Son Hislerimde Saklı Sen

By asrimavi_

4.2K 307 12.7K

Elimdeki bardakta kalan son yudumu boğazımdan geçirdiğimde sertçe bıraktım masaya. "Aylık en az on beş bin."... More

Bölüm İki - Bilinmeyen Yol
Bölüm Üç - Kabuslar
Bölüm Dört - Yapılacaklar Listesindeki Son Madde
Bölüm Beş - Evrak Sorunsalı
Bölüm Altı - Boş Kalmasın Kadehler
Bölüm Yedi - Evlen Benimle

Bölüm Bir - Geri Dönüş

1.2K 55 2K
By asrimavi_

Bool yorumlu ve oylu bir bölüm olması dileğiyle.

Keyifli okumalar.

İnstagram: Asrimavi_

Bölüm Şarkısı: Kehlani - Gangsta

Bölüm Bir - Geri Dönüş



Koyu renkli gri dumanlarla çevrili gökyüzünden aheste bir havayla süzülen yağmur tanesi siyah ayakkabımın burnuna konduğunda boynumu yukarı doğru kaldırdım. Bir yaz gününde hele ki New York'ta bir yaz gününde yağmur yağıyorsa bu kötü olayların başlangıcını simgelermiş.

Esen rüzgarla üşüyen ellerimi kabanımın cebine sokarak omuzlarımı çeneme kadar çıkardım, bu yaz gününde bile tedbiri elden bırakmayan anneme bir teşekkür mırıldandım.

"Şeyma yine gösterdi kendini, bebeğim seni kıskanıyorum!"

O tatlı sesiyle cıvıldayan Emma'ya doğru döndüğümde yağmur damlalarını iki elinin arasında zıplayarak yakalamaya çalışıyordu. Benim aksime yağmurlu havalara bayılırdı.

"Ah hadi ama Em! anneme 'Şeyma' demeyi ne zaman bırakacaksın?"

"Çok konuşuyorsun Zeyzey, biz Şeymacığımla gayet iyi anlaşıyoruz asıl sen bu soruyu sormayı ne zaman bırakacaksın?"

Bıkkın çıkartmaya çalıştığı sesiyle son kez ellerini birbirine vurup bana döndü. "Haydi girelim şu mağazaya, umarım istediğim çanta tükenmemiştir."

"Em! saat daha 12 bile olmadı, inan bana kimse hafta sonu sıcacık yatağından kıytırık bir çanta için kalkmaz."

Sanki çok korkunç bir şey söylemişim gibi gözlerini kocaman açarak küçük ellerini dudaklarına kapattı. "Kıytırık bir çanta mı!" Sonra büyülenmiş gibi gözlerini kırpıştırarak devam etti;

"O yaz kreasyonunun son üretimi ve en güzeli, aylarca onu evimdeki en güzel raflarda hayal ettim ve onu elde etmenin benim için ne demek olduğunu biliyorsun!" Sona doğru sertleşen sesiyle kolumdan tutarak mağazaya çekiştirdi.

Evet onun bir oda dolusu çanta koleksiyonu vardı...

Görmeyeceğini bilsem de mavi gözlerimi art arda devirdim. Peki benim suçum neydi? Güzel yatağımda uyumak varken ne işim vardı burada! Cevap basitti, boyu çeneme zor gelen bu yerden bitme tam bir şeytandı.

Mağazanın kapısını itip içeri girdiğimiz an büyük bir çığlık atarak ileriye doğru koştu ve tam bir saat boyunca satış görevlisiyle çanta hakkında konuşmayı ihmal etmedi...

•••

Son bir saattir satış görevlisiyle konuşan Emma'yı yine başka bir görevlinin oturmam için getirdiği sandalyede bekliyordum. En nihayetinde kasaya geçen ikili ile şükür duası okuyacaktım. Bir insan nasıl bu kadar çok konuşkan olabilirdi?

"Efendim Şeymacığım?"

Bir elinde çantanın olduğu paket, diğer elinde kulağına dayadığı telefonla bana doğru yürüyen arkadaşıma baktım. Şeyma demişti.

Ayaklanarak kabanımın cebinden telefonumu çıkarttım, yine sessizde unutmuş olmalıyım ki ekranda 5 cevapsız arama bildirimini gördüm.

"Ah hayatım, sanki bilmiyorsun kızını. Sessizde unutmuştur yine." Mağazadan çıkarken arkama doğru çok konuşma der gibi uzattım elimi.

"Hı hı aynen öyle canım. Kesinlikle bir akşam uğramak isterim, öptüm!"

Elime tutuşturduğu telefonu kulağıma doğru götürdüm. "Efendim Şeyma sultan?"

"Zeynep sen akıllanmayacaksın değil mi? Şu telefonu sessize alma, biliyorsun seni merak ediyorum." Kızgın ses tonu ahizeden yayılırken yüzümü buruşturdum. Son iki yıldır yaptığımız en büyük tartışmalar bu yüzdendi.

"Anne unutuyorum." İşim sebebiyle o kadar yoğun oluyordum ki, hafta sonu kendimi her şeyden herkesten soyutlayasım geliyordu. "Biliyorum, biliyorum ama sende biraz daha dikkat et kızım. Hem iki gündür uğramıyorsun bize, akşam misafirimiz var."

Bir anda değişen ses tonuyla hafif çöpçatan havasına girdiğini hissettim. "Keremler gelecek." Yine başlıyorduk, tam derin bir nefes alıp gelmemek için bahane uyduracaktım ki; "Akşam saat yedi'de evdesin itiraz kabul etmiyorum!" deyip yüzüme kapattı.

Kulağımdan indirdiğim telefonu yanımda yürüyen arkadaşıma uzattım. "Tatlım bunu söylemek istemezdim ama yirmi altı yaşında erişkin bir kadın olarak bu durumdan rahatsız olmuyor musun?" Ne demek istediğini anlamıştım lakin bu kasvetli hava dertleşmek için çok uygun bir zaman gibi gözüktü.

"Anlamadım?" Derin bir nefes alıp gözlerine gelen kısa sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırarak konuşmaya devam etti .

"Biliyorsun anneni çok seviyorum...ama günde en az üç defa arayıp sana ulaşamayınca çevrendeki herkesi  yönetiyor. Dostum kadın sekreterin ile haftada bir karşılıklı kahve içiyor!" Kafasını olumsuzca iki yana salladı. "Garip, çok garip."

Times Square meydanında hafif çiseleyen yağmur geçmişteki birkaç kötü hatırayı canlandırdı zihnimde. Anneme anlayış göstere biliyordum, bu durumun ömrümün sonu kadar devam etmemesi gerektiğini bildiğim gibi. Bu sefer derince havayı içine çeken taraf ben olmuştum. "Biliyorsun yaşadıklarımız hiç kolay de..." Bir anda önüme geçerek geri geri yürümeyi sürdürdü. "Pek tabii..." Sol elindeki askılı paketin ipi bileğine doğru düştüğünde zihnim konuşurken hareket eden jestleriyle dağıldı. "Ama bu yıllar önceydi, anlıyorum Türkler aile kavramına gereğinden fazla önem veriyor falanda filan. Hiç düşündün mü, saçlarının her ay neden siyaha boyanması gerektiğini?" Baş ve orta parmağını birleştirerek şıklattı, havalanan ince kaşlarıyla beraber, "Ya da koyu kahveye?"

"Çünkü annem..."

"Evet, evet. Tıpkı Kerem ile evlenmen gibi bunu da istiyor."

Arkasındaki direğe toslamak üzere olan arkadaşımı omzunun iki yanından sıkıca tutarak durdurdum. Konuşma artık benim için can sıkıcı olan o boyuta yaklaşmıştı. "Em, ben Kerem ile evlenmeyeceğim ayrıca saçlarımın bu rengini çok seviyorum. Lütfen artık bu konuda konuşmayalım." Onun yavru bir kediyi andıran mavi gözleriyle ses tonumu sert tutmak imkansızdı. Boştaki eli önüme düşen bir tutam ıslanmaya yüz tutmuş saçımı okşarcasına omzumun gerisine attı.

"Anneni ne kadar sevsem de onunla ilişkim seninle olan dostluğumuza dayalı. Lütfen içindeki o cüretkâr kadını konuşturmaktan çekinme."


Günün geri kalan kısmında bir restoranda öğle yemeğini yemiş, kısa bir alışveriş yapmış ve en sonunda evimdeki geniş koltukta kurulmuş film izliyorduk. "Ah bu lanet Harley Quinn!" Filmin bittiği an arka fonda yükselen şarkının sesini yükseltip ayağa fırladı ve şarkının ritmine göre sağa sola sallanmaya başladı. "Kalk ve benimle dans et bebeğim!"

Doğruyu söylemek gerekirse onun bu halleri çok hoşuma gidiyordu, elimdeki mısır tabağını koltuğun kenarına bıraktım ve üzerine çıkarak ona eşlik ettim.

Müzik bittiğinde nefes nefese kalmıştık ve aynı anda tekrar koltuğa yığılıp bir kahkaha patlattık. "Bu kesinlikle iyi geldi!"

•••

"Zeynep!" Gözlerimin önünde beliren elle halıya diktiğim bakışlarımı yukarı çıkarttım. "Oho kızım nerelere daldın öyle, deminden beri sana sesleniyorum."

Babam 1.80 boylarında elma yanaklı, yeşil gözlü ve giydiği gömleğin düğmelerini zorlayan göbeği ile başımda bekliyordu. İki elimi yüzüme kapatıp gözlerimi ovuşturdum. "Emma beni kendisiyle karıştırdı gene baba, tüm gün oradan oraya dolandırdı."


"Ah şu kız!" azarlarcasına konuşup elindeki plakları önüme uzattı. "Haydi seç birini de misafirler gelmeden dinleyelim." Onun bu tatlı hallerine gülümseyip önümdeki parçalara uzandım.

"Imm bir bakalım. Esmeray'dan- Unutma Beni, Belkıs Özener'den- Sevemedim Kara Gözlüm, Emel Sayın'dan- Duydum Ki Unutmuşsun?"

Hayretle babama baktım, "Baba bana doğruyu söyle, yoksa annemi mi aldatıyorsun, başkası mı var?"

Neşeli bir kahkaha atıp burnumu iki parmağının arasında sıkıştırdı. "Çok konuşma bacaksız, haydi seç birini!"

Burnumu parmaklarının arasından kurtarıp tekini gösterdim, "O zaman bu olsun." Seçtiğime göz ucuyla bakıp arkasını dönerek pikaba doğru ilerledi, çok geçmeden Esmeray'ın sesi geniş salona yayıldı.

"Boğazında düğümlenen hıçkırık olayım..."

Salona kendisinden önce topuklu ayakkabısının sesi gelen annem bize doğru bağırdı; "Misafirlerimiz geldi, kapıya çabuk." Sonlanan şarkıyla bezgince babama döndüğümde aynı ifadenin onun yüzüne de mesken olduğunu fark ettim ama benim aksime misafirlerden değil annemin aşırı tepkilerineydi bu hali. Bense son üç aydır Keremden köşe bucak kaçmaya çalışıyordum.

Ailelerimiz yıllardır tanışıklık ediyordu, bundan bir yıl önce Kerem ve ben iki arkadaştan fazlası değildik. Annem Kereme bayılıyordu ve boşluk bulduğu her an bana onunla kafasında kurduğu gelecek planlarımızı anlatıp duruyordu. Aylar önce iki arkadaştan fazlası olmayan biz Keremin itirafı ile eksilmeye başlamıştık.

Onu reddettiğim gün kolumdan tutarak söyledikleri geldi aklıma. "Ben. Seni. Seviyorum. Ve sen istesen de istemesen de benimle olacaksın, benim olacaksın." Azılı bir katili anımsatan gözleri ilk defa o gün göstermişti kendini, ilk defa o gün anlamıştım ondan kaçmam gerektiğini.

Ve şimdi tam karşımdaydı.

Nermin teyze ve Tayfun amcanın arkasından içeri girip o yeşil gözlerini üzerime dikti. Nermin teyze eski bir mankendi ve uzun siyah saçları beyaz teniyle yaşını asla göstermiyordu, Tayfun amca ise babamın aksine uzun boylu, kahverengi gözlü son üç yılda eşinin çabalarıyla fazlalık kilolarından arınmış oldukça fit bir adamdı.

Sarılma merasimi bittiğinde Kerem bana doğru birkaç adım attı, bense sırtımı dönerek salona geçen babamların peşinden ilerledim.

Koltuklara yerleşen toplulukla birlikte keyifli sohbet başlamış bana da arada sorulan sorulara cevap vermek dışında bir şey kalmamıştı. Çok geçmeden Kerem "Müsaadenizle, lavaboya gideceğim." diyerek ayağa kalktığında annemde ona eşlik etti. "Bende mutfakta her şey tam mı diye kontrol edip geliyorum." Giden ikiliye aldırmadan babamın konuşmasına dikkat kesildim, doların yükselişinden bahsediyordu ve muhtemelen bu konuşmanın yapacağı ortaklıklardaki finansal olasılıklara kadar uzayacağını tahmin ediyordum. Sıkıldığımı belli etmemek için uzunca çektiğim nefesi usulca bıraktım ve o andan Nermin teyze ile göz göze geldim. "Tatlım rica etsem bir bardak su getirebilir misin?" İleride bu isteği için ona minnet duyacağımı bilmeden birkaç cümle kurarak çıktım salondan.


Geniş ve uzun holde ilerleyip kapalı olan mutfak kapısına uzandığım an duyduğum konuşma sesleriyle duraksadım.

"Ah, Zeynep buna bayılacak emin olabilirsin canım." Bu annemin sesiydi... neye bayılacaktım?

"Ben bilmiyorum... açıkçası herkesin içinde ona evlilik teklifi etmek hiçte mantıklı gelmiyor." Keremin sesiyle iliklerime kadar ürperdim, elim aralanan dudaklarıma giderken birkaç adım uzaklaştım. "İnan bana herkesin içinde olumsuz bir cevap veremeyecek kadar naiftir..."

Anneme inanamıyordum, nasıl böyle bir şeye göz yumabilirdi. Onunla evlenmem için bu kadar ileri gideceğini asla tahmin etmiyordum. Neydim ben kimseyi kırmak, üzmek istemeyen kanatsız bir melek mi? Gelecekteki hayatım söz konusuyken birilerinin ruhsal durumunu düşünecek değildim. Bana neydi bir kere!


Arka cebimden telefonumu çıkartıp kulağıma dayadım. "Tamam Em, yarın uğrayacağım sana." Ve mutfağın kapısını açıp içeri girdim, "Öptüm!" çoktan toparlanmışlardı ama annemin gözlerindeki telaş her şeyi ele veriyordu. Telefonu tekrar arka cebime koyup tezgahın üzerinde ters çevrilerek koyulmuş bardağı kavradım ve sürahiden suyu aktardım. Ellerim titriyordu.

"Eksik yok değil mi, Madison'a masayı hazırlamasını söyleyeceğim?" Madison evin mutfağından ve temizliğinden sorumlu hizmetçiydi. "Hayır tatlım yok ben biraz önce söyledim, masayı kurmaya başlar." Birkaç mırıltıyla onu onaylayıp elimde bardakla çıktım mutfaktan.


Zaman geçmiş benim ve Kerem'in dışında herkes keyifle akşam yemeğini yiyordu. Çatalımla desteklediğim pirzolayı keserek ağzıma götürdüm. Keremin o "malum" konuşmayı yemeğin ortasında yapmayacağını tahmin edebiliyordum bu yüzden düşünebilecek zamanımın olması sevindiriciydi.

Öte yandan üzerime titreyen annem kalbimi derinden yaralamıştı. Hislerimi önemsememesi cidden beni kırmıştı, kaldı ki yirmi altı yaşında kadındım kiminle hayatımı birleştireceğime ben karar verirdim.

Biftek tabakları kalkmış yerine tatlılar gelmişti ve konuşmak için en uygun zaman buydu. Çatalımın yanındaki peçeteyle dudaklarımı silip aldığım yere geri koydum .

Sırtımı dikleştirdim ve karşımdaki Kereme o gece ilk defe hislerimi belli ederek tiksinircesine baktım. Oysa tek kaşını kaldırıp içkisini yudumlamaya devam etti. Asla gözlerini üzerimden çekmiyordu.

Temiz çatalımı kavrayarak su bardağımın ağız kısmına üç defa sertçe vurdum, çıkan ses ile herkes bana ne oldu dercesine bakmaya başladı. Bense büyük bir incelikle çatalı aldığım yere bırakıp iki elimi birleştirerek masanın üzerine koydum.

"Aslında sizinle konuşmak istediğim bir konu var, hazır tatlılarda gelmişken.." Şirince gülümseyip başımı sağa doğru yatırdım. "Söyle bakalım..." Babamdan onay geldiğinde boğazımı temizleyip arkamdaki sandalyenin başlığına yaslandım.

"Türkiye gidiyorum...temelli olarak."

Ne demişti Emma; "İçindeki o cüretkâr kadını konuşturmaktan çekinme..."
Bense bunu yaparken asla tereddüt etmeyecektim.






Yorumlarınızı çok merak ediyorum, beni düşüncelerinizden mahrum bırakmayın.

Bölümü nasıl buldunuz?

Huzurlu geceler.🤍

21 Mart/2020

Continue Reading

You'll Also Like

591K 24.8K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
5.1M 280K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
593K 5.1K 20
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
549K 20.3K 85
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...