Diphylleia Grayi |Kookmin| ✔️

By JikookShipperB

44.1K 4.7K 1.8K

"Her seferinde seni o küvetin içinde görmek ölüm gibiydi... Ama bak şimdi karşımdasın... Gerçeksin..." |Kookm... More

0:"Gittin."
1:"Benden zaten gitmiştin fakat nasıl kıydın o güzelliğine?"
2:"Yıldızlar... Onlardan olduğunu biliyorum sevgilim."
3:"Herkes hayatını yaşıyor... Ben hâlâ seni yaşıyorum sevgilim."
4:"Günahlarınla gittin bebeğim... Ve çok güzelsin."
1
2
5:"Yine geldin. Niye geldin?"
3
4
5
6
6:"Lütfen artık kaybol."
7
8
9
10
11
12
14
15
7:"Bu sana olan son notum."
16 (F)
Açıklama
Special episode

13

1.2K 167 69
By JikookShipperB

Bu bölüm pek Jikook yok... :(

"Baksana Jungkook, şu büyük yıldız ne kadar güzel."

"Sen tüm yıldızlardan daha güzelsin Jimin."

Jimin gülümseyip Jungkook'a baktı. Jungkook, usulca Jimin'in yanağını okşayıp alnından öptüğünde camdan onları izleyen Seokjin heyecanla gülümsedi.

"Namjoon baksana şunlara... Daha geçenlerde Jungkook'tan korkan, onunla aynı odada kalmayacağım diyen Jimin şimdi Jungkook'la el ele göz göze..."

Namjoon gülümseyerek Seokjin'e arkasından sarıkıp çenesini omzuna koydu.

"Gördün mü? İyileştirdiler birbirlerini. İlaçlara gerek kalmadı."

"O kadar emin konuşma Joon. Jimin sadece Jungkook'a karşı bu şekilde temas edebiliyor. Diğerleriyle doğru düzgün konuşamıyor ki Jimin'in ilaca ihtiyacı zaten yok, zamanla iyileşecek fakat Jungkook... Jungkook bu haldeyken ilaçsız dayanamaz. Hastalığı hiç geçmeyecek zaten fakat ilaca ihtiyacı var."

Namjoon, dudaklarını Seokjin'in bir omzunda bir boynunda gezdirdi. Minik minik öpücükler bırakıp derin derin kokladı.

"Sen içini rahat tut. Jimin Jungkook'u iyileştirecek."

Seokjin derin bir nefes verip gözlerini yeniden sarılarak yıldızları izleyen genç çifte kenetledi.

"Bugün, sen dışarıdayken Jimin'in annesi geldi."

"Ee, ne olacak? Jimin'i mi özlemiş."

Seokjin şimdi de Jimin'e baktı.

"Hayır, Jimin'le konuşmak istemedi..." Derin bir nefes verdi, "Jimin'in babası kendini öldürmüş Namjoon. Annesi iki mektup bıraktı."

"Seokjin, Jimin'e nasıl söyleyeceğiz bunu?"

"Daha bitmedi ki." Seokjin yanağından süzülen yaşı sildi, "Annesiyle uzun uzun konuştum bugün. Bana kendini öldüreceğini söyledi. Kocası olmadan yapamazmış, Jimin'in de burada güvende olduğunu biliyormuş." Seokjin burnunu çekip başını eğdi, "Vazgeçirmeye çalıştım... Saatlerce konuştum, kadının önünde ağladım, dizlerine kapandım. Jimin sensiz yapamaz dedim... Tamam dedi, gitti. İçim rahat etmedi polise haber verdim. Az önce haber verdiler, nehirde kadın cesedi bulmuşlar."

Namjoon, usul usul ağlayan Seokjin'i kendine çevirip sıkıca sarıldı. Saçlarını okşayarak az da olsa sakinleşmesini sağladı.

"O olduğu kesin değil, görmeye gitmedin değil mi?"

"Hayır gidemedim. Yalnız yapamam Namjoon, benimle gelir misin?"

"Gelirim bebeğim. Hoseok ve Yoongi'ye haber verelim, Jimin ve Jungkook'u da odalarına götürelim."

Seokjin başını olumlu anlamda sallayıp gözyaşlarını sildi. Gitmeden Namjoon ellerini Seokjin'in yanaklarına koyup nazikçe okşadı. Eğilip dudağına minik bir öpücük bıraktı.

"Sakinleşmen lazım güzelim, Jimin'in yanına gideceğiz."

Seokjin yeniden başını salladı, "Tamam, iyiyim."

İkili odadan çıkıp bahçeye indiler. Bahçede Jimin ve Jungkook'tan başka hasta yoktu. Zaten küçük bir hastane olduğundan çok hasta yoktu.

"Merhaba gençler."

Namjoon, Jimin ve Jungkook'a yönelik konuştuğunda ikisi de gülümsedi.

"Hadi artık odanıza çıkın. Yarın bahçeye tekrar çıkarsınız tamam mı?"

"Tamam Namjoon."

Seokjin sessiz kalmayı tercih ederken, Jimin onun durgunluğunu fark etmişti.

"Seokjin, iyi misin?"

"İyiyim Jimin, hastayım biraz merak etme."

Jimin gülümseyip kollarını açtı, "Sarılma ister misin?"

Seokjin ister istemez gururla gülümseyip Jimin'e sıkıca sarıldı. Akan birkaç gözyaşına engel olamazken Jimin geri çekilip Seokjin'e baktı.

"Ama, ama neden ağlıyorsun ki?"

"Bir şey yok, çok duygulandım. Özür dilerim. Seni bu halde görmek çok güzel, sizi böyle görmek... Çok güzel Jimin."

"Aslında hâlâ insanlara alışmış değilim. Siz benim ailem oldunuz, aileme güvenmeyip kime güveneceğim? Üçünüze de teşekkür ederim."

Seokjin daha da ağlamaya başladığında özür dileyip koşarak hastaneye girdi. Jimin arkasından şaşkınca bakarken Namjoon kibarca omzuna dokundu, "Sorun yok Jimin, biraz hassas şu sıralar o yüzden böyle oldu. Hadi artık odanıza."

Üçü beraber odaya çıktılar. Namjoon kapıdan, "Gençler biz birkaç saatliğine bir yere kadar gideceğiz, birbirinizi idare edin olur mu? Hoseok ve Yoongi burada olacak."

"Tamam Namjoon, rahat olun siz."

Jimin gülümseyip yatağına oturdu. Jungkook da hemen yanına sokulmuştu.

"Bakın, bir şey olursa hemen Hoseok ve Yoongi'yi çağırın. Biz de hemen geleceğiz, odadan çıkmasanız iyi olur. İyi geceler şimdiden."

"Sana da."

Namjoon odadan çıkıp hızlı adımlarla çıkışa ilerledi. Seokjin ağlayarak onu bekliyordu. Gelir gelmez eşine sıkıca sarılıp saçlarından öptü.

"Sakinleş Seokjin, lütfen güzelim."

"A-Ailem dedi... Bize ailem dedi Namjoon."

"Bu güzel bir şey, bundan sonra onun ailesi biz olacağız. Hatta onların, Jungkook'un da Jimin'in de ailesi biz olacağız."

Seokjin toparlandıktan sonra kadın cesedinin bulunduğu hastaneye gittiler.

"Bay Kim, cesede bakmaya gelen psikolog sizsiniz değil mi?"

"Evet, evet benim."

"Beni takip edin lütfen."

Seokjin ve Namjoon hemşireyi takip edip morga geldiler. Hemşire kapıyı açıp içeri girdiğinde Seokjin ilerlemeyip derin bir nefes aldı. O kadar gergindi ki, nefes alamayacağını hissediyordu.

Namjoon, nazikçe Seokjin'in omzunu okşadı, "Sakin ol hayatım, sakin."

"Çok zor Namjoon, o kadar zor geliyor ki."

"İstersen ben bakayım."

Seokjin başını olumsuz anlamda sallayıp derin bir nefes verdi, "Yapabilirim."

İçeri girip hemşirenin yanında durdu. Namjoon da arkasındaydı.

"Açıyorum efendim."

Seokjin başını olumlu anlamda salladı. Konuşursa ağlayacağını bildiğinden susmayı tercih ediyordu. Namjoon iki elini Seokjin'in omuzlarına koyup hafifçe okşadı.

Hemşire ölü bedenin üstündeki örtüyü yavaşça açarken Seokjin sıkıca gözlerini yumdu. Namjoon kadını görür görmez sıkıntıyla nefes verdiğinde Seokjin de açtı gözlerini.

"Aptal kadın! Aptal!"

"Seokjin, sakin ol."

Seokjin seslice ağlamaya başlayıp kendini Namjoon'un onu saran kollarına bıraktı.

"Nasıl oğlunu bırakabilir? Jimin bunu hakketmedi ki... Ne babası düşündü onu ne annesi..."

Hemşire cesedi hızla kapattı. Namjoon da Seokjin'i hızla morgdan çıkardı.

"Saçmalık Namjoon! Jimin daha yeni iyileşmeye başladı, en güvendiği iki insan onu bıraktılar... Nasıl toparlanacak? Bunalıma girecek işte..."

"Onun ailesi biziz artık bebeğim. Sen, ben ve Jungkook. Anladın mı? Zamanla geçecek bu da."

"Çok zor... Çok zor Namjoon çok zor..."




                                     

Selam...

Bir sonraki bölüm büyük bir yıkılış okuyacaksınız...

Umarım beğenmişsinizdir~

Sizi çook seviyorum, kendinize iyi bakıınn~

En yakın zamanda görüşürüüüüz

~JikookShipperB

Continue Reading

You'll Also Like

23.4K 2.8K 36
Küçük işlerin adamı, uydurma tamam mı?
148K 15.6K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
219K 20.1K 41
Yirmi yaşına kadar tek çocuk kalan Jeon Jungkook'a ailesi, kardeşi olacağını söyler. Jungkook bu durumdan çok rahatsız olur ve bebekten nefret eder...
40.2K 2K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...