Olmayacak Bir Hayal

By madam-yellow

71.8K 3.7K 1K

Yeni. Üç harfli bir kelime genç bir kızın hayatının merkezi olabilirdi. Yeni okul, yeni arkadaşlar, yeni iki... More

2) OBH-İkizler
3)OBH-Toprak Oytun Geliyor!
4) OBH- Hastane
5) OBH- Derbi İzleme
6) OBH - Annem Kaçırıldı!
7) OBH- Teşekkür Sırası.
Hesaplar
9) OBH- Bilmiyorum
10) OBH- Teşekkürler Rüzgar (!)
11) OBH- Affetmek zordur!
12) OBH- Karar
13) OBH- Arkadaşlığa İhanet mi?
DUYURU: ÖZGE CAN ASLAN
14) OBH- Tatil ve Sevgililer Günü
15) OBH- Simay-Kağan
16) OBH- Korkma!
Kısa bir not.
Kısa Açıklama
17)OBH- Trekkking
18) OBH- Kampa Doğru
19) OBH- Orman Maceraları
20)OBH- Kıskançlık
21) OBH- Bu Kadar mıydı Aşkımız?
22) OBH- Kendine İyi Bak Toprak
23) OBH- Sahil Rüzgar'ı
24) OBH- Boynuzlanan Kızın Düşünme Süresi
25) OBH- Kafam Bir Milyon!
26) OBH- Bak Postacı Geliyor!
27) OBH- Yalancı Kurbağa Prens (:
28) OBH- Müstakbel kocacığım ile tatil yolculuğu.
29) Efekt vermeden çek. Sen zaten güzelsin aptalperest.
30) OBH- Rüzgar Oytun'un elinden yemek yemenin verdiği keyif.
Şehidim!
31) OBH- Toprak'a dokunmaya kalkarsan seni parçalarım.
32) OBH- Senin yüzünden sigara bağımlısı olacağım Bay Oduk.
33) OBH- Ece'nin ziyareti ile gelen mutluluk.
34) OBH- Galata Kulesine Kadıköy Boğası ile saldırır benim sırdaşım.
35) Kız Kulesine aşık Galata Kulesi'nin hikayesi.
36) OBH- Kaynana/gelin kavgaya gelin.
37) OBH- Köy yolunda önümüze çıkan malum ayı.
38) OBH- Bana tepen inek sana tepsin şarkısı.
39)OBH- Kendisi bile bilmezken papatyalara sormak ne haddime.
40) OBH- Olmayacak bir hayalin dileğini diliyor gibisin.
41) OBH- Hayal kurmayı sevmelisin küçük bey.
42) OBH - Gökyüzüne bakan gözlerinden öperim. >Ain't your mama!<
42) OBH-Suni Teneffüs?
Sonunda gelen! / madam-yellow

1) OBH - Yeni Okul

8.2K 258 45
By madam-yellow


İlk hikayemle ,ilk acemiliğim ile , amatörlüğüm ile , hatalarımla , yanlışlarımla , cümlelerimle , satırlarımla karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Şimdiden okuduğunuz için hepinize çok teşekkür ediyorum.


-

"Hayal, hadi uyan artık kızım." diye başımda bana seslenen anneme "Uyandım ben annem." diyerek uyandığımı kanıtlamaya çalışıyordum. Sabahları yataktan kalkmanın bu kadar zor geldiği tek insanım yeminle. 

Annem "Yorganın altında, yastığına yüzünü yapıştırmış bir şekilde yatanda benim geçen sene vefat eden teyzem herhalde kızım." dediğinde ister istemez gülmüştüm. Gülmem uyandığım ama hala uyuyor pozisyonunda durmamın kanıtıydı aslında yine de kalkmaya pek niyetli değildim.

"Tamam annem tamam. Sen geç ben geliyorum." diyerek en azından başımdan gitmesini sağlamaya çalıştım. Bir ara annemden hiçbir ses gelmeyince gerçekten gittiğini düşünmüştüm.

Ta ki başımın altından yastığımın çekilmesiyle yatakta doğrulmama kadar. Annem zafer kazanmış oyuncu pozuna geçmiş bir şekilde elindeki yastıkla birlikte gülerek bana bakıyordu. Ben ise yorgun ve deprasif sesimle " Annem o işler yastığı çekmekle olmuyor. Ben bugün yatağımdan ayrılmak istemiyorum. Biz birbirimize aşığız. Ondan ayrılırsam bir daha benimle barışmaz." diyerek tekrar annemin elindeki yastığı kaptığım gibi yatağa geri yattım.

Annem bu seferde üzerimdeki yorganı çekerek "Yatağına benden selam söyle Hayal'im. Aşk yaşayacak daha iyi birilerini bul kızım yatakla aşk mı yaşanır?" dediğinde hem annem üzerimden yorganı çekmesin diye yorganımı tutuyordum hem de annemin söylediklerine gülüyordum.

"Kızım bir daha tekrarlattırma.  Hadi geç kalacaksın." Kadın kaç dakikadır beni uyandırmaya çalıştığı için sesi haliyle bıkmış çıkıyordu.

"Anne ben okula gidemem." dedim başka bir yerden vurarak.

"Nedenmiş o Hayal hanım?"

"Çünkü." dedim yorganın açık kalan ucundan annemi izleyerek.

"İlk gün ya şimdi yalnız başıma ne yapacağım." Çünkü ben evime dönmek istiyorum anne.

"Kızım seninde dediğin gibi daha ilk gün. Mutlaka birilerini bulursun."

"Anne bugünlük gitmesem." Bu sefer yalvarmaya dönüşmüştü çabalarım.

"Çok uzattın Hayal. İki dakikan var müstakbel aşkın yatağından ayrılman için. Ayrıldın ayrıldın yoksa." diyerek sustu. 

"Yoksa?"

"Yoksa kendimden başka bir avukat bulup seni yatağından boşarım." dedi. Avukat hanım konuşuyor , sessizlik.

"Neden ayrıldınız diye sorarlarsa yatağımla arama üçüncü şahış olaraktan annem girdi derim herkese." Tehditlerim şahanedir çaktırmayın.

"Annem değilde babam dersin. Çünkü babana seni okula bırakmasını söylemek üzere salona doğru yola çıkıyorum." Buda annemin tehdididir. Benimkine oranlar yüzde bin geçerli bir tehdit olduğu için avukat Meral İynem'in davayı kazanışının kanıtıdır. Annemin işinde ne kadar başarılı olduğundan bahsetmiş miydim?

"Anneciğim şaka mı diyeceğim sen şaka yapmazsın. Gerçek mi bu?"

Annem çıkmak üzere olduğu kapıdan bana bakarak "Evet, ne oldu Hayal hanım? Bir sorun mu var?"diye imalı kelimeleriyle sordu. Beni nereden vuracağını biliyordu bu sultan.

"Anne istersen sen de gel el ele tutuşup gidelim. Sonra adım İlk günden ana kuzusu, baba kuzusu diye çıksın. On birinci sınıfım ben. Kusura bakma anne ama adımı ilk günden çıkarırsam sonra okulda bir yerim olmaz. Bana bu kötülüğü yapamazsın." dediğimde annem bana 'düştün mü elime' bakışları atıyordu.

"Yapmazsın annem değil mi?" dedim sorarmışcasına. Annem benim bu halime gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

"Kızım ben seni nasıl bırakayım tek başına."

"Anne ama lütfen." Hayal kendini derin sulardan çıkarmak için çırpınıyordu dersiniz.

" Bu şehre geleli bir hafta oldu ve okulunun yerini, hangi otobüsle gidip geleceğini nasıl bileceksin?" diye sordu.

Evet bu şehre geleli bir hafta olmuştu. Acil bir kararla buraya gelmiştik. Babam doktordu ve tayini çıkmıştı .Annem ise avukattı ve babamın tayini üzerine o da tayinini buraya aldırtmıştı. Buraya gelmemek için çok ayak diretmiştim. Hatta buraya geleceğimizi öğrendiğim ilk gün evden bile kaçmıştım.

Yani kaçtım derken çok uzağa değil merak etmeyin sadece oradaki en yakın arkadaşım hatta çocukluktan bu yana en sevdiğim olan Ecelere gittim. Ama tabi bizimkilerin beni ilk arayacakları yer orası olunca elleriyle koymuş gibi buldular. Buraya gelirken en çok arkadaşlarımdan ayrılırken üzülmüştüm. Onlar özelliklede Ece benim her şeyimdi. Oraya ve onlara o kadar alışmıştım ki buraya geldiğim güne de oradan ayrıldığım güne de lanet ediyordum. Gelmemek için her şeyi yapmıştım ama sonuç: İstanbul'daydım. Her zaman ki gibi yine ailemin dediği olmuştu.

Anneme dönerek "Anne daha iki gün önce babamla birlikte okula bakmaya gittik ve hangi otobüsle gideceğimi biliyorum." dedim.

   Annem buraya geleceğimiz günlerde benim çok üzüldüğümü ve kırıldığımı görmüştü. Bu yüzden elinden geldiğince benim isteklerimi yapmaya beni kırmamaya çalışıyordu. Ben de bunu kendime fırsat olarak değerlendirip her dediğimi yaptırıyordum. Kırk yılın başında bir bana gün doğdu hiç geri çevirir miydim?

Annem benim üzgün ve kırgın surat ifademe bakarak biraz düşündü. E haklıydı elin yabancı memleketinde kızını tek başına sokağa çıkarmak istemiyordu ama bende ilk günden muhallebi çocuğu damgası yemek istemiyordum.

Çok beklemeden " Tamam ama eğer beş dakikaya kadar bu yatak toplanıp masaya oturulmazsa ilk günden okula geç kalacaksın." dedi ve arkasını dönüp çıktı. Yes be. Canım anneciğim benim. Nasılda kızının dediğini yaparmış. Gerçi beni buraya getirerek üzmüştü ama olsun.

Hemen yataktan kalkarak üzerimi giyinmeye başladım. Altıma lacivert dar pantolonumu, üzerime Fenerbahçe armalı  tişörtümü ve ayaklarıma da beyaz vanslarımı giydim. Ben koyu Fenerliyimdir. Eğer konu maçsa bir erkek gibi maç konuşup takımımı layığıyla savunabilir, annem kanalı değiştirmeye çalıştığında babama destek olarak lig tv izleyebilirim.

   Belime kadar uzanan koyu sarı biraz kahverengiyi anımsatan saçlarımı düzleştirdim. Makyajla hiç aram yoktur ve makyaj yaptığım gün sayısı sayılır ama bugün klasik yeni okul merasiminin ilk günüydü. İlk günden yeni çocuk muamelesi görmek  istemiyorsam otoritemi koymak zorundaydım. O yüzden çekmecedeki siyah eyelineri alarak sürdüm. Yani sürmeye çalışmaya çalıştım. Yüzümü dört kez yıkadım. O şeyi süreceğim diye ama sonuç olarak zafer benimdi sürmüştüm ve yeşil gözlerimin belirginleşmesini sağlamıştım. Arkama takacağım lacivert çantamı alarak salonda evraklarla uğraşan annemin yanına gittim.

"Anneler sultanlığında top onda bir numara annem, beni ilk günden eziklik damgası yemeden kurtaran sultan ve en önemlisi meleğim ben gidiyorum." diye anneme günlük bir güzel boya badana çektim.

Annem söylediğime gülerek "Kendine dikkat ediyorsun kızım. O telefon ilk çalışta açılacak." dediğinde yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

"Tamamdır sultanım."

"Meleğim,sultan, iltifatlar ve öpücük artık bana kırgın olmadığının göstergesi herhalde." Konu anneme yağ çekmek olunca canla başla savaşmak farzdı mübarek. Kırgınlık derken beni buraya getirdikleri için onlara attığım haddi hesabı olmayan tripten bahsediyordu.

"Eh işte."

"Bak bak bak. Az önce annelerin bilmem nesiydik şimdi eh işte olduk." dediğinde gülmeme engel olamadım.

"Hadi neyse anne. Ben çıkıyorum."

"Kahvaltı yapmadan nereye?"

"Okulda atıştırırım bir şeyler meleğim."

"Tamam kuzucuğum. Sakın aç kalma. Kendine dikkat. İstanbul'un nasıl karışık bir yer olduğunu biliyorsun." dediğinde gözlerimi devirdim. Geldiğimizden bu yana bu kaçıncı tembihleyişiydi.

Aslında bir yönden haklı olduğunu düşünmüyor da değildim. Çünkü o bir avukattı ve İstanbul'un neresinde ne olduğunu, nasıl tehlikeli yerlerinin olduğunu o benden daha iyi biliyordu. Onun açısından düşündüğümde endişeli davranması beklenilecek bir şeydi ama ben kendimi koruyabilecek yaştaydım.

"Tamam anne.Biber gazım çantamda." diyerek babamın yanına ilerledim. Cidden annem zorla yanımda biber gazı taşıtıyordu. Efendim her ihtimale karşı yanımda bulunmalıymış. Ben de karşı gelmeyerek çantamın küçük gözünde tutuyordum biber gazını.

Çıkmadan mutfakta kahvaltı yapan babamın yanına da giderek "Ben çıkıyorum baba." dedim.

"Benim bırakmamı istemediğine emin misin kızım?" dediğinde hızla "Evet baba kendim gidebilirim. Hadi görüşürüz." diyerek evden çıktım. Bu bir kabalık değildi Eğer biraz daha bekleseydim babam "Seni ben bırakacağım." derdi ve ben de itiraz edemezdim. Sonuçta kesin bir kural babalara karşı gelinmezdi.

Kulağıma beyaz Beast kulaklıklarımı takarak sitenin biraz aşağısında kalan otobüs durağına yürümeye başladım. Oraya gittiğimde tamamıyla boş olduğunu gördüm. Aslında hiç şaşırmamıştım. Böyle zengin ve lüks bir yerde bana kadar arabası olmayan birileri yoktur herhalde diye düşündüm. Babamla bu konuyu çok tartışmıştık ve sonuçta benim küçük olduğumu belki bana seneye araba alacağını söylemişti. Burası çeşitli dubleks ve tripleks evlerin bulunduğu, sayılı iş adamlarının ve ünlülerin oturduğu , içerisinde rengarenk ve değişik ağaçlardan oluşmuş bir yürüyüş parkuru bulunan , İstanbul'un göbeğinde "Vadi park" denilen bir yerdi. Çok zengin olduğumuzdan değil, anne ve babamın köy hasretlerini ancak böylesine yeşil bir yer dindireceği için buradan ev almıştık.

İlk geldiğimde pek alışamamış gibi olsam da yavaş yavaş alışıyordum. Geldiğimden bu yana yaptığım tek şey elime kitap ya da mavi defterimi alıp balkona en fazla bahçeye çıkmaktı. Bir kerede annemle birlikte evin arkasında kalan ağaçlık alanda yürüyüş yapmıştık. Yani o zamanlar anneme sitemli olduğum için hiç konuşmadan yürümüş olsak da gayet güzel bir yürüyüştü. Doğayla iç içeydik. Kuşların cıvıltıları, rengarenk çiçekler ve akşamları esen rüzgar beni rahatlatıyordu. Eve alışmaya başlamıştım ama şimdi bir de okul çıkmıştı başıma. Yeni girdiğim ortamlara hemen ayak uydurabilme özelliğim biraz olsun içimi rahatlatıyordu. Fakat insanlarla çabuk kaynaşabilmem kişisine göre değişeceği için olacakları merakla bekliyordum.

  Durakta bekleyeli on dakikayı geçtiğini fark ettiğimde kulaklıklarımı çıkartarak telefonumun saatine baktım. Otobüsün geçmiş olabileceği düşüncesi aklıma geldiğinde korkmaya başlamıştım çünkü gerçekten okulun ilk gününde babamla gitmek hiç iyi bir fikir gibi durmuyordu.

Biraz daha bekledim ve otobüs yine gelmeyince mecburen telefonumu elime alarak rehberden 'meleğimeral' diye kaydettiğim annemi buldum ve aradım. Annemin adı Meral'di ve ben ona genelde meleğim derdi. Bunları birleştirince de meleğimeral çıkıyordu. İlk çalışta telefonu açtığında" Kızım bir sorun mu var? " dedi. He söylemeyi unutmuşum. Annem çok telaşlı bir kadındır. Ufacık bir olayı büyütüp endişelendiğini de eklemeden geçmeyeyim.

"Telaş yapma anne bir sorun yok sadece... Ben galiba otobüsü kaçırmış olabilirim." dediğimde arkamdan bir öksürük sesi geldiğini duydum ve refleks olarak arkamı döndüm.  Benim yaşlarımda olduğunu düşündüğüm bir çocuğu fark ettim.

Öksüren çocuğa bakmaya başladım.O da bana bakıyordu. Filmlerden fırlamış gibi duruyordu ve bu yüz bana hiç de yabancı gelmiyordu. Kahverengi dağınık saçları, kahverengi gözleri ve siyah tişörtünden apaçık belli olan kaslı vücudu onu inanılmaz gösteriyordu. Tövbe ben ne diyorum.

En sonunda birbirimizi süzmeyi bıraktığımızda telefonda bekleyen annem aklıma geldi ve hemen telefona döndüm. "Efendim meleğim." dediğimde "Kızım kaç saniyedir sana sesleniyorum bir şey mi oldu?" diye telaşla sordu. "Anne karşımdaki filmlerden fırlamış gibi duran çocuğa bakarken seni unutmuşum." diyemedim tabii ki.

"Önemli bir şey yok anneciğim. Söylediğim gibi otobüsü kaçırmış olabilirim." dediğimde arkamdaki çocuk "Otobüsün gelmesine daha on dakika var." dedi. Ona sormamıştım ki...

Önce bana söyleyip söylemediğini kontrol etmek amacıyla etrafa baktım. Sonuçta rezil olmak vardı işin ucunda. Etrafta benden başka kimsenin olmadığını gördüğümde onu kafamla onaylayarak telefonun diğer ucundaki anneme "Annem daha on dakika varmış, görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım. Çünkü ben annemi eğer zerre kadar tanıyorsam ki tanıyorum. "Babanı yolluyorum orada bekle." derdi. Buna izin vermediğim için kendimle gurur duyarak telefonumu cebime koydum.

Arkamdaki çocuğa her ne kadar sormamış olsam da teşekkür etmem gerektiği düşüncesiyle dönerek "Teşekkürler." dedim. Bana hafifçe gülümsedi .

Aradan sıkıntıyla ayakkabılarıma bakarak iki dakika geçtikten sonra oflayarak dışarıya bir nefes bıraktım.

 " Sen yeni kız olmalısın." Kulaklıktan gelen Cem Adrian'ın sesinin sonlandığı saniyelerde konuştuğu için sesini rahatlıkla duyabilmiştim.  Bakışlarımı ona çevirdiğimde söylediklerini kafamda tarttım ve anlayamayarak sordum.

"Yeni kız? "

"Özel Oytun Kolejine gelen yeni kız." diye açıklama yaptı.

Evet ben o okula başlayacağım ama bu çocuk, Oytun kelimesi bunlar bana hiç de yabancı gelmiyordu. Oytun Kolejine gideceğimi biliyordum ama orası hakkında pek detaylı bir araştırma yaptığım söylenemezdi. Gerçekten ben, gideceği yeri daha önceden defalarca araştıran ben, kızgınlığımdan olsa gerek hiç araştırmamıştım. Sadece okula hafta sonu babamla gidip öylesine bir bakmıştım.

"Evet, bu sene oradaki ilk günüm." dedim gülümsemeye çalışarak. Daha yeni tanıştığım hatta tanışmadığım birine gülümsemek hiç kolay olmasa da.

Karşımdaki çocuk bana bakarak "Neden buraya geldin?" diye sordu. İçimden "Sanane." demek gelse de o kadar tatlı bir gülümsemesi vardı ki onu tersleyemedim. Ya da kibarlığımdan...

"Babamın işi yüzünden."

Tek kaşını kaldırarak "Mutlu değilsin?" dedi. Diyalog kurmaya çalışıyor.

"Orada bir hayatım vardı. Çevrem, okulum,arkadaşlarım. Ayrılması çok zor geldi." dedim lafı hiç uzatmadan. Şu an kendime inanamıyordum. Ben, Hayal İynem hiç tanımadığı birine hayatını anlatıyordu. Tanımadığım deyip duruyorum ama bu çocuk hala bana acayip derecede tanıdık geliyordu.

"Buraya kolay alışırsın. Dert etme." dedi teselli verir gibi tuttuğu sesiyle.

"Eminin öyle olur." dedim ben de kısık sesimle.

"Bu arada aynı okuldayız. Ben Toprak Oytun." diyerek elini uzattığında şok olmuş şekilde açılan gözlerimle ona bakıyordum.

Ne ! Toprak Oytun mu? Şaka değil mi? Geç düşen jetonumun tıkırtı sesleri...

Bu çocuk o meşhur sosyal medya popüleri olan çocuk. Hatta bunlar ikiz değil mi? Rüzgar ve Toprak Oytun. Ama ben gördüğümden bu yana diyorum bu çocuk bana hiç yabancı gelmiyor diye. Çünkü ben bu derece yakışıklı bir yüzü fotoğrafta görmüş olsam bile asla unutmazdım. Allah'ım sana geliyorum. Onların bir fotoğrafı on beş bin beğeni alıyor ve annesi ile babası oyuncu. Hale ve Sinan Oytun... Ve ben şu an Toprak Oytun'la konuşuyorum. Ve yine tövbe, şu an bir kitabın saf kızını okumuyor, adeta saf kızı kendim olarak buluyordum.

Sosyal medya popüleri olan çocuk canlı kanlı karşımda duruyor. Oytun koleji onun ailesinin sahibi olduğu kolej. Hay ben aklıma başlayayım. Kaç gündür bunu değil bilmek tahmin bile etmemiştim. Şimdi biz aynı okulda mıydık? Toprak Oytun bu okuldaysa ikizi Rüzgar Oytun'da bu okulda olmalıydı. "Hayal kızım şans bu sefer arkasıyla değil yüzüyle güldü sana." diyen iç sesime "Ne alakası var?" desem de bende gerçeklerin farkındaydım.


Okuduğunuz için teşekkürler. Bir sonraki bölüm görüşmek dileğiyle.


Continue Reading

You'll Also Like

Eftalya By esmaa

Teen Fiction

434K 21.5K 24
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
25.3M 903K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
92.5K 2.9K 37
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz nie peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öde...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

531K 27.9K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...