SINIR |Tamamlandı|

By __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... More

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

23. Bölüm " Pamuk şeker gün"

29.9K 1.5K 237
By __Katre__

Eylül evden çıkmış yürüyordu. Toprak koşarak Eylül'e yetişmeye çalıştı.

Yanına gelince elini beline koyup
" Haydi gidelim." dedi.

Ona göre şuan herkes Eylül'e bakıyordu. Çok güzeldi çünkü.

Eylül Toprak lafını bitirmeden atladı.

" Ya niye koşuyorsun Toprak zaten yaralısın."

Deyip elini Toprak'ın karnına koydu.

Toprak ise göz devirip.
"Eylül hamileymişim gibi davranma Allah aşkına. Sabahtan beri elin karnımda. Bak insanlar bize bakıyor."

Eylül Toprak'ın bile zor duyduğu bir kıkırdama ile elini çekip yürümeye başladı.

Toprak da elini Eylül'ün belinden çekip sweatshirtün cebine koydu.

Normalde daha hızlı yürürdü.
Ama şimdi Eylül yetişebilsin diye adımlarını daha yavaş atıyordu.

Arada bir çaktırmadan Eylül'e bakıyordu. Boyu da uzun olduğu için Eylül fark etmiyordu bile.

'Acaba elini tutsam mı?' diye geçirdi içinden.

Ellerini cebinden çıkartıp şöyle bir baktı. Sonra yumruk yapıp geri cebine koydu. Hüzünlü bir gülümseme oluştu suratında. Sonra yürümeye devam etti.

Eylül ise üşüyen ellerini cebine koymuştu.

Ne yaparsa yapsın ısınmıyordu. Hep çok üşüyen biri olmuştu zaten. Soğukta burnu kızarır. Elleri donardı.

Havanın ısındığını şu günlerde bile üşümesi bu yüzdendi.
Yanında hep bir hırka ile gezerdi. Yağmurda ıslanmaya bayılır. Ama genelde sonrasında hasta olurdu.

Gözleri bir an Toprak'ın cebinden çıkardığı eline kaydı. Bir süre eline bakıp sonra geri cebine koymuştu.
Sonra alaycı bir şekilde gülümseyip bir elini saçına daldırdığını gördü.

Toprak'ın o sözleri geldi aklına.

"Biliyorum ben zor bir adamım. Belki günlerce beni göremeyeceksin. Belki elleri barut kokan bir adamım. Elleri nasırlaşmış bir adamım. Ama olmaz mı? Benle olamaz mısın? Sevemez misin beni? "

Eylül ovuşturduğu ellerini çıkardı cebinden. Biraz da utanarak Toprak'ın cebine koydu. Ve elini tuttu. Toprak Eylül'e döndüğünde.

" Ellerim üşüdü. Dedi sıcacık bir gülümseme ile."

Toprak ise kocaman bir gülümseme yerleştirdi suratına. Olduğu yerde durup.
"Çok üşümüş."dedi.

Eylül'ün diğer elini de avuçları arasına alıp ısıtmaya çalıştı.
Sonra tekrar bir elini tutup cebine koydu. İkisi de sırıta sırıta durağa gelmişlerdi.

Toprak pek fazla toplu taşıma kullanmadığı için Eylül bugünkü kaptandı. Hangi otobüse bineceklerini o biliyordu.
İlk önce Muhsin dedenin evine gidip hasret giderecekti Toprak. Oradan da arabayı alıp. Eylül'ün evine gideceklerdi.

"Toprak haydi geldi."

Dedi Eylül. Otobüste boş yer olması mutlu etmişti onu.

Toprak'a doğru fısıldadı.
"Ohh çok da dolu değilmiş. Gel şuraya oturalım. "
Toprak ise gülümsemekle yetindi. Ve hemen Eylül'ün yanına yerleşti.

Eylül karşı çaprazda oturan kızların kıkırdamasından oldukça rahatsız olmuştu keza Toprak da öyle. Ama Toprak alışık da olduğu bu durumu umursamıyordu.
Eylül pek alışacak gibi değildi.

'Yahu biz de lise okuduk hiç böyle değildik. Ne bu hareketler. Hayır yanında benim oturduğumu görüyorsun daha ne bakıyorsun. Şimdi seni bı güzel dövmek vardı. Ama dua et ben olgun bir insanım. Sen bak hele benim gözüme seni bi etkisiz hale getireyim. '

Eylül bir yandan içinden söylenirken bir yandan da kızlarla göz kontağı kurup. Kötü kötü bakmaya çalışıyordu.

Toprak durumun farkında olacak ki. Eylül'ün çantasının üstündeki elini tutup kendi dizinin üzerine koydu. Ve elini okşamaya başladı.

Kızlar da ayıla bayıla inecekleri durağa gelip indiler.
Eylül'ün hala çok uykusu vardı. Başını Toprak'ın omuzuna koyup gözlerini kapadı.

Toprak ise Eylül rahatsız olmasın diye inene kadar kıpırdamamıştı. Arada bir Eylül'ün gözüne gelen güneşe elini tutmuş. Ha bir de oğlum kalksanıza ben oturayım diyen teyzeye " Olmaz teyze kusura bakma karım uyuyor." cevabını vermişti. Tabi bu cevap üzerine tüm gözler Toprak'ın üzerine kaymış. Teyze 'gençlik ölmüş gençlik bitmiş diyerek' iki durak sonra inmişti.

' Hayır beş dakika sonra ineceksin ne diye yerinden ediyorsun insanları' diye söylendi Toprak içinden.

Etrafına baktığımda dedesinin oturduğu mahalleye geldiklerini anlayan Toprak düğmeye bastı.

İstemese de Eylül'ü tatlı uykusundan uyandırdı. Otobüsten inmeleriyle Eylül'ün cırlaması bir olmuştu.

"Ya Topraak erken inmişiz. "
"E dedemlerin mahalle burası işte."
"Öyle öyle de yukarıdaki durakta insek daha yakındı. Yürüyeceğiz şimdi.Üşüyorum ben."

Deyip çantasından hırkasını almaya yeltendi. Toprak ise ben veririm diyip Eylül'ün sırt çantasını açtı. Hırkayı çıkarıp Eylül'ün giymesini bekledi.

Hırkayı giyer giymez Toprak Eylül'ü kolunun altına aldı.
" Ben seni ısıtırım küçük hanım"dedi.
Eylül ise gülümsemekle yetinip. Elini Toprak'ın beline koydu. Ve sıkıca tuttu.
.
.
.
.
Camdan dışarı bakarken gördü canı gibi olan çocukları. Gülüşe gülüşe geliyorlardı.
Hep çok üzülmüştü o. Hem Toprak'a hem Eylül'e. Küçükken anlaşamadıklarını görünce sorardı hep. Acaba hissediyorlarmı diye.

Büyüdükçe hep birbirlerine yakıştırdı onları. Küçükken olduğu gibi bir araya da getiremiyordu ki. İkisi de büyümüş koca insanlar olmuşlardı. Belki birbirlerini görseler severler ama diye düşündü.
Biri çok güzel bir kız, edepli bir hanımdı. Diğeri dalyan gibi delikanlı.
Bunu ilk önce Eylül'ün amcası ve yengesi ile konuştu. Onlar da Eylül'den onay alınca olur bu iş dedi. Ama Eylül'ün görüşeceği kişinin Toprak olduğundan haberi yoktu.
Torunum diye bahsetmişti ondan.
Çünkü hiç birbirlerini sevmemişlerdi. Çocukken bile...
Ama şimdi birbirlerine sarılmış görünce gözünden bir damla yaş düştü.
"Özür dilerim çocuklar."dedi sessizce.

Çalan kapı düşüncelerini bölmüştü. Hızla kapıya gidip açtı.
Oğlum deyip sarılıverdi torununa.

"Dedem ver elini öpeyim. "

Toprak ve Eylül dedelerinin elini öpüp salona geçtiler.
İkisi yanyana oturmuş Muhsin dede de karşılarına geçmişti.

" MaşAllah çok yakışıyorsunuz. "deyip güldü Muhsin dede.
Toprak sırıtırken Eylül utangaç utangaç kıvranıp Toprak'ın koluna bir dirsek geçirdi.
Koca adam Eylül'ün vurması ile kıvranıp durdu mahsustan.

"Ya ne vuruyorsun Eylül birşey mi dedim. "
Eylül yan yan bakıp "Sus Toprak" dedi adeta.
"Bak baak bide kötü kötü bakıyor.
Ya dede kurtar beni şundan." diyerek hemen dedesinin yanına geçti Toprak.

Muhsin dede ise gülümseyip lafa girdi.
"Çocuklar aç mısınız. Birşeyler yiyin isterseniz. "
"Yok dede yok biz yiyip öyle çıktık evden. Ama sen açsan yapalım mı birşeyler?"
Toprak tekrar normal haline dönmüştü.

" Yok oğlum ben de yedim. Hadi hadi ben sizi gördüm. MaşAllah sağlığın da yerinde. Git artık. Gidin gezin biraz bu ne yahu 30 yıllık evli gibi oturuyorsunuz burada."

Muhsin dede bir yandan söylenirken bir yandan da bizimkileri kapıya doğru götürüyordu. Çocuklar birşey diyemeden kendilerini kapıda buldular.

"Zaten yapacak bir şeyimiz yoktu ki yengemlere gidecektik. Neyse biz de şimdi gideriz. "

Eylül kendi kendine konuşarak merdivenden iniyordu. Toprak ise arkasında onu dinlemeyi ihmal etmiyordu.

Binadan çıkınca Toprak Eylül'ün bir elini tutup kendine döndürdü.

"Eylüül."dedi uzatarak. Ve devam etti.

"Bir yerlere gitsek mi hem saat daha çok erken. Akşama doğru bir uğrar geliriz yengenlere."

Eylül sanki bu soruyu bekliyormuş gibi :
"Olur gidelim. Lunaparka gidelim mi?"dedi heyecanla.

"Gittik ya senle daha önce."

" Ama o zaman farklıydı. Şeydi..."

"Neydi. "

"Aman Toprak. O zaman daha seni sevdiğimin bile farkında değildim. Rahat rahat gezemedik. Hadi gidelim çok oyalanmayız."

" Tamam. Madem sen istiyorsun."dedi gülümseyerek.
Arabanın da yerini bulup bindiler.

" Ee bizimkiler ne oldu. Yaptılar mı sözü, nişanı falan."

Toprak'ın bizimkiler diye bahsettiği Erva ve Deniz idi.

"Yaparlar mı hiç. Birisi tek arkadaşım gelmeden yapmam dedi. Diğeri ben çok üzgünüm diye yapmam dedi."

Toprak gülümseyip tekrar yola baktı.

" E sen döndüğünde yapılacaktı. Zaten herşey hazır. Aile arasında yüzük takılacak. Hazır olmayan bir sen bir ben varız.
Bir gün alışverişe çıkalım ben de birkaç birşey alacağım. Sana da takım elbise alırız olur mu? "

"Olur karıcığım. Yeter ki sen iste."dedi göz kırparak.

Eylül ise gülmemek için dudağını ısırarak cama doğru döndü.

Yol boyu arabada bir sessizlik hakimdi. Eylül başını cama yaslamış öylece duruyordu. Toprak ise yola odaklanmıştı. Sessizliği bozan Toprak oldu.
"Haydi geldik. "
"Eylül gülümseyerek indi arabadan."

Toprak'ın elini tutup koşarak sürüklemeye başladı.
"Yeniden dönme dolaba binelim mi?"
"Olur dur ben biletleri alayım. "
.
.
.
Biletleri alıp sıraya geçtiler.
Bir önceki geldikleri gibi Eylül önde Toprak arkada duruyordu. Toprak Eylül'ün omuzlarından tutmuş ve kendine yaslamıştı.

'Ahh! Kalbim ağzımdan çıkacak şimdi. Napıyon be Topraak. Söz verdim zaten uzak durmak yok diye. '

Eylül yine içinden içinden söyleniyordu.
Sonra arkasını dönüp konuştu.

"Toprak sıramız gelene kadar. Şuradan bı pamuk şeker alıp geleyim ben. Annemlerle de hep öyle yapardık eskiden."dedi.
Toprak göz kırpıp " Bekliyorum" dedi.

Tuhaf olmuştu birden. 'Annemlerle de öyle yapıyorduk küçükken' deyince.

'O da anne baba sevgisi olmadan büyüdü ben de. Şimdi içimizde biriktirdiğimiz sevgimizi veriyoruz birbirimize. Bu zamana kadar kalbimin en derininde sakladığım sevgimi veriyorum ona.'
Diye düşündü.

O sırada Eylül gelmişti bile. Dönme dolaba binince elindeki pamuk şekerin birini Toprak'a verdi.

" Bana da mı aldın. "deyip gülümsedi.

"Çok sevdiğini hatırlıyorum. "

"Nasıl hatırladın. Sahi sen pek
sevmezdin yani küçükken pek yemezdin. "

"Sen nasıl hatırladın ki bunu. "

"Görevdeyken senle ilgili anılarımın hepsi çıktı gömüldüğü yerden. "

Eylül gülümsedi.
"Ben çok severdim aslında. Dediğim gibi annemlerle buraya geldiğimde hep alırdık. Annem hep sitem ederdi 'Elini yüzünü batırdın yeme şunu kızım ya.' diye.
Sonra işte o kaza oldu annem gitti, babam da gitti. Ben de düşündüm çocuk aklı işte. Belki annemin sözünü dinlersem geri gelirler diye. Annemin bana yapma dediği herşeyi yapmayı bıraktım.
Her gece de dua ettim anne bak ben akıllı kız oldum gel artık diye. Ama gelmedi. Sonra işte sizle tanıştık. Yani Muhsin dede sık sık gelirdi ya. Sen de çok seviyordun. Ben sana da kızıyordum. Belki hatırlarsın. Ellerin yapış yapış oldu bırak şunu yemeyi diye. İşte o zaman senin de ailenin olmadığı biliyordum. Benimkiler gelmedi ya belki seninkiler gelir diye düşünmüştüm. Çocukluk..."

Gözünden bir damla yaş düştü. Gülümseyip devam etti.

"Tabi sonra anladım. Pamuk şekerin bir suçu yokmuş. Takdiri ilahiyimiş."

Eylül son cümlesini bitirir bitirmez. Toprak karşıdan kalkıp Eylül'ün yanına yerleşti. Eylül'ü kolunun altına alıp.
" Üzülme Eylül'üm. Ağlama ne olur. Ben yanındayım hep. Seni çok seviyorum ben. "dedi.

Ne dediğini o da bilmiyordu ya işte. Teselli etmek istiyordu. Ve beceremiyordu. Susmayı tercih etti. Sadece başını okşayarak sustu.
.
.
.
"Toprak kaç tur attık Allah aşkına ne kadar bilet aldın sen. "
Eylül başını Toprak'ın göğüsünden kaldırıp sormuştu.
"Ne güzel işte ya sitem etme. "

" Tamam da yapıştım ben buraya. Eğer sıkı sıkı tuttuğun kolunu çekersen kalkacağım."

" Uf kalkıp ne yapacaksın Eylül oturuyoruz işte."

" Burnum aktı yaa ağlamaktan. Hem pamuk şekerimi de yiyemedim elimde kaldı. "

Toprak kolunu Eylül'ün omuzundan çekip kendi pamuk şekerini açmaya başladı.
Eylül ise kızaran minik burnunu silip şekerini yemeye koyuldu.

" Toprak sana birşey diyimmi? "

"Hı hı söyle."

"Ben aslında yüksekten korkuyorum biliyor musun?"

"Gerçekten mi? E neden binmek istedin. "

"Yüksekten korkuyorum ama gökyüzüne yakın olmak güzel hissettiriyor. Aşağı bakamıyorum baksam da bu kalabalık beni çok ürkütüyor. Ama gökyüzü öyle mi. Sakin, durgun. Kim bilir kimlerle aynı gökyüzüne bakıyoruz. Ama hepimiz farklı hayatlar yaşıyoruz. Bazen kanatlanıp uçsam keşke gökyüzüne diyorum. Bazen avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Öyle işte içimdeki tüm karmaşıklığı aynı zamanda tüm sakinliği görüyorum gökyüzüne bakınca. Bu da beni kendine bağlıyor."

Eylül bir yandan anlatırken bir yandan da pamuk şekerini yiyordu. Toprak da derin derin Eylül'ü izlerken yiyordu pamuk şekerini minik minik koparıp.

" Sen niye anlatmıyorsun hiç."diye sitem etti Eylül.
"Ben mi? Ben sadece seni seviyorum başka bir özelliğim yok işte."dedi gülümseyerek.

Bizim kız yine her zamanki gibi Toprak'ın şeker yiyişini beğenmeyip öğretmeye koyuldu.

"Toprak gel yanıma. Ver şekerini bana. Aç ağzını. Heh şöyle büyük büyük ye öbür türlü tadı çıkmaz. "

Toprak Eylül'ün dediklerini bir bir yapmıştı. Eylül ise bir eliyle Toprak'ın boynundan tutmuş küçük bir çocuğa yedirir gibi pamuk şeker yediriyordu.
Bir kendi alıp bir Toprak'a veriyordu.

Toprak Eylül'ün şeker veren elini tutup. Gözlerine derin derin baktı.
Eylül ise :
"Ya niye tuttun elimi."deyip elindeki şekeri ağzına attı.
Toprak elini bırakmamış aksine kendine doğru çekmişti.

" Toprak tamam bakma şöyle. Zaten burnum kızarmış ağzım gözüm hep pamuk şeker. "dedi. Utandığı her halinden belliydi.
Toprak ise tek kelime etmeden suratına bakıyordu.
Eylül de birşey demeden ona baktı.
Toprak sessizliğini bozup konuşmaya başladı. Eylül'ün elini bıraktı. Baş ve işaret parmağı ile Eylül'ün dudaklarını bir ördek misali büzüştürdü.

"Eylül şunu yerken bana bu kadar yaklaşma. Ha bir de şu dudaklarını büzüştürme. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."deyip burnuna dokundu.

" Ya burnuma dokunulmasından hoşlanmam dedim ya."diye sitem etti Eylül.
Başka birşey söylemedi çünkü utanmıştı.

Toprak da bir iç çekip
"Ahh masumum benim."dedi.
.
.
.
"Bir an hiç bitmeyecek sandım Toprak ya."

"Ne güzel işte yalnız kaldık. Aa Eylül bişey diyeceğim sana. Aklıma bir fikir geldi."

" Efendim. Biraz bağır duymuyorum sesten. "

Bağıran insanların seslerinden ve etrafta çalan müziklerden konuşulanlar zor duyuluyordu.
Toprak Eylül'ün kulağına eğilip bağırarak konuştu.

"Eylül dört tane çocuk yapıp anne babalarımızın ismini mi koysak."dedi alaycı bir tavırla.

"Yuhhh. "

Eylül'ün sesi oldukça fazla çıkmıştı. Etraftaki insanların onlara baktığını gördüğünde elini hafiften ağzına kapatıp parmak uçlarında yükseldi. Toprak da kulağına birşey söyleyeceğini anlayıp ona doğru eğildi. Ve Eylül lafa devam etti.

"Abartma Toprak. Bi dur hele daha düğünümüz bile olmadı. Tövbe yarabbim tövbe birde insanların içinde bağırıyorsun dört çocuk yapalım diye."

Eylül kaşlarını çatık konuşmuştu. Toprak'ın omzuna küçük bir yumruk attı. Ve yürümeye devam ettiler.
Toprak Eylül'ün bu hallerini seviyordu. Arada kızdırmak hoşuna gidiyordu.
Eylül Toprak'ı dinlemiyormuş gibi yürüyor. Toprak ise ısrarla fikrinin ne kadar iyi olduğuna ikna etmeye çalışıyordu.

Karşıdan birbirleriyle şakalaşarak gelen erkek gurubunun Eylül'e çarpacağını görünce omzundan tutup kendine doğru çekti.
Ve yanından geçenleri de uyarmayı ihmal etmedi.

" Gençler biraz dikkat edin lütfen yürürken."
" Sanane lan bizim yürüyüşümüzden kibarcık. "

Toprak şimdi burada bunları evire çevire döverdi ama Eylül'ün yanında olay çıkarmak istemiyordu. Adamlara doğru yürüyecekken Eylül tuttu kolundan.

"Toprak yapma. "
"Tamam birşey yapmayacağım. Konuşacağım sadece."

Toprak adamların yanına doğru ilerleyip ortalarında durdu. En ortada duran gencin bir omuzuna elini koyup birşeyler söylemeye başladı.

Eylül olan biteni karşıdan izliyordu. Toprak'ın konuştuğu adam birkaç kez kafa sallayıp. Bir kelime de laf ettikten sonra arkadaşlarını da alıp uzaklaştı. Eylül ise şaşkın şaşkın bakakaldı.

" Ne dedin adama."

" Hiç yaptıklarının kötü bir şey olduğunu anlattım."dedi havalı havalı.

"Neyse hadi daha fazla olaya bulaşmadan gidelim."

Dedi Eylül. Toprak'ın önünden paytak paytak yürüyerek.
.
.
.
Çoktan arabaya binmiş yola koyulmuşlardı. Toprak Eylül'ün yengesi ve amcasıyla da görüşecekti.
Hava kararmış yıldızlar kendini belli etmişti. Eylül uzunca süredir baktığı gökyüzünden gözlerini çekip konuşmaya başladı.

"Toprak sen sabah yengenlere de bir uğrar geliriz dedin ama benim orada kalmam gerekiyor biliyorsun demi."

"Ama eşyaların hala bizim evde. Kalsan olmaz mı? Gitmesen. Sen benim odamda yatarsın. Ben de diğer odada. Sadece bu günlük olmaz mı?"

"Olmaz Toprak amcam hayatta izin vermez. Yengem bile ikna edemez bu sefer."
Toprak derin bir iç çekip önüne döndü.

Eylül ise 'bizim evde kaldı' diyişine takıldı. Sırıtarak başını tekrar cama çevirdi.
.
.
.
Eve gelmiş bir süre oturmuşlardı. Eylül'ün amcası:
" Toprak sen de oğlumsun artık mazur gör beni. Yarın iş var ben yatayım artık. Sabah erken kalkacağım."deyip gitmişti.

Salonda Eylül Toprak ve Eylül'ün yengesi çay içiyordu. Toprak'ın suratının asık olduğunu görünce kaş gözle birşeyler konuştular Eylül ve yengesi. Ortam buz gibiydi yani. Toprak son yudumu alıp
"Ben müsadenizle gideyim artık."diye ayaklandı.

" Oğlum. Birşeyin mi var senin. Sormadan edemedim."dedi Aynur Hanım.
" Yo.. yok birşeyim. Ama size birşey sorabilir miyim?"dedi Eylül'ün gözüne bakarak.

' Emin değilim sorsam mı sormasam mı?' diye düşündü içinden.

Eylül kaş göz yapıp sorma dese de girdi lafa. Yengesi de birbirlerine baktıklarının farkındaydı.

"Şeyyy... Eee... Eylül'ün eşyaları bizim evde kaldı da. Ben de diyorum ki Eylül orda kalsın. M..merak etmeyin ben dedemde falan kalırım. Yani ben orada olmayacağım. Yarın da eşyalarını alır getiririm.
Dedi yalvarır gözlerle. "

Kendisi dedesinde kalsa bile sabah kahvaltısı için Eylül'ün yanına gitmeyi düşündü. Onunla kahvaltı yapmak,birlikte evden çıkmak çok iyi gelmişti çünkü.

Yengesi gülümseyip lafa girdi.
"Oğlum benim için sorun değil. Zaten nikahlısınız. Bilmeyen de yok mahallede evli olduğunuzu. Aynı evde bile kalsanız ben güveniyorum size. Ama amcanız duyarsa ikinizin de bacaklarını kırar. Sen bakma böyle sakin durduğuna. Kıskanıyor biricik yeğenini."

Toprak konuşmanın başında sırıtıp sonunda somurtmuştu.

Yengesi lafa devam etti.
"Ama amcanın haberi olmazsa bir sorun çıkmaz.Zaten sabah erken gidiyor. Sormaz bile. Hadi gidin siz."dedi gülerek.

Toprak güldüğünü belli etmemek için başını yere eğmişti.

"Bu arada söylemeyi unuttum. Siz dünyanın en iyi yengesi olabilir misiniz? "
Toprak için yalakalık time...

Eylül'ün yengesi biraz gülümsedi sonra sanki kızıyormuş gibi yapıp:

"Haydi uzatmayın, bak şimdi amcan kalkacak." deyip resmen kapıdışarı etti.

Eylül feracesini, hırkasını giyip zor çıkmıştı kapıdan. İkiside ayakkabılarını giyip sırıtarak inmeye başladılar merdivenleri.

Toprak bir iki basamak aşağıdaydı ki Eylül durdurdu eliyle.

"Toprak bir dakika dursana."
" Ne oldu ki. "
" Dur ya arkanı dönme. Beni taşıyabiliyor musun onu test edeceğim."deyip Toprak'ın sırtına atladı. Saat çok geç olduğu için rahat davranıyordu.

Toprak gülümseyip.
"Unutma çok taşıdım seni."dedi.

"Unutur muyum. Çok rahat yolculuklardı."

Eylül başını Toprak'ın boynuna gömmüş sessizce konuşuyordu.

"Toprak şuan nasıl hissediyorum biliyor musun? Hani en sevdiğin kuzenin sizin eve gelir. Oynarsınız oynarsınız. Tam gitmeye yakın burada kalması için nasıl izin alacağınızı düşünürsünüz. Sonra yalvar yakar o izin alınır. İşte o mutluluk var üzerimde."

" Vay be ne değişik mutlulukmuş o. Ben yaşamadığım için bilmiyorum ama sanırım şuan ben de öyle hissediyorum."

"Yaa öyle işte. Sonra o izin alınır. Geceye kadar oyun oynanır. En son azar yiyip yatmak zorunda kalırsınız. Bir yer yatağı serilir. Sabaha kadar sohbet muhabbet."

Toprak bir yandan merdivenlerden inerken bir yandan da Eylül'le konuşuyordu.

"İstersen biz de sohbet edebiliriz. Ben sabaha kadar dinlerim seni. "dedi sırıtarak.
Eylül Toprak'ın boynuna sardığı elinin birini kaldırıp vurdu.
" Aman Toprak."
Toprak ses tonundan bile anlamıştı gözlerini devirdiğini.
"Ne kızıyorsun ya. Kuzen gibi dedim yani. Ne var ki bunda..."

Ve daha nice Eylül'ü kızdırma denemeleri.
.
.
.

Eylül kızmış gibi yapsa da kızmıyordu aslında. Buradan hiç kalkmak istemiyordu. Şu merdivenlerin sonu gelmeseydi keşke.
Toprak da aynısını düşünüyordu. Ne vardı sanki minicik sevdiğini taşımakta. Sonsuza dek taşısam diye düşündü. Böyle çok mutluydu çünkü.
Hiç olmadığı kadar hiç olmayacağı kadar.

Kulaklarında sevdiği kadının fısıltısı vardı bir tek. Boynuna ellerini dolamıştı. Başını boynuna gömmüştü.

Rabbimin hediyesi diye düşündü. Bu günahkar adama Rabbimin hediyesi.

Sevdiğim deyip sustu.
Başka diyecek sözü yoktu çünkü...
.
.
.
.
.
.
.
.
Selamın aleyküm kardeşlerim.

Bölümü nasıl buldunuz?

Bitmeyen bölüm yazdım 😂
Diğer bölüm de yolda.

Sizce nasıl ilerliyor. Eğer beğenmediğiniz yerler varsa lütfen söyleyin.

Bu arada yazım hatası yapmamak için uğraşıyorum. Ama elbette hatalarım oluyor. Lütfen beni uyarın olur mu?

Yorumlarınızı bekliyorum 🌌

Sizleri seviyorum. Hakkınızı helal edin 💜






Continue Reading

You'll Also Like

961 67 6
Güneş Arslan mutlu ve başarılı bir kadındı onunla tanışana kadar
1.4K 227 11
İnsan rotasını kaybedebilir miydi? Ben kaybetmiştim. Onca kalabalığın içinde gideceğim yeri bilmiyorum ama bir yıldız var gökyüzünde; kaybettiğim her...
635K 42.3K 107
[22.12.2020 - 05.04.2021] Bir kadın düşünün kendi halinde mesleğini yapan doktor...●■ Bir adam düşünün nişanlısını kaybettikten sonra ,nişanlısının...
58.9K 7.9K 17
Mahalle düğününde evlerine hırsız girdiğini duyan Müzeyyen, daha bir ay önce aldığı son model bilgisayarını kurtarmak için koşarak eve gelir. Eve gel...