Blackened|Simsiyah

By TurkishWriterss

2.6M 132K 32.3K

. More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6. Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
DUYURU
13.Bölüm
14.bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
18.Bölüm
19. Bölüm
20.Bölüm
Duyuru
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29.Bölüm
30. Bölüm
31.Bölüm
32. Bölüm
Duyuru
33. Bölüm
34.Bölüm
DUYURU
35.Bölüm

17. Bölüm

71.9K 3.9K 1.2K
By TurkishWriterss

Arkamı döndüğümde karşımda katilimi görmüştüm.

Karşımda gördüğüm kişi, ruhumu ve düşüncelerimi ben daha beş yaşında iken kalbimin içinde karanlık bir kafese kapatmıştı. Mücizeleri, umutları, şansları, dilekleri hatta renkleri bile çalmıştı benden. Hepsinin gerçek olduğunu düşünürdüm. Dilek dilerdim, mucize beklerdim, umutluydum hayattan. Sarı, mavi, yeşil, turuncu, mor, pembe... Hepsine hayretle bakardım. Farklı gelirdi hepsi bana. Farklı gelirdi hepsi gözüme. Ta ki bir şeyi öğrenene kadar. Bu hayatta var olan tek şey gerçeklerdi. Mucize, umut, şans... Hiçbiri 'gerçek' değildi onların. Sarı, mavi, yeşil turuncu. Hepsi siyaha çıkıyordu aslında. Hepsi simsiyahtı. Sadece insanlar görmek istediklerini görüyordu. Ben de beş yaşıma kadar görmek istediğimi görüyordum. Renkleri, mücizeleri, umutları... Ama o gün, gerçekleri görmüştüm. Babamın katil olduğu gerçeğini görmüştüm. Gözümün önünde birini öldürmüştü ve tüm güzellikler uçup gitmişti bir anda. Artık hayatım, o gün gördüğüm gerçekler kadar siyahtı. Simsiyah.

Evet, babam benim katilimdi. Bedenime zarar vermemişti. Fakat ruhumu değiştirmişti. Siyah kan akacak kadar zarar vererek değiştirmişti. Beni olmamı istediği gibi değiştirmişti.

Tüm hayatım boyunca o günü saklamıştım içimde. Çünkü babam öyle istemişti değil mi! Çünkü o beni sadece kopyası yapmıştı. Ben de kabul etmiştim. Çünkü, eğer onun sırrını saklamazsam onu kaybedecek gibi hissediyordum, onun yaptıklarının benim ruhumu öldürdüğünü bilmeden.

Bunu farkettiğğimde o kadar geç olmuştu ki... Artık ruhum tamamen siyahtı. Cansızdı. Bitkin ve halsizdi. Kalbim zifiri karanlıktı ve kimseyi kabul etmiyordu. Kimseyi içeri almıyordu. Artık siyah tüm dünyayı dışlıyordu. Çünkü siyah dışlanıyordu. Gökkuşağı bile; dışlıyordu siyahı.

Artık ruhum küsmüştü dünyaya. Barıştıramazdı KİMSE onu. Belki.

Gözlerimi sıkıca yumdum ve insanlara alay konusu olmamak için gözyaşlarımı saklamaya çalışıyordum. İnsanların beni ağlarken görmesi çok utandırıyordu. Herkes beni güçsüz olarak görüyordu. Ama ben güçlü olmaya çalışıyordum.

"Burda ne işin var?"

"Sadece konuşmak için geldim. Belki bir şeyleri düzeltebiliriz."

"Hayır, hiçbir şey düzelmez."

"Nereden çıktı bu da şimdi?"

"Bunu bana mı soruyorsun?"

"Gece, saçmalamayı kes."

"Bana emredemezsin, ben reşit bir insanım."

"Onunla kala kala annene benzemişsin." Kafamı çevirip anneme baktım. İfadesiz bir şekilde bize bakıyordu. Ona acımıştım. Babamın gerçek yüzünü bilmiyordu. Onun bir adamın yanısıra kızını öldürdüğünü bilmiyordu. Büyük ihtimalle bilse, bunlar olmazdı.

Babamın hapislerde çürümeyi hak ettiği gayet açıktı. Fakat, yapamıyordum. Onun sırrını kimseye söyleyemiyordum.

"Sana benzememden iyidir."

"Maşallah, dilin pekte uzamış."

"Git."

"Bana emir veremezsin." Bana sırlarını saklaması için emrederken ben ona öyle dememiştim.

"İçeri girelim." Annemin boğuk sesini kulaklarımızda işitmiştik. İkimizde içeriye girdik.

Sonunda dışarıdaki insanlar kafalarındaki soru işaretleriyle beraber uzaklaşmıştılar. Doğa nereye gitmişti bilmiyorum.

Salona doğru ilerlerken babamın kulağına yaklaşıp fısıldamıştım.

"Katil." Yumruklarını sıkmaya başlamıştı.

"Hiçbir şey bilmiyorsun küçük kız, bilmediğin şeylere o lanet burnunu sokma!"

"Ben her şeyin 'gerçekler' kısmını görebiliyorum bay Arslan. O hayalperest kızlardan biri değilim, sayende(!)"

"Hey, siz orda ne fısıldaşıyorsunuz!" Annemin seslenişi üzerine ikimizde sustuk.

Annemin olaylardan bu kadar uzak olması beni rahatsız ediyordu.

O adamın evimizde olması beni daha da rahatsız ediyordu.

"Sanırım aranızda benim bilmediğim şeyler dönüyor."

Bu kadın onca senedir farkedemediği şeyi, şimdi mi farkedecekti? Komik.

"Bu adamla aramda asla bir sır saklamam." Babam aptal bir sırıtışla bana bakıyordu.

O kadar rahattı ki, sanki adamı öldüren bendim.

"Benim ne kadar kötü biri olduğumu düşünüyorsun, değil mi?"

"E-evet."

"Zaten öyleyim." Aptal aptal sırıtmaya devam ediyordu. Gözlerimi devirdim.

"Şaka yapıyorum herhalde, Elif biz Gece ile dışarı çıkıyoruz."

"Ne! Saçmalama. Ben seninle dışarı falan çıkmam."

"Hadi ama, bilmediğin şeyleri anlatacağım." Fısıldamıştı. Oflayarak kabul ettim.

Evden çıkıp, sokakta yürümeye başladığımızda babam kaşlarını kaldırıp konuşmayı başlattı.

"Sence ben kimim?"

"Katil."

"Peki ya neden katil oldum?"

"Para için." Bir an duraksayıp kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Anlat o zaman her şeyi." Derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

"Bak Gece, öncelikle öldürdüğüm adam pisliğin tekiydi. Bütün gün kumar oynuyor kaybedince de gelen geçenden borç istiyordu..."

"...Onunla 'Kupa' adında bir kumarhanede tanışmıştım..."

"Kumarhanede ne işin vardı peki?"

"Önce bir anlatayım istersen Gece." Kafamı olumlu anlamda sallamıştım.

"...İşlerden sonra genelde kafamı dağıtmak için oraya gidiyordum. Küçük paralara oynayarak eğleniyordum..."

"... Fakat bir gün Mustafa gelip, büyük paralara oynamamızı teklif etti. Önce baya bir tereddüt ettim. Fakat bana bunun o kadar güzel bir şey olduğunu söylüyordu ki, sonunda kabul etmiştim..."

"... Kısa bir süre her şey iyi gitmişti. Çoğu zaman kazanıyordum. Zaten zengindik, bir de üstüne bu gelince paramız iyice artmıştı..."

"... Ta ki, ben kaybetmeye başlayana kadar..."

"... Ben kumar işine başladığımdan itibaren bu Mustafa denilen adamla çok yakın arkadaş olmuştum. İyi biri sanmıştım..."

"... Kaybetmeye başladığımda, ciddi anlamda para kaybediyordum. Sanki oynarsam kazanırmışım gibi geliyordu ve yeniden kaybediyordum..."

"... Sen daha küçüktün ve gerçekten zor durumda kalmaya başlamıştık..."

"... Mustafa'dan borç istemiştim, hemen vermişti..."

"... Ben aldığım borç sonrası kumar oynamayı bırakmıştım ve toparlanmaya çalışmıştım..."

"... Fakat çok geçmeden Mustafa parasını geri istemeye başladı..."

"İlerleyen zamanlarda ısrarcılığı baya arttı..."

"... Ona her ne kadar olmadığını söylesemde yakama yapışmıştı, kumar için istiyordu parayı. Resmen kumara bağımlıydı..."

"... Bana tehtidler savurmaya başlamıştı..."

"Senin bana yaptığın gibi mi?" Bir süre sessizlik olmuştu.

"... Daha sonra onunla antlaşmaya karar verdim. Her ay az az verecektim ve borcumu ödeyecektim. Fakat o kabul etmiyordu. Hemen, hepsini istiyordu..."

"... Ve işte o gün, olanlar oldu." Kafamı 'anladım' anlamında salladım.

"Peki ya ailesi?" Yüzünü buruşturdu.

"Onun bir ailesi yoktu, sadece bize durmadan bir yeğenini anlatıyordu. Ondan başka kimsesi yoktu."

"Yeğeni eminim çok üzülmüştür." Omuz silkti.

Babam büyük ihtimalle bunları ona düşman olmamam için söylüyordu. Daha yeni anlatıyordu! Önceden anlatsa belki her şey daha farklı olabilirdi.

Babamın yaşadıkları ilginçti, fakat onu öldürmesi gerekmiyordu. Hala babamdan nefret ediyordum.

"Eve dönelim artık." Kafasını olumlu anlamda salladı. Eve doğru yürümeye başladık.

Eve gelince annem suratına saçma bir gülümseme takmış, elindeki fotoğrafa bakıyordu. Komik görünüyordu. Ama annemin gülümsemesini seviyordum. İstemsizce bende gülümsemiştim.

"Neye bakıyorsun?" Babam daha ayakkabılarını bile çıkarmamıştı ama ben annemin yanına uçarca gitmiştim bile.

Elindeki fotoğrafı gösterdikten sonra, ağzım sonuna kadar açılmıştı. Fotoğrafı hemen elinden kaptım.

"Bunu da nerden buldun?" Sırıtıyordu.

"Yastığının altına koymuşsun." Ah! Doğru ya. Fotoğrafa bakıp, Kutay ile olan günümüzü hatırlamak için yastığımın altına koymuştum. Ve yatağı toplarken onu görmediğim için orada kalmıştı.

"Evet, bu çocuğu tanıyor musun?"

"Hayır, ama bu günü hatırlıyorum. Komiktiniz." Babam kaşlarını çatıp yanımıza gelmişti. Fotoğrafı görünce kaşlarını iyice çatmıştı.

"Bu çocuğu nereden tanıyorsunuz?"

"Sadece bir gün bahçede şarkı söylemişlerdi. Çocuğun adını bile hatırlamıyorum." Annem hala gülümsüyordu.

"Adı Kutay." Ağzımdan kaçmıştı.

"Bu çocukla hala arkadaş mısın!" Babam neden bu kadar sinirlenmişti?

"H-hayır." Gözlerini yumup salona doğru ilerledi. Onu bu kadar sinirlendiren şey ne olmuştu bilmiyordum.

Annem yemek için sofrayı hazırlamıştı bile. Babam ile aynı masada yemek yemek istemiyordum. Ama sorun çıkarmayacaktım. Çünkü annemin üzülmesini istemiyordum.

Hepimiz yemeğimizi sessizce yiyiyordu. Kimse konuşmuyor, sadece bakışıyorduk. Sessizliği bozan telefonumun sesi olmuştu.

... Gelen çağrı: Kapşonlu Çocuk ...

Evet sağol Kutay, tam zamanında arıyorsun.

Annem ve babam bana bakıyordu. Boğazımı temizleyip ayağa kalktım.

"Doğa arıyor."

"Hani şu kapıda bağıran kız." Kafamı olumlu anlamda salladım.

Hızlı adımlarla odama gittim.

"Alo, ne oldu?" Sesi çok ağlamaklı geliyordu

"Baban tam bir yalancı!"

"Hey, anlamadım. Hem, ağlıyor musun sen?"

"Bunun bir önemi yok. Ama şunu bil ki, baban yalancının teki."

"Hangi konuda?"

"O adam hakkında söylediği şeyler konusunda."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Ağlıyordu. Buna emindim.

"Mesaj atarım, kapatmam lazım." Telefonu kapatmıştı.

Omuzlarımı silkip salona döndüğümde ikisi de çoktan yemeklerini bitirmişlerdi. Babam koltukta oturmuş etrafa bakıyor, annem ise bulaşıkları yıkıyordu.

Şuan tam bir aile gibiydik.

Fakat asla iyi bir aile olamazdık.

Derin bir nefes aldıktan sonra koltuğa oturup telefonla uğraşıyor gibi yapmaya başladım. Çünkü o adamla konuşmak dahi istemiyordum.

"Kutay adındaki çocuk, arkadaşın mı?"

"Sanane." Ağzımdan kaçmıştı bu kelime. Bugün ağzımı tutamıyordum.

"Soyadı Dinç. Öyle değil mi?" Yumruğunu sıkıyordu. Bu adam nereden biliyordu Kutay'ı. Gözlerimi pörtletmiş babama bakıyordum.

"Ben nereden bileyim soyadını?"

"Se-" Annem gelince cümlesi yarıda kalmıştı. Sadece bana bakıp yumruğunu sıkmakla yetindi. Annem ve bana son kez bakıp ayağa kalktı.

"Gitsem iyi olur." Ayakkabılarını hızlıca giydikten sonra, kapının önüne çıktı. Annem sadece bakıyordu.

"Gece, ceketimi uzatabilir misin?" Ceketini sinirle elime alıp yanına gitmiştim. Kulağıma yaklaşıp, fısıldadı.

"O çocuktan uzak dur." Ardından, arkasına bakmadan uzaklaştı. Bu adam deli falan mı?!

Ben olayları hala çözememiş bir şekilde içeri yeniden girdiğimde annem koltuğa oturmuş, kafasını avuçlarının içine almış boş boş karşıya bakıyordu. Hemen gidip yanına oturdum.

"İyi misin anne?"

"Bir daha asla aile olamayacağız, öyle değil mi Gece?" Ben daha cevap verememişken ayağa kalkıp kısık bir sesle konuştu.

"Bugün erken yatalım, iyi geceler." Ardından odasına çekildi.

Annem, babama aşık idi. Babam ise, evlenmiş olmak için evlenmişti. Annem aslında güzel bir kadındı. Ama babam sevememişti annemi.

Annem zaten fakir bir aileden geliyordu. Ama bu babamın her dediğini yapacağı anlamına gelmiyordu. Ama gelde bunu anneme anlat.

Odama geçtiğimde, yatağımın üstüne bıraktığım telefonuma yeni bir mesaj geldiğini farkettim. Hemen mesajı açtım.

"Yaşadığın her şeyin içindeydim aslında" Ardından bir tane daha mesaj geldi.

"Sen babanın elindeki silahı gördün, ben amcamın cansız bedenini." Nefesim kesilmişti.

-Zeynep

Continue Reading

You'll Also Like

116K 994 48
gözyaşlarımı dinlemeden bir anda içime girdi dudağı dudağımda bir eli göğsümde diğer eli kadınlığımdaydı...
22.2M 892K 115
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
1.3M 77.9K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
3.5M 129K 71
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...