Doruk Sinangil

By swedishmafiaa

422K 23K 2K

"Kitaplar başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır." O sadece Sinan... More

1-Tesadüfler
2-Soğuk rüzgarlar
3-Dolap
4-Ekim
5-Aile işleri
6-Sevgili
7-Yılbaşı
8-Yılbaşı
9-Ayrılıklar
11-Tehlike
12-Korku ve Öfke
13 - Azrail
14 - Kafes
15 - Araf
16 - Ring
17 - Biz
18 - Davet
19-Güneş
20-Dans
21-Mutlu yıllar
22-Asansör
23-Ağaçların ardında
24-Gözyaşları
25-Tek varis
26 - Yüzleşme

10-Dengeler

15.8K 910 34
By swedishmafiaa

Sınavlarım bitti, tekrardan birlikteyiz. Devam etmem için cesaretlendiren mesajlarınız için teşekkür ederim!

Multimedia Naz.

Bölüm parçası : You found me - The Fray

Elif

Başım çatlıyordu resmen. Aptal kafam, neden bu kadar içmiştim ki? Üzerimde dün geceden kalma kıyafetlerim vardı ve resmen vücudum erimiş gibiydi. Ne zaman eve gelmiştim, beni kim getirmişti gerçekten hatırlamıyordum. Bir şey dediğimi hatırlıyordum sadece, sonrasında da Doruk sinirlenip dışarı çıkmıştı. Sonrasında yanımda hep Egemen vardı. Acaba beni de eve o mu getirmişti?

Gözlerimi kapatıp tekrardan uyumaya çalıştım ama başım o kadar ağrıyordu ki. Sonunda pes edip yerimde doğruldum ve telefonumu bulurum umuduyla etrafa bakındım. Çok geçmeden duyduğum bir titreme sesi yardımcı oldu. Tahmin ettiğim gibi gece yanıma aldığım çantanın içindeydi.

Telefonu elime aldığımda titreşim kesilmişti. Saat daha sabahın yedisiydi ve arayan Doruk'tu.

Hafifçe yutkunarak ayağa kalktım ve banyoya gittim. Yüzüm korkunçtu. Makyajım akmış, gözlerim şişmişti. Doruk niye aramıştı ki şimdi? Acaba yine konuşmak mı istiyordu?

Hızlıca yüzümi yıkadım ve burada olmamasını umarak telefonu tekrardan elime aldım. Tam arama tuşuna basacaktım ki mesaj geldi:

"Aşağıdayım. Uyanınca in lütfen."

Aynada tekrardan yüzüme bakıp iç geçirdim. Kaçışım yoktu. Beni görmeden gitmeyecekti. Biliyordum.

En azından akan makyajımın temizlendiğinden emin olunca odamdan paltomu aldım ve evdekileri uyandırmamaya gayret ederek alt kata indim. Gerçekten de merdivenlerin korkuluğuna yaslanmış, beni bekliyordu.

Bir müddet kapıyı açıp açmamakta kararsız kaldım. Sonrasında derin bir nefes alıp kapıyı araladım ve sessiz bir şekilde dışarı süzüldüm.

Başta tepki vermedi. Sadece bir an için mavi bakışlarını yerden kaldırdı ama çok sürmeden tekrardan uzaklara daldı.

"Neden bu saatte geldin?" dedim yutkunarak. Öyle bir sessizliği vardı ki ürküyordum.

Bir an durakladı, ardından bakışlarını tekrardan bana çevirdi ve ne kadar yorgun olduğunu anladım. Muhtemelen hiç uyumamıştı.

"Ne hatırlıyorsun?" dediğinde ölümcül bir ciddiyet sarmıştı tüm vücudumu. Cidden... hiçbir şey hatırlamıyordum ki.

"Açık konuşur musun?" dedim ama sesimdeki korkuyu gizleyememiştim.

Sustu. Bir an dudaklarında yaralı bir gülümseme gördüğümü sandım ama emin olamayacak kadar garip duygular içindeydim.

"Elif.. Beni seviyor musun?"

Sorusuyla birlikte gözleri gözlerime kenetlenmişti. Öyle ki sanki içimi, benim bile bilmediğim hislerimi görüyordu.

Yutkundum. "Şimdi nereden çıktı ki bu? Biliyorsun işte..."

Gülümsedi. Bu kez gerçekten gülümsemişti.

"Bildiğimi sanıyordum. Ama dün gece gördüm ki yaptığın seçimler içinde bir tereddüt olarak kalmış. Bunu bile bile devam edemem."

Şaşkınlıktan ağzım açılırken taşlaşmışım gibi hissettim. Bir şey söylemeliydim. Bir şey yapmalıydım.

"Dd..uur lütfen. Dün gece bir şey mi yaptım? Yanlış bir şey mi söyledim? Ben gerçekt.."

"Elif" dediğinde içindeki şefkat sesine yansımıştı sanki. Ellerini incitmekten korkarmış gibi omuzlarıma koydu ve derin bir nefes aldı. "Lütfen bir şey sorma. Ben artık böyle devam edemem"

Ellerini omuzlarımdan çektiğinde hızla merdivenlerden indi. Acı çektiğini görebiliyordum. Böyle devam edemem demişti. Yani...

"Doruk.." dedim elimden geldiğince sesimi yükseltmeye çalışarak. Öyle ki arkasını dönmemişti ama bir an için duraklamıştı. "Gerçekten gidiyor musun şimdi?"

"Özür dilerim." dediğinde gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı bile. "Zorundayım"

Özge

Gözlerim ağlamaktan şişmiş bir şekilde boks okulunun patikasına girdiğimde dünyanın en amaçsız insanı gibi hissediyordum kendimi. Keşke abimi dinleseydim de evde kalsaydım, ondan gizli gitmeseydim o partiye. Şimdi nasıl açıklayacaktım ona durumu?

Yeni yıla girdikten sonra Atakan fazla sarhoş olmuş, isteğim dışında beni öpmüştü. Hatırladıkça tüylerim diken diken oluyordu. Sonrasında özür dilemişti ama olan olmuştu bir kere.

Atakan hayatıma gireli çok fazla zaman olmamıştı. Hep söylensem ve sinir olsam da alışmıştım onun varlığına. Hatta belki hoşlanmaya bile başlamıştım. O yüzden bana bu kadar dokunmuştu yaptığı. Kendi isteğiyle değil de sarhoşken öpmesi.. Daha önce böyle bir şey yaşamadığım hesaba katılınca daha da kötü hissediyordum. 

Boks okuluna neden geldiğime gelince, o kadar sinirliydim ki Doruk'a her şeyi anlatmak istiyordum. Atakan'ın kemiklerini kırardı, ben de biraz olsun rahatlardım belki. Gerçi ona yalan söyleyip gizlice partisine katıldığımı duyunca biraz içerleyebilir ve paranoyaklaşabilirdi ama bu riski almaya değerdi.

Kafamdan binlerce cümle geçerken boks okulunun kapısına gelmiştim. Belki yolda fikrimi değiştiririm diye arayıp haber vermemiştim geleceğimi ama burada olacağını tahmin ediyordum.

Kapıyı aralayıp içeri girdiğimde içerisi bomboştu. Saat henüz çok erken olduğundandı muhtemelen. Birini bulmayı umarak antrenman alanını geçerek soyunma odalarının olduğu koridora geldim. Doruk'un odasına geldiğimde kararsız bir şekilde kapıyı tıklattım ama cevap gelmedi. Ben de beklemeden içeri girdim.

İlk gördüğüm şey yerde duran içi dolu bir valiz oldu. Koltuk yatak haline getirilmişti. Tam odadan çıkacaktım ki masanın altından çıkan bembeyaz bir kediyle neye uğradığımı şaşırdım. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken kedi gelip bacaklarıma süründü, sonra tekrardan masanın altına döndü. İyi de Doruk odasına kedi almazdı ki. Kediye alerjisi vardı çünkü.

O zaman bu eşyalar da onun değildi. Hafifçe eğilip valizi araladığımda gördüğüm şeylerin erkek kıyafeti olmadığından emindim. Gerçekten neler oluyordu?

Tam arkamı dönmüştüm ki kumral, mavi gözlü bir kızla burun buruna geldim. İnce, kırılgan bir yapısı vardı. O da ne olduğunu anlamaya çalışırmışçasına bana baktı.

"Ben abime bakmıştım" dediğimde belli etmemeye çalışsa da panik olduğunu hissettim. "Ben Doruk'un kardeşiyim" diye devam ettim açıklama yapma gereği duyarak.

"Öyle mi?" dedi. Sesi yumuşak ve samimiydi. "Ben de Doruk'un.." dediğinde bir an için duraklayıp devam etti. "Arkadaşıyım"

Cümlesindeki kesiklik ve kararsızlık beni düşündürse de üstelemedim. Zira aklımda bambaşka şeyler vardı. Geçenlerde Ekim bizim eve geldiğinde bir kızdan bahsetmişti. Doruk'un antrenman yaptırdığı bir kız. Acaba.. o olabilir miydi? İyi de burada mı kalıyordu?

"Burada kalıyorsun galiba?" dedim düşündüğümü açığa vurarak. Basitçe kafa salladı ama tereddütü hala geçmemişti. Ya da belki yanlış bir şey söyleyip Doruk'u zor duruma sokmak istemiyordu.

"Sen ağladın mı?" dedi birden ve ben de neden boks okuluna geldiğimi tekrardan hatırladım. "Gözlerin kızarmış da. İyisin, değil mi?"

Sıcakkanlılığı karşısında şaşırmıştım. Gülümsemesi içten ve davetkardı. Kendimi topladım ve hafifçe omuz silktim. "Biri moralimi bozdu da. Önemli bir şey değil. Sadece.. abimle konuşmak istemiştim. Burada olur diye düşünmüştüm ama yok"

"Bence birazdan gelir" dedi tekrardan masanın altından çıkıp dışarı çıkmaya yeltenen kediyi kucağına alarak. Bense hala kedinin şokundaydım. Doruk kediyi kabul ettiyse bu kız önemli biri olmalıydı.

"Hmm. Bu arada, sen abimi nereden tanıyorsun?" dedim öylesine soruyormuş gibi bir havaya girerek. Baskı altında hissetmesini istemiyordum ama yine de tedirgin olmuş gibiydi. Tam cevap verecekti ki koridora biri girdi.

"Bakıyorum da çok meraklısın sabah sabah ufaklık"

Doruk'un sesini duyunca arkamı dönüp gülümsedim. Kız da biraz olsun rahatlamış gibiydi. Sahi, henüz adını bile bilmiyordum. Fakat benim sormama gerek kalmadan Doruk cevabı verdi zaten.

"Tanıştırayım. Naz, bu benim ufak kardeşim Özge." dedikten sonra tekrardan bana döndü. "Naz benim otelden arkadaşım. Bir süre burada kalması gerekti"

"Anladım" dedim gülümseyerek. 

"Seni buraya hangi rüzgar attı? Bana bak bakayım, yoksa ağladın mı sen?" dedi Doruk ve neden buraya geldiğimi bir kez daha hatırladım. Ne diyeceğimi gerçekten bilmiyordum. Bir an bakışlarım Naz dediği kızla buluştu ve sonrasında tekrardan Doruk'a döndü.

"Uykusuz kalmış belli. Hadi açsanız kahvaltı edelim" dedi Naz beni şaşırtarak. İyi de yaşadığım tereddütü ufacık bir bakışmadan nasıl anlamıştı ki? Doruk'a belli etmeden minnettar bir bakış yolladığımda samimi bir şekilde gülümsedi. Sevmiştim bu kızı.

"İyi bakalım. İnanayım o zaman" dedi Doruk tek kaşını kaldırararak. Birden hapşurduğunda bakışlar doğal olarak kediye döndü. Naz da Doruk'un alerjisini hatırlamış olacak ki kediyi kucağından indirip odaya gönderdi ve kapıyı kapattı. 

Nedense benim de Atakan'a olan sinirim azalmış gibiydi. Şimdilik bir şey söylemeyecektim Doruk'a.

Hep birlikte koridorun sonundaki mutfağa gittiğimizde masanın hazır olduğunu görüp şok oldum. Ben odaya girdiğimde Naz da mutfaktan geliyordu muhtemelen. 

"Sen mi hazırladın?" dedim şaşırarak. Gülümsedi. "Evet. Yeni yılın ilk kahvaltısı diye biraz bir şeyler aldım."

Doruk da şaşırmıştı ama bozuntuya vermedi. İçten bir şekilde güldü. "Eline sağlık"

Çok geçmeden masaya oturduk. Naz bardaklara çay doldururken dikkatimi abime verdim. Tek ayağını düzenli bir şekilde yere vuruyordu. Gergin olduğunda sıkça yaptığı bir hareketti. Muhtemelen yine ters giden bir şeyler vardı ama ilginç bir şekilde Naz'ın varlığı onu sakinleştiriyordu.

"Her şey yolunda mı?" dedim çayımdan bir yudum alarak. Naz da kendi bardağına çayı doldurmuş çaydanlığı ocağa götürüyordu. 

"Bilmiyorum" dedi Doruk. Bakışları durgunlaşmış, önündeki tabağa sabitlenmişti.Öyle ki kızıl sakallarının çevrelediği dudağı da hafiften seğirmişti. "Başkasından duy istemem. Elifle ayrıldık"

Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde Doruk'a bakarken ne diyeceğimi bilmiyordum. Tam neden diye soracaktım ki gürültüyle neye uğradığımızı şaşırdık.

Naz çaydanlığı yere dökmüştü. Öyle ki devam eden birkaç saniyede bacaklarının da kaynar sudan nasibini aldığını fark ettim. 

"Çıkar çıkar hemen o üzerindekini çıkar" oldu ilk tepkim. Abim de panik olmuş bir şekilde ayağa kalkmıştı. "İyi misin?"

"Abi sen dışarı çıksana" diye bağırdım. O buradayken Naz'ın pantolonunu çıkarmasını beklemiyordu herhalde. Ne demek istediğimi çok geçmeden anladı ve dışarı çıktı. Fakat yerinde duramadığını hissedebiliyordum.

"Nasıl böyle bir sakarlık yaptım ben" dedi Naz hızlıca pantolonunu çıkarırken. Bacakları, özellikle sağ bacağının üst kısmı kıpkırmızı olmuştu. 

"Ciddi görünüyor" dediğimde buzluktan aldığım jel şeklindeki buzu bir beze sarıp bacağına bastırdım. Boks okulunda sürekli sakatlık olduğundan dolap buz şeklindeki jellerle doluydu. "Doktora mı gitsek? Kalıcı bir şey olabilir çünkü."

"Bilmiyorum ama çok yanıyor" dedi yüzünü buruşturarak. Canı yandığı her halinden belliydi.

"Evet doktora gidelim" dedi Doruk dışarıdan. Eli ayağına dolanmış bir halde koridorda yürüdüğünü tahmin etmek zor değildi. 

"Büyütülecek bir şey yok" dedi derin bir nefes alarak. "Yanık kremi falan süreriz en kötü."

Bir şey söylemedim ama çaydanlığı döktüğü an konuştuğumuz şeyi düşünmeden edememiştim. Doruk Elif'ten ayrıldığını söyledikten sonra olan olmuştu. Böyle düşünüp fesatlık yapmak istemiyordum ama elimde değildi. Acaba sakarlıktan değil de şaşkınlıktan mı dökmüştü çaydanlığı?

Aralarında bir bağ oluşmuştu belli ki. Kendileri farkında değillerdi henüz ama ben gözlerimle görmüştüm. Bundan sonrasında arkama yaslanıp keyifle bu bağı keşfetmelerini izleyecektim.

Dengeler değişiyordu.

Bekleyip görecektik.







Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 201K 40
"Benim topraklarımda ölmek için özel bir nedene gerek yok." Mihra Elnurova, Türkiye'nin güneyinde yer alan, ufak bir Türkmen ülkesi olan Karahan'da...
769K 43.5K 36
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.8M 203K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...
3.5M 216K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...