Black or White [Yizhan] ✅

By biwuxiann

145K 13.1K 13.3K

Xiao Zhan küçüklüğünden beri sorun çıkarmayı seven bir çocuk olsa da üstü kapatılabilecek şeyler yaptığı süre... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30 (FİNAL)
ÖZEL BÖLÜM -1-

BÖLÜM 27

3.3K 311 242
By biwuxiann

Hava gittikçe kararmaya devam ederken, Xiao Zhan orada, yatağın üzerinde uzun süre dinlendi. Gözlerini Yibo'dan bir saniye bile ayırmıyordu. Uyurken titreyen kirpiklerine her baktığında ona ne kadar aşık olduğunu hatırlıyor, duygularını bastırmakta zorlanıyordu.

Yibo yere oturup başını Xiao Zhan'ın uzandığı yatağa yaslamış, günün en keyifli uykusunu çekiyordu. Xiao Zhan dakikalardır izlediği bu güzel manzaraya daha fazla kayıtsız kalamayıp, elini Yibo'nun kafasına götürerek nazikçe saçlarını okşamaya başladı. Yibo başını keyifle hareket ettirip gülümsedikten sonra güzellik uykusundan uyanıp ani bir hareketle başını kaldırdı.

"Xiao Zhan! Sen.."

Xiao Zhan hemen Yibo'nun ağzını kapatıp kafasıyla, arka koltukta uyuyan ve görevi muhtemelen onu gözlemek olan çalışanı işaret etti. Şu an onun uyanmasını ve tüm evi başına toplamasını istemiyordu. Dünden beri yaptığı onca şeye rağmen Yibo yanından ayrılmamıştı. Şu an zaten bulunabileceği en iyi durumdayken evdekilere neden çilek yediğinin hesabını vermek istemiyordu. Zaten onlara sunabileceği tek bir bahanesi bile yoktu ve bunu düşünmek için zamana ihtiyacı vardı.

Xiao Zhan elini, sinir ve korkunun harmanlandığı garip bir ifade ile ona bakan Yibo'nun ağzından yavaşça çekti. Kalp atışları neredeyse yattığı yerden bile duyuluyordu. Xiao Zhan, her şeyin yolunda olduğunu söylemek yerine sadece gülümsediğinde Yibo'nun gözlerindeki tedirgin bakış yerini sonsuz merhamete bırakmıştı. Ona karşı hissettiği güzel hiçbir duygunun sınırı yoktu, sinirlilik hali ise Xiao Zhan'ın yüzünü gördüğü an parçalara ayrılıp toz oluyordu.

"Gerçekten iyi misin?" diye fısıldadı, Yibo. Bir yandan da arkalarındaki koltukta uyuyan kadını gözlüyordu. "Beni çok korkuttun."

Xiao Zhan, konuşmamak için hemen yanındaki telefona uzandı ve not kısmını açarak bir şeyler yazdıktan sonra ekranı Yibo'ya uzattı.

[ İyiyim ama daha iyi olmamı istersen beni öpmeyi deneyebilirsin. ]

Yibo, Xiao Zhan'ın elini alıp kendi yüzüne götürdükten sonra koluna sarılarak hâlâ bunu yapabiliyor olmasına şükürler etti. Daha sonra sırayla bileğini, avucunun içini, baş parmağını ve elinin dışını öptü. Oldukça nazik hareket eden nemli dudakları her öptüğü yerde bir süre oyalanmış ve anın tadını çıkarmıştı.

"Bana o çileği yanlışlıkla yediğini söyle, Xiao Zhan. Ya da canın çok çektiği için, alerjin olduğunu unuttuğun için..bilemiyorum. Ama sakın bana her şeyin farkında olduğunu söyleme."

"Ah, evet! Öyle diyebiliriz. Sadece canım çok çekmişti ve ona karşı koyamadım."

Yibo dönüp arkadaki kadını tekrar kontrol ettikten sonra fısıldayarak konuşmaya devam etti.

"Alerjin olduğunu çok uzun zaman önce fark etmişsiniz. O zamandan sonra neredeyse tadını bile unutmuş olmalısın. Canın tadını hatırlamadığın bir şeyi mi çekti gerçekten?"

Xiao Zhan kendinden emin bir şekilde kafasını salladı. "Evet. Bir taneden bir şey olmaz diye düşündüm."

"Bir tabak yemişsin, Xiao Zhan! Ne bir tanesi."

Yibo istemsizce sesini yükselttiğinde Xiao Zhan tekrar ağzını kapatarak endişeyle yüzünü buruşturdu. Onu kendine doğru çektiğinde Yibo hazırlıksız yakalanmış ve dizini sert bir şekilde yere vurarak daha büyük bir ses çıkarmıştı. İkisi de gürültülü bir kahkaha atacakken son anda kendilerine engel olmuştu. Xiao Zhan Yibo'nun kulağına eğilmek yerine onu biraz daha kendine doğru çekmeyi tercih etti.

"Gece benimle, burada kalmayı kabul edersen neden böyle bir şey yaptığımı anlatırım..ve bir de kızmayacağına söz verirsen tabii ki."

Yibo yarım ağız gülümsedikten sonra Xiao Zhan'ın kulağına eğildi.

"Bunun için çoktan izin aldım."

Xiao Zhan ses çıkarmamaya çalışarak yatağın içinde tepinmeye başladığında Yibo üstündeki t-shirtü gösterdi.

"Bunun kime ait olduğunu anlamadın mı gerçekten? Burada kalacağım için annen dolabından bir şeyler verdi."

Xiao Zhan, Yibo'nun üzerindekileri baştan aşağı iyice süzdü. Sevgilisinin bu kadar güzel bir vücuda sahip olmasını kıskanıyor değildi fakat ona ait olmayan bir kıyafetin içinde bile bu kadar güzel olmasını kaldıramıyordu.

"Hemen çıkar onu!"

"Ne?"

Xiao Zhan t-shirt'ü tutarak onu yukarı kaldırmaya çalıştı. "Benim kıyafetlerimle bile kusursuz görünmen hiç adil değil."

Yibo çoktan kıkırdamaya başlamıştı. Bir yandan t-shirt'ün kafasına çıkmaması için uğraşırken bir yandan da Xiao Zhan'ın kendini çok fazla hırpalamadığından emin olmaya çalışıyordu.

"Xiao Zhan..burada yapamazsın!"

Suratını asıp elini Yibo'nun bedeninden çekerken küçük bir çocuk gibi görünüyordu. Kırılgan bir karakteri olmayan bu çocuk, hastalandıktan sonra farklı biri olmuştu sanki. Dudaklarını büzmüş ve dolu dolu bakan gözlerini Yibo'ya dikmişti.

"Şey..bana su getirebilir misin? Midem hâlâ yeterince iyi değil. Bir de..biliyorsun..kimseye hesap vermek istemiyorum, tüm gece uyuyo numarası yapacağım."

"Tabii ki. Alıp geliyorum hemen." Yibo hızla olduğu yerden kalktı.

"Gitmeden önce.." dedi, Xiao Zhan. "Onu da odadan gönderir misin? Beni beklemesine gerek yok." Arka koltukta uyuyan kadını işaret etti.

Yibo su almaya giderken utana sıkıla kadını uyandırmış ve gece boyunca orada olacağını, Xiao Zhan için endişelenmemesi gerektiğini söyleyip onu odadan göndermişti.

Xiao Zhan odada şimdilik yalnız kaldığında, Yibo'nun gelmesini beklerken, telefonunu kurcalamaya başladı. Sürekli adını aratıyor ve birinin onun hakkında haber yapıp yapmadığını araştırıyordu. O sırada telefonuna, rehberinde kayıtlı olmayan bir numaradan anlamsız bir mesaj geldi.

[ Neden o çileği yemek için bu kadar ısrarcı davrandın? Alerjin olduğunu biliyordun ve kimse sana içinde çilek olan bir meyve tabağı getirmedi. ]

Xiao Zhan bildirim ekranından okuduğu mesajı sinirle yana kaydırdı. Numara kayıtlı olmasa da çilek yeme isteğine şahit olmuş tek bir kişi vardı ve mesaj atanın kim olduğunu tahmin etmek o kadar da zor olmamıştı. Onu görmezden gelip internet gezintisine kaldığı yerden devam ederken bir mesaj daha geldi.

[ Herkes çileğe alerjin olduğunu biliyordu bu yüzden onlardan içerisinde çilek olan bir tabak isteyemedin ama onu mutlaka yemen gerekiyordu. Sadece itiraf et Xiao Zhan. Yibo ile aranda nasıl bir ilişki var. ]

Xiao Zhan, mesajı okuduktan sonra gözlerini devirerek tekrar bildirim panelindeki bildirimleri temizledi. Kimseye, özellikle de ona Yibo ile arasındaki ilişki konusunda hesap vermek zorunda değildi. Bir şeyleri fark ettiğinin ve yakında bununla ilgili bir soru soracağının farkındaydı, gelen mesaja şaşırmamıştı. Onun yanındayken sürekli Yibo'yu gözetlemiş ve bunu yaparken de birçok kez ona yakalanmıştı. Fakat elinde hiçbir kanıt yoktu ve söylediği her şey oldukça havada kalacaktı. Başta bunun için endişelense de sonunda, eğer bunu birine söylerse kolaylıkla yalanlayabileceğine karar vermiş ve rahatlamıştı. Oldukça umursamaz bir tavırla, sürekli mesaj atıp onu rahatsız eden numarayı engelledikten sonra üstünü düzeltip kendini Yibo ile geçireceği geceye hazırladı. Bir yandan da neden geciktiğini ve nerede oyalandığını düşünüp duruyordu. Mutfak alt katta, merdivenin hemen yan tarafındaydı ve gidip gelmesi 2 dakikasını bile almazdı.

Yibo, uzun bir süre sonra elindeki su bardağı ile odaya girerken her zamanki gibi kusursuz görünüyordu ve Xiao Zhan sevgilisinin her hareketini takip ederek çoktan kalbinin deli gibi atmasına izin vermişti. Hâlâ onunla sevgili olduğuna, Yibo'nun ona olan bağlılığına inanamıyordu. Bugün de her şeye rağmen Xiao Zhan için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştı. Yibo'nun ona uzattığı bardağı kafasına dikledikten sonra gülümseyerek teşekkür etti. Yibo boş bardağı masanın üstüne bıraktıktan sonra hiç vakit kaybetmeden yatağa girerek Xiao Zhan'ın yanına kıvrılmıştı.

"Annene kısa bir süre önce uyandığını ama yorgun hissettiğin için tekrar uykuya daldığını söyledim. Telaşlanmalarını istemedim, hepsi oldukça tedirgin görünüyordu."

Xiao Zhan, Yibo konuşurken gözlerini ona dikmiş ve ne dediğini umursamadan yüzünü izliyordu. Kendine bu kadar düşünceli birinin onun sevgilisi olduğunu hatırlatana kadar ne kadar şanslı olduğunun farkında değildi.

"O gece için gerçekten özür dilerim Yibo. Bunu düşündükçe kendimden nefret ediyorum. Ben..sadece çok sinirliydim ve aptalca bir şey yaptım. Yemin ederim ki o kıza karşı arkadaşlık duygusu bile beslemiyorum. Seni sinirlendirmek için onunla yakınlaşırken bile gördüğüm tek şey sendin."

Yibo derin bir nefes alıp, bu konuyu görmezden gelmek için oldukça büyük bir çaba harcadı. Dişlerini sıkarken kısa bir süreliğine gözlerini kapatıp yutkundu. Siniri hâlâ geçmiş değildi. Fakat bir yandan da onu anlamaya çalışıyordu. Her zaman fevri hareketleri vardı ve bunu içindeki acımasız ruh yüzünden değil de, hareketlerinin nelere yol açabileceğini düşünemediği için yapıyordu. Anlık karar verip, sadece o anı düşünerek adım atıyordu. Yıllarca böyle yaşamışken birden tüm dünyası alt üst olmuş ve hiç istemediği halde, hiç bilmediği, dilini bile doğru düzgün konuşamadığı bir ülkeye gönderilmiş, hiç tanımadığı ve ona göre pek de eğlenceli sayılmayan bir adam ile yaşamak zorunda bırakılmıştı. Her şey yeterince zor ve karmaşık bir durumdayken, yanlış bir şey yapmadığına kendini ikna etmek için annesinin desteğini almak istemesi kadar doğal ne olabilirdi ki? Hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi görünse de o sabah, babası Xiao Zhan'ı aradığında onun ne kadar mutlu ve güven dolu hissettiğine şahit olmuştu.

Yibo, kolunu Xiao Zhan'ın yaslandığı yastık ile başı arasındaki boşluğa soktu ve onu kendine doğru çekerek güzelce sarıldı. Kollarının, babasının bir telefonu kadar bile güven vermeyeceğinin farkındaydı fakat yine de ona kendini iyi hissettirmek istemişti. Ona sarılırken küçücük kalbinin nasıl attığını rahatlıkla hissedebiliyordu. Nazikçe eğildi ve dudaklarını Xiao Zhan'ın başıyla buluşturarak, her şeye rağmen hâlâ güzel kokan saçlarını öptü. Xiao Zhan'a bir saniye bile fırsat vermeden vermeden sıkıca sarılmaya devam ediyordu. Sanki kolunu biraz olsun gevşetse bile onun üzülmesine ve acı çekmesine izin vermiş olacak gibi hissediyordu.

"Yanında kimse olmasa bile ben seninle olacağım Xiao Zhan, sahip olduğum her şey üzerine yemin ederim ki seni asla bırakmayacağım. Bu yüzden endişelenmene gerek yok. Dün gece bana fotoğraf gönderdiğinde sinirim çoktan geçmişti ve hemen yumuşadığım için kendime kızmakla meşguldüm. Her zaman benim güzel sevgilim olarak kalacaksın."

"Hatamı biliyorum. Gerçekten her şeyin farkındayım." Xiao Zhan bacaklarını yukarı çekmiş ve iyice Yibo'ya sokulmuştu. "Ayrıca aynısını sen yapsaydın..anlayışlı davranacağım konusunda yalan söyledim. B-ben asla bu kadar sakin kalamazdım. Sen gerçekten..çok değerlisin ve seni hak etmek için elimden geleni yapacağım."

"Asıl sen ne kadar değerli olduğunun farkında değilsin, Xiao Zhan. Keşke sana bunu yeterince hissettirebilsem."

Yibo kollarının arasındaki çocuğa daha da sıkı sarılırken, söyledikleri kalbinin derinliklerindeki bir yerin sızlamasına ve garip bir şekilde rahatsız hissetmesine neden olmuştu. Birbirlerine dönük bir şekilde yatarken yüzleri arasında neredeyse küçük bir karıncanın bile rahatça soluyamayacağı kadar küçük bir boşluk vardı. Yibo hayran olduğu o manzarayı izlerken daha fazla dayanamayıp elini Xiao Zhan'ın yanağına götürdü. Odada yanan gece lambası sadece yüzünün bir tarafını aydınlatabiliyorken, rahatlaması için yanan tütsüler garip bir huzur veriyordu. Yibo elinin altındaki tene belki de yüzlerce kez dokunmuştu fakat hâlâ her dokunuşunca heyecanlanıyor ve sanki alev alacakmış gibi hissediyordu. Yanağını, burnunu, dudağının altındaki beni güzelce okşadıktan sonra baş parmağını dudağının çevresinde gezdirdi. Xiao Zhan kendini ona teslim etmiş, baş parmağı dudağında gezerken ağzını hafifçe aralamıştı. Yibo baş parmağını çektikten sonra aradaki boşluğu doldurup, parmağının yerine dudaklarını yerleştirdi. Dudakları sanki uzun zamandır bunu tatmayı bekliyormuş gibi yanmaya başlamıştı. Dudağının her köşesine minik öpücükler bıraktıktan sonra biraz daha aşağı kayıp boynunu öpmeye ve sahip olduğu tüm kokuyu içine çekmeye başladı. Bu kokuyu her şeyden çok seviyordu. Xiao Zhan'ın beline götürdüğü elinden destek alarak hafifçe doğruldu ve boynunu daha şiddetli öpmeye başladı. Xiao Zhan altında kıvranırken, boynuna minik kızarıklıklar bıraktığından habersizdi.

Xiao Zhan ani bir hareketle geri çekildi ve hızla nefes alıp verirken sırtını yatağın yüzeyine yaslayıp tavana bakmaya başladı.

"Yibo bu..çok tehlikeli. Odaya birinin girmesinden korkuyorum. Kendini tutmak zorundasın."

Yibo sevgilisinin telaşına güzelce gülümsedi ve yanağına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra keyifle arkasına yaslanıp onun gibi tavana bakmaya başladı. Engel olamadığı bir gülümseme çoktan suratına yayılmış ve ona hakim olmuştu.

"Endişelenme. Kimse gelmeyecek."

"Buna emin olamayız Yibo. Kontrol etmek için geleceklerinden eminim. Gece birlikte uyumamız bile tehlikeli olabilir."

Yibo onu duymuyormuş gibiydi. Söyledikleri küçücük bir tedirginlik bile yaratmamıştı. Hâlâ gülümsüyor ve yatak örtüsünün altından Xiao Zhan'ın elini sıkıca tutmaya devam ediyordu.

"Düşündüm de.." dedi Yibo usulca. "Yarın buradan ayrılmadan annene bizi söyleyelim."

Xiao Zhan heyecanla doğrulmaya çalıştığında birden miğdesi bulanmış ve karnını tutmuştu. Bir süre bekledikten sonra yutkundu ve kaldığı yerden devam etti.

"Yibo..biz..bunu gerçekten yapabilir miyiz?"

"Yapalım dedim ya. Yarın birlikte onunla konuşalım işte. İçinin rahat etmesi için her şeyi yapacağım."

Xiao Zhan heyecanla ellerini çırptı ve dolmuş gözleriyle Yibo'nun her şeyden çok güven veren gözlerine baktı. Onun gibi birine sahip olduğu için kendini o kadar şanslı hissediyordu ki hayattaki tüm şansını ona sahip olmak için kullanmış bile olabilirdi. Yibo ise onun nasıl mutlu olduğunu gördüğü an tedirginliğini, korkularını, kırgınlığını, kısaca kafasındaki her şeyi unutmuş ve istemsizce gülümsemeye başlamıştı.

"Kalbini çok seviyorum." dedi, Xiao Zhan. Tamamen doğrulmuş ve elini Yibo'nun yüzüne götürmüştü. "Sen mutlu olmam için elinden geleni yaparken bir de benim yaptıklarıma bak. Canını çok acıttım değil mi? Gerçekten buna katlanamıyorum."

Yibo bir süre anın tadını çıkardıktan sonra kafasını sallayarak en sinirli surat ifadesini yaptı. Kaşlarını çatmış ve çizgi haline getirdiği dudağını ısırmıştı.

"Evet! Daha önce hiçbir şey o çileği yemen kadar canımı acıtmamıştı."

"Aklıma başka hiçbir yol gelmedi. Ne yapabilirdim ki?"

Bu konu Yibo'yu, Xiao Zhan'ın o kızla yakınlaşmak zorunda olmasından bile daha çok sinirlendiriyordu. Xiao Zhan kollarının arasında boğulurken, daha ne olduğunu bile anlayamamış ve bağırmaktan başka hiçbir şey yapamamıştı.

"Ne kadar düşünürsem düşüneyim..bunun mantıklı hiçbir yanı yok, Xiao Zhan. Ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değil misin?"

"Evet, farkındayım." Xiao Zhan yersiz bir kahkaha attı. "O yüzden alerji iğnemin olduğu kutuyu, hemen bulunması için yatağımın üstüne bıraktım. Gerçekten ölmek gibi bir niyetim yoktu. Eğer böyle korkunç bir olay yaşanırsa kimse o kızla ilişki haberimi yapmaz diye düşündüm. Sonuçta kendi evimde, böyle önemli bir günde, ölümden dönmüş olmam daha dikkat çekici bir haber değil mi?"

"Xiao Zhan! S-sen gerçekten.."

"İkinci bir plan olarak, herkesin önünde seni oldukça ateşli bir şekilde öpebilirdim. Evet bunu da düşündüm ama bu bizim için hiç iyi olmazdı. Şu an hem kimsenin gözünde kötü, iğrenç ya da sapık değilim, hem de ilişki olayı çözüldü. Belki de gay olduğum haber yapıldığında bana iğrenç biriymişim gibi bakanlar şimdi bana biraz acıyıp söylediklerine pişman olmuştur..."

Yibo nazik hareketlerle bileğini kavrayıp sıkmasaydı, Xiao Zhan belki de sabaha kadar uğradığı psikolojik şiddeti anlatacaktı. Bunu dinlemek, Xiao Zhan bunları yaşarken ondan bir haber olduğunu hatırlamak Yibo için her şeyden daha zordu. Hepsinden kurtulabilmeyi, canıyla oyun oynayabilecek kadar çok istemişti ve bunu düşünmek Yibo'nun kendini suçlamasına neden oluyordu. Sonuçta bunun için ona baskı uygulayan ve o kızla yan yana olmasına bile katlanamayan kişi Yibo'ydu.

"Hepsi geçti, anladın mı? Artık hiçbir şey için kendine zarar vermek zorunda kalmayacaksın. Bir daha bunun olmasına izin vermeyeceğim. Gerekirse seni, yeryüzünde hiç kimsenin bulamayacağı bir yerde saklarım ama bir daha asla canının yanmasına izin vermeyeceğim. Birlikte her şeyin üstesinden gelelim!"

Xiao Zhan, gözleri yarı kapalı Yibo'yu seyrederken karnını tutarak kıvranmaya başladı. Gereğinden fazla buruşturduğu suratı, biraz abartılı olsa da midesindeki ağrıyı ele veriyordu.

"Önce yediğim o bir tabak çileğin üstesinden gelmeliyiz."

"Bunun için güzel bir yöntem biliyorum." diye karşılık verdi, Yibo. Kollarını göğsünde birleştirmiş oldukça ciddi bakıyordu. "Hemen arkanı dön!"

"Yüzüstü mü yatayım yani?" Xiao Zhan hiçbir şey anlamadığı için tereddüt ederek sorduğunda Yibo, en ciddi yüz ifadesi ile kafasını salladı.

Xiao Zhan daha fazla sorgulamadan dediğini yaptı ve yüzüstü yatarak onu iyileştirecek mucizesini beklemeye başladı. Yibo, birkaç kere kalçasına vurup kızıyormuş gibi yaptığında Xiao Zhan çoktan tuzağa düşmüştü.

"Bir..daha..sakın..böyle..bir..şey..yapma." Yibo ağzından çıkan her kelimeden sonra biraz duraksıyor ve bir kere daha poposuna vuruyordu. Xiao Zhan ise bunu çoktan oyuna çevirmişti ve Yibo poposuna her vurduğunda kıkırdıyordu.

"Ve..şimdi..biraz..uyuman..gerekiyor." Yibo poposuna vurarak konuşmaya devam etti.

İtiraz edeceği çok belli olan bu talimata, Xiao Zhan'ın tepkisi gecikmemişti. Olduğu yerden fırladı ve az önce kıkırdarken dağılan saçlarını umursamadan Yibo'ya baktı.

"Erkenden uyursak koltuğa gitmek zorunda kalırsın. Yanından ayrılmamak için sabaha kadar uyumayacağım." Xiao Zhan kollarını, sevgilisinin beline doladıktan sonra kafasını kaldırarak ona baktı.

Yibo, Xiao Zhan'ın ona bakarken büyüyen ve ikna etme ihtimali oldukça yüksek olan gözlerine kayıtsız kalmak zorundaydı. Eliyle gözünü kapattıktan sonra katı bir tavırla talimat vermeye devam etti.

"Dinlenmezsen iyileşemezsin, Xiao Zhan. Hemen uyuyacaksın, anlaştık mı?"

"Hayır! Hayır! Hayır!"

"Hadi ama.." Yibo da kollarını güzelce Xiao Zhan'ın bedenine sardı. "Sen uyuyana kadar koltuğa gitmeyeceğim, söz veriyorum."

"Ya sen de burada uyuyakalırsan?"

"Kalmayacağım. Sen uyuduktan sonra kimseye yakalanmadan koltuğa geçeceğim. Bunları düşünmeyi bırak ve uyu hemen."

Xiao Zhan karnı ağrıyan küçük bir bebek gibi burnunu çekerken tek fark ağlamıyor oluşuydu. Yibo'nun beline doladığı kollarını biraz daha sıktı ve kafasını göğsüne yasladı. Çoktan uyumak için teslim olmuş gibi görünüyordu ve uyumak için dünyanın en huzur verici yerini seçmişti. Uyuyana kadar Yibo, sihirli parmaklarını Xiao Zhan'ın saçlarının arasında gezdirmişti. Zaten oldukça huzur veren bu yerde yatarken saçlarının arasında nazik hareketlerle hareket eden o sihirli parmaklar ile daha da huzur buluyordu. Xiao Zhan giderek uykuya dalarken Yibo da yavaşca gözlerini kapattı ve kollarının arasındakine daha da sıkı sarılarak uyumaya çalıştı.

Tüm gece orada, gün aydınlanıp onu rahatsız edene kadar koltuğa geçmeden Xiao Zhan'ın yanında uyumuştu. Xiao Zhan hayatının en rahat uykusunu çekerken tüm gece Yibo'nun kollarında olduğundan habersizdi...

****

"Ahh! Sinirden delireceğim. Böyle bir yüze sahipken, haber yaparken nasıl bu fotoğrafı kullanırlar." Xiao Zhan yatakta oyalanırken elindeki telefonu yatağın diğer ucuna fırlatarak somurtmaya başladı. "Ayrıca kim intihar etmiş? Tamamen aptallık."

Yibo üstünü değiştirirken bir yandan da yataktan çıkmamak için elinden gelen her şeyi yapan Xiao Zhan'a bakıp gülüyordu.

"Yapılan haberleri okumayı bırak da kalk artık. Uçakla yolculuk yaparken iyi olacak mısın? Doktor kontrolün saat kaçtaydı hatırlamıyorum."

"Aslında kendimi iyi hissediyorum. Kontrole gitmesek olmaz mı?" Yeni uyandığı için dağılmış saçları ve bir şey isterken büzdüğü dudakları, muhtemelen Yibo'nun görmekten en çok zevk aldığı manzaraydı.

"Hayır! Kontrole gideceğiz!"

Xiao Zhan, Yibo'nun surat ifadesini taklit etmeye çalışarak "Gitmeyeceğiz!" diye bağırdı. "Yani gitmeyelim, lütfen."

Yibo gömleğinin düğmelerini iliklemeyi yarım bırakıp sadece birkaç adımda yatağa ulaştı. Uyandığından beri neredeyse her şeye itiraz eden Xiao Zhan'ı kucağına aldı ve ayaklarının üstüne, yere bıraktı. Xiao Zhan yataktan zorla kaldırıldığı için şikayet etmekten son anda vaz geçti. Bu sefer o kadar keyifsiz sayılmazdı. Yibo tüm güzelliği ile karşısında üstünü değiştirirken onu izlemiş ve çoktan bir günlük enerjisini toplamıştı. Yibo bir adım ilerisinde durup hâlâ gömleğinin düğmelerini iliklemeye çalışıyordu. Xiao Zhan güzelce gülümsedikten sonra onu kendine doğru çekti ve kaydırarak iliklediği düğmelerin hepsini çözerek doğru bir şekilde tekrar ilikledi. Yibo spor şeyler giymeye alışkındı. Hayatı boyunca belki de ilk defa böyle bir kokteyle katılmış ve alışkın olmadığı bu beyaz gömleyi giymişti. Şimdi de bu düğmeler..onun için kabus gibiydi.

"Bence önce sen doktor kontrolüne gitmelisin. Bunu yanlış iliklemeyi nasıl başardın?" Xiao Zhan kıkırdarken Yibo, onun işini bir an önce bitirmesi için hiçbir tepki vermeden dinliyordu.

Xiao Zhan yavaşca yukarı çıktı, son düğmeyi de iliklemeden önce bir süre duraksadı ve suratında o engel olamadığı gülümseme ile birlikte Yibo'nun yüzüne baktı. Tam o an kapının çalınmasıyla Xiao Zhan elini telaşla Yibo'nun yakasından çekti ve birkaç adım geri giderek ondan uzaklaştı.

"Gelebilirsin!"

Kapı nazikçe açıldı. İçeri giren annesiydi ve kapının nazikçe açılması şaşırtmamıştı. O her zaman oldukça nazik biriydi ve Yibo'nun da içeride olduğunu bildiğinden kapıyı çalmadan girmemişti.

"Uyanmışsın." dedi kadın heyecanla. Sadece birkaç saniye sonra ikisinin de yanına gelmiş ve Xiao Zhan'a güzelce sarılmıştı. "Bizi çok korkuttun bebeğim. Dünden beri seni görmek için sabırsızlanıyorum."

"Nasıl yani? Dün gece bana bakmaya gelmedin mi?" Xiao Zhan hâlâ annesine sarılmaya devam ediyordu.

"Dün gece mi...şey...Yibo yorgun olduğunu söylemişti ama şimdi iyisin değil mi? Dünden beri herkes arayıp defalarca seni sordu."

"Peki ya babam?" Yavaşça geri çekilirken kısık bir ses tonuyla sordu. "O da beni merak etti mi?"

"Tabii ki. Onu çok iyi tanıdığımı biliyorsun. Duygularını belli etmese de oldukça endişeliydi."

Xiao Zhan önce Yibo'ya bakıp gülümsedikten sonra başını aşağı eğerek gülümsemeye devam etti. Babasının onun için endişelenmiş olmasına garip bir şekilde, gereğinden fazla sevinmişti. Bir süre sessizlik olduğunda annesinin rahatlatıcı sesi kulağına doldu.

"Kontrole gitmeden önce, Yibo da buradayken hep birlikte kahvaltı yapalım. Dün neler olduğunu da konuşuruz hem." Kadın Yibo'ya doğru döndü. "Onun hazırlanmasına yardım edebilirsin değil mi? Xiao Zhan bu konularda genelde çekingendir. Üstünü değiştirirken sanırım bir tek senin burada olmana izin verir."

"Ah, hayır..ben..şey..." Xiao Zhan çoktan telaş yapıp kekelemeye başlamıştı. "Ben tabii ki Yibo'dan da çekiniyorum."

Yibo oldukça sakin bir tavırla Xiao Zhan'ın elini tutup bir anda lafa atladı.

"Xiao Zhan bana emanet."

Xiao Zhan utandığı için kıpkırmızı olan suratının farkında bile değildi. Elini hızla çektikten sonra sinirle Yibo'ya dönerek fısıldamaya başlamıştı. "Yibo..napıyorsun!"

Yibo tekrar elini tuttu ve bu sefer bırakmamak konusunda kararlıydı. Xiao Zhan ne kadar çırpınsa da o elden kurtulamadı.

"Xiao Zhan'ın size söyleyeceği bir şey var efendim."

Kadın ikisini de gülümseyerek izliyordu. Xiao Zhan'ın ne yapacağını bilemeden öylece çırpındığını gördüğünde kendine engel olamadı ve güzel bir kahkaha attıktan sonra Yibo'ya doğru döndü.

"Yibo, onu daha fazla utandırmayalım." dedi ve daha sonra da Xiao Zhan'a dönerek hayrete düşmüş suratını gördü. "Bebeğim...ikinizin birlikte olduğunu biliyorum. Dün olanlardan sonra Yibo bana bundan bahsedip yardım etmemi istedi. Açıkçası bunu fark edemediğim için kendimi biraz suçlu hissediyorum. Umarım dün güzel bir gece geçirmenize yardımcı olabilmişimdir. Tüm gece kapıda bekleyip birinin odaya girmesine engel olmak çok zordu."

Xiao Zhan, annesinin söylediği şeyleri dinlerken, şaşkınlıktan kapatmayı unuttuğu ağzını, yutkunmak için kapattıktan sonra derin bir nefes aldı. 5 dakikadır, olduğu yerden hiç hareket etmediği halde soğuk terler atmıştı. Annesine bu şeyi nasıl söyleyeceğini düşünürken Yibo onun karşısında birden garip davranmaya başlamıştı.

"Yani sen.." dedi Xiao Zhan, yavaşça Yibo'ya dönerken. "Sen...anneme bizi söyledin öyle mi?" Kendine hakim olamayıp küçük bir kahkaha atmıştı.

Yibo gülümseyerek kafasını salladığında Xiao Zhan bu sefer de annesine doğru döndü.

"Gerçekten buna inanamıyorum. Odaya biri girecek diye korkudan tüm gece korkunç rüyalar gördüm. Ne zaman konuştunuz bunu."

"Yibo sana su almak için mutfağa geldiğinde karşılaştık. İçinde daha fazla tutamamış olacak ki hızla olup biteni anlattı. Üzgünüm çocuklar. Gerçekten bunu bilmediğim için özür dilerim."

Xiao Zhan önce annesine sarıldıktan sonra aldığı güç ve iyi enerji ile hiç çekinmeden Yibo'ya da sarılmış ve geri çekildiğinde yüzünü avucunun içine alarak onlarca kez hayatında olduğu için teşekkür etmişti. Odada annesinin olduğunun, onlara gururla baktığının farkındaydı ve bu dünyanın en güzel duygusuydu....

Continue Reading

You'll Also Like

22.9K 938 8
jimin, ders çalışmaya gittiği arkadaşının evindeki herife aşık olur. All The Things You Done To Me*
219K 19.9K 27
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...
124K 13.7K 31
"Ben de bir korsanım ve korsanlar sadece 'yalnız' bir masal kahramanı değildirler. " dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı "Onlar kendi masallarını kendi...
20.9K 2.4K 30
| TAMANLANDI | Jimin, Jungkook'un kendisine aşık olduğunu savunan hatta onunla sevgili olduklarını iddia eden çılgın bir aşıktı. •Texting