Pembe Düşler Mahallesi

By dreamonde

2.6M 132K 35.1K

Bir insana ne zaman aşık olursunuz? Çocukken, o gol atmak istediği için onun yerine kaleye geçtiğinizde mi? Y... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm / Part 2
33. Bölüm
Bayram Özel
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bir Kesit
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Ara Bölüm
43. Bölüm
Ara Bölüm 2
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm (Final)
Özel Bölüm
Özel Bölüm: Nereden Nereye

32. Bölüm / Part 1

42.7K 2.2K 1.3K
By dreamonde


Bol bol yorum gelmezse Hazal ile Kaan birbirlerinin ayrılığına daha fazla dayanamayıp el ele tutuşur, intihar ederler.

Yok yooov, ne tehdidi...

Sevgiler :)

*

Beklentim yokmuş gibi davranıp, içime dünyalar kadar umudu sığdırmaktan yoruldum. -Nilgün Marmara

Tik tak. Tik tak. Tik tak.

Geçen her saniye aleyhimize işliyor. Akrep ile yelkovan birbirine yaklaştıkça, Kaan ile ben biraz daha uzaklaşıyoruz birbirimizden.

Ne dibimde oturan Ricardo söz dinliyor, ne de gururumu elime sıkıştırmış 'yiyorsa geç üstünden' diyen aklım.

Kalbim duyurmaya çalışıyor sesini derinlerden. 'Dur!' Diye bağırıyor bana. 'Eğer Ricardo ile arana biraz mesafe koyarsan incilerin dökülmez.'

Sonra aklım giriyor devreye, avcumun içinde sıkı sıkı gururumu tutan parmaklarımı gevşetiyordu. 'Bak,' diyordu. 'Gururun her an zedelenebilir. Onun için gururunu hiçe saymak incitmeyecek mi seni?'

Biliyorum ki, aşkın savaştığı meydanda gurur kalmaz.

Ama ben kendimle savaşıyorum. Evet, belki incilerim dökülmez ama Kaan'ın da tıpkı benim gibi hissetmesini istiyorum.

Ben seni İrem ile görünce çok üzüldüm Kaan. Sen de benim gibi üzülüyor musun?

Bunu bir misilleme gibi gözüktüğünün farkındaydım ama hakediyordu.

Öyle kafasına göre esip gürleyip, elime bir fular tutuşturup, sonra karşıma geçip yanımda ki Ricardo'ya dik dik bakmasının hiçbir anlamı yoktu.

Ortada garip bir şeylerin döndüğünü de hissediyordum zira sık sık ard arda mutfağa su içmeye gidenler vardı.

Ve bunu daha önce Kaan ile yaptığımızdan gizli bir görüşme stili olduğunu biliyordum.

Kaan, Ares, Belgin, Tekin dörtlüsünün yüksek dozda tehlike içerdiğine de adım kadar emindim.

"Ay ay, Hazal da işte öyle çok hiperaktifti," dedi annem benden bahsetmeye devam ederek.

Ona kaş göz yapsam da susmuyordu. Keşke cam fanusta doğsaydım da rezil çocukluğumu orada tek başıma falan geçirseydim..

"Hiç unutmam bir gün bizim haytalar birkaç çocukla kavga etmiştiler diğer mahalleden. Yağmur ile Hazal da iki gün sonra gidip küçücük boylarıyla çocuklara kafa tutmuştu," dedi Zehra Teyze gülerek.

Bak bak, Yağmur ile nasıl yargı dağıttığımıza bak. Küçükken bile mahallenin kabadayısıymışız.

"Aynı çocukları bir sonra ki hafta Yağmur ile Hazal'a şekil yaptılar diye bir daha dövmüştük.."

Tekin Abi'nin söylediğiyle Kaan'ın dudağı yukarı kıvrılırken salonu hafif gülüşmeler doldurdu. Tabi onların serseri gibi takıldığı, millete poz kestikleri dönemlerdi.

"Bir gün kucaklayıp Hazal'ı getirmişlerdi, hatırlıyor musunuz? Altın gününün ortasına hem de. Yavrum fenalaşmış maçın ortasında.."

Maalesef Esra Teyze'nin bahsettiği gün dün gibi aklımdaydı.

"Sahi," diyerek araya girdi Tekin Abi. "O gün sen neden öyle fenalaştın ya?"

Omuz silktim kafamı iki yana sallayarak, "Hiç hatırlamıyorum.."

Kaan'ın tişörtünü çıkartıp maça devam ettiğini hatırlatma kimseye.. Başına güneş geçti senin..

Hemen karşımda oturan Kaan'ın dudaklarına lakayit, ne yaptığını iyi bilen bir serseri sırıtışı yerleşirken kaşları havalandı.

Yok artık canım. O gün tişörtünü çıkardığını hatırlıyor olabilir miydi? Yok yok.

Gözlerimi hızla kaçırdım.

Aman hem ne olmuş yani daha ortaokul bebesiydim. Hayatımda ilk kez kas görmüş yeni bir yetmeydim. Üstelik o zamanlarda Kaan'a deli divane olduğumu da düşünürsek bence epey normaldi.

Neyse ki abim hâlâ gelmemişti. Eminim burada olsaydı Kaan'a yaptığım tuzlu kahveden bahsederdi..

"Bir kez de bana tuzlu kahve yapmıştı."

ALLAH CEZANI VERSİN SENİN EMİ.

Gözlerim hızlıca tekrar Kaan'a kaydığında bakışları bende değildi.

"Ay evet," dedi annem. "Kaan diye ölüp bitiyordu yavrum şuncacık yaşında."

HAZAL BEN SENİN ÇOCUKLUĞUNUN ÇARKINA SIÇAYIM.

Kaan bakışlarını sağ yanımda oturan Ricardo'ya çevirdi meydan okurcasına.

"Küçükken de bana aşıktı işte.."

Benim dudaklarım mühürlenmiş gibi aralanmazken, Belgin'in kısık mırıldanmasını duydum. "Hazaliko'm benim be.. Nasıl da kararlıymış o zamandan beri.."

Ona dik dik baktığımda şirince gülümsedi fakat gözleri yanımda oturan Ares ile buluştuğunda göz devirerek tekrar annemlere döndü.

Bunlar daha bugün tanışmıştı aralarında ki negatif enerji de neyin nesiydi?

"İlkokuldaydı galiba," diyerek başladı söze annem ve ben yine yerin dibine gireceğime kanaat getirdim. "Çıkışta geldiler eve Yağmur ile birlikte, yanımda da Esra var. Nasıl ağlıyor ama.. Sordum noldu diye. Umut diye bir çocuk onu sevdiğini söylemiş."

Herkes hikayenin devamını merakla beklerken olduğum yere biraz daha sindim ve elimi alnıma yaslayarak yüzümü kapattım.

Allahım alsaydın kulaklarımı da duymasaydım bunları..

"Bir yandan hüngür hüngür ağlıyor, bir yandan da anlatıyor. Dedi anne Umut diye bir çocuk beni seviyormuş. Dedim kızım olur öyle şeyler ağlama. Bana dediği şey, ama ben Kaan'ı seviyorum. Beni Umut ile evlendirmezsiniz değil mi.."

"Sonuç odaklı çalışmışsın kardeşim tebrik ediyorum," diye fısıldadı Ares kulağıma doğru, gülmesini zorlukla bastırarak.

"Hıı, sağol," diye homurdandım.

Tam Esra Teyze dudaklarını aralamıştı ki artık bu işe son noktayı koyma zamanının geldiğini düşünerek araya girdim.

"Daha fazla beni rezil etmesek mi?"

"O zaman biz bir sigara molası verelim," dedi annem. Ona bakarak kaşlarımı çattığımda hızlıca ekledi, "Annem bak vallahi azalttım. Bugün bu daha ikinci olacak."

Nur topu gibi keş bir annem var dostlar..

Esra Teyze'nin heyecanlı bakışları bende dolaştı, "Gelince de fallarınıza bakarız."

Esra Teyze'nin bana zor bela kapattırdığı fincana tedirgin bir bakış attım.

Tüm gizli aşk hayatımın bir fincanla ortaya dökülmesini istemiyordum..

Onlar yukarıda ki balkona kendilerine çay doldurup sigara içmeye giderken, biz aşağıda baş başa kaldık.

Kaan bu akşam hiç sigara içmeye çıkmamıştı.

Ama banane ki bundan.. Allah allah..

İçimden ismini andığımı farketmiş gibi Kaan'ın sesi doldurdu kulaklarımı. "Ne güzel sohbet ediyorduk. Değil mi Ricardo?"

Ricardo kaç kurtar oğlum kendini. Run run!

Ricardo dudaklarını birbirine bastırdı, "Ben pek anlamadım ama.."

Eh tabi, Türkçesi yetişmediyse garibimin.

"Hazal diyorum," dedi Kaan üstüne bastırarak. "Bana aşıktı. Deli divane yani."

"Sen de abartma istersen o kadar," diye mırıldandım yüzüme sahte ve abartılı bir gülümseme yerleştirip.

"Yok yok," dedi yüzüne az önce ki serseri sırıtışını yerleştirerek. "Abartmıyorum."

Hemen ardından ayaklandı, "Ben bir su içeyim."

O oturma odasından çıktığı gibi Tekin Abi kalktı peşinden, "Benim de nasıl içim yandı var ya.. Sanarsın yıllardır su içmedim.."

Tekin Abi kafasını hafifçe çevirip Ares ile göz göze geldi ve sonra gözden kayboldu.

Ya siz benim taktiğimle benim evimde şekil mi yapıyorsunuz?

Ares de sakin adımlarla ayağa kalktığında diğerleri gibi hesap vermedi. Bu sefer de ben dahil olarak, "Nereye?" Diye sordum.

Adımları duraksadı ve hafifçe dönerek bana baktı, "Çikolatalı top yemeye?"

"Allah razı olsun, evde su kalmadı zaten," dedi Gaye. "Ülkeyi kıtlığa sokuyordunuz az daha."

ÇİKOLATALI TOPLAR BİTTİ SENİ LANET OLASI HAİN!

Ares tereddütlü ama hızlı adımlarla uzaklaştığında ayağa kalktım.

"Nereye?" Diye atılan bu sefer Belgin'di.

"Çikolatalı top baskını yapmaya," dedim gözlerimi kısarak ve hızlı adımlarla salondan çıktım.

Ancak beni durduran kolumu tutan bir el oldu. Omzumun üstünden baktığımda Belgin ile göz göze geldim. Kapalı mutfak kapısına ulaşmama az kalmıştı.

Belgin bir anda deli gibi öksürmeye başladı.

Benim gözlerim şaşkınlıkla irileşirken, elim ayağım telaşla birbirine girdi. "Belgin, iyi misin? Dur, su getireyim."

Ve mutfak kapısı açıldı, mahşerin üç atlısı peş peşe çıktılar.

Ares geçerken iki kez Belgin'in sırtına vurduğunda, Belgin'in öksürükleri hızlıca kesildi.

"Sağol."

"Sen sağol."

Kaan ile çok kısa bir an göz göze geldik. Fakat dudaklarında ki ufak kıvrılma harici bir şey demeden içeri geçti.

Hepsi gidip Belgin ile baş başa kaldığımızda yüzüme şaşkınlık düştü.

"Hainlik yaptın.."

"Hainlik demeyelim," dedi dudağını dişleyerek. "Ortak bir amaca hizmet."

Ellerimi belime yerleştirdim, "Neymiş o ortak amaç?"

Dudaklarını büktü, "Yurtta sulh, cihanda sulh."

"Neymiş o sulh?"

Duraksadı, "Ama sen böyle karşımda dikilince söyleyip kaçasım geliyor.. Bakmasana öyle.."

Duruşumu ve yüz ifademi bozmadan öylece durmaya devam ettiğimde derin bir nefes aldı.

Tam dudaklarını aralayacaktı ki, bir anda oturma odasından Ares fırladı ve avuç içini Belgin'in ağzına kapayarak onu ilerletmeye başladı.

Belgin bana ağzı kapalı hâlde, Ares'in peşinden giderken el salladı.

KAFAYI YEMEME AZ KALMIŞTI.

Sinirle gözlerimi yumdum ve ağır adımlarla odaya geri döndüm. İçeri girdiğimde kısa bir an herkesin bakışları bana değdi.

İşte ipin ucu tam da orada koptu..

Diğerlerinin aksine Ricardo bakışlarını benden çekmedi ve yarım ağız bir şekilde güldü, "Tu sei una stella." (sen bir yıldızsın.)

Kaan, ben daha cevap bile veremeden düz bir ifadeyle bakışlarını önce Ricardo'ya ardından Ares ile Tekin Abi'ye çevirdi.

Joseph en kenarda kafasını vitrine yaslamış uyuyordu????

"Bu dingil benim İtalyanca bildiğimi hâlâ anlamadı mı lan acaba?"

"Pardon?" Dedi Ricardo oturduğu yerde doğrularak.

"Neyin şeyi bu ya? Germeyin." Diyerek ikisine de ters ters baktım ve yerime geri geçtim.

Neyin şeyi bu ya mı... Nasıl güzel kullanıyorum ama zengin Türkçemizi...

Kaan ise sanki beni hiç duymamış gibiydi.

"Bilader sen hayırdır?"

Biri Kaan'a Ricardo'nun İtalyan olduğunu hatırlatabilir mi acaba?

Neyse ki bu olay annemlerin gözü önünde yaşanmıyordu zira Esra Teyzenin biraz daha imalı bakışlarına katlanamayabilirdim.

Ricardo omuz silkti yavaşça, "Hiç."

Kaan dişlerini birbirine bastırarak Ricardo'ya tehditkâr bir şekilde gülümsedi, "Göstereceğim ben sana hiçi.."

Ricardo da yarım ağız sırıttı ve Kaan'ı kışkırtmak istercesine kolunu omzuma attı. Ona ters ters baksam da o Kaan'a odaklanmıştı.

Kaan'ın dudaklarından beni bile korkutan bir gülüş çıkarken, Ares bakışlarını Ricardo'ya çevirdi.

"Oğlum napıyorsun sen? Adama kız arkadaşıyla mı meydan okuyorsun?"

"Ricardo," diye tısladım sessizce sinirle dişlerimin arasından. "Ben senin Kaan'ı kışkırtırken kullanabileceğin bir mal değilim, biliyorsun, değil mi?"

Ricardo henüz Ares'e de bana da cevap veremeden, Kaan'ın alaycı gülüşü aniden durdu ve ateş fışkıran gözlerini bana hiç değdirmeden Ricardo'ya dikti.

"O eli oradan çekmen için beş saniyen var."

Ricardo'nun Kaan'ın tehditkâr sesi karşısında ufak bir tereddüte düştüğünü hissettiğimde olaya el attım.

"Senin müdahil olmana gerek yok. Ben istersem çeker zaten."

Bastıramıyorum içimdeki bu intikamcı tarafı dostlarım..

Kaan'ın öfkeli bakışları bu sefer bana döndü ve kaşlarını öyle mi dercesine havalandırdı.

"Hadi ya," dedi alayla.

"Sonuç olarak Ricardo benim arkadaşım," dedim düz bakışlarımı Kaan'a dikerek.

Aklıma Gayelerin evinin bahçesindeyken söylediği söz düşüverdi aklıma.

'Orada Giray gelip kafasını omzuma koysa o bile sikimde olmazdı.'

"Hem belki de kolunu omzuma attığın farkında bile değilimdir, belli mi olur.."

Tekrar dişlerini sıkarak güldü ve ellerini sinirle saçlarından geçirdi. "Neyse en azından her şey istediğim gibi gidiyor."

Benim kaşlarım anlamsızca çatıldı, Kaan'ın bu öfkeli hâline karşı tepkisiz kalmaya çalışsam da biraz zordu.

Kaan oturduğu koltuktan kalktı ve tam karşısında oturan bize doğru gelmeye başladı. Bir şeyler olacağını tahmin ederek ayaklandım ki, kolumdan tutarak geri çekti Tekin Abi. "Araya kaynayıp kafa yemeni istemem.."

Kaan da bu esnada Ricardo'yu yakasından kaldırarak kafayı geçirmişti.

"Beş saniyen doldu."

Benim dudaklarımdan ufak bir çığlık kaçmak üzereyken, Tekin Abi avcunu ağzıma kapattı. "Kızım dur bağırma, manyak mısın?"

Bu sırada Joseph gözlerini araladı. Karşısında gördüğü manzarayla afalladı ve hızlıca ayaklansa da Ares'in kendisini durdurup kulağına bir şeyler söylemesiyle olduğu yerde kaldı.

Bu çocukların neden Türklerden bu kadar korktuğuna asla anlam veremeyecektim. Ama doğru bir hareketti. Çünkü Kaan ikisini de tek başına ezer geçer gibi geliyordu.

Tamam, Ricardo ile Joseph de çok hanım hanımcık çocuklar değildi ama onların İtalya'da ki kavgası, bizim Survivor'da izlediğimiz
Barış-Yasin kavgasından halliceydi.

Yok İtalya, yok Cosa Nostra, yok mafya falan fasa fiso. Mafya ailesinin içinde büyümeyen her İtalyan erkeği Ricardo gibi. Bknz: az kavgacı.

"Bu iki oldu, üçüncü de senin yedi düvelini.." Kaan'ın küfrünü Belgin kesti.

İki?

"Bunu siz sonra aranızda mı halletseniz acaba?"

Kaan omzunun üstünden Belgin'e kısa bir bakış attıktan sonra Tekin Abi beni serbest bıraktı ve, Kaan beni bileğimden tuttuğu gibi çekti.

"Napıyorsun?!" Diye çıkıştığımda geri cevap vermedi. Bileğimi ondan kurtarmaya çalışsam da başarılı olamadım. "Annem görecek! Abim gelir birazdan! Kaan nereye gidiyoruz manyak mısın?!"

Kaan çoktan salondan çıkmış, üstüne kapıyı açıp beni peşinden götürmeye devam etmişti.

"Bak saçmalama," dedim ılımlı bir sesle ancak çoktan kapının önünde ki arabasına gelmiştik bile. Ön yolcu koltuğunu açarak beni bindirdiğinde kapıyı açıp geri kaçmayı düşündüm fakat mahallede olay çıkmasını istemiyordum.

O da şoför koltuğuna geçip kontağı çalıştırdığı anda tekrar itirazlarıma başladım, "Ya ikimiz aynı anda ortadan kaybolursak neler olabileceğinin farkında mısın?!"

"Umrumda mı sence?" Diye sordu arabayı son gaz sürerken.

"Umrunda olması gerekiyor!" Diyerek bağırdım. "Ben bu durumu anneme, babama, abime nasıl açıklayacağım?!"

Derin bir nefes alarak diliyle dudaklarını ıslattı, "Senin açıklamanı gerektirecek bir durum olmayacak ortada."

"Sen şaka mısın?!"

"Yoo," dedi hızlıca. "Gayet ciddiyim."

"Ya hiç mi düşünmüyorsun beni?! Bu saatte ben bu kızı alıp siktir olup gidersem ailesine ne diyecek diye?!"

"Düşündüğüm için siktiğimin planını çoktan yapmıştım zaten Hazal!"

"Küfür etme!"

"Asıl sen etme!"

"Ben etmiyorum!"

"Sen etmiyorsan ben hiç etmiyorum!"

"Bağırma bana!"

"Ben mi sana bağırıyorum?! Sen kendine bak!"

Elimle şakaklarımı ovarak sakinleşmeye çalıştım. Tamam, böyle bir yere varamazdık. Tansiyonun düşmesi lazımdı.

"Kaan," dedim gözlerimi yumup derin nefesler alarak sakin bir sesle. "Bak babam zaten yok ama annem ya da abim illa ki farkedecek ikimizinde yokluğunu."

"Etmeyecekler," dedi hala öfke pırıltıları taşıyan fakat gayet kendinden emin bir sesle. "Çünkü Ares, Belgin'e yavşayan Ricardo'ya kafa attı. Sonra Tekin ortalığı sakinleştirdi. Ben, şu an o iki puştu otellerine götürüyorum. Gaye, Belgin ve sen, Belgin çok ağladığı için onu sakinleştirmek için birlikte çıkıyorsunuz. Ares ile Tekin, annenlere her şeyi açıklayıp gidiyor."

Kaşlarım çatıldı, "Ne?"

Derin bir nefes alarak bakışlarını bana çevirdi, "Tam olarak neresini anlamadın?"

"SENCE?!"

Omuz silkti ve sol dirseğini arabanın kapısına yaslayarak, sağ kolunu direksiyonda yalnız bıraktı.

"Ağlayan Belgin'i sakinleştirmeye çalışıyorsun işte."

"NE BELGİN'İ?! NE DİYORSUN OĞLUM SEN?! KAFAYI MI YİYEYİM İLLA?"

Oğlum fazla mı oldu sanki ya?

Bıkkın bakışlarını bana çevirdiğinde yüzünde sanki gayet normal bakkala gidiyormuşuz gibi düz bir ifade vardı.

"Seni kaçırdığımı anlaman için illa açık açık söylemem mi lazım?"

Annem beni öldürecek..

"Şaka de," diye mırıldandım gözlerimi yumarak.

"Eğer kendini daha rahat hissedeceksen," dedi derin bir nefes alarak. "Şaka."

Öfkeli bakışlarımı ona çevirdim, "Dalga mı geçiyorsun benimle?"

"Şaka de diyen sendin?"

İçimden 10'a kadar sayarak kendimi sakinleştirmeye çalışırken, Kaan'ın telefonunun melodi sesi doldurdu sessiz arabanın içini.

"Hallettiniz mi?" Diye sorarak açtı telefonu. Karşı taraftan gelen sesleri işitiyordum fakat anlayamıyordum.

"Tamam. Belgin'i sen götür eve o zaman."

Sabırsızlıkla telefonunu kapatmasını beklerken o da bunu hissetmiş gibi, "Eyvallah," dedi ve uzatmadan kapattı.

Bakışlarını hafifçe bana çevirdi, "Şimdi annen arayacak seni. Belgin'in çok ağladığını, bu geceyi mahvettiği için kendini çok kötü hissettiğini falan söyle. Bu gece onun yanında kalacağım de."

"Yapmazsam?" Diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

"Yapmazsan ergen liseliler gibi seninle baş başa kalıp konuşmak için kurduğum senaryo güme gider."

Gerçekten de bu senaryo tam lise aşklarına layıktı.

"Bana kalsa tutup kolundan götürürdüm ama seni zor durumda bırakmak istemedim. İstiyorsan ara anneni söyle Kaan beni kaçırdı diye, sen bilirsin."

Sen Kaan'a hâlâ öfkelisin.. Sıç onun ağzına.. Düşme.. Sinirini taze tut.. Seni düşünmesi öfkeni azaltmıyor...

"Ricardo'ya kafa attın!" Dedim sinirle. "Ricardo benim arkadaşım, senin kafana göre dövebileceğin biri değil!"

Histerik bir kahkaha attı ve eliyle çenesini sıvazladı, "Sikeyim ben öyle arkadaşı."

"Düzgün konuş," diyerek uyardığımda bana yandan kısa bir bakış attı.

"Sen beni resmen salak yerine koyuyorsun," diye mırıldandı öfkeyle.

"Ne salağı ya?" Diye çıkıştım. "Sen kendini oraya koymuşsan benim suçum değil."

"Giray da güya arkadaşındı, ama seni sevdiğini bal gibi biliyordun!" Diye bağırdı boğazı parçalanırcasına. "O İtalyan pezevengin de seni sevdiğini biliyordun! Buna rağmen ikisiyle de görüşmeye devam ettin! Gittin Giray'dan ümitleneceğini bile bile benim adıma özür diledin! Ricardo denen yavşağı getirdin ailenle tanıştırdın, yemeğe çağırdın! Ama hepsi can ciğer arkadaşın maşallah!"

Kaşlarım çatıldı, "Ne özrü ya," dememe kalmadan kafama dank etti ancak o sırada Kaan telefonundan ölüm fermanımı açmıştı bile.

Yalnızca iki saniye içerisinde Giray'ın sesi doldu arabanın içinde.

"Kusura bakma Hazal. Annem aradığında açmazsam endişeleniyor."

Annem arıyor diye uzaklaşıp, ses kaydını açmıştı demek alçak puşt.

"Yok yok önemli değil, diyeceklerimi dedim zaten aslında."

"Yani diyorsun ki aldırma sen ona?"

"Evet yani Kaan Abi benim iyiliğimi istediğinden öyle fevri davrandı. Yoksa seninle bir şeyi yok."

"Sadece fevri mi davrandı.."

"Anlamadım?"

"Anladın anladın. Neyse. Olay sadece fevrilik değil, o boyuttan çıktı maalesef."

"Ben onun adına tekrar özür dilerim Giray. Yarın akşam bir arkadaşımla dışarı çıkacağız, sen de gel istersen. Bu sorunları arkamızda bırakmak için güzel olur."

"Hayır benim adıma niye özür diliyorsun anlamıyorum amına koyayım. Pişman olacak olsam yapmam zaten!"

Kaan'ın öfkeli sesi, ses kaydı bittiği gibi doldu kulaklarıma.

"Neden her seferinde siktiğimin Giray'ı çıkıyor karşıma, neden uğraşıyorum ben bu yavşaklarla? Neden yani neden!"

E bana aşkta her şeyin mübah olduğunu söylemişlerdi..

"Senin tepkini merak ettiğim içindi," diye mırıldandım sesim içime kaçmış gibi.

Şu ses kaydından kendimi haklı çıkarabileceğimi sanmıyordum.

"Ben deneme tahtası mıyım Hazal?" Diye sordu kontrole sokmaya çalıştığı sesiyle. "Duygularımı anlaman için Giray'ı ya da Ricardo'yu koz olarak kullanman mı gerekiyordu? Giray bumeranga döndü çocuk bir siktir olup gidemedi hayatımızdan!"

Ricardo...

"Sen," dedim kaşlarım çatılırken. "Ricardo'nun beni sevdiğini nereden biliyorsun?"

Telefonum çalmaya başladığında yorgun nefesimi serbest bıraktım.

Annem arıyordu.

Bi bırakın da sıçalım birbirimizin ağzına yahu..

Kaan "Hay ben sizin. Lan tam yükseliyorum bi susun," diye homurdanmaya başladığında telefonun ekranını ona çevirdim.

"Saygılar Zeynep Teyzeciğim." diyerek bitirdi homurdanmasını.

"Ne diyeceğim ben şimdi?" Diye sordum Kaan'a.

Araya o kadar şey girmişti ki planı unutmuştum.

"Belgin ve Gaye ile eve gidiyorsunuz. Ricardo Belgin'e yavşadı, Ares de Ricardo'ya kafayı geçirdi. Kimse ne olduğunu anlayamadı. Belgin ağlıyor, kendini kötü hissediyor, bu gece onun yanında kalacaksın. Yarın akşam ya da pazartesi sabahı dönersin."

"Ares neden Ricardo'ya kafayı geçirsin ya," diye mırıldandım. "Mantıklı bir senaryo olsaydı bari. Ares Ricardo'ya değil, Belgin ikisine birden kafa atardı.."

"Bir dahakine senaryoyu öyle yazarız leydim, çok özür dileriz böyle detaylarda hata yaptığımız için," diyerek homurdandı.

Ona kötü kötü bakarak telefonu açtım.

"Ah yavrum, Belgin nasıl iyi mi?"

Bende annem beni merak edecek de ağzıma sıçacak diye iki saattir laga luga yapıyorum.

Ama Kaan düşünmeseydi öyle olurdu zaten..

"Olacak anne inşallah," dedim hafif tedirgin tutmaya çalıştığım sesimle.

Ancak Ares ile Ricardo kendisi için kavga etti diye ağlayan bir Belgin canlandıramıyordum ki gözümde! Belgin yapsa yapsa çekirdek alır oturur köşeye kahkaha atarak izlerdi.

"Ay bir sigara içecektik. Aşağısı dövüş kulübüne dönmüş. Neye uğradığımızı şaşırdık vallahi.." diye mırıldandı annem.

"Öyle öyle. Biz de anlayamadık nolduğunu bir anda," dediğimde düştüğümüz duruma gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Belgin ile Ares'in eski sevgili olduğunu anlamıştım ben zaten. Yemekte de atışıp duruyorlardı. Ricardo da arkadaşının yavuklusuna yan gözle bakmasaymış, Ares oğluma da dedim iyi yapmışsın diye."

Zeynep Dinçer'e bak sen. Ares fan clup.

Ulan Ares, kaptın yine gider ayak bir artıyı.

"Dimi," dedim kendimi tutamayarak. "Masada habire bir atışmalar falan.. Yani çok belli ettiler zaten."

Kaan bana yandan kısa bir bakış attığında hızla boğazımı temizledim.

"Anne kız ağlıyor burada, sen neler diyorsun ya.. cık cık cık. Ben bu gece Belgin'in yanında kalabilir miyim? Kendini çok kötü hissediyor gecenin mahvolmasına sebep olduğunu düşünüyor."

"Aman yavrum olur muymuş öyle şey," dedi annem hızlıca. "Kendini toparladığı gibi arasın beni. Merak ederim sonra."

Annemden bu gece orada kalmak için izin alarak telefonu kapattığımda arabanın içini derin bir sessizlik kapladı.

Al işte. Az önce ki kadar yükselemiyorduk.

En azından Kaan direksiyonun başında sinirlenmezdi de kaza falan yapmazdık.

Son dakika! Sevdiği kızın, kıskandığı için ağzına sıçtığı çocuktan özür dilediğini öğrenen K.A arabayı uçuruma sürdü!

"Yolumuz uzun mu?" Diye sordum etrafta sıklaşan ağaçlara ve gökyüzünde daha çok parıldayan yıldızlara bakarak.

"Biraz," dedi düz bir sesle. "Yüksek ihtimalle sen uyuyakalırsın."

Uzun araba yolculuklarında genelde hep uyuyakalırdım. Kaan'ın bu ince detayı söylemesi içimin sımsıcak olmasına sebep olsa da o geceyi tekrar hatırlayıp defalarca kez tekrar öfkelendim.

Zaten çok geçmeden gözlerim ağır kapanmıştı.

Uyandığımda bu gece bizim için ya başlangıç, ya da bir son olacaktı.

⌛️

Selaammmmm! Şimdi eminim diyeceksiniz ki bölüm burada bitirilir mi..

Ama bölüm gerçekten tek başına aşırı uzun olacaktı ve bu gece kısmen duyuru da yaptığım için en azından part 1'i atmak istedim.

Part 2 henüz bitmedi, onu da yarın akşam atacağım.

Bölüm hakkında ki düşünceleriniz neler bakalım?

Lütfen benim sormamı beklemeden her şey hakkında ki düşüncelerinizden bahsedin. Hazal ile Kaan olsun, Ares ile Belgin olsun, Hazal'ın küçükken Kaan'a yaptığı sapıklıklar olsun.. Hepsindennn!

Ama en çok şeyi merak ediyorum.

Kaan'ın Hazal'ı kaçırma planını nasıl buldunuz ahahahajhaahahasha. Çocuğum La Casa De Papel senaristi mübarek.

Part 2'de her şeyi oturup konuşacaklar. -baştan aşağı her şeyi- Merak ettiğiniz çoğu şeyin açığa çıkacağına emin olabilirsiniz.

Wattpadde maalesef iletişim sorunumuz olduğu için bir İnstagram hesabı açtım. Tamamen yazdığım hikâyelerle alakalı. Bölüm gelecek günler, saatler, alıntılar, sohbetler.. Her şey orada olacak.

Instagram: ramounde

Hayırlı sahurlar dilerim efenim. ♥️

Continue Reading

You'll Also Like

999K 58.1K 39
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
2.1M 68.5K 54
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
413K 25K 16
Mafya ,arkadaşımın abisi, yaş farkı, aşk, erotizm,dram,aksiyon,romantizm...
484K 14.8K 10
Doğum gününde ailesini kaybeden Almira Dolunay Soylu aylar sonra abisine gelen bir telefon çağrısıyla hastanede bebeklerin, nedeni belli olmayan bir...