyon filmi olan mı gerçek ada olan mı?

Önemsemeyerek asansöre binip beş rakamına bastım. Yerimde sinirden kızarırken yanımda birileri olduğunu fark etmem geç olmadı. İki kız benim hakkımda konuşuyordu. Herkes şaşkındı. Üç yıl sonra birden patronun oğlu ortaya çıktı. Normal tabii!

Katta durunca indim. Hızlı adımlarla odama ilerledim. Zamanında adımın yazılı olduğu yerde Naci Delen yazıyordu. Yerime sen mi geldin? Bakalım ne kadar iyisin? Soyadın gibi beni delip geçebilecek misin? Sanmıyorum.

Kapıyı tıklatmadan odaya daldığımda adam yerinde sıçradı. Bana döndü.

-Sen ne hakla böyle girersin! Görmüyor musun kapıdaki yazıyı! Müdür yardımcısıyım ben, bir zahmet kapıyı çal!

Öyle hemen sinirlenen biri değilim. Ama Umut'a yaptıklarını affetmem. Kapıyı kapattım, eski masama ilerledim.

-Kusura bakma ama randevusuz görüşme yapmam. Kamil miydi Kemal miydi? Adı her neyse sekreterimle konuş.

Dedi. Kalan işine devam etti. Osman'ın bahsettiği gibi okey mi oynuyordu acaba? Yanına yaklaşıp bilgisayara bakmaya çalıştığımda bana döndü.

-Kimsin sen? Gitsene be adam! Güvenliği çağıracağım bak!

Beni tehdit mi ediyordu? Sinir katsayım yükselince çekinmeden bilgisayara baktım. Osman haklıydı. Bu adam burada bulunamazdı. Adam telefonla güvenliği çağırdı. Ona sırıtmaya başlarken aniden kapı açıldı. İçeri giren Gökhan abi ve Osmanla bakıştık.

-Güvenlik ne bekliyorsun? İşte bu adam! Alıp götür şunu!

Deyince elimden kaza gelmesin diye yumruk haline getirdim.

-Yapamam efendim.

Dedi Gökhan abi ve ellerini önünde bağladı.

-Ne demek yapamam! Ne diyorsun sen! Kim oluyor ki benim odamda!

Bu sefer Naci denen adam daha fazla bağırmaya başlayınca yine kapı açıldı. Naci korkarak ayaklanınca baktığı tarafa döndüm. Babam mana veremediği belliydi yüzünden. Beni görünce ufak çaplı bir şok geçirip

-Ne oluyor Naci! Bağırmandan holding yerinden oynadı.

Dedi. Haklısın baba bey!

-Efendim bu adam odama zorla girdi. Gitmiyor.

Parmağını bana doğrultarak konuşunca babamın bakışları tekrar bana döndü. Gözler her şeyi anlatırdı değil mi? Anlattıkları yalansa peki?

-Sen kimsin ki böyle odama dalarsın?

Diye tekrar Naci konuşunca babam konuşmama gerek kalmadan cevap verdi.

-Oğlum...

Dediğinde Naci'nin yüzündeki mimikler yer değiştiriyordu. Geçişler o kadar komikti ki Osman'ın ağzından kahkaha sesi kaçtı. Ben ise tamamen babamın oğlum demesinde takılı kaldım. Gözlerinin içine baktım.

-Artık sana lüzum kalmadı, istifanı verip çıkıp gidebilirsin. Çünkü oğlum eski yerine geri geldi!

Dedi. Babamın söylediği şeylerle onurla gülüyordum. Naci yerinde donmuş bakarken ben de babamın konuşmasın cesaret alarak ona döndüm.

-Koltuğuma oturabilir miyim?

Dedim. Adam ağzı açık ilerlerken ona bir kelam daha etmem gerekliydi.

-İnsanları küçümseme. Eğer bir kusur arıyorsan bütün aynalar senin.

Dediğimden hoşlanmış olacak ki babam kollarını bağladı.

-Artık ben geldiğime göre yeni kural eklensin Osman! Holdingde mesai veya dışı fark etmeksizin okey oynamak yasak!

Üstüne basarak söylediğimde ellerim ceplerimde Naci'ye bakıyordum. Osman'ın kıkırdama sesini duyunca ben de gülümsedim.

-Hee bir de! Umut'u çağır, özür dileyip tekrar işine sok.

Mutluluğu gözlerinden anlaşılan Osman hızla başını salladı. Naci ise hışımla odadan çıktı.

-Gel Mazhar!

Babam çağırıp çıkınca arkasından ilerledim. Hemen yanda bulunan babamın odasına geçerken kapısını açıp eliyle buyur etti.

-Özlemişsindir... Sızıp kaldığın odayı.

Hafızamdaki kötü anılarım sızlamıştı. Sarhoş olduğum günler holdinge gelir kalırdım. Ama bazen sarhoşluk etkisiyle şaşırıp babamın odasında sızdığım da oluyordu. Lakin babamın bilmediğini sanıyordum.

İçeriye girdim. Hakikaten burayı özlemişim. Kokusunu bile. Babam yerine geçmiş oturmamı bekliyordu. Oturup ona bakarken

-Nasılsın?

Sorusuna karşılık verdim.

-İyiyim. Sen?

Deyince iç çekip iyiyim dedi. Bu durumuyla herkes iyi olduğunu düşünürdü zaten! Aklımdaki koca bir soru işaretini sormalıydım.

-Bir şey soracağım. Aşağıda herkes şaşırdı gelmeme ama birisinin ağzından Madagaskar'dan dönmüş diye bir şey duydum. Hem Osman'da seyahat falan dedi. Ne demek bu?

Söylemem ile eli ensesine gitmişti. Gözleri bir o yana bir bu yana mekik dokuyordu. Anlaşılan bir şeyler çevirmişti benim arkamdan.

-Şey...

Onu dinliyordum. Sonu nereye çıkacak diye bekliyordum.

-Mazhar ve Madagaskar, sence de birbirine benzemiyor mu?

Algı potansiyelim duraksadı sanki. Ne diyordu böyle?

-Yani... harf bakımından evet.

-İşte!

İşaret parmağını bana doğrultarak bağırdı heyecanla. Kendini kaptırdığını anlayınca normal, ciddi haline büründü. Ahh baba bey! Huylarım sana mı çekti acaba?

-Benim de bu aklıma gelen şeyle senin seyahate, Madagaskar'a gittiğini söyledim herkese.

Duyduğum şeyle gülmeye başladım. Onunda hafif gülümsemesiyle gülmem kahkahalara dönüştü. Hayatımda hiç bu kadar gülmemiştim. Komik oğulun komik babası!

-Neden bu kadar güldün ki? Bence mantıklı.

Gülmemin arasından konuştum.

-Evet bence de!

Deyip ona baktım. Gözlerinde yanan aniden sönen parıltıyla düşünmeye başladım. Gülümsemem de yüzümde dondu. Gözlerinde anlattığının arkasında ne vardı?

Kapının çalınmasıyla babam içeri davet etti. Osman heyecanla bana baktı.

-Mazhar Bey, Umut'a teklifi söyledim. İlkten tereddütlüydü ama sizin geri geldiğinizi söylemem ile buraya geleceğini söyledi.

Der demez yüzüme mutluluk geldi. Babama bakışlarımı çevirdim.

-İzninle.

Cevap olarak başını salladı. Odasından ayrıldım ve kendi odama geçtim. Her bir köşesini, detayını incelerken bu Naci odama ne kadar kötü baktığını anladım. Etrafı süzerken ünlü bir marangozun bana özel yaptığı tahta masamda gördüğüm şeyle şoka girdim. Nayırr! Nolamaz!

Hızla eğilip baktım. Bu iz, çay bardağını çay tabaksız koyup sıcaklıktan ötürü olan izdi. Annem bu konu hakkında hep evde kızardı. Haklıymış. Özür dilerim anne, affet beni! Şuna bak ya! Canım masama ne yapmış!

Tıktıklama sesinden sonra odaya giren Umut'a sıkıca sarıldım. Hak ettiğin emeğin karşılığını alacaksın elbet kardeşim. Ellerim sırtını sıvazladı. Hal hatır sorduktan sonra aklıma kızı gelmişti.

-Şeyma nasıl? Durumu iyi mi?

Başını eğdi. Acil el atmam lazımdı! İşe geri gelmesini istedim ve hatta hemen yarın işe başlamasını söyledim. Solmuş yüzünün rengi yerine gelirken kabul edercesine kafasını salladı.

Geçen vakitle Osman'ın getirdiği birkaç dosyayla ilgilendim. Üç yıl boyunca eksik kaldığım bütün şeyleri anlatır mısın dedim. Sormaz olaydım! Anlatması bir hayli uzun sürdü. Hava kararmaya yakındı. Muhtemelen Ömer abim beni bekliyordu. Babama görünmeden eve gittim. 

Yatağıma uzanmış tavanı izlerken aklımdaki düşünceler beni yiyip bitiriyordu. Babam bana tahammül bile edemezken, onlardan uzak durmamı söylerken neden beni işe almıştı? Sanki aramızda hiçbir şey olmamış gibiydi. Neler oluyor? Benim bilmediğim şeyler dönüyordu çevremde.

《《《

Klasik rutin şeylerimi yapıp kurs çıkışı kendimi sahile attım. Hirayla benim bankıma oturmuş sohbet halindeydim. Ona olanları anlatırken o da sanki cevaben miyavlıyordu. Elimle onu okşuyordum o esnada.

Hira sıradan bir kedi değildi. Her gelene sırnaşmaz, her seveni sevmezdi. Bir yıldır onunlaydım, tanıyorum tabii ki. Selim'e ise özel ilgisi vardı. Onu gördüğü an hızla yanına gidip etrafında tur atar, yerinde zıplardı. Selim'in küçük topuyla oyunlar oynardı.

Ömer abime de pek uzaktı. Dediğim gibi Hira'nın hayatında sayılı kişi vardı. Ben ve Selim'di. Ama bu aralar ya kabına yem koymaya gittiğimde başka bir yem oluyordu ya da yem koyduğumda tok oluyordu. Anlam veremiyordum. Aslında onu bir yıldır tek ben besliyorum. Fakat birisi gizlice onu besliyordu. Kimdi acaba?

Aklıma holding geldiğinde yerimden kalktım ve eve gittim. Bu kez üstüme farklı bir tişört giydim ve aynı kombinle evden çıktım. İlerlerken Hira'nın kuyruğunun havada sallandığını gördüm. Bu demek oluyor ki sevildiğinden mutluydu. Ama bunu ya bana ya da Selim'e yapardı.

Merakla ona doğru yaklaşırken Hira'yı okşayan elleri gördüm. Sahibine baktığımda elimle alnıma vurdum. Artık yeter! Bu kız önce benim peşimdeydi şimdi de Hira'mın peşine düşmüş anlaşılan. Ama Hira'mı yedirmem!

Hira diye seslenmemle yeşil gözleri beni buldu ve miyavladı. Yerinde sevilirken iyi olduğunu belli ederek mırladı ama yine de bana koşarak geldi. Etrafımda keyifle tur attı. Bacaklarıma dolandı. Eğilip Hira'yı okşamaya başlayınca kendini yere attı. Fazla sevgi verince şımarıyordu.

Yüzümde gülümsemeyle sevmeye devam ederken kız uzaklaştı. Boş verip başını okşarken slimdeki yanık izini gördüm. Bu kız yüzünden olmuştu gece vakitlerinde. Tekrardan arkasından baktım. Neden geldin, neden gidiyorsun?

Durağa doğru giderken göğe baktım. Bulutlar kararıyordu. Yağmur yağabilirdi. Ben her ihtimali düşünen biriydim. Eve geçip elime şemsiyeyi alıp otobüse bindim. Holding sahibinin oğlu otobüse binerek işe gidiyor! Biz de böyle, ne yapalım?

Gökhan abi selam verince başımı salladım. Giriş yaptığımda bütün gözler benim üzerimdeydi. Osman hızla yanıma geldi.

-Hoş geldiniz Mazhar Bey!

-Hoş buldum Osman!

Yan yana yürümeye başladık. Odama geçerken Osman başka kapıyı göstermişti. Osman kapıyı tıklatıp açtığında Umut'u gördüm. İçime dolan sevinçle gözlerim büyüdü. Umut masasından kalkıp karşımda durdu. Ve başıyla selam verdi. Heyt koçum be! Birbirimize sarılırken Osman aramıza giren kara kediydi.

-Mazhar Bey toplantı var beş dakikaya.

Umut ile aynı anda Ne! diye bağırdık. Hızla toparlanıp salona gittik. Babam daha ilk iş günümde toplantıya sokuyordu beni.

Salona hızla gittik. Kapı çalıp girdim. Babam önce süzdü beni kafasıyla işaret yaptı yanındaki sandalyeye. Oturdum ve ona döndüm. Olabildiğince kısık olmasına özen gösterdiğim sesimle babama sabahı şerifleriniz hayr olsun. dedim. Babam oysa ki karşısındaki tabloya bakıyordu. Dediğim şeyle gözünün yanında bana bakış attı. Ve tek yaptığı şey başını sallamak oldu.

Toplantıda genel olarak iş değil de benimle alakalı sorular vardı dillerde. Bu geçen vakitlerde babamla yabancı gibiydik. Şaşılacak bir şey değildi zaten.

Toplantı bittiğinde odama geçtim, yapılacak birkaç şeyi halledip holdingden çıktım. Otobüs durağına doğru giderken yağmur çiselemeye başladı. Doğru tahmin! Meteoroloji uzmanı olsaydım güzel olurdu aslında. 

Durağa ulaştığımda yağmur daha da arttı. Elimdeki şemsiyeyi açıp beklemeye başladım. Yanımda hareketlilik hissettim. Tam yana doğru bakacakken yoldan geçen arabayla üstüme su sıçratması bir oldu. Ama bu sıçramadan çok kovayla su dökülmesi gibi bir şeydi. Üstüme, başıma, her yerime çamurlu su gelmişti. Ağzım açık şekilde kalakaldım. Anca benim başıma gelirdi bu durum!

Soğuk rüzgarla titremeye başladım. İçimden arabayı süren adama saydırırken yerimde donakaldım. Buz adama dönüşeceğim birazdan. Buz, hem de çamurlu bir buz adama.

Etrafımdaki şaşkın suratlara bakamazdım. Yeterince utanıyordum. Yanımdaki kişiyi merak edip baktığımda kaşlarımı hiç çatmadığım kadar çattım. Bu kız yanımda olduğunda hep ıslanıyordum. Başıma belaydı sanki. Hep aynı ortamda bulununca başıma gelmeyen kalmıyordu.

Önüme yöneldim. Çatmaktan ağrıyan kaşlarım, tir tir titreyen bedenimle otobüsü bekliyordum. Şimdi eskiden kullandığım lüks arabam olacaktı. Binecektim, klimayı açıp ısınacaktım, zevkle evime gidecektim. Esen rüzgarla birazdan buzlar sarkacaktı yüzümden. Hayaller hayatlar diye bir gerçek vardı. Şu an olduğu gibi.

Beklemekten usanmış, sinirden şemsiyenin kulpunu sıkıyordum. Hortum gibi bizi alıp götürecek kadar sertlikte gelen rüzgarla şemsiye aniden kapandı, kafam şemsiyenin arasında kaldı. Pardon! Selim'in dediği gibi başıma gelmeyen kalmış!

《《《

Selamun Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuh koca yürekliler!
Sizi çok beklettim, biliyorum. Özürlerimi sunuyorum. Ayrıca yorum konusunda da vur dedim öldürmüşsünüz. Kota dolup taşmış sağ olasınız. İnanın güzel yorumlarınızı görünce çok mutlu oluyorum. 18B olmuşuz bir de. Bu hikayeyi yazarken bu kadar büyüyeceğimizi hiç düşünmemiştim. Allah yolumuzu açık ve hayırlı eylesin, kalemimizi en güzel şekilde kullanmamızı nasip etsin.  Teşekkürler sevgili okurlarım, koca yüreklilerim!

Bu seferlik kotamız 30 oy 100 yorum olsun!  Bu seferlik oyu doldurursunuz diye ümit ediyorum:)) Hızlıca dolarsa yeni bölüm de gelir. Bu arada repliğimizde Hz. Mevlana'nın çok sevdiğim sözünü ekledim.

Söylemeden geçmeyeyim İzmir zelzelesinde Yaradan'dan hayatını kaybedenlere rahmet, hastalara şifa dilerim. Bu afette iki güzel mucize gördük. Elif ve Ayda. Onları görünce Allah nasıl da karınlarını doyurmuş, susuzluklarını gidermiş dedim. Kalbim cız etti. İmtihanlarımızı kolay kılsın Rabbim!

Ve size tavsiyeyle geldim. Yakın zaman önce başladığım ve acayip keyif aldığım wattpad hikaye önerisi olacak.
4 Çeyrek adlı bendevrikcumleyim güzel ellerinden bir hikaye. Henüz 25. Bölümdeyim ben. İslami olsun mizah, komiklik olsun çok güzel bir kurguya sahip. Kısaca bayıldım, aşırı keyif alıyorum ve beni çok mutlu ediyor bu karantinada. Tamamen öneri amaçlıydı. Eğer tavsiyemle okursanız hikaye hakkında konuşuruz bile. Ayriyeten hikayede benim favorim Bekir ve Ali:)) Belki ileride değişir bilemem;)

Hoş ile kalın! ALLAH İLE KALIN💕











Continue Reading

You'll Also Like

13.7K 1K 11
Herkes de olduğu gibi benim içimde de umut kırıntısı vardı ama bende sabır yoktu. Her sabrın sonu selamet derlerdi,bazı sabırların sonu kıyametti,hab...
25.6K 3K 89
Mafya ve polisin aşkı HİKAYEYİ ÇALMA!!
1.3M 54.8K 33
"Bana bakıcılık yapmaktan vazgeç ben senin bakıcılık yaptığın çocuk değil karınım " dediğimde sinirle , bakışları tekrar beni bulmuştu. Yüzünde memnu...
92.5K 3.3K 18
Adam senelerdir yalnız ve sessiz. Sakin bir sahil ve henüz kıyılarına yaklaşan olmamış. Kadın ise senelerdir dışlanmış ve korkmuş. Kırık bir cam gibi...