Pembe Düşler Mahallesi

By dreamonde

2.6M 132K 35.1K

Bir insana ne zaman aşık olursunuz? Çocukken, o gol atmak istediği için onun yerine kaleye geçtiğinizde mi? Y... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm / Part 1
32. Bölüm / Part 2
Bayram Özel
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bir Kesit
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Ara Bölüm
43. Bölüm
Ara Bölüm 2
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm (Final)
Özel Bölüm
Özel Bölüm: Nereden Nereye

33. Bölüm

38.5K 2.1K 283
By dreamonde


Bölüm sonunda bulunan açıklamayı okumayı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Şimdiden teşekkürler. ♥️

*

Nefes almam git gide zorlaşırken, daha fazla dayanamayarak ellerimi dizlerime koydum ve soluklanmaya başladım.

Benden bir iki adım önde koşan Kaan, hemen arkasında durmadan yakınan sesimin yokluğunu çok geçmeden farketmiş olacak ki o da yavaşladı ve arkasını döndü.

Sağ elimi dizimden çekerek iki yana salladım, "Ben.." derin derin nefes almaya devam ettim. "Yok.. Bacaklarım gitmiyor.. I-ıh.. Koşamam daha fazla.."

"Hazal," dedi bıkkın bir sesle yanıma yaklaşarak. "Güzelim koşmaya başlayalı 10 dakika oldu."

"Napayım?" Diyerek çıkıştım doğrulduğum esnada. "Sor bakayım, ben senin gibi her gün koşuyor muyum? İnsanım ben insan, çita değil!"

Dudaklarından ufak bir gülüş çıktı, "Her koşan çita mı?"

"Senin gibi koşana insan demek çitalara hakaret olur. Başta gösterdiğim gibi koşsaydın insan diyebilirdim."

Kaşları alayla havalandı, "Yürümeyi gösterdin?"

"Ne de iyi yapmışım.."

Tekrar güldü ve bana biraz daha yaklaştı. Ellerime uzanarak çekeledi. "İşine gelince çita gibi koşmayı biliyorsun ama. Hadi."

Dudaklarımı bükerek kollarımı beline sardım. "Kaan hadi dönelim. Sen odun kesersin. Sonra şömine karşısında otururuz. Bak şömine karşısında oturan herkes romantik sözler söylüyor birbirine, nolur.."

"Hazal hava 33 derece."

Omuzlarım çöktü, "Tüh."

Ağır adımlarla yürümeye devam etmenin mutluluğunu yaşarken sanki aklımı okumuş gibi, "Bu arada kaytardığını sanmıyorsun inşallah," diyerek hayallerimi tek çırpıda suya düşürdü.

Paşamızın 'günlük rutini' olarak adlandırdığı amele koşumuzu yoğun ısrarlarım sayesinde yalnızca yarım saatte bitirip eve döndüğümüzde böyle sağlıklı şeylere alışık olmayan bedenim çoktan bitap düşmüştü bile.

Şükürler olsun ki sabah kahvaltısında da yulaf falan yemiyordu. Zira mahalleye tek başıma yürüyerek dönüp hayatıma sap olarak devam etmek zorunda kalacaktım.

Her sabah koşan ve yulaf yiyen birisiyle bir ömür geçer miydi hiç yahu?

"Buzdolabı bomboş," dedi Kaan dudaklarını büküp dolabın kapağını kaparken.

"Kaçırıyorsun bari hazırlıklı kaçır," dedim sahte bir alayla fakat yeşil gözlerini tehditkârca bana çevirdiğinde şirince gülümsedim. "İnsanlık hâli."

Fazla üstünde durmayarak düşünceli bakışlarını buzdolabına çevirdi, "Geçen geldiğimde baya alışveriş yapmıştım ve giderken de dolap doluydu."

Hakan Dinçer, umarım buraya da el atmamışsındır.

Dolap kapağını kapatıp bana döndüğünde gözlerimde ki tereddütü hemencecik anladı. "Düşündüğüm şeyi mi düşünüyorsun?"

Gözlerimi kısıp kafamı belli belirsiz salladım. "Ne düşündüğüne bağlı."

Gözlerini sıkıca yumup derin bir nefes aldı. "Burası bizim olduğuna göre demek ki bu sefer Yağmur Hakan'ı eve getirmiş."

Oh. Kurtuldun Hakan Dinçer bebeğim.

"Siz de iki kardeş az değilsiniz."

"Yangına körükle gitmesen mi Hazalcığım?"

"Tutamıyorum kendimi."

Bir süre öylece mutfakta durup ne yiyeceğimizi tartıştıktan sonra tek çare olarak Kaan'ın en yakında ki benzinlik marketinden gidip bir şeyler almasını bulduk.

Ben bu sırada evde uyuyacaktım çünkü gerçekten benim için şu an bilmem kaçıncı rüyamı gördüğüm saatler içerisindeydik.

Yaklaşık on beş dakikalık bir oyalanmanın ardından sonunda Kaan hazretleri ayaklandı. Biraz daha dursa midemin gurultusunu duymakla lanetlenebilirdi.

"Kızı kaçırdık ama uyuyor, işe bak," diye homurdanmayı da eksik etmedi.

"Sen git gel ben sana efsane bir kahvaltı hazırlayacağım bak, söz. Diyeceksin iyi ki kaçırmışım."

Bana kuşkuyla baktığında ona geri tehditkâr bir bakış armağan ettim.

"Beni markete tek başıma yollamanın vicdan azabıyla nasıl uyuyacaksın bilemiyorum."

"Yolların virajlı olduğunu kendin söyledin."

Üstüne kusmak istemiyorum be adam, anlasana.

"Neyse," dedi arabasının anahtarını masanın üstünden alarak. "Kırk beş dakikaya falan gelirim ben herhalde."

"Gelince uyandırırsın beni."

Birlikte kapıya doğru ilerlediğimizde kenara geçerek kapının yanında ki büyük konsola yaslandım.

Kaan ayakkabılarını giyip kapıyı açtığında duraksadı. Bakışları hafifçe bana kaydı, tekrar önüne döndü. Gözlerini hızlıca yumup küfür mırıldandı ve kapıyı kapattı.

"Çık çık, yukarı çık. Çabuk."

"Yine mi?" Dedim yüzüm asılırken. "Allahım yine mi? Neden hep basılıyoruz biz neden?!"

Arka arkaya merdivenlere yöneldiğimizde hızlı adımlarla yukarı çıktık ve dün gece ilk gözümü açtığımda kendimi bulduğum odaya girdik.

"Abim ne ara gelmiş buraya onu da anlamadım. En son kurs köşelerinde sürünüyordu. Artık alıştım aslında olur olmadık yerlerde çıkmasına.."

Kaan duraksayarak gözlerini gözlerime dikti ve dudaklarını birbirine bastırdı.

"Bu sefer Hakan değil."

Kaşlarım çatıldı. "E kim? Başka kim gelebilir?"

O an dank etti.

"Babam!"

"Baban.."

Allah kahretsin! Hakan Dinçer etkisinden sonra bunu hiç beklemiyordum!

Babam ile Yusuf Amca hem av hem kamp saçmalığı için bir süredir bir yerlere gidip duruyordular.

KAMP DEDİĞİN ORMANDA YAPILIR DAĞ EVİNDE DEĞİL!!!

Telaşla etrafa bakındığımda en yakınımda bulunan konsolun kapaklarını araladım.

Kaan hızlıca kolumdan tuttu. "Yok artık. Oraya nasıl gireceksin acaba?"

Durup baktım. Evet, gerçekten de giremezdim.

"Kaan benim saklanmam lazım. Babam beni burada görürse var ya.. Allahım düşünmek istemiyorum. Benim babam medeni bir insan ama vallahi delirir."

Dudakları büküldü, "O kadar da kötü bir damat adayı değilim bence.."

"Sorun sende değil!" Dediğimde dudakları kıvrıldı. "O zaman sende?"

Omzuna vurdum yavaşça, "Dalga geçmesene! Sorun bulunduğumuz yerde. Allah aşkına baksana bi!"

Elini hafifçe havaya kaldırdı. "Tamam sakin ol. Gardırop boş, oraya gir. Ben şimdi aşağı ineceğim. Sana mesaj attığımda camdan atla."

"Anlamadım?"

Annem hep 'biri camdan atla dese atlayacak mısın?' diye sorardı.

Bir gün bu anı yaşayacağımı hiç düşünmemiştim.

"Dolapta yaşamayı düşünmüyorsun umarım," dedi kaşlarını kaldırarak. Cevap vermediğimi görünce göz devirdi, "İyi, bundan sonra düşünmezsin."

Ardından devam etti, "Ben seni tutacağım. Zaten çok yüksek değil."

Evet mesela benim odam buradan daha yüksekti. Ama bu yine de bir şeyi değiştirmezdi.

CAMDAN ATLAMAK İSTEMİYORDUM!

Adım sesleri duyulmaya başladığında Kaan son kez gözlerime baktı, "Yapabilirsin."

Sertçe yutkundum ve ardından koşar adımlarla dolaba gidip kapaklarını aralayarak içerisine girdim. Gerçekten de askıda asılı birkaç tişört ve sweat hariç bomboştu.

Neydi bizim çektiğimiz çile gerçekten?

Saniyeler sonrası odanın kapısı açıldığında gerginlikle nefesimi tuttum.

"Oğlum ne işin var burada?"

Ah Yusuf Amca...

"Kaan'ım!"

Hemen yanında ki dolapta saklandığımı bilsen böyle der miydin baba...

"Hiç haber vermedin geldiğini," dedi Yusuf Amca hiç beklemeden.

"Burada olduğunuzu bilmiyordum," dedi Kaan gayet rahat bir sesle. "Kamp yaptığınızı söylediğinizde çadır kullanırsınız diye düşünmüştüm."

"Her gün çadırda yatmaya dayanır mı bizim ihtiyar bedenlerimiz evlat?"

Babacığım inanır mısın sigara paketten çıkıp yanayım mı dedi..

Birlikte bir yandan aşağı inip bir yandan sohbet ederlerken yavaş yavaş sesleri uzaklaştı ve en sonunda duyulmaz hâle geldi.

Derin bir nefes alarak arkama yaslandım fakat burası hiç rahat değildi. Dolabın kapağını çok hafifçe aralayarak biraz temiz hava doldurdum ciğerlerime ve ardından geri kapattım.

Bu rutini yaklaşık yirmi dakika uyguladıktan sonra telefonuma gelen mesaj ile dolaptan bu sefer tamamen çıktım.

Kapağı tam olarak aralamamla birlikte yerde bir anahtar görmem bir oldu.

Bu odanın anahtarı olmalıydı yüksek ihtimalle ancak ben göt korkusundan mütevellit asla dolap kapağını tam olarak açmadığım için görememiştim.

Hızlı adımlarla cam kenarına gittiğimde aşağıda Kaan bir elini alnına perdelik niyetine koymuş, gözlerine gelen güneşi engellemeye çalışarak bana bakıyordu.

"Hadi," dedi kısık sesle.

"Çok güneş geliyor. Ya gözün kamaşır ve beni tutamazsan?"

Derin bir nefes verdi, "Ben seni düşürür müyüm güzelim.."

Beni düşürmediğin bir gün bile yok vicdansız..

"Hiç camdan atlamadım ben," dedim bakışlarımı bulunduğum yerle zemin arasında dolaştırırken.

"Yok artık, büyük eksik."

Çatılan kaşlarımı ona çevirdiğimde omuz silkti.

Dalga geçiyordu mal çocuk.

"Geliyorum," dediğimde kafasını salladı. "Gel." Ayaklarımı camın kenarına atıp aşağı sarkıtırken sertçe yutkundum. Bu yükseklikten düşsem ölmezdim ama çokta hayırlı olmazdı.

"Önümüzdeki bir saat içinde gelmeyi düşünüyor musun arabada mı bekleyeyim?"

"Ya sussana," diye çıkıştım. "Kusura bakma her gün camdan atlama pratiği yapmadığım için!"

"Önemli değil."

"Haha!"

"Oradan bir kapı açılma sesi mi geldi?"

Kendimi bir an bile düşünmeden gözlerimi yumup aşağı attığımda çığlığı basmamak için zor kapattım çenemi.

Saniyeler geçerken kendimi hareketlenirken hissettiğimde gözlerimi araladım. Şakasız kalbim ağzımda atıyordu.

"Önceden bir haber verseydin hoş olurdu tabi.."

Beni arabanın yanına kadar taşıyıp bıraktığında ona cevap vermeden hızlıca içeri attım kendimi.

ARKADAŞLAR CAMDAN ATLADIM CAMDAN!

O da hızlıca şoför koltuğuna geçtiğinde çözülen bağcığıma eğildim. Ve hemen sonra kafamın üstünde bir elin baskısını hissettim. Kaşlarım çatıldı.

"Kal orada, çıkarma kafanı."

Elini çektiğinde kaşlarım daha da çatıldı ve tam bu esnada babamın sesini işittim uzaktan.

"Hadi oğlum hayırlı yolculuklar."

"Sağol Rasim Amca."

RASİM DİNÇER Bİ RAHAT BIRAK!

Araba hareket ettikten yarım dakika sonra Kaan arkayı kontrol etti ve sonunda özgürlüğüme kavuşarak kafamı kaldırdım.

Derin bir nefes alarak arkama yaslandığımda Kaan da sol dirseğini kapıya yasladı.

"Bıktım bu Dinçer erkeklerinden.."

"Bende.."

*
*

Selam bebeklerim..

Biliyorum bölüm gelmedi, ve neden bölüm gelmediği ile ilgili açıklama da gelmedi. Affedin.

Fakat gerçekten bu sıralar PDM yazacak motivasyonu, enerjiyi, ilhamı kendimde bulamıyorum.

Dümdüz bir açıklama yazarak sizin de hevesinizi kırmak istemedim ve bu yüzden bu bölümü yazdım. Açıkçası şuncacık bölümü bile zar zor bitirdim, uzun da olmadı farkettiğiniz üzere.

Bir süre bölüm gelmeyebilir, şimdiden özür dilerim hepinizden.

En yakın zamanda bomba gibi bölümlerle görüşmek üzere!

Sizi çok seviyorum, sağlıcakla kalın.

İnstagram: ramounde
Twitter: ramounde (yeni)

♥️

Continue Reading

You'll Also Like

689K 39.7K 33
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
188K 15.5K 45
Bebekliğinden beri kendi elleriyle büyüttüğü çocuğun yaramazlıkları ile uğraşan bir adam.
1.4M 46.5K 22
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
2.2M 69.2K 54
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...