Elimdeki bardakta kalan son yudumu boğazımdan geçirdiğimde sertçe bıraktım masaya. "Aylık en az on beş bin." Sanırım çakırkeyiftim, ve onun asistanlığını yapmayı kabul etmiştim.
İşte şimdi dikkatini çekmişe benziyordum, sonunda gözleri benim mavile...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Okumaya başlamadan önce lütfen yıldıza basmayı unutmayın.⭐️
Satır aralarımız boş kalmasın. 🤍
Keyifli okumalar.
İnstagram: Asrimavi_
Bölüm şarkısı: Sertab Erener - Aşk
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm Beş: Evrak Sorunsalı
"Abla şekeri uzatır mısın?" Elimdeki çatala taktığım salatayı ağzıma atarken bir yandan da hemen önümdeki şeker tabağını Necmiye uzatım. Çayını karıştırıp yaptığım kahvaltılıktan bir dilim aldı. "Var ya bu omlet harika olmuş! Ecnebi milleti yapıyor bu işi." Ağzımdaki salatalığı yuttuğum da elimde olmadan kıkırdadım, zira yediği omlet değildi. "Pankek o bir kere." Eline aldığı pankek'i rulo şeklinde dürerek ağzına attığında hayretle ona baktım, sanırım gerçekten çok beğenmişti. "Bunun üzerindeki ne allasen, çok güzelmiş."
Yüzümdeki gülümsemeyle elimdeki çatal bıçağa şöyle bir baktım, salon kadını olmaya ne gerek vardı ki? Ânı yaşamak cazip bir fikirdi. Elimdekileri bırakıp tıpkı onun gibi sardım ve olabildiğince büyük bir ısırık aldım pankekten. "Akçaağaç şurubu ve erimiş tereyağı var üzerinde."
Tabağındaki üst üste dizilmiş hamurları hiç durmadan yedi ve son kalan parçayla porselen tabağı iyice sıyırıp, ağzına sıkıştırdı.
Gerçekten sevecen ve tatlı bir çocuktu, siyah saçları, beyaz teni ve sıcak kanlı hareketleriyle ona baktıkça abime olan özlemim artıyordu. Akrep, haftalar öncesinin hüzün kokan anlarından birinin üzerinde durdu ve yelkovan usulca dönmeye başladı.
Güneşin kafamdaki beyaz şapkayı delerek tepemden başlayıp gövdeme doğru inen sıcaklığına karşı koymak çok zordu. Elimdeki ucundan su çıkan hortuma doğru eğilip yüzümü yıkadım ve şapkayı ıslayıp tekrardan taktım başıma. Bahçeme yer yer dikilmiş selvi ağaçlarını suluyordum, sıcak havalardan iyice kötü olmuşlardı.
