Black or White [Yizhan] ✅

By biwuxiann

145K 13.1K 13.3K

Xiao Zhan küçüklüğünden beri sorun çıkarmayı seven bir çocuk olsa da üstü kapatılabilecek şeyler yaptığı süre... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30 (FİNAL)
ÖZEL BÖLÜM -1-

BÖLÜM 15

5.5K 510 1.2K
By biwuxiann

Güneşin yüzünü kavurduğunu hissettiğinde elini yüzüne koyarak tenine değmesine engel oldu, Yibo. Aynı zamanda kafasını yan tarafa çevirdiğinde kıvrılmış bir vaziyette kolunun üstünde yatan Xiao Zhan'ı fark etmişti. Kolu uyuşmuştu fakat çekmeyi düşünmedi bile. Güneş yeni doğmuş, kimse daha uyanmamıştı. Kuşların cıvıltısı ve hafif esen rüzgarla hareket eden yaprakların sesi oldukça rahatlatıcı gelmişti. Yibo birkaç saniye yaprakların arasından gökyüzünü izledi. Dün Xiao Zhan ile küs oldukları için berbat geçen bir günün üstüne şu an içine dolan huzurun tarifi yoktu. Kolunun uyuşukluğu bile bozamazdı bu atmosferi. Yine de kimse uyanmadan buradan kalkıp yerde yattıkları için kirlenen kıyafetlerini değiştirmeleri gerekiyordu. Yibo nazikçe Xiao Zhan'ın yüzüne üfledi. Xiao Zhan yüzünü buruşturup yutkunmuştu. Tepkisi Yibo'yu gülümsetecek kadar sevimliydi.

"Xiao Zhan." diye seslendi fakat zaten sadece 2 saat uyumuşlardı ve Xiao Zhan uyanacak gibi durmuyordu. "Uyanmayacak mısın?"

Sonunda tek gözünü açarak karşısındaki manzaraya baktı. "Çok uykum var."

"Biliyorum ama kalkmam gerekiyor. Sen de burada tek başına uyuyamazsın."

Xiao Zhan tek bacağını Yibo'nun üzerine attı, boştaki eliyle de beline sarılarak bedenini onun bedenine yaklaştırmıştı. "O zaman sen de benimle biraz daha kalırsın."

"Diğerleri uyanmadan kalkıp ortalığı kontrol etmem gerekiyor. Dün tüm gece zaten seninleydim."

Xiao Zhan onu umursamadı ve daha fazla sarıldı. "Öyleyse biraz daha."

Yibo Xiao Zhan'ın saçlarının kirlenmemesi için kendi kolunu feda etmişti fakat kendi saçları hâlâ yerdeki toprağa değiyordu. Xiao Zhan güzelce uyurken onun kafası, tüm gece sert ve kirli bir zemindeydi.

"Saçlarım." dedi kısık bir sesle. Xiao Zhan'ın duyması için söylememişti.

"Yıkamana yardım edeceğim." diye karşılık verdi Xiao Zhan. Gözleri hâlâ kapalıydı ve huzurla gülümsüyordu. "Hayır! Kendi ellerimle yıkayacağım."

Yibo önce kendi kendine gülümsedi, sonra da Xiao Zhan'ın yüzüne yapışmış birkaç parça toprağı temizledi. "Sen önce kendini temizle."

"Birlikte temizleniriz."

Yibo sonunda onu birkaç dakika daha uyuması için rahat bıraktı.

"Yibo."

Yibo, Xiao Zhan'ın sesini duyduğunda kafasını ona doğru çevirdi. Xiao Zhan uykusuzluktan kanlanmış gözlerini Yibo'ya dikmişti. "..bugün de beni yalnız bırakacak mısın?"

"Yalnız bırakacak olsam burada seninle olur muydum?" Yibo sinirli bir ses tonuyla cevap verdi fakat dün onu incittiğini hatırladığı an surat ifadesi anında yumuşadı. "Yanından ayrılmayacağım, tamam mı? "

Xiao Zhan tüm sevimliliğiyle gözlerini kırptı birkaç kere. "Bizi rahatsız eden arkadaşlarına kızacak mısın peki?"

"Kızayım mı?"

"Hepsine kız."

Yibo yüksek sesle kahkaha atmaktan çekinmemişti, kendine engel olmaya çalışmadı bile. "Seni üzen herkese kızacağım."

Xiao Zhan büyük bir özgüvenle ayaklanmaya çalıştı. "Gidelim öyleyse." yerinde çırpındıktan sonra ayağa kalkmayı başarmış, sonra da Yibo'yu çekip kalkmasını sağlamıştı.

Geldikleri yolu takip ederek birlikte kampa doğru ilerlediler. Daha kimse uyanmadığı için Xiao Zhan dağınık adımlarla yürüyor, aynı zamanda da Yibo'yu çekiştirerek dikkatini dağıtıyordu.

"Önce senin üstünü değiştirelim." dedi, Yibo. Xiao Zhan'ın geceyi geçirmesi gereken çadırın önüne gelmişlerdi. "Burada bekleyeceğim."

Xiao Zhan içindeki kişiyi uyandırmadan çadırın fermuarını yavaşça açtı. İçeriyi görebileceği kadar açtığında Yibo merakla içeriye göz atmıştı. Xiao Zhan'ın geceyi o çocukla geçirmesine engel olduğu için gururlu bir bakış attı ve daha fazla ileri gitmeden durdurdu kendini. Yine de fermuarı tamamen açar açmaz yüzüne vuran içki kokusu rahatsız olması için yetmişti. Xiao Zhan tam içeri girecekken Yibo kolundan tutarak geri çekti. "İçki kokuyor."

"Yani?"

"Sarhoş olabilir. Ben de seninle içeriye gireceğim."

Xiao Zhan gülmemek için kendini zor tutuyordu. Yibo'nun bu gereksiz ama sevimli telaşına gülümseyerek karşılık verdikten sonra yavaşça başını okşadı. "Kimse sarhoş bir Wang Yibo'dan daha tehlikeli olamaz. Merak etme."

"Ahh, dalga geçme. Ben ciddiyim. Seninle birlikte çeriye geleceğim."

"Hayır, olmaz."

"Neden!"

"Sen içerideyken soyunamam, dikkatimi dağıtıyorsun. Şimdi uslu dur ve dışarıda beni bekle."

Yibo kaşlarını çatarak ani bir hareketle arkasını döndü. Kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde beklerken aynı zamanda Xiao Zhan'a onu içeri almadığı için tavır yapıyordu. Oysaki bir de, bugün hiç ayrılmayacaklarına dair söz vermişlerdi.

Birkaç dakika sonra Xiao Zhan da üstünü değiştirmiş bir şekilde çadırdan çıktı. Saçları hâlâ yeterince dağınıktı. Yibo ona tavır yapsa da yakınına çekerek saçlarını kendi eliydi düzeltti. "Benim yanımda gezeceksen görünüşüne dikkat etmen lazım."

Xiao Zhan birkaç saniye Yibo'nun saçıyla işini bitirmesini bekledi. Elini çektiğinde de sırıtarak kafasını iki yana salladı ve saçlarını tekrar bozdu. Yibo gözlerini dikmiş Xiao Zhan'a bakıyordu. Yine de saçlarını tekrar düzeltti...Xiao Zhan tekrar aynı şeyi yapıp saçlarını dağıtmıştı.

Bu sefer Yibo da gülümsemesine engel olamadı. "Yapmayacağım bu sefer."

"H-hayır." Yibo arkasını dönecekken Xiao Zhan küçük bir çocuk gibi ayaklarını yere vurarak Yibo'yu kıyafetinden kendine çekti. "Son bir kere daha."

Yibo şikayet etmedi ve saçlarını son kez düzeltti.

Diğerleri uyanana kadar Yibo ortalığı kontrol etmiş ve bugünkü planlarına tekrar göz atmıştı. Yibo nereye giderse Xiao Zhan da ayaklarını yere vura vura onu takip ediyordu. Herkes toplanıp yürüyüşe çıkmak için hazırda beklerken bile, sanki birinci sınıf değilmiş gibi Yibo'nun yanındaydı. Diğerleri bu tavrına anlam vermeye çalışırken Xiao Zhan hepsine havalı bakışlar atıyordu. Yibo da halinden gayet memnun göründüğü için kimse sesini çıkarıp tek bir laf bile edemiyordu. Yibo arkadaşlarıyla konuşurken bir anlığına üstündeki montu çıkarıp tutması için gülümseyerek Xiao Zhan'a uzattı. Xiao Zhan Yibo'ya üşüyeceğini söyleyip montunu geri giymesi için diretirken herkes ikisine daha da dikkat kesilmişti. Yibo okuldaki herkesin arkadaş olmak isteyeceği biriydi fakat kolay kolay kimseyle arkadaş olmayacağını da herkes çok iyi biliyordu. Bu nedenle yürüyüş boyunca tüm gözler ikisinin üzerindeydi. Fakat ikisi de bundan rahatsız olmamış ve Yibo ormanın içindeki patika boyunca gruba öncülük ederken, Xiao Zhan da yanında durmaya devam etmişti.

"Dün gece uyuduğumuz yere de gidecek miyiz?" Xiao Zhan Yibo'nun kolunu çekiştirdi.

"Hayır. Orası yasaklı bölge."

"Neden?" Xiao Zhan nedenini çok iyi bildiği halde yine de sordu. Aynı zamanda Yibo'nun ağzından tekrar duymak istediği için sırıtıyordu.

"Çünkü kötü anılarım var."

"Dün gece o anıları unutmanı sağlayamadıysam.. sen ve ben..yani biz orada biraz daha takılabiliriz istersen." Xiao Zhan tüm ciddiyetiyle cevap verdi fakat Yibo utandığı için kızarmış suratıyla ona baktığında dayanamayıp gürültülü bir kahkaha atmıştı.

"Xiao Zhan sen...Sen gerçekten çok utanmazsın."

Xiao Zhan gülmeye devam etti. "Hemen utandığın için seninle uğraşmak hoşuma gidiyor."

"U-utanmıyorum." Yibo göğsünü kabarttı ve yalan söylediğinin anlaşılmaması için gözlerini kaçırdı. Yine de sesinin titremesine engel olamamıştı. "Neden utanacakmışım."

"Utanıyorsun işte." Xiao Zhan eliyle Yibo'nun yüzünü işaret etti. "Suratın kızardı bile."

"UTANMIYORUM!"

"Utanıyorsun."

Yibo sinirle soludu. Haksız olduğu bir konuda kendini savunmaya çalışmaktan nefret ediyordu. Çünkü gerçekten utanmıştı ve Xiao Zhan bunu çok iyi biliyordu.

"Tek seferde anılarımı unutturabileceğini sanmıyorum. Bu benim için çok derin bir yara..anlarsın işte unutmaya çalışırken senin canını yakmak istemem." Yibo cümlesini bitirene kadar tüm arsızlığıyla Xiao Zhan'a baktı. Böyle bir şey söylediği için kendinden nefret ediyordu.

Xiao Zhan'ın yüzü kızarmamıştı bile. Aksine Yibo'ya böyle bir şey söyletebildiği için gururla kahkaha atmaya devam etti. "Kendimi senin için feda edeceğim. Korkma."

"Senin için oldukça zor olacak. "

"Her zorluğun sonunda, mutlaka çiçekli bir yol vardır."

Yibo sonunda daha fazla devam edemeyeceğini kabul edip sinirle Xiao Zhan'a döndü. "Tam olarak ne söylersem utanıp susarsın?"

"Hiçbir türlü utanmam ama öpersen mecburen susmak zorunda kalırım."

"Herkesin içinde seni öpemem. O yüzden sus, tamam mı?"

"Yalnız olsak öper miydin yani?" Xiao Zhan sinsi bakışlarını gizlemedi ve Yibo'yu iyice süzdükten sonra kolundan tutup ağaçların arasına sürüklemeye çalıştı.

Yibo zor da olsa onu durdurmayı başardı. Her ne kadar Xiao Zhan'ın utanmaz olmasından şikayet etse de gülümsemesine engel olamamıştı. Başını eğerek kendi kendine gülümsedi, Xiao Zhan'ın görmemesi için ekstra bir çaba harcamıştı.

"Eğer çok istiyorsan tekrar sarhoş olabilirim." kendi kendine mırıldandı, Yibo. Kalabalığın gürültüsü yüzünden Xiao Zhan'ın onu duyamayacağından neredeyse emindi..

Biraz daha birlikte yürümeye devam ettikten sonra Xiao Zhan kolunda bir baskı hissetti ve kolunu çeken kişinin kim olduğunu görmek için kafasını o tarafa çevirdi. Nefes nefese kalmış bir halde Xiao Zhan'a yetişmeye çalıştığı çok belliydi.

"Dün geceden beri seni arıyorum. Neredeydin?"

Xiao Zhan hayretle kolunu tutan çocuğa baktı. Arabada tanışıp dün gece birlikte kalmayı planladığı çocuktu. Dün tanıştığı birine hesap vermesi gereken bir zamanın geleceğine asla inanmazdı. Yine de bozmamaya çalıştı.

"Arkadaşımla birlikteydim..haber veremediğim için üzgünüm." haber vermek zorunda olmadığını çok iyi biliyordu.

Xiao Zhan duraksadığı için Yibo da artık kafasını çevirip yanlarında beliren çocuğa tüm ciddiyetiyle bakmaya başlamıştı.

"Birden ortalıktan kayboldun. Seninle uyuyacağım için heyecanlanmıştım oysaki."

Xiao Zhan önce sinirden kolunu sıkıca tutan Yibo'ya, sonra da karşısındaki çocuğa baktı. Yibo gözlerini dikmiş çocuğu izliyordu.

"Ahh, B-ben üzgünüm dostum." Xiao Zhan ortamı germemek için tereddüt ederek konuştu. "Daha sonra telafi ederiz.."

"Öyleyse evime geleceğine söz ver."

"Şey..evine mi...?"

Xiao Zhan'ın ürperdiğini hissettiğinde Yibo dayanamayıp sakince lafa atladı. "Öyle bir şey olmayacak..." güzelce sırıttı. "...ama istersen sen bizim evimize gelebilirsin."

Çocuk büyümüş gözlerini Yibo'ya çevirdi. "Eviniz..?"

"Evet evimiz. Ben Xiao Zhan ile birlikte onun odasında uyurum. Sen de rahar rahat benim odamda uyursun. Nasıl plan ama?"

"Siz ikiniz..."

"Evet biz ikimiz, dün gece olduğu gibi birlikte uyumaya alışkınız."

Çocuk kafasını kaşıyarak Xiao Zhan'a döndü tekrar. Sanki sadece onunla muhatap olmak istiyor gibiydi ve Yibo'yu görmezden geldi. "Birlikte yaşadığınızı bilmiyordum."

Yibo bu hareketine sinirlenip Xiao Zhan'ı daha da yakınına çekti. "Artık biliyorsun." tekrar ikisi göz göze geldiğinde buz kesilmişlerdi.

Xiao Zhan Yibo'ya güzelce gülümsedi ve durması için elini sıktı. Yibo gözlerini kaçırıp bakışlarını yere çevirmişti.

"Yibo ile küçük bir tartışmamız olduğu için seninle kalmak istemiştim. Üzgünüm."

"Ahh, anladım. B-ben yakın olduğunuzu bilmiyordum. "

"Biz.." dedi Xiao Zhan, sonra da onay almak ister gibi Yibo'ya baktı. "Biz çok yakınız."

Hemen sonra Yibo'da kafasını salladı. Artık ikisi de yakın oldukları konusunda emindi. İstemsizce birbirlerine bakıp gülümsediler. Bunu fark etmeleri çok uzun zaman almıştı. Xiao Zhan sonunda gözlerini kaçırdı ve Yibo Xiao Zhan'ın yüzünün kızardığını rahatlıkla görebiliyordu.

****

Xiao Zhan gün boyu yaptığı gibi eve dönerken de Yibo'nun yanından bir saniye bile ayrılmadı. Kampa gelirken büyük bir kavgadan çıkmışlardı ve Xiao Zhan yol boyunca tanımadığı insanlarla birlikte olmak zorunda kaldığı için çok sıkılmıştı. Bu sefer gerçekten onu rahat bırakmaya niyeti yoktu. Bunu düşündükçe Yibo'nun koluna daha da sıkı sarıldı, kafasını omzuna yaslamıştı. Açıkçası kampa gelmek istemesinin tek nedeni Yibo ile güzel vakit geçirmekti. Tüm gece konuştukları için uykusuz kaldığı gecenin acısını şimdi evlerine dönerken Yibo'nun omzunda uyuyarak çıkarabilirdi. Kafasına rahat bir yer bulup gözlerini kapattığında Yibo da kendi kafasını cama yaslayıp gözlerini kapatmıştı çoktan. Arabadaki herkes yorgun düştüğü için sessizdi. Işıklar kapalıydı ve görebilecekleri tek şey aralıklarla yerleştirilmiş sokak lambalarının aydınlattığı yoldu.

Xiao Zhan nazik bir ses tonuyla seslendi. "Yibo."

Yibo yavaşça gözlerini açtığında Xiao Zhan'ın ona baktığını fark etmişti. "Uyu artık, çok yoruldun."

"Uyuyacağım ama önce rahatsız olduğum bir şeyi söylemek istiyorum."

Yibo cama yasladığı kafasını kaldırdı telaşla. "Nedir?"

"İstediğim zaman kendimi ne kadar iyi savunabileceğimin farkındasın değil mi?"

"Evet, farkındayım."

Xiao Zhan yutkundu ve derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti. Gözlerini bir saniye bile Yibo'nun gözlerinden ayırmıyordu. "Bugün yürüyüş sırasında..o çocuk yanımıza geldiğinde yaptığın şey hoşuma gitmedi."

"Tam olarak..neyi yanlış yaptım?"

"Büyük bir şey değil..sadece ona gereken cevabı verebilirdim. Korumaya çalıştığını biliyorum ama benim için büyük bir problem bile değildi."

Yibo birkaç saniye Xiao Zhan'ın ciddi bir şey konuşurken yukarı kıvrılan dudaklarına baktı ve çok geçmeden gözlerini oradan çekti. Neden böyle bir şey yaptığına kendi de anlam veremiyordu zaten. "Üzgünüm.." demekle yetindi ve kafasını geri yasladı.

"Üzgün olmana gerek yok, sadece sakin olmanı ve bazı şeyleri bana bırakmanı istiyorum."

Yibo suratını asarak söylediklerini dinlemeye devam etti. Haklı olduğunun farkındaydı fakat zaten kendine hakim olamadığı için yapmıştı. "Seni rahatsız etmesini istemedim, hepsi bu."

Xiao Zhan'ın aklına dün gece Yibo'nun ona sorduğu soru geldi ve kendi kendine gülümsedi. Yibo birini sevdiği zaman gerçekten de kendini ona adayan tiplerdendi. "Bana çok değer veriyorsun, değil mi?" Yibo'yu utandıracak olmayı umursamadı yine.

"Evet." Bu sefer Yibo da çekinmeden itiraf etti. "Konu sen olduğu zaman garip bir şekilde kendime hakim olamıyorum. Neden böyle olduğunu gerçekten anlamıyorum ama sanki kendimi kaybediyorum."

Xiao Zhan hiç beklenmedik bir anda yüzünü çevirip kıyafetinin üstünden nazikçe Yibo'nun omzunu öptü. Sonra da kafasını omzuna yaslamaya devam etti. Sadece 2 saniye içerisinde gerçekleşen bu olay Yibo'nun damarlarındaki kanın hızlanmasına yetebilecek kadar güzeldi. Yibo derin bir nefes alıp kendine gelmeye çalıştı. Garip bir şekilde terliyordu ve kalp atışları biraz daha hızlanırsa Xiao Zhan'ın bunu fark etmesinden korkuyordu. Yibo sakinleşmeyi başardığında Xiao Zhan bu sefer de farkında olmadan yüzünü iyice boynuna yaklaştırmıştı. Xiao Zhan'ın nefesini boynunda hissetmesi baştan ayağa titremesine neden oluyordu. Yibo onu rahatsız etmemeye çalışarak kendini biraz daha geriye çekti. Büyük bir gürültüyle yutkunduğunda Xiao Zhan da gözlerini açarak ona baktı. Kalp atışları neredeyse arabanın her köşesinden duyulacak kadar hızlıydı. Xiao Zhan bunu fark ettiğinde büyümüş gözlerle ne olduğuna anlam vermeye çalıştı. Yibo oldukça utanmıştı, ayrıca yüzüne bakamayacak kadar da korkuyordu. Aklının derinliklerinde vücudunun her yerinde parmaklarını gezdirmek gibi çirkin bir isteğin düşüncesi varken onun yüzüne bakamazdı. "L-lütfen..kafanı..çek." diye inleyebildi sadece.

Xiao Zhan hızla kafasını çekti fakat yüzünü Yibo'ya doğru çevirmiş ona bakıyordu hâlâ. "İyi misin? Neden bu kadar terledin?" Elini ani bir hareketle Yibo'nun alnına değdirdi. "Ateşin mi var?"

Yibo gözlerini kapatıp bir kere daha gürültüyle yutkundu, sonra bir an önce bundan kurtulmak için elini itti alnından. "Ben iyiyim."

"Dediğim şeye mi sinirlendin? Çok önemli bir şey değildi gerçekten. Öylesine söyledim."

Yibo olduğu yerde kahkaha attığında Xiao Zhan onun bu ani ruh hali değişikliğini hayretle izliyordu ve iyi olmadığı konusunda net bir şekilde emin olmuştu.

Yibo birkaç saniye sonra kahkaha atmayı bırakabildi. "Beni ne hale getirdiğin hakkında hiçbir fikrin yok."

"Evet. Hiçbir fikrim yok. Şu an ne olduğu hakkında da hiçbir fikrim yok."

"Neyim var biliyor musun? Şu an seninle bu arabada yalnız olmayı o kadar çok isterdim ki..kıyafetlerini çıkardıktan sonra vücudunun her yerini öpebilmeyi..tam olarak böyle bir şey anlıyor musun?"

Bu sefer Xiao Zhan da kahkahasını gizleyemedi. "Birbirimizi utandırma oyununu yürüyüş sırasında bitirdiğimizi sanıyordum. Devam mı ediyoruz?" Sinsice gülümsedi fakat şu durumda yanında ondan bin kat daha sinsi olan biri oturuyordu.

"Devam ediyoruz." dedi. Sesi oldukça tahrik ediciydi fakat Xiao Zhan garipliği fark etmemişti bile. Bunun sadece bir meydan okuma olduğuna inanmaya devam etti.

Yibo'nun kulağına doğru yaklaşıp fısıldadı. "Eve gittiğimizde yanımızda kimse olmayacak. Kendini kollaman gerekebilir. Sen böyle laflardan etkilenmiyor olabilirsin ama ben bunun sözünü veremem."

Xiao Zhan geri çekildiğinde Yibo da o konuşurken kapattığı gözlerini açtı yavaşça. "Yaptığım her şeyin sorumluluğunu alırım. Merak etme."

Bunu duyduktan sonra Xiao Zhan Yibo'nun elini alarak önce bacağına koydu, sonra da biraz daha yukarı kaydırdı. Yibo elinin nerede olduğunu fark ettiğinde nefes bile alamamıştı fakat bundan kaçmak aklının ucundan bile geçmedi. Elini kendi isteğiyle oranın üstünde gezdirdiğinde Xiao Zhan'ın küçük inlemelerini duymuştu.

"Artık gerçekten sorumluluk almak zorundasın Yibo."

Continue Reading

You'll Also Like

20.7K 2.4K 30
| TAMANLANDI | Jimin, Jungkook'un kendisine aşık olduğunu savunan hatta onunla sevgili olduklarını iddia eden çılgın bir aşıktı. •Texting
12.4K 1.7K 17
Xiao Zhan; hayaletleri, iblisleri ve tanrıları görebilen on yaşında bir çocuktur. Hem iblislerin hem de tanrısal varlıkların, bedeninin peşine takılm...
6.2K 727 24
Lozan'a yaşamak için gelip, teleferikte fenalaşan Jimin; On yıldır burada yaşayıp,kafasını dağıtmak için gezmeye çıkan Jungkook.
449K 32.9K 32
*Bir oğlan vardı ve Kyungsoo'ya göre o çok yakışıklıydı.* Yazar : kokuhaku Çeviri : supernaturel Orjinali : http://www.asianfanfics.com/story/view/6...