SINIR |Tamamlandı|

Da __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... Altro

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

24. Bölüm "Farklı Hisler?"

27.8K 1.5K 288
Da __Katre__

" Tamam Toprak sen git çok geç olmadan. Buraya kadar çıkmana da gerek yoktu aslında. Dedene selam söyle. "

"Ahh ben de çok yoruldum. Bu yorgunlukla nasıl araba süreceğim bilmiyorum. Bı kaza bela olmasa bari."

Eylül kapının önünde Toprak'ı göndermeye çalışıyor. Toprak ise gitmemek için her türlü bahaneyi uyduruyordu.

"Toprak hadiiii."
Dedi Eylül uzatarak. Kaşlarını çatmayı ihmal etmedi.

Toprak bıkkın bir şekilde konuşmaya başladı.

"Off. Tamam ya gidiyorum. Dikkat et sen de. Kilitle kapıyı iyice."

" Of deme Toprak of deme."

Eylül onu azarlarken Toprak gülümseyerek Eylül'e sarıldı. Onu sinir etmek çok hoşuna gidiyordu.

Eylül hâlâ konuşurken Toprak arkasını dönüp merdivenlerden inmeye başladı.
Merdivenlerden inerken de dönüp dönüp kalp yapmış Eylül'ü çileden çıkarmıştı.

'Hiç laf dinlemiyor ama çok seviyorum bee.' Diye geçirdi Eylül içinden.

Yüzünde sıcacık bir gülümseme ile içeri girdi. Toprak'ın sözünü de dinleyip kapıyı iyice kilitlemişti.

Feracesini çıkartıp askıya astı. İğnesini de çıkartıp başını açtı.
Bonesini çıkartmasıyla kaşlarını çatması bir oldu.

" Ne çok sıkmışım bunu başım çatlıyor bee." Dedi

Takarken farkında olmadan çok sıkıyor sonra da başını ağrıtıyordu. Eylül'ün genel özelliğiydi bu.

Zaten karnı da çok ağrıyordu. Telefonu çıkartıp bugünün tarihine baktı. Karın ağrısının sebebini anlamıştı.
Duş alıp bir an önce uyumak istedi.

Toprak'ın odasına girip dolabı açtı. Farkında olmadan yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.

Buraya geldiğinde Toprak'ın kıyafetlerinin yanına kendi kıyafetlerini koymuştu.
Bir an gerçekten onla aynı evde yaşayacağı zamanları düşündü.

'Artık kendi ailem olacak. Beni çok seven eşim, Rabbim izin verirse de çocuklarım olacak.' Dedi içinden.

Kendini biryere ait hissetmek istiyordu artık. Benim evim benim sevdiğim adam diyebilmek istiyordu.

Küçükken kuzeniyle kavga ettiklerinde ilk susan o olurdu hep.
Kuzeni "Benim evim değil mi?" Deyince Eylül'e susmak düşerdi.

Benim evim!
Benim annem!
Benim babam!

Ama şimdi öyle değillerdi kuzeniyle. İkisi de birbirini çok sever. Hep korur kollarlardı birbirlerini.
Tabi didişmeden de olmazdı. Üstelik Eylül'le.

Eylül kıyafetlerini alıp yatağın üzerine bıraktı.
Duş alıp çıktığında kendini daha rahatlamış hissediyordu.
Üzerini giyinip saçlarını taradı.

Sünger Bob' lu pijamaları çok güzeldi açıkçası.

Saçlarını kurutmaya üşenip yatağa attı kendini. Tam duasını etmişti ki telefonun titremesi ile gözlerini açtı.

Toprak'tan mesaj gelmişti.

Toprak 💜 : Eylül napıyosun?

Sakar Kız : Duş aldım. Şimdi de yatacaktım. Sen gittin mi?

Toprak 💜 : Gittim gittim dee...
Bir baktım dedem bütün ışıkları kapatmış. Ya dedim yaşlı başlı adam şimdi uykudan kaldırmayayım.
Başka bir yere gideyim.
Sonra düşündüm düşündüm bu saatte gidecek biryer bulamadım. O yüzden oraya geliyorum. Bak sakın bahane olarak düşünme haa. Sadece mecbur kaldım.

Sakar Kız: yav he he ndjdjd bahane değildir kesin. Neredesin şimdi
Sakar Kız: Dikkat et gelirken gece gece.

Toprak 💜: Ederimm tabi karıcım. Ben demiştim zaten benim sevdiğim kocasını dışarda koymaz bu saatte diye.

Sakar Kız : Canım kocacım. Boş yapmadan eve gel lütfen haydiii.

Toprak 💜: Csnim kojacim mı?
Toprak 💜: Hemen geliyorum. Birşey lazım mı eve mdkdjdjd.

Sakar Kız : Yaa😂😂 hemen havalara girme. Hadi bekliyorum.

Toprak: tamam tamam az kaldı Allah'a emanet.

Sakar Kız: Sendeee ❤️

Toprak yüzünde gülümseme ile kapattı telefonu. Aynada bi an sırıtan kendini görünce ciddileşti. Küçük bir öksürükle omuzlarını dikleştirdi. Işıklarda durup mesajlara tekrar baktığında aynı sırıtmış ifade geri dönmüştü.

Gerçekten de dedesinin ışıkları kapalıydı. Zaten orada kalmak da istemiyordu.

'Ne var ki sadece salonda yatacağım. Çok özledim onu. Sabah onunla kahvaltı yapmak istiyorum. Birlikte çıkalım evimizden istiyorum.'
Diye düşünüp omuzlarını kaldırıldı. Çocuk misali kendini avutuyordu.

Arabasını park edip yukarı çıktı. Ve telefonu eline aldı.

Toprak 💜: Eylül kapıdayımm

Sakar Kız : Tamam açıyorum

Eylül kalkıp koltuğun üzerindeki başörtüsünü kafasına geçirdi. İki ucunu arkaya attı.
Ve ayaklarını sürte sürte kapıyı açmaya koştu.

"Gel hoşgeldin. "
"Oo kocanı dinleyip bütün kapıları kilitlemişsin."
Deyip içeri geçti.

Kapıdan içeri girer girmez gülmeye başladı.
"Nee neye gülüyorsun yaa. "

"Sünger Bob' lu pijaman ve boncuklu başörtünün uyumuna gülüyorum.
Gözlerim kamaştı."

Eylül elini yumruk yapıp acımayacağından emin olarak Toprak'ın omuzuna vurdu.
Toprak ise kaçıyormuş gibi yaparak salona geçti.

Bizim iki küçük çocuğun oyunu bitince lafa giren Toprak oldu.

" Eylül sen git yat artık. Ben bir battaniye alıp koltukta yatarım. "

"Olur mu öyle şey gel bi yorgan bi yastık getirelim serelim. "

" Olur o zaman ben getiririm sen dur. Oda müsait değil mi? " dedi Toprak odaya doğru ilerlerken.

"Evet." diye bağırdı Eylül sonunu uzatarak.

Toprak çarşaf yorgan ve yastık getirmiş. Salona bir koltuğa sermişti.

"Hadi iyi geceler. Allah rahatlık versin. "

" İyi geceler Eylül'üm. "
Toprak başını bir yana eğip söylemişti son cümlesini. Eylül ise çoktan odasına varmıştı.

'Kalsaydın ya yanımda. Koklasaydım mis gibi saçlarını.'
Toprak içinden geçirdikleri ile doğrulup kalktı.

Uyku tutmuyordu. Daha yeni görevden gelmişti. Şimdi onun saatlerce uyuması gerekti. Ama bir gram uykusu yoktu işte.

Yanındaki terlikelerini giyip mutfağa gitti.
Ocağa su koydu. İki de kupa çıkartıp kahveleri döktü.

Eğer Eylül uyumadıysa onu da çağırırım diye düşündü.
Zira Eylül diğer odadayken kendisini uyku tutmuyordu.

Kaynayan suyu kahvelerin üzerine döküp masanın üzerine koydu.

Ve Eylül'ün kapısının önüne geldi.
Bir iki kez tıklayıp.

" Eylül uyudun mu?"dedi.

"Hayıır. Uyuyamıyorum."

Toprak gülümseyip lafa devam etti.

"Kahve yaptım içmek ister misin? "
"Olur geliyorum. "

Toprak kapıyı açmadan kapının arkasından konuşmuştu. Ve sonra mutfağa geçti.

Eylül yataktan çıkıp. Elini başörtüsüne uzattı. Sonradan vaz geçip almamaya karar verdi.

Örtmesine gerek yoktu. Ama çekiniyordu işte. Yine de örtmeyecekti. Alışması gerekiyordu.

Kapıyı açıp mutfağa girdi.
Toprak'ın bön bön bakmasına aldırmadan lafa girdi.

" Ooo hamarat beyimiz." diyerek masaya oturdu.

Toprak Eylül'ü utandırmak istemediği için birşey söylemedi.
Ama uzun uzun bakmak istiyordu. Buna engel olamıyordu.

Birdaha görememek korkusu vardı içinde. Yüreğini dağlayan o korku vardı.

"Yarın alışveriş yapalım mı? Erva ile Deniz de alışveriş yapacakmış. Birlikte gidelim mi diyorlar. "

"Olur bana fark etmez. Zaten takım elbise falan alacaktık. Yarın senin eşyalarını bırakırız. Oradan da alışveriş merkezine geçeriz. Orada buluşuruz onlarla olur mu?"

"Olur olur tabi."

"Eylül o zaman ertesi gün de birşeyler yapalım mı? Ben seni sizin evden alırım. "

"Nereye gideceğiz ki? "

"Sen boşver orası bende. Sadece izin al yeter. "

"İyi peki bakalım. Aa bu arada yarın işimiz bitince Erva ve ben sohbete gideceğiz İnşAllah. Öyle anlaşmıştık."

Masada karşılıklı oturup uzun uzun sohbet ettiler. Toprak elini hiç ayırmadı Eylül'ün elinden.
Kahveyi yudum yudum içti bitmesin diye. Ayrılmak istemiyordu.

" Toprak uykun var mı? "
Dedi Eylül olmamasını umut ederek.

" Yok yaa. Hiç uykum yok. "
" E hadi film izleyelim o zaman.
Olma mı? "
Dedi kocaman gülümsemesi ile.
" Olur tabi. Mısır falan da ister misin?" dedi evimizin hamarat beyi.

" Yok ya gece gece yemeyelim. "

Toprak başını olumlu anlamda sallayıp salona geçti.

Eylül ise bileğindeki tokayla saçını tutturmuş. Bardakları yıkayıp yerlerine koymuştu.

O sırada Toprak da bir film açıp beklemeye başladı.

Eylül de geldiğinde izlemeye başladılar.
Toprak Eylül'ü kolunun altına almış. Eylül de sıkıca sarılmıştı.

Eylül'ün başı ve karnı hala ağrıyordu ama bunu Toprak'a belli etmek istemiyordu.

Henüz filmi açalı yarım saat olmamıştı. Eylül Toprak'ın dizine yatmak için izin istedi. Çoktan uykusu gelmişti bile.

" Toprak dizine başımı koyup izlesem olur mu ya? "
"Tabi Eylül yat."
" Ama saçım hala kurumadı. "
" Eylüül hadii. Hem saçın mis gibi kokuyor. "dedi gülümseyerek.

Eylül de fazla üstelemeden koydu başını.

Ne mutluydu şuan. Dokunmasalar sonsuza dek kalırdı şu halde. Sevdiği adamın yanında. O saçını okşarken hiç kalkmazdı buradan.

İkisinin de içinde anlam
veremedikleri bir his vardı. İlk defa mı karşılaşıyorlardı bu hisle? İlk defa mı istila etmişti yüreklerini?
Heyecan mıydı? Korku mu? Mutlular mıydı şuan? Yoksa hepsi mi?
.
.
.

Toprak Eylül'ün saçını okşarken Eylül çoktan uyuyakalmıştı. Filmin yarısını bile izleyemeden kapatmıştı gözlerini.

Toprak da Eylül'ün uyuduğunu fark eder etmez kapattı filmi. Onunla izlemek istedi devamını.
"Birlikte merak edelim sonunu." dedi.
" Herşeyi birlikte yapalım."
.
.
.
Uyandırmamaya dikkat ederek oturduğu yerden kalktı.

Eylül'ün olduğu koltuğun yanına diz çöküp bir süre onu izledi.
Kokusunu içine çekip. Saçlarını okşadı.
Ne yaparsa sanki son defa yapıyormuş gibi düşünüyordu. Sanki onu bir daha izleyemeyecek. Sanki onu koklayamayacakmış gibi.

Eskiden böyle değildi aslında. Gerçi böyle olmasını gerektirecek kimse yoktu hayatında.
Bugün ölsem umrumda olmaz diye düşünüyordu.

Ama şimdi yaşamak istiyordu. Eylül'le yaşamak...
Onu gelinlik içinde görmek istiyordu mesela.
Doya doya sarılmak öpmek istiyordu
Her sabah onun kokusu ile uyanmak istiyordu.
Kısaca Eylül'le yaşamak istiyordu.

Bir elini başının altından geçirip kucağına aldı.
" Çok zayıflamışsın Eylül hanım ." Diye söylenerek odaya götürdü.

Yatağa yatırıp üzerini örttü. Yüzüne gelen saçları yavaşça geriye itti.
Alnına bir öpücük kondurup odadan çıktı.

Ve kendisi de koltuğa yatıp bir an önce sabah olmasını dileyerek uykuya daldı.
.
.
.
" Koğuş kalkk! Hadi hadi hadi..."

-"Biraz dahaa... "

"Oooo asker bey. Sen hep böyle misin yaa. Saat kaç oldu. Kahvaltı hazır hadi kalk."

Eylül salona girmiş. Kalın çıkarmaya çalıştığı sesi ile Toprak'ı uyandırıyor. Toprak da sabahçı ilkokul çocukları gibi 5 dakika diye yalvarıyor ama söz geçiremiyordu.

"Yaa bunun böyle olmaması gerek Eylül. Senin beni böyle değil öperek falan uyandırman gerek. Sen yanlış anlamışsın olayı."

Uyku mahmuru gözleri ile konuşup yorganı üzerine çekmişti.

" Yok öyle bizde aslanım hadi hadi kalk. "

Eylül yorganın bir ucundan Toprak bir ucundan çekiştiriyordu.
Ve kazanan çirkef kızımız Eylül oldu.

Toprak ayağa kalkmış Eylül ise bir anne edası ile elini beline koymuş mutfağa doğru yol alıyordu.

"Ne güzel şeymiş ya herkesi çileden çıkartarak uyandırmak. Yengemi çok iyi anlıyorum zevk alıyormuş kadın." diye söylenerek kıkırdadı.

Toprak hemen yüzünü yıkamış yatağını toplayıp soluğu mutfakta almıştı.
Sırtını tezgaha dayayıp Eylül'ü izlemeye başladı.
" Toprak çekil oradan. Konsantre olamıyorum. "

" Niyee sen yap işini. Ben birşey mi yapıyorum. Aa pardon benim gibi yakışıklı bir beyefendi bakınca, tabi elin ayağına dolandı. Sen de haklısın."

Dedi Toprak iki elini açıp kendini gösterirken.
Bizimki altta kalır mı? Elbette hayır.

"O yakışıklı beyefendi neden bana bakıyormuş acaba. Çok güzel olduğum için falan mı? "

Bu dediğine kendi bile inanmamıştı.
Kendini o kadar da güzel bulmuyordu.

Normaldi...
Herkes gibi...

"Evet efendim çok güzel olduğun için bakıyor. Yüzünü ezberlemeye çalışıyor. Kokunu aklına kazımaya çalışıyor."

Dedi Toprak bir yandan elini Eylül'ün beline sararken.
Eylül ise bir elinde domates diğer elinde biber kalakalmıştı.
Parmak uçlarında yükselerek o da sarılmaya çalıştı.

Toprak'ın o mis gibi saçlardan kafasını kaldırmaya niyeti olmasa da Eylül'ün lafı ile geri çekildi.

"Toprak patates yandııı."

Toprak geri çekilince Eylül hızla patatesin olduğu tavanın kapağını açtı.

"Oldu bu." Diyerek tabağa aldı.

" Ee ben ne yapayım." diye lafa girdi Toprak.
" Gerek yok ben hallederim."
"Olur mu söyle bana ben de yapayım."
"O zamann bunları doğra."diyerek elindeki domatesleri uzattı Eylül.

Herşeyi hazırlayıp güzel bir kahvaltı yaptılar.
Toprak mutfağı toparlarken Eylül eşyalarını hazırlamaya koyulmuştu.
İkisi de hazır olduktan sonra yola koyuldular.

Eylül'ün eşyalarını bırakıp Deniz ve Erva ile buluşmak üzere AVM'ye doğru yola çıktılar.

Bu sırada Eylül'ün iki kere düşme tehlikesi atlatmasını, Toprak'ın onu düşmekten kurtarıp ardından hunharca gülmesini, Eylül'ün de binanın kapısından girer girmez Toprak'a çelme takmasını saymazsak pek birşey olmamıştı.

Eylül : Selamın aleyküm. Nerdesiniz kız. De haydii ağaç olduk burda.

Erva : Geldik geldik az kaldı. Nerdesiniz siz.

Eylül : Bizim hep geldiğimiz kafedeyiz. Tez gel bideneemmm.

Erva: Tamamdır kardeşiiim az sonra oradayız

Eylül : 💜

Erva : Az konuşalım yaa. Kasıla kasıla bir hal oldum. Annem tutturdu gidin birlikte yapın alışverişi diye. Hayır Deniz kendi de yapardı. Şu kadını hiç anlamıyorum.

Eylül : jsjdndjsjhshsnsj
.
.
.
Deniz ve Erva gelmiş Eylül Erva' yı bir kenara çekmiş konuşuyordu.
Toprak ve Deniz ise hasret gideriyordu.

"Kız Eylül gelirken asker arkadaşı gibi görünüyordunuz ha. Allah bilir çocuğu koçum ,aslanım falan diye kaydetmişsindir telefona. "

" Yav he he. Yalnız iyi fikirmiş bu. Bende hala Toprak diye kayıtlı onu bı koçum yapayım ben. "

" Allah enişteme yardım etsin senle geçinmek de zor ha."

" Hele helee kendi çok farklıymış gibi bi de bana akıl veriyor. Çok bilmiş."

Toprak ile Deniz biraz ileride gülümseyerek kızların didişmelerine baktılar.

Toprak kızlara doğru birkaç adım atıp çağırdı.
"Haydi hanımlar."

Eylül'le Erva kol kola girip önden önden yürümeye başladı.

Erva söz için bir elbise almıştı zaten. Bugün Deniz için takım elbise alınacaktı.

Ayrıca Toprak ve Eylül de söz için birşeyler alacaktı.

Bir mağazaya girip Deniz ve Toprak için takım bakmaya başladılar. Toprak kendine göre birşey bulamayınca herkesin amacı Deniz'i giydirmek olmuştu.

" Deniz bu nasıl? Bi dene istersen."
Diyen Toprak'a yüzünü ekşitti Deniz.

"Rengi iyi değil." diye ekledi.

Orada çalışan genç kızın sesi duyuldu. Elinde birkaç modelle gelmişti Toprak ve Deniz'in yanına.
" Bunların size yakışacağını düşündüm. Renkleri de uyumlu olacaktır teninize. Eğer beğenirsiniz bi deneyin."

Deniz ne diyeceğini bilemeden kızın getirdiği takımlara baktı.

"Yok yok bu çok güzel. Onlara gerek yok bu daha iyi yakışır.Ayrıca biz seçerdik.Teşekkürler. "

Kızı resmen ezerek gelen kişi Erva idi.
Kendi elindekini Deniz'in eline tutuşturup kızı gönderdi.
Deniz ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bakıp:
" Evet evet bu çok güzelmiş b..ben bunu aldım." dedi.

Eylül'le Toprak köşeye çekilmiş sırıtarak bakıyorlardı.
Onca modeli beğendiremedikleri adam ısrarla Erva'nın getirdiği takımı almıştı.

Deniz'in takım işi hallolduktan sonra birşeyler yemeye karar verildi.

Eylül'ün ısrarları üzerine tahmin edin bakalım ne yemeye gittiler.

Evet doğru bildiniz LAHMACUN.
.
.
.
Herkes yemeğini bitirmiş kalkmak için hazırlanıyordu ki Erva'nın telefonu çaldı. Ekrandaki annesinin ismiydi.
Fazla bekletmeden açtı telefonu.
Masadakileri rahatsız etmeden ayağa kalkıp az ileride konuşmaya başladı.

Konuşmasını bitirip masaya gelmişti. Bir yandan çantasına telefonunu yerleştirip hazırlanırken bir yandan da konuşmaya başladı.

" Eylül, annem aradı da. Bi işi varmış benle. Beni çağırıyor. Eğer kusura bakmazsanız biz kalksak olur mu?
Ben işim bitince seni ararım. Evden geçerim sohbete."

"Ne kusuru kardeşim tabi gidin siz(!). İşiniz çıkmış ne de olsa. Sohbette buluşuruz. "

Samimi bir sarılma ile ayrıldı arkadaşlar. Onlar yola koyulur koyulmaz Eylül telefonu alıp Erva'nın ismine tıkladı.
Dalga geçmezse olmazdı şimdi.

Eylül : Siz kusura bakmazsanız kalkalım !BİZ!
Vayy hele heleee kıızzz. Siz olmuşsunuz ya artık.

Erva : Eylül bi sus Allah aşkına.

Eylül : Kız Erva ben seni evde kalırsın zannediyorum. Sen de evleniyon ya kız. Yüreğim buruk. Kalbim acıyor. Ah bi görsen beni kardeşim yuvadan uçuyor diye nasıl üzgünüm.

GÖRÜLDÜ!
.
.
Eylül : Erva. Kız cevap versene.
Eylül : Erva..
Eylül : sen görürsün Deniz'e senin evi temizlerken nasıl iki seksen düştüğünü anlatcam. Hani şu boylu boyunca düşmüştün. Akşama kadar oturamamıştın ya. Seni yüzüstü yatırmak zorunda falan kalmıştık. Ayy ne komikti yaa. Hıh onu anlatcam. Güzel anı valla.

Erva : ben de Toprak bey enişteme senin güzel anılarından seçmeler anlatabilirim. Sen bilirsin. Hani şu yengenin tam kafandan isabet ettirdiği terlik anıları...
Çamaşır suyu olan kovaya düştüğün günün anıları...
Ardından yengenin seni sopayla kovalaması...
Bilmem kaç tane lahmacunun ardından yediğin pastayla birlikte banyoda yarım saat kusman falan.. Bunlar güzel anılar

Eylül : Tamam sustum....

Eylül kafasını gömdüğü telefondan kaldırmış, Toprak'a bakmıştı.

İki eli cebinde Eylül için mağaza arıyordu.
Eylül telefonu çantasına atıp elini Toprak'ın cebine koydu.
Toprak'ın dönmesiyle gülümsedi.

Bir tesettür mağazası bulup girdiler. Öyle çok gezmelerine denemesine falan gerek yoktu zaten. Lacivert robalı bir elbise alıp çıktılar.

Sıra Toprak'a gelmişti. Bir mağazaya girip modellere bakmaya başladılar. İkisi de farklı şeyleri beğenmişti. Ve şuan birbirlerini ikna etmeye çalışıyorlardı.
Ve olmazsa olmazımız çalışan bir hanım onları bekliyor çaktırmadan dinliyordu.

" Toprak ben bunu beğendim ya sanki rengi daha iyi gibi."

"Eylül ben de bunu beğendim ama. Bu daha güzel. Hem Denizle mi karıştırdın sen beni? Kusura bakma ama ben kendi beğendiğimi alacağım."

Birkaç ikna etme çabasından sonra,
Eylül poşeti tuttuğu elini hafif yukarı kaldırıp iki eliyle Toprak'ın elinden tuttu. Başını da bir yana eğip atağa geçti.

" Ya Topraak. Ama bu sana daha çok yakışır. Hem ben de lacivert aldım. Eğer sen de bunu giyersen tam çift oluruz. Benim için alsaan. Hııı?"

Eylül başını eğip gözlerini kırparak konuşmuştu. Kelimelerin sonunu uzatmayı da ihmal etmemiş. Kedi yavrusu bakışları ile de konuşmayı bitirmişti.

Toprak birkaç saniye durup hafif öksürerek konuşma sinyali vermiş, devam etmişti.

" Tamam bunu alıyoruz. Zaten bu daha güzeldi. Denemeye bile gerek yok. Ohh bu çok iyi tam benim bedenim. "

Bir yandan konuşup bir yandan da kasaya varmıştı bile. Yanlarındaki çalışan gülmemek için dişlerini dudaklarına bastırmış arkalarından yürümüştü.

Toprak hemen parayı ödeyip mağazadan dışarı attı kendini.
'Bu kadar da tatlı olunmaz be abi.' diye düşündü.

Mağazanın camına yaslanıp kendini yere doğru bıraktı. Ve camdan süzülerek yere çömeldi.

Mağazadan henüz çıkmamış olan Eylül koşarak yanına gelip eğildi.

" Toprak noldu iyi misin? Başın falan mı döndü? Cevap versene. "

Eylül her zamanki gibi cevap vermesini beklenmeden soruları yığdı.
Toprak ise zaten cevap vermeye niyetim yok edası ile karşıda bir bölgeye odaklanmış bakıyordu.

" İyiyim iyiyim şekerim çıktı herhalde. Ben bı su içeyim kendime gelirim."diyerek ayağa kalktı.

Ah be Eylül yıktın dağ gibi adamı.

Toprak ayağa kalkar kalkmaz eğilerek Eylül'ün kulağına fısıldadı.

" Eylül aşırı tatlısın."
Eylül gülümseyerek karşılık verdi. Diyecek söz bulamıyordu ona.
Koluna girip yürüdü sessizce.
Tabi gülümseyerek.
Bir de tekleyen kalbi eşliğinde.
.
.
.
Toprak titreyen telefonunu sağ eliyle çıkartıp ekrana baktı.
Gördüğü isimle yüzünün kasılması bir olmuştu.

Telefonu açıp sakin kalmaya çalışarak konuştu.
"Efendim Ezgi"

(....)

Kolunu Eylül'den çekerek biraz uzaklaştı. Ve konuşmaya devam etti.

" Evet işim bitince geleceğim. Bi sorun mu var?"

(....)

" Arama öylesine falan arama beni. Merak etme tamam mı? Merak edenlerim var benim. Sana ihtiyacım yok."
Elini sinirle saçına götürdü ve konuşmaya devam etti.

" Şimdi yerini bil ve kapat telefonu."

Bi kadına bağırmak istemiyordu Toprak. Üzmek de istemiyordu. Ama fazlaydı bu yaptığı.
Ezgi Toprak'ı seviyordu. Uzun süredir. Karargahtandı o da.

Normalde Toprak diğerleri gibi başından savar birdaha da muhatap olmazdı onunla ama bu kız diğerleri gibi yapışmamıştı ona.

Onu sevdiğini bile söylememişti. Sadece belli ediyordu. Toprak da üzmemek adına birşey söylememişti.

Ama şu son zamanlarda çok rahatsız etmeye başlamıştı onu. Toprak'ın elinde yüzüğü görüp evli olduğunu bile bile daha bi yaklaşmaya başlamıştı.
Sürekli arayıp, mesaj atıp nasıl olduğunu soruyordu. Toprak da dayanamayıp patlamıştı işte. Hak etmişti bunu o kız.

Eylül ise o kızın ismini duyar duymaz bütün duyularını harekete geçirmişti.
Neydi damarlarında dolaşan bu his.

Sinir mi?
Kıskançlık mi?
Öfke mi?

Niye gitmişti ki Toprak onun yanından. Ne vardı gizli saklı. Hem de bir kızla. Boğazında oluşan yumruyu bastırmak adına yutkundu.

Şuan hissettiği şey tamamen farklıydı. Toprak'ı gördüğünde midesinde oluşan o his değildi bu. İçini kıpır kıpır yapan Toprak değildi karşısındaki.
Sahi Toprak neden herşeyi saklıyordu ondan. Eylül'ün tek bildiği şey Toprak ve dedesi idi. Bir de asker olduğunu biliyordu.
Nasıl bir göreve gittiğini. Neden ve nereye gittiğini. Ne zaman döneceğini. Hatta rütbesini dahi söylememişti Eylül'e.

Hiçbir duygusunu anlatmıyordu. Anlattığı tek şey Eylül'ü çok sevdiğiydi. Yaşadığı hiçbir şeyi anlatmıyordu. Sevdiği adam hakkında birşey bilmiyordu. Eylül sabırla gözlerini kapatıp açtı ve beklemeye başladı.

Arada Eylül'e bakarak konuşmuştu.
Yüzündeki gergin ifadeyle çıkıyordu sözler ağzından.

Telefonu kapatıp Eylül'ün yanına geldi.

" Kimdi o." dedi Eylül çatallı çıkan sesiyle.

" Hiç kimse."

" Toprak nasıl hiç kimse Allah aşkına. Niye yanımdan gittin. Ne vardı böyle gizli saklı."

" Eylül birşey yok dedim ya niye uzatıyosun. Karargahtan biri işte. Önemli birşey değil."

Toprak anlamaz bir şekilde bakıyordu Eylül'ün gözlerine. Niye kızarmıştı ki gözleri? Niye kanlar hücum etmişti gözlerine?

" Karargahtan Ezgi demek."

Eylül alaycı bir tavırla gülümseyip lafına devam etti.

" Niye böyle yapıyorsun Toprak niye bana birşey anlatmıyorsun. Neden hep geçiştiriyorsun. Sen benim hayatımla ilgili herşeyi biliyorsun ya. Ben neden sevdiğim adama yabancıyım."

Toprak onu incitmemeye çalışarak konuştu. Normalde birisi ona bağırsa neler olacağını o bile tahmin edemezken şimdi kendinden çok ona bağıran kişiyi düşünüyordu.

"Eylül ne diyorsun Allah aşkına.Ne yabancısı ben seni çok...."

Eylül lafı bitirmesine izin vermeden konuştu.

" Seviyorsun. Sen beni çok seviyorsun. Peki sonra... Sen kimsin. Neyi seversin neyden nefret edersin. Kimlerle konuşup kimlerle arkadaş olursun. Her işim var diye çıktığında nereye gidersin.

B..ben bunları niye bilmiyorum Toprak. Karın değil miyim senin? Seni en çok tanıması gereken kişi ben değil miyim? "

Gözünden firar eden yaşla bir hıçkırık sesi duyuldu. Eylül bile anlamamıştı ağladığını.

" Eminim o kız bile daha iyi tanıyordur seni. Ne de olsa karargahtan."

" Eylül yapma ne olursun."

Toprak yalvarır gözlerle konuşmuştu.
Ne deseydi ? ' Beni seven bi kız aradı.' mı?

" Neyse. İşin bittiğine göre gidebilirsin. Daha fazla merak etmesin. " dedi. Tüm konuştuklarını duyduğunu ima ederek.

" Eylül gitme lütfen. Nereye gidiyorsun. Ya bi konuşalım yapma böyle."

Tükenmiş bir şekilde ellerini saçına geçirip bağırdı. Ağlamak geliyordu içinden. Ona bakan insanlara aldırmadan ağlamak istiyordu. Boğazında oluşan yumru nefes almasını engelliyordu sanki.

Çaresiz hissetti kendini. En sevdiği kadınını en çok üzen oydu.

Hıçkırarak ağladığı gözünün önüne geldikçe kendine kızıyordu.

Hızlı adımlarla arabaya binip oturdu. Sakin kalamıyordu. Bağırarak direksiyona bir yumruk geçirdi. Kendi kendine konuşup azarlamaya devam ediyordu.

' Ulan sevmeyi bile beceremiyorsun işe yaramaz adam. Sevmeyi bile...'

Selamın aleyküm kardeşlerim. Umarım bölümü beğenirsiniz.

Herhangi kusurum olduysa söyleyin lütfen. Diğer bölümü de kısa zamanda yazmayı düşünüyorum İnşAllah.

Ve sizlerden bir kardeşim için dua istiyorum. Lütfen dualarınızı eksik etmeyin.

Çok söylemek istemiyorum ama. Eğer bölümü beğenirsiniz yıldıza dokunuverin lütfen. Okuyanın çok, oy verenin az olduğunu olduğunu görünce çok üzülüyorum.

Neysee hakkınızı helal edin. Sizleri seviyorum 💜













Continua a leggere

Ti piacerà anche

2.1M 109K 96
-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretme...
2.2M 133K 49
Wattpad'de 'Güzel Zaafsın!' adıyla yayınlanan ilk kitaptır! Bir asker ve yârinin hikayesi... "Asker sevmek..." dedi, "Öyle her kadının harcı değildi...
76.7K 5.7K 31
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...
ÜSAME|Özel Da Esma

Storie d'amore

151K 9.6K 9
Çilli ve Üsame'nin birkaç bölümlük güzel serüvenine davetlisiniz efendimiz. #olricsular 12.10.2019