Bölüm sonu yazısını sonuna kadar okuyun tatlılarım♥
∆
Uraz'ın teklifiyle onun arkadaş grubu ile takılmak için kumsalda yürüyorduk. Yürürken bir yandan arayıp hala aynı yerde olup olmadıklarını teyit etmek istemişti. Aynı yerde değillerdi ama yakınlardaydılar. Biz de attıkları konuma ilerliyorduk. Konumun bizi getirdiği yer bir karaoke bardı. Şarkı söylemeyi severdim. Burayı da bu sebeple şimdiden sevmiştim. Beraber içeri girdiğimizde ben Uraz'ın bir adım gerisinde yürüyerek onu takip ediyorken kolunu belime dolayıp beni yanından yürüterek yürüyüşümüze de yön verdi. Gülümsiyerek baktıktan sonra arkadaşlarını görmesiyle sol elini kaldırıp selam verdi. Birkaç adımda yanlarına varmıştık.
"Hey çocuklar sizi yeni arkadaşımla tanıştırıyım."diyerek beni gösterdi.
"Laris." dedim hepsine hitaben. Uraz'la beraber toplam 4 erkek ve 3 kızdan oluşan bir gruptu. Hepsiyle kısaca selamlaşmanın ardından herkes kendi halinde takılmaya geri dönmüştü.
"Sevdin mi bakalım bizimkileri?" Uraz bana doğru eğilmişti. Ortamdaki müzik sesinden dolayı biraz da bağırır gibi konuşuyordu.
"Tatlı insanlara benziyorlar." demekle yetindim. Ne de olsa Uraz başta olmak üzere hepsini yeni yeni tanıyordum.
"Şarkı söylemeye ne dersin?" teklifini memnuniyetle kabul etmiştim. Beraber piste çıkmış söyleyeceğimiz şarkıyı seçmeye çalışıyorduk.
Charli XCX - Break The Rules
Seçtiğimiz şarkıyı söylerken enerjik melodisiyle herkes coşmaya başlamıştı. Uraz'ın arkadaşları pistin hemen önünde mükemmel denebilecek derecedeki dans figürleriyle ortamı yakıp kavuruyorlardı. Gerçek anlamda çok iyilerdi.
Söylediğimiz her bir kelimeyi hissederek söylüyorduk:
Electric lights
Blow my mind
But I feel alright
Elektrik ışıkları
Beni kendimden geçir
Ama iyi hissediyorum
And never stop, it's how we ride
Comin' up until we die
Ve asla durma, bu nasıl bindiğimiz
Ölene kadar ortaya çıkıyor
You catch my eye
If you wanna fly
I'm so alive
Gözüme çarpıyorsun
Eğer uçmak istiyorsan
Ben çok canlıyım
...
Şarkı bittiğinde nefes nefeseydik. Halimize gülerek pistten indik alkış ve ıslıklar eşliğinde. Elimize içecek bir şeyler alıp fondip yaparcasına diklemiştik. Fazlasıyla efor sarfettiğimiz için bir hayli susamıştık da.
"Cidden mükemmel dans ediyorsunuz." dedim hepsine hitaben.
Hepsi gülümsedi.
"Dünya çapında yarışmalara girmek için çabalıyoruz zaten." Uraz'ın verdiği cevabı destekler niteliğinde onayladıklarında gözlerim irice açıldı.
"Bu tek kelimeyle mükemmel bir şey."
"Millet geç kalıyoruz. Saatin farkında olan var mı?" Zack konuştuğunda herkes saatine bakmıştı.
"Sen de bizimle gelmek ister misin Laris?" diye devam etmişti cümlesine.
"Nereye?" meraklanmıştım.
"Yarışları sever misin?" kurduğu cümleyle gözlerimin parladığına emindin.
"Yarış mı? Yarış pistinin tozunu dumana katarım."
"Baya iddialı ha? Sevdim bunu, hadi gidelim millet." hep beraber çıkışa yöneldiğimizde Uraz hesabı ödeyerek geriden bizi yakalamıştı. Hepsinin motoru vardı Uraz'ın dışında. Karşımda duran muazzamlığa bakarken ağzım açık kalmıştı. Karşımda bir:
"Chevrolet Camaro 1LE" Marka siyah renk yarış arabası harikası duruyordu.
"Bu bu bu..." cümlemi tamamlayacak doğru kelimeleri bulamıyordum.
"Mükemmel?" gülerek verdiği cevapla yanıt verdim.
"Tam olarak kalıp bulmuş hali."
"Gel hadi binelim. Geç kalıyoruz." ikiletmeden başımla onayladım. İçi de en az dışı kadar muazzamdı. A'dan Z'ye mükemmeldi her bir detayı. Kesinlikle dudak uçuklatan cinslerdendi. Gaza basmasıyla daha da heycanlanırken bu bebeğe hayran olmamak elde değildi. Yarış alanına geldiğimizde neredeyse tüm yarış arabaları yerine geçmişti.
"Bak ne diyeceğim."
"Hı?" dedim, arabayı süzmeye devam ederken.
"Yarışa katılmak ister misin?"
"Ama arabam burada değil."
"Biliyorum. Bu bebekle yarışmak isteyip istemediğini soruyorum zaten?" gözlerim irileşip ona aval aval bakarken, güldü.
"Zaman daralıyor yalnız."
"Sen ciddisin!" omuz silkmekle yetindi.
"Evet."
"Arabadan kısa süreliğine inmeni isteyeceğim o halde. Tozu dumana katmam gereken bir yarış pisti var." Gülerek konuşarak arabadan indi.
"Hay hay." Pencereyi açmış yarış alanına giderken ardımdan bağırdı.
"Bebeğime dikkat et." sevinçle kahkaha atmama engel olamazken aşırı heycanlıydım. Pisteki yerimi alırken bayrağın inmesini heyecanla bekliyordum ve bayrak indiğinde kalbim tekledi. Araba adeta bir çita gibi ileri atıldığında sevinçle bağırdım.
"İşte benim kızım." sahiplenmemek elde değilken direksiyonu daha bir kendimden emin halde kavradım. Tek tek arabaları sollarken en önde ilerleyen arabaya yetişmiştim bile. Zemin adeta su gibi akıp giderken kendimi bulutların üzerinde gibi hissediyordum. Sanki uçuyordum! Yanımdaki arabanın korna sesini uğultu olarak duysamda ona doğru bakmadan edememiştim. Bakışlarımız kesiştiğinde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü adeta.
"Raporun falan var, değil mi?" dediğini anın verdiği etkiyle tam olarak kavrayamazken sorusuna soruyla karşılık verdim.
"Ne raporu?" yüzündeki alaylı gülümseyiş mümkünmüş gibi daha da genişlerken konuşmasına kaldığı yerden devam etti.
"Deli raporu."
Geçmiş tüm çıplaklığıyla şimşek etkisiyle beynimde canlanırken ne hissedeceğimi bilemiyordum.
"Şuan adını bile bilmediğin bir kızı evine mi götürüyorsun bana mı öyle geliyor?" dedim gülerken.
"Evet tam olarak öyle yapıyorum. Ve tam da az önce kendisinin adını bile bilmediği bir erkeğe eve gitme fikrini yönelttiği gibi."elimi tutan eline bakarken cevap vermek yerine sırıttım.
Yaptığımız yarış ve ardından onu avcuma alışım. En tehlikeli görevimdi o.
"Bir yere mi gidiyorsun?"
Ona yakalanışım ve Arez'in beni kurtarışı.
Arez...
Yüzündeki sinsi ifadeyi görmemle hızımı arttırmıştım. Nasıl bir şanstı bu? Hem beni kurtaracak biri de yoktu artık!
O yoktu.
O da çok geçmeden hızını yükseltip bana yetiştiğinde direksiyonu bana doğru kırmıştı. Soldan bana vurduğunda sarsılmıştım.
"Lanet olsun." boğuk seslere rağmen kahkasını duyabiliyordum. Asıl onun deli raporuna ihtiyacı vardı!Tekrar aynısını yaptığında son anda daha da gaza yüklenmiş ve kaçınmıştım olası çarpışmadan ama altındaki araba en az benim şu an kullanmakta olduğum araba kadar hızlıydı. Bana yetişmesi hiç uzun sürmüyordu. Anın baskısı yüzünden mantıklı düşünemiyordum.
Ne yapacaktım?
Belikide böyle bir anda yapılacak en son şey olsa da Deniz'i ararken buldum kendimi. Telefonumu çıkardım.
"Siri Deniz'i ara" Telefona uzun süre bakamazdım. Çok hızlı gidiyordum ve bir saniye bile hayatıma maal olabilirdi. Hoparlere alıp açmasını bekledim. Telefon çaldı... Ve çaldı ama açmadı. Açmadı...
Yekta.
"Siri Yekta'yı ara." birisinin beni bu durumdan kurtarmasını istiyordum. Biliyordum bu en aptalca düşünceydi ama düşünemiyordum! Bir darbe daha almamla direksiyonun hakimiyetini kaybetmiştim. Yoldan hızla çıkarken çarpamanın etkisiyle gözlerimi sıkıca yummak dışında bir şey yapamamıştım.
Çarpmamla hava yastığının açıldığını hayal meyal hatırlarken bilincimin kapanmasına saniyeler kala son duyduğum cümle:
"Seni kurtaracak bir Arez'in de yok artık sevgili Laris."ti.
∆
Merhaba tatlılarımm♥
15.08.2019' tarihinde "Kırmızı Oda" adlı bu hikayemi yayımlamıştım. Ve bu günlere kadar geldik.
96K okundu. Ve okunmaya da devam ediliyor. Bu muazzam bir şey.
Çok daha güzel günleri ve daha yüksek okunmaları görebileceğimizi biliyorum. Her birinizi seviyorum♥
İyi ki varsınız ve benimlesiniz♥ Bir sonra ki bölüm muazzam olacak bunu iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Sizin desteğinizi görmek beni aşırı motive ediyor.
Arez'i özledik öyle değil mi?
O zaman benden size mükemmel bir haber Arez'le buluşmak istiyorsanız bu bölümde desteğinizle burayı toza dumana katın tatlılarım.
Bir sonraki bölüm Arez sizlerle olacak♥
Sizi özlediğini bilmenizi isterim.
Her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, sizleri seviyorum♥