SINIR |Tamamlandı|

Por __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... Mais

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

26. Bölüm "Piknik"

25.8K 1.3K 155
Por __Katre__

Koşarak çıktığı merdivenlerin başında ellerini dizlerine yerleştirip soluklandı genç adam. Kapıya yaklaşıp zile bastı.
Karşısında güzeller güzeli karısını beklerken Melih kapıyı açtı. Bakışları her zamanki gibiydi. Sahi  ailede genetik herhalde bu bakış.
"Hoşgeldin enişte. Hayırdır."dedi imalı imalı. Toprak henüz cevap vermemişken Melih'in arkasında Aynur hanım göründü.
" Oğlum hoşgeldin." dedi. Ardından Melih'e dönüp konuştu.
" Oğlum buyur etsene çocuğu. Dikmişsin kapıya. Aaaa."
Bir yandan da kapıyı iyice açıp Toprak'ı içeri aldı.
Toprak ise Melih'e zafer edasıyla bir bakış atıp içeri geçti. Eylül'den geçmişti hep bu huylar.

Genç adam bir yandan uzun koridorda ilerlerken bir yandan da gözleri sevdiğini arıyordu.
" Eylül de odasındaydı gelir şimdi."dedi Aynur hanım hissetmişcesine.

Toprak salona girdiğinde yerdeki sofrayı gördü. Köşede bir masa olmasına rağmen yer sofrasında yiyorlardı.
Gülümsedi genç adam küçüklüğünü hatırladı. Annesinin babasının olduğu günler geldi aklına hayal meyal. Ailesinin olduğu zamanlar geldi aklına şimdiki gibi yalnız olmadığı zamanlar...
" Gel oğlum biz de yeni başlamıştık. Melih sana bir bardak getirsin."
Melih annesinin bu tavrına göz devirmekle yetindi.
Toprak ise gözleri hafif dolmuş bir şekilde konuştu.
" Sağolun efendim size afiyet olsun. Ben Eylül'ü almak için gelmiştim aslında."dedi çekingen bir vaziyette.
O sırada Eylül'ün sesi duyuldu odadan. Tüm cırlaklığıyla.

" Ya yengeeee. Ya benim senin oğullarından çektiklerim ne yaa."
Bir eliyle küçük Ali'nin kulağını tutmuş bir elini de beline koymuş tepinerek girdi salona.
Genç adam karısının bu haline gülümsemiş, Eylül ise onu karşısında gördüğüne şaşırsa da ağlamaklı sesiyle konuşmaya devam etmişti.

"Ya yenge yine patlatmış bunlar benim depomu. Bütün çikolatalarım gitmiş. Ne yaparım ben nerelere gideriiim." Son cümleyi uzatarak söyleyen Eylül birkaç aya kadar düğünü olacak bir kızdan ziyade küçük bir kız çocuğu gibiydi.
Toprak daha fazla dayanamamış dudaklarından bir kahkaha dökülmüştü. Melih de gülmek istese de Toprak'ın yanında ciddiyetini bozmak istemiyordu. Normal zamanlarda çok da ciddi olduğu söylenemez ama.
"Gül oğlum gül. Yarın birgün senin de başının etini yiyecek."dedi Aynur hanım. Toprak ise gülümsemesine dur diyemiyor yalnızca Eylül'ü izliyordu.

" Tamam kızım ben hallederim onu. Çekerim bunların kulağını. Deponu da yeniden doldururlar."

" Oyy yengemm."diyerek kadının boynuna sarıldı Eylül. Ardından Toprak'a dönüp konuştu.
" Hemen hazırlanıp geliyorum Toprak."diyerek odasına yöneldi. Henüz salondan çıkmamıştı ki Melih'in sesi duyuldu.
"Nereye gidiyormuşsunuz?" Melih ayağa kalkıp konuşmuştu.
Toprak da ona karşılık ayağa kalkıp cevap verdi.
" Gezmeye gidiyoruz."
"Niye gidiyormuşsunuz?"
" Birlikte vakit geçirmek için."
Tam olarak nerede geçirilecek bu vakit?"
"Sanane."
İkisi de her kelimede birbirlerine biraz daha yaklaşmış meydan okurcasına karşı karşıya geçmişlerdi.
" Olmaz efendim. Gidemezsiniz hiçbir yere. Eylül'ün evde işi var."

Eylül'ün evde işi falan yoktu aslen. Melih'in bunu söylemesinin tek sebebi kardeşini henüz birkaç kez gördüğü herifle yollamak istemeyişiydi. Evet o da biliyordu evli olduklarını tamam ama... Aması yoktu işte. Gitmesinde, yanında olmasında hiçbir sıkıntı yoktu helaldi, eşiydi onun ama o da ağabeydi.
Kardeşini kıskanıyordu nihayetinde.

Ortamdaki diğer üç kişi bu sırık gibi iki adam arasındaki gerginliği farketmiş havayı dağıtmaya yer arıyordu.
Ali Eylül'ün az önce kulağını çektiği elini tutmuş herhangi bir patlamaya karşı kendini koruyordu.

Salon şuan bir rönesans tablosuydu adeta. İki adam karşı karşıya dikilmiş sinirle birbirine bakıyor. Eylül şok içinde bunu izliyor. Ali Eylül'ün koluna yılan gibi sarılıyor.Aynur Hanım ise çizgili sofra bezini dizlerine çekmiş bir elinde çay bardağı ile olan biteni izliyordu.

Aynur Hanım gerginliği bozan kişi oldu. "Melih yavrum gel biz bi konuşalım hele."

Elli yaşına henüz basmış olan kadın yorgun diz kapaklarını bir o kadar yaşlı olan elleriyle tutarak ayağa kalktı. Daha sabah sofrayı kurmak için Eylül'e yardım etmediği gerekçesi ile kafasına bir çift terlik fırlattığı oğlunu ikna etme görevi ona düşmüştü.

Onlar yukarıya Melih'in odasına giderken Toprak sıkıntıyla bir soluk verdi.
" Başlıycam ha ne ağabeymiş."
Toprak lafını bitirmeden ayağına yediği tekmeyle başını yere eğdi.
Boyu henüz beline bile gelmeyen Ali'den tekme yemeyi beklemiyordu açıkçası.
"Düzgün konuş abimle enişte."
Toprak'ın çatılan kaşları düzelmiş, minik Ali'yi de kucağına alıvermişti.
Ali büyük uğraşlar sonucu abisine laf eden eniştesinin kucağından Eylül'ün kollarına geçti.Toprak'a ters ters bakıp kollarını Eylül'ün boynuna sardı.
" Bu bakış sizin ailede genetik herhalde." Az önceki gerginliğini silip yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi. 'Kucağına da çocuk nasıl yakışıyor.' diye düşünse de dışa sadece gülümsemesi yansımıştı.

" Hop hop Ali Bey. Benim sınırlarım içerisinde geziniyorsun. Aramız bozulur bak haa." Kollarını Eylül'ün boynuna dolayıp başını gömen Ali'ye ithafendi bu sözler.
Kızaran bir yüzle gözlerini kırpıştırıp bir dirsek yapıştırdı Toprak'a. 
O da sanki daha fazla utandırması mümkünmüş gibi devam etti." Nee kocan değil miyim? Tabi benim sınırlarım."

Eylül'ün kızarıklığı yanaklarından gözlerine çıkmış, vücudundaki tüm tüyler halaya kalkmıştı.

Halayı sonlandıran Melih'in sesi oldu.
" Tamam hadi gidin. Kalabalık yerlerde gezin ama sadece."
Toprak kendi kendine birşeyler mırıldanıp elini saçına daldırdı. Sinirlendiğinin belirtisiydi bu.

" Oğluum." Aynur Hanım Melih'e gözleriyle ayağındaki kırmızı puantiyeli ev terlikelerini gösterip kendince tehdit etmişti. Tabi tüm gözler puantiyeli terliklere kayınca, Toprak başını eğmiş gülüşünü bastırmak için dudaklarını ısırıyordu.
" Gülüyon mu lan sen? Anne bak şuna birşey söyle."
" Yoo ne gülmesi. Sen yanlış gördün."
Toprak gülüşünü bastırıp cevap vermişti sonunda. Melih ağzını açmaya hazırlanıyordu ki Aynur Hanım girdi lafa.
" Tamaaam. Hadi kızım git sen de hazırlanıyor musun ne yapıyorsan yap."
Aynur Hanım'ın bıkkın son cümlesi konusunun burada son bulmasını kesin bir dille emrediyordu.
.
.
.
"Neymiş senin bu ağabeyin ya. Vallahi senin kızacağını bilmesem çoktan ağzımdan kötü şeyler çıkmıştı."

"Topraaak."

" Tamam sustum. Ama hala sinirliyim."

Yolculuğun başları genç adamın sitemleri ile geçmişti. Eylül nereye gittiklerini ne kadar sorsa da Toprak'tan geri dönüt alamamıştı.
Başını cama yaslamış gözlerine engel olamayıp kapanmalarına izin vermişti.

" Eylül... Eylül... Geldik güzelim haydi."

Başında hissettiği el ile açtı gözlerini Eylül. Toprak arabanın kapısı açmış başını okşayarak uyandırmaya çalışıyordu. Gözlerini kamaştıran Güneş Toprak'ın yüzünü görmesini engelliyordu. Kucağındaki elini kaldırıp gözlerinin önüne getirdi. Onun yüzünü daha iyi gördüğünde yüzünde bir gülümseme peyda oldu.
" Kalktım."
Güzelim mi demişti o. Ne güzel demişti. Ne çok yakışmıştı ağzına. Kızdırmak için karıcığım dediği çok olurdu. Ama daha önce pek duymamıştı Toprak'tan böyle sözler. Hoş duymak için çok can attığı da söylenemezdi. Ama bundan sonra söylemeye devam etse çok güzel olurdu aslında.

Eylül'ün elinden tutup " Haydii."diye sitem etti Toprak. Muzipce gülümsemeyi de unutmamıştı. Bundan sonra bu tarz kelimeleri daha çok kullanmaya karar verdi.
Bagajın kapısını açıp içinden bir sepet çıkardı. Hızla Eylül'ün eline tutuşturup küçük bir kilim sıkıştırdı kolunun altına. Ardından Eylül'ün elinden aldığı sepetle yürümeye başladı.
" Haydi."
Bugün bu adam fazla mı emrivaki yapıyordu?
" Neresi burası? Niye geldik ki?"
Toprak elindekileri sallayıp gözüne sokarcasına "Pikniğe."dedi. Bir süre Eylül'ün ona yetişmesini bekleyip kolunu uzattı. Koluna girince konuşmaya devam etti.

" Sen birşeyler yedin ama yine yersin zaten. Biliyorum seni. Hem biraz yalnız kalalım istedim. Evin bir kilometrekare çevresinde elini bile tutturmuyorsun çünkü. "
Sözleri dinginlikle başlayıp sitemle son buldu.
" Ne yapayım yaa. Ya biri görürse. Yengem, amcam falan rast gelirse. Utanıyorum işte. Neyse sen çok iyi yapmışsın. İyiki geldik."

Kolundan tuttuğu eli indirip ellerini sıkıca tuttu. Arabayı park ettikleri yerden biraz uzaklaşıp daha sakin bir yere geldiler. Etrafta kimsenin olmaması Eylül'ü çok rahatlatmıştı.

Toprak'ın hazırladığı kahvaltılık yiyecekleri yeyip bir kenara toparladılar. İkisi de öyle mutluydu ki. Sanki birşey olacak da mutlulukları yarım kalacak gibiydi. Çünkü herşeyin bu kadar yolunda gitmesi olacak iş değildi.

" Dizine yatabilir miyim?"dedi Toprak alçak tuttuğu sesiyle.
" Gel."dedi Eylül, yerdeki kilimi düzeltip. Ardından başını koyması için dizilerini gösterdi.

Başını Eylül'ün dizlerine koyup ellerini göğsüne bağladı. Gözlerini kapatıp anın tadını çıkarmaya çalıştı. Zira bu anı aklının her köşesinde tekrar tekrar yaşayacaktı. Eylül ise iki elini yanlarına koymuş destek alarak oturuyordu.
Kimseden ses çıkmıyor. İkisi de yalnızca etrafı dinliyordu. Esen rüzgar küçük hışırtılarla yaprakları düşürüyor, aynı zamanda Eylül'ün şalını bir o yana bir bu yana uçuşturuyordu.

Eylül elini kaldırıp Toprak'ın saçına daldırdı. Açık kahverengi saçlarını okşadı bir süre. Sonra yüzünü okşamaya başladı. O da şimdi Toprak'ın ona baktığı gibi bakıyordu. Aklına kazırcasına...
Elini kaldırıp kaşlarına götürdü. Ardından burnuna. Ne de biçimli yaratmıştı Rabbim. Sonra dudaklarına dokundu. Toprak ise bu süreçte hiç ses çıkarmadan gözlerini kapatmış bir şekilde yatıyordu.
Zira Eylül onun uyanık olduğunu bilse bunların hiçbirini yapmazdı.

Tam elini çekip tekrar saçlarına koyacakken buz gibi bir el hissetti elinin üzerinde.
" Bunu yapabilen tek kişi sensin."
" S..sen uyanık mıydın." Toprak Eylül'ün sorusuna aldırmadan lafına devam etti.
" Bana dokunmasına izin verdiğim tek kişisin. Saçımı okşayan tek kişisin. Ve sanırım beni ben olduğum için seven tek kişisin." İki eliyle Eylül'ün elini tutup göğsüne doğru yaklaştırdı. Kalbi oradan çıkmak ister gibi atıyordu sanki. Ve devam etti.
" Beni hep sev olur mu? Beni dizine yatırıp saçlarımı okşa. Annemden sonra ilk defa sen yaptın. Bundan sonra da hep sen ol yanımda." Eylül'ün eline küçük bir öpücük kondurdu. Ardından tekrar yüzüne bıraktı.
" Hadi. Dizinde uyumama yardım et."
diye elini tekrar göğsünde birleştirdi. Eylül ise yanaklarındaki kızarıklığa geri git emri vererek derin bir nefes aldı.
" B..ben biraz kalkayım ya. Sıcak mı oldu ne?" Toprak'ın başını yavaşça kaldırıp ayağa kalkmaya yeltendi. Kolunda hissettiği elle kendisini yerde buldu.
" N.. napıyorsun Toprak. "
" Gökyüzünü izleyelim biraz. Gitme lütfen." Kolunu Eylül'ün başının altından geçirip konuşmaya devam etti.
" Merak etme kimse yok etrafta." Gözlerini tekrar gökyüzüne çevirdi. İlkbaharın nazlı günlerindendi bugün de. Bulutlar az sonra ağlamak için bekliyor gibiydi.
Gökyüzünün griliğine nazaran yeryüzü yemyeşildi.

" Bana kendini anlatsana. Herşeyini biliyorum senin zaten de. Yine de anlat işte." Başını Eylül'e çevirip devam etti.
" Mesela en çok hangi yemeği seversin?Hangi rengi seversin? Kızdığını nasıl belli edersin? Heyecanlandığında nasıl davranırsın?" Eylül başını gökyüzünden çevirmeden konuştu. Toprak ise gözünü kırpmadan onu izlemeye devam ediyordu.
" En çoook siyahı severim. Sığınağım gibidir benim. Sonraa..." Düşündüğünü belli edercesine birkaç kez gözlerini kırpıştırıp devam etti.
" Çilek severim ama çilekli şeyleri sevmem. Dondurmayı ekşi severim. En sevdiğim yemek kuru fasulye pilav ama lahmacun vazgeçilmezim. Sonraa... Oldukça sakarım. İlgi odağı olmayı sevmem. İnsanların yanında ağlamayı da... Mutlu olduğumda istemsizce sürekli sırıtırım. Her an yani. Sinirlenince gözlerimi kocaman açarım. Duygularımı yüzümden anlarsın zaten çok belli ederim. Başkaa... Başka da yok sanırım. Aklıma gelmiyor."
Gözlerini gökyüzünden çekip yanındaki adama baktı. Dirseğini yere yaslamış gözlerini kırpmadan onu izliyordu. Sözleri bitince iyice yaklaştırdı suratını. Hiç bu kadar yakın olduğunu hatırlamıyordu Eylül. Şuan kalbinin yerinden çıkacak gibi atmasına engel olamıyordu. Hareket dahi etmesi imkansız gibiydi sanki.
" Sonraa..." dedi Toprak. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme ile devam etti.
" Gözlerin herşeyi anlatıyor. Tek bir bakışınla bir düzine şey anlatıyorsun mesela. Ve bu şekilde sadece bana bakıyorsun. Utanınca yanakların kızarıyor. Şuan olduğu gibi. Heyecanlandığında ve stres yaptığında sürekli dudaklarını ısırıyorsun. Ve sanırım şuan heyecandan yapıyorsun bunu. Ha bir de uzun süre nefesini tutma özelliğin var. Şuan olduğu gibi. Bir nefes al kızım."

Onun nefesini suratında hissedecek kadar yakın dururken nasıl nefes al diyebiliyordu ki bu adam.
" Toprak..."dedi sessizce. Sesi titrek  çıkıyor bir o kadar da utanç barındırıyordu.
" Efendim karıcığım." dedi Toprak her zamanki gülüşü eşliğinde.
" Kalkalım."
" Neden."
" Toprak..." Rica ve tehdit arasında gidip gelen ses tonuyla konuştu Eylül.
Toprak sıkıntılı bir soluk verip eski yerine uzandı tekrar.
" Az kalsın seni öpecektim karıcığım. Neyse şimdilik kurtuldun."
Derin derin soluk alma sırası Eylül'e geçmişti. " Saçmalama Toprak.Hadi kalk yürüyelim biraz."
Eline batan taşları umursamadan ayaklandı. Feracesinin eteklerini hafifçe çırpıp Toprak'a elini uzattı kalkması için.
Elini tutup ayağa kalkarken konuştu Toprak. " Niye öpemem mi? Karım değil misin? "
" Karınım tabi öpersin de..."
Yok artık. Eylül ağzından çıkan kelimelere anlam veremez bir şekilde donup kalırken Toprak suratına çoktan sinsi bir gülüş yerleştirmişti bile. Eylül bir eliyle ağzını kapatıp içinden kendine saydırırken önden önden yürümeye başladı. Toprak ise bir yandan yerdeki kilimi toplayıp bir yandan Eylül'ü durdurmaya çalışıyordu.
" Ya tamam utanma utanma. Gel bi şurayı toplayalım. Karıcığııımm. Gel haydi canın kocana yardım et. Bak bu lanet olası çekiciliğimle birileri beni kapabilir, bırakıp gitme beniii."
.
.
.
Rüzgarda savrulan yaprak misaliydi Eylül'ün bedeni. Küçük, narin, zayıf...
Dokunsan kırılacak. Buz gibiydi elleri.
Ve bu bedeni saracak onun oradan oraya savrulmasını engelleyecek biri vardı yanında. Ellerini sımsıkı tutup ısıtan biri. Toprak... Toprak sayesinde büyüyüp onun sayesinde yeşeriyordu Eylül. Ve yine günü geldiğinde Toprak'a düşüp onda yok olacaktı bedeni.
Şimdi olduğu gibi...

Toprak Eylül'ün belinden tutup kendine yaklaştırmış sanki esen şu küçük rüzgarda kendisinden uzaklaşmasını engellemek istercesine tutuyordu. Eylül ise belindeki karıncalanmayı ve midesinde uçuşan kelebekleri beyninin en ücra köşelerinde iteleyip anın tadını çıkarma çabasındaydı.
" Bizimkiler istemeyi pazar günü yapacakmış."dedi Eylül ayaklarının altında ezilen yaprak seslerini bastırmaya çalışarak.
" Ben de Erva'ya yardım ederim bu hafta. Yani görüşemeyebiliriz. Cumartesi de onlarda kalacağım. Haberin olsun."

" Oyy benim hatunum kocasına haber de verirmiş." Yüzünde kocaman gülümsemesi ile elini Eylül'ün omzuna atıp konuşmaya devam etti.

" Ama bu görüşmeme işi hiç hoşuma gitmedi bak. Sen telefonunu yanından ayırma sık sık ararım."
" Tamam." dedi Eylül. Gülümsemekten yanakları ağrımıştı resmen. Ama çok hoşuna gitmişti o kelime 'Hatunum'.

" Deniz de çok heyecanlı ha. Çatlayacak. Benden taktik istiyor isteme günü için. Ne taktiği vereceksem."

" Haklısın biz isteyerek evlenmemiştik. Heyecanını bile yaşayamadık. Mutfağa gelip beni azarladığını hatırlıyor musun? Çok komikti suratın."
Başlarda kırgın çıkan sesini sonlara doğru suratına yerleştirdiği buruk bir tebessümle gizlemeye çalıştı.
" Eylül'üm... Hatunum... Bırak şimdi eskiyi. Biz birbirimizin nasibiymişiz. Ve her nasip vaktine esirdir. Bak bulduk yine birbirimizi. Duyduk kalbimizin sesini.Sen benim sığınağımsın. Yarimsin. Yanında BEN  olduğum tek kişisin." 
Durup yönünü Eylül'e doğru çevirdi. Bir elini tutup diğer elini Eylül'ün çenesine yerleştirdi. " Bak bakayım bana." Eylül etrafta gezdirdiği gözlerini onun gözlerine kenetledi.

" Şimdi unutalım geçmişi. Birbirimizi sevmeye devam edelim. Ha ayrıca o günü de çok net hatırlıyorum. Çıldıracaktım. Deli etmiştin beni."
Bir kahkaha koptu Eylül'ün ağzından. Sonra sakinleşip elini Toprak'ın beline sardı.
" Seni seviyorum."dedi sessizce. Kendi duyduğundan bile emin olamadan.
" Ben de seni seviyorum hatunum."dedi sonunu uzatarak. O da ellerini Eylül'ün beline dolayıp dudağına küçük bir öpücük kondurdu.

Eylül ise gözlerini kocaman açıp kırpıştırdı bir süre. Yanağına hücum eden kırmızılara dur diyemedi bu sefer. Toprak ise en muzip haliyle gülümsüyordu karşısında. Başını onun göğsüne yaslayıp saklanmaya çalıştı. Heyecandan dudağını ısırarak kanatabilirdi şuan. Daha da sıktı ellerini hiç bırakmak istemeyerek. Hiç ayrılmak istemeyerek...

Selamın aleyküm kardeşlerim. Umarım beğenmişsinizdir. 
Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum. Kusurlarım varsa affola.
Sizleri seviyorum 💜













Continuar a ler

Também vai Gostar

939 375 15
Sevmek kalbimize mi bağlı yoksa aklımıza mı
5.6K 122 13
genç bir erkeğin bir kıza defalarca aşkını konu alan bu hikayeyi beğenmenizi temenni ederim.
24K 1.5K 7
Çocuklarımın babası tek gecelik ilişkim olan adam çat kapı gelirse ve çoçuklarını görmek isterse ?!? DAHA NELER (KONU DEĞİŞTİRİLDİ) Ben ferida evet e...
2.1M 109K 96
-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretme...