KUM TANESİ

By yagmurzem

185K 6.1K 2.6K

Mardin miydi onları buluşturan yoksa kader mi? Yerden aldığım taşı hava da sallayıp"Sana bunu ödeteceğim Pis... More

-Tanıtım-
1. Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5. Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17.Bölüm
18. Bölüm
20.BÖLÜM!
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.BÖLÜM!
31. Bölüm
32. Bölüm
33.Bölüm
34. Bölüm
35.Bölüm /FİNAL part- 1
36. Bölüm /FİNAL part-2
🙏🏻🧿
37 / Özel {1}

19.Bölüm

5K 162 78
By yagmurzem

Denize ilk kez giren çocuk masumiyetiyle seviyorum seni. Boğulacakmışım gibi.

iyi okumalar millett ❣

Deniz

İnsanın canı en küçük darbeyle bile çok acı hasarlar alabiliyordu. Ayağınızı koltuğun kenarında sersem bir şekilde çarpınca nasıl da acırdı canımız. Bir insanın ağzından çıkan kelimeyle nasıl da acı çekerdi kalbimiz. Nasıl da kırılırdık küçük ama darbeci kelimelerle. Hele ki karşımızda ki kişi bizim için çok önemli biri ise. 

İnsanlara verdiğimiz değerin karşılığını almak isterdik her zaman. Elbette karşılık beklemek yanlıştı. En azından bana göre yanlıştı. Çünkü ben birine sırf karşılık için iyilik vs kötülük yapmazdım. Ama aynı şekilde karşılık alınca mutlu olurdum. Beni aynı şekilde önemsiyor diyebilirdim. 

Ama yaptıklarının yanında teşekkür etmesini bile bilmeyen insanlar yüzünden çok kırılır olduk. Çoğu zaman böyle insanlar hep üzülen taraf oluyordu. 

unutmamalıydık, bir insan bir kere hata yapıyorsa bir daha yapacağını unutmamalıydık. Çünkü yalana alışık olan insanlar tekrarlamaktan gocunmazdı.

Peki ya değer verdiklerimiz?

Evet, birde çok değer verdiklerimiz ve bu değeri sonuna kadar hak eden kişiler vardı. Onlar sonuna kadar hak ederdi her şeyi. Onlar için gözüm kapalı her şeyi yapardım. Çünkü dost kavramı çok çok farklıydı benim için. 

Değer verdiğim insanların gözümün önünde zarar görmesini kaldıracak bir bünyem hiç yoktu. Bende çöküşe uğruyordum. Onları öyle görmek en çok da benim canımı yakıyordu. 

Şimdi ise etrafta oluşan kalabalığa şaşkınlıkla bakıyordum. Gözlerim dolmuş, bedenim donmuş, ağzım hafif aralık bir şekilde korkuyla etrafa bakıyordum. Bir anda neler olmuştu? Niye, kim, neden yapmıştı? 

Ağzımdan kaçırdığım hıçkırıklarla ağladığımı henüz yeni fark ediyordum. Elimin tersiyle sildim göz yaşlarımı. Elimdeki kanlar yüzüme bulaşmıştı. Bunu hissediyordum ve bu çok iğrenç bir duyguydu. 

Ellerime korkuyla bakıyordum. Kerem'in kanı şuan ellerimdeydi. 

Onu öyle görür görmez kanayan yaraya ellerimi bastırmıştım. Ama o kadar çok darbe almıştı ki nereyi kapatacağımı bilememiştim. Nasıl ambulans çağırdık, nasıl onu omzumuza alıp kaldırdık, bilmiyorum. Şoktaydım ve sadece Emir ne dese onu yapıyordum. 

Ambulansın önünde durmuş ilk yardımı yapan hemşirelere odaklandım. O kadar uğraşıyorlardı ki umarım düşündüğüm şey olmazdı. 

Titreyen elimi sıkıp kendime gelmeye çalıştım. Etraftaki herkes toplanmıştı. Meraklı gözler, ağlayan akrabalar ve zehra. Onunda gelinliği hep kan olmuştu. Bir anda yere çöküp çığlık attı. Kafamı ağlayarak sallayıp yanına gittim. Titreyen ellerimle tuttum ellerini. 

"Zehra."dedim ve kuruyan dudaklarımı ıslattım.

"Ölüyor denizz!"dedi. 

Kafamı olumsuzca salladım."Hayır hayır kerem ölmeyecek."dedim. 

Daha hiç bir şey belli değildi. O güçlü bir Adamdı ve bunu da atlatırdı. 

Bugün onların düğünüydü. Nasıl olur da bir anda öldürmeye çalışırlardı onu? Bunu kim yapmıştı kim?!

Nefes aldı diyen hemşirenin ardından zehra hızla ayağa kalktı. Herkes çığlıklarla beraber bir oh da çekmişti. Yaşıyordu, kerem yaşıyordu!

Bende ayağa kalkıp Onlara döndüm. Kerem, zehranın elini tutup öksürdü. Ağzından gelen kanla yumdum gözlerimi. Bu kadarı çok fazlaydı. 

Herkes bir anda susunca sadece onlara odaklandık. 

Kerem"Üzülme"dedi ve öksürdü.

Zehra"Kerem lütfen ölme."dedi.

"Ne olursa olsun mutlu ol Zehra."dedi. Geri kafasını sedyeye koyunca hızla ambulansa koydular. Hızlı bir şekilde giden ambulansın ardından zehralar da arkasından gitti. 

Aslı ve elif yan yana ağlıyordu. Aslı yanıma gelip sıkıca sarıldı bana. Geri çekilip elimi tuttu. Yavaş yavaş ellerimde kurumaya başlayan kana bakarak ağladı. Bende aynı şekilde ağladım. 

"Bu bu nasıl oldu?"dedi.

Kafamı olumsuzca salladım."Bilmiyorum, çığlık sesi geldi bizde gidip baktık. Yerde uzanıyordu hemde kanlar içinde. Sayamadım aslı, sayamadım. Kaç yerden bıçaklamışlarsa artık sayamadım."dedim ağlayarak.

Etraftaki kalabalık dağılmıştı. Elimdeki kanlara bakıp ağlamaya devam ettim. Elif de elimi tutup sıkıca sarıldı.  Bahtsız Zehraya olmuştu olan, en çok da buna üzülüyordum. Bunu yapan her kimse bulmadan asla durmayacaktım asla!

Yanımıza gelen semih"Kızlar geç oldu hadi gelin sizi eve bırakayım."dedi.

elif"İyi olur, güzel bir duş alıp kendimize gelmemiz gerek. Zehra'nın en çok da bize ihtiyacı var."dedi.

Aslı da onu onayladı. 

Ben ise sadece elimdeki kanlara bakıyordum. Bunu kim nasıl yapmıştı? Nasıl olmuştu böyle bir anda?

Zehra'nın dedikleri aklıma gelince kaşlarımı çattım. Bu gece o da buradaydı. Gururuna yediremeyip öldürmüş olabilir miydi? Sırf başkasıyla evleniyor diye eski sevgilisi yapmış olabilir miydi? Sahi ismi neydi hiç de sormamıştım.

Neyse öğrenirdim. 

Bu işin peşini bırakmaya hiç niyetim yoktu. Bende deniz isem bu işi çözecektim!

Omzuma dokunan kişiyle çığlık atıp geriye kaçtım. Korkuyla kafamı kaldırınca semihigördüm. Bedenim tir tir titriyordu.

"Korkutmak istemedim, özür dilerim."dedi endişeyle.

Kafamı olumsuzca salladım."Be-ben korktum."dedim kekeleyerek.

Hala o anın şokundayım. Nasıl olurdu yahu aklım almıyordu? 

"Kızlar arabaya geçti , seni bekliyoruz. Burada kimse kalmadı deniz, gitmeliyiz."dedi.

Kafamı salladım."Tamam."dedim. 

Semih gülümseyip"Üzülme kerem güçlü biri bunun atlatacaktır. Bunu yapanı da her türlü bulacağım."dedi.

Kafamı öfkeyle salladım."Bunu ben yapacağım Semih. Bunu yapan her kimse onu bulacağım!"dedim.

Kafasını salladı, bana anlayışla bakıp elini uzattı."Gidelim mi?"dedi.

Semihin eline bakıp yorgunca kaldırdım elimi. Semihe doğru uzatacağım sırada başka bir el sardı elimi. Belimden çekilirken şok dalgası daha çok sarmıştı bedenimi.
Kafamı çevirip belimi sahiplenerek tutan kişiye baktım. 

Emir, dik bir şekilde durmuş Semih'e bakıyordu. Kaşlarını çatmış , semihin bana doğru uzatmış olduğu eline ters bir bakış atmıştı. Gömleğinin yakası da hep kan olmuştu. Aynı kan lekeleri yanağında da vardı.

Semih'e dönüp baktım. Hala elini indirmemişti.

Semih"Deniz?"dedi sorarcasına.

Semih'e sert bakışlar atan Emir"O benimle beraber, sen kızları götür."dedi.

"Sen kimsin?"dedi Semih sertçe.

Emir konuşacağı sırada araya girdim. Bir sorun daha çıksın istemiyorum.

"Siz gidin semih, ben geleceğim."

Semih üzgün bir şekilde indirdi elini. Öfkeyle elini cebine koyup yüzüme baktı. Hüsrana uğramış bir şekilde bakıp kaşlarını çattı. Hiç bir şey demeden arkasını dönüp gitti. 

Bende geri çekilip Emir'e baktım. O da aynı şekilde bana bakıyordu. Koca arazinin önünde durmuştuk. Ne ben ne de o konuşuyordu. En sonunda sessizliği bozan o olmuştu. 

"Benim dışımda kimseye uzanmasın o eller."dedi. 

O kadar net ve düz bir şekilde söylemişti ki. Bir şey diyemedim, yorgundum. Ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Kendimi ayakta bile tutamıyordum. Emir'in koluna tutundum. Başım çok fena dönüyordu. Birde midem bulanıyordu.
 Bir anda arkamı dönüp kusmaya başladım. Emir saçlarımı tuttu hızla. Kustuktan sonra ağlayarak ayağa kalktım. Emir, nereden çıkardığını bilmediğim bir peçeteyle ağzımı sildi. 

Ellerimi açıp ağlamaya başladım.
"Bu çok iğrenç!"dedim.

Göz yaşlarımı silip sıkıca sarıldı bana. Kafamı omzuna yaslayıp ağlamaya başladım. Kararan gözlerimle kendimi onun kollarına bıraktım. Ayakta duramıyordum, olmuyordu. Tek hissettiğim şey ise Emir'in beni kucağına aldığıydı. 

.......................................

Gözlerimi yavaş yavaş araladığım sırada bir kaç ses işittim. Başım zonkluyordu ve çok susamıştım. Gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Tek istediğim sadece uyumaktı. Ruhen buna çok ihtiyacım vardı sanırım. 

Kuruyan dudaklarımla"Su"diye fısıldadım. 

Gözlerimi yavaş yavaş kıpırdatıp elimi oynattım. Sanki felç geçirmiştim, bedenimi hissetmiyordum. Gözlerimi yavaşça açıp kırpıştırdım. Beyaz tavanla karşılaşınca düz bir şekilde baktım. 

"Deniz sonunda uyandın!"

Gelen sese doğru çevirdim kafamı. Aslı başımın ucunda durmuş korkuyla bana bakıyordu. Yavaşça doğrulup sırtımı arkadaki başlığa dayadım. 

"Su lütfen."dedim. 

Aslı hızlı bir şekilde su uzatınca hemen alıp içtim. Bardağı geri ona verirken odaya göz attım. 

"Biz neredeyiz?"dedim merakla.

"Hastanedeyiz deniz. Dün bayılmışsın ve Emir seni hemen hastaneye getirmiş."dedi.

Kafamı pencereye çevirdim. Gündüz olmuştu. Dün olanlar aklıma gelince kafamı ellerime doğru çevirdim. Elimi kaldırıp öfkeyle sıktım. 

"Dün olanların bir rüya olduğunu söyle aslı, lütfen."dedim. 

Aslı kafasını eğdi."Dün gece olanlar tam bir kabustu."dedi.

Üstümdeki örtüyü kaldırıp ayağa kalktım. Üstümde tayt ve salaş bir üst vardı. Muhtemelen aslı veya hemşire değiştirmişti. Spor ayakkabılarımı görünce hızlı bir şekilde giydim. Odadan çıkacağım sırada aslı kolumu tuttu. 

"Nereye yine deniz?"dedi.

"Zehra'nın yanına aslı. Ne yapmamı beklersin? Burada rahatça uzanmamı bekliyorsan eğer yanılıyorsun?"

"Ne yapacaksın peki? Oraya gidince ne değişecek? Yeter artık deniz, yeter. Yeterince zarar gördün. Kerem iyileşir iyileşmez gidiyoruz buradan. Bana söz vermiştin. En ufak bir şey olursa geri döneceğim demiştin ama bak neler neler geldi başına. Daha fazla burada kalamazsın!"dedi.

Kolumu sertçe çektim. "Aslı ben hiç bir yere gitmiyorum. Sen istiyorsan gidebilirsin."

"Onlar yüzünden başına gelmeyen kalmadı farkında değil misin? Bak Zehra dışında hiç biri umurumda değil. O da iyi olduğu zaman senin de burada işin bitiyor. Gidelim buralardan lütfen!"dedi.

"Aslı nasıl böyle şeyler söylersin? Oradaki herkes benim için çok değerli. Ne olursa olsun bırakamam. Başıma çok şey gelmiş olsa bile bunun sonunda iyi şeyler olacak hissediyorum. Hem bu kadar düzelmişken her şey pes edemem. Kerem'e bunu yapanı bulmadan da durmayacağım. Benden bunu isteme."dedim.

Aslı omzunu düşürdü. Kapıyı işaret edip"Peki, git o zaman. Umarım pişman olmazsın deniz. Umarım bu işin sonunda üzülen sen olmazsın."dedi.

"Umarım."dediğim gibi arkamı döndüm. Odadan çıkıp danışana Kerem'in şuan ki durumunu sordum. Dün geceden beri yoğum bakımında olduğunu öğrenince içim burkuldu. 

Yoğum bakımının olduğu yere gelince koridora baktım. Hemen hemen herkes buradaydı. Kerem'in ailesi seferber olmuştu. Ayakta öylece duran Zehrayla göz göze gelince yanına doğru ilerledim. 

Zehraya sıkıca sarılıp geri çekildim. "İyi misin?"dedim. 

Dünyanın en saçma sorusuydu belki ama sorulurdu işte. 

"İyi olmaya çalışıyoruz."dedi. 

Gözleri kızarmıştı. Buradaki herkes ruhsuz ve yorgundu. 

"Kerem'in durumu nasıl?"

"Bir gelişme yok, kimse bir şey demiyor. Kan kaybı çoktu, tek bildiğimiz bu."dedi zehra. 

Etrafa baktıktan sonra zehraya sessizce fısıldadım.

"Sence ona bunu yapan kim?"

Zehra omuzlarını düşürdü. "Bilmiyorum ki deniz. Keşke bilsem, keşkee!"dedi.

"Zehra dün düğünde onu gördüğünü söylemiştin. O yapmış olabilir mi?"

Zehra korkuyla yutkundu. "O böyle bir şeyi yapmaz. Yapmak isteseydi çok önceden yapardı. Hem öyle biri de değil deniz."

"Öyle biri olup olmadığını bilemeyiz Zehra. Bunu kendine yediremeyip yapmış olabilir."dedim. 

"Hayır hayır sanmıyorum."dedi.

"Emin misin?"dedim. 

Kafasını salladı."Evet eminim."

Kaşlarımı çattım."Kim bunu yapan öyleyse? Kerem şüpheli bir hareket falan yaptı mı? Yani onda bir farklılık gördün mü?"

"Hayır gayet normal davranıyordu. Bir telefon geldi ona ve hemen geleceğini söyleyip gitti. Zaten sonra olan oldu."

"Biri mi aradı, Kim olduğunu biliyor musun? Kerem'e tuzak kurulmuş olabilir. Bir düşmanı falan mı vardı yoksa? Of Allah'ım!"

Zehra olumsuzca salladı kafasını."Bilmiyorum!"dedi.

Aklıma gelen kişiyle hastane odasına baktım. Ama burada değildi. Dün gece de onu sadece ağlarken görmüştüm. 

"Zilan nerede?"dedim.

"O ne alaka? Her neyse, Allah bilir şuan onun nerede olduğunu. Düğünde de tuhaf ama hiç görmedim onu."dedi Zehra..

"İyi de kerem'in bıçaklandığı zaman zilan oradaydı. Hatta onun çığlığını duyup da gittik."

"Ne, zilan ne alaka?"

"Bilmiyorum Zehra ama bunun altından bir şey çıkacakmış gibi hissediyorum."

"Bunun altından da bu kız çıkarsa onu bu sefer kimse alamaz elimden!"dedi Zehra.

"Merak etme bu sefer onu kimse kurtaramaz. Umarım bu işin altından o çıkmaz."

Zehrayla birbirimize düşünceyle baktık. Bu işin arkasından zilan çıkar mıydı? Diyelim ki zilan çıktı, peki ya neden? Keremle bir sorunları mı vardı yoksa? 

Kuşkuyla Hastanenin çıkışına doğru ilerledim. İyi bir araştırma yapsam iyi olurdu. 


Arkadaşım sude polislerle beraber konuşurken ben etrafı inceliyordum. Düğün yerinden uzaklaşıp ara soka doğru girdim. Gözümün önüne gelen görüntülerle duraksadım. Emir tam da burada beni öpmüştü. Aslında öpmek de değildi tam. Biz burada birbirimizi hissetmiştik. Tam anlamıyla birbirimize çekilmiştik. 

O kadar olaydan sonra bunu düşünecek kafa bile kalmamıştı. Şuan düşünmek de istemiyordum. Önemli bir olay vardı önümde ve ben bunu çözecektim.

Kerem'i bulduğumuz evin önüne gelince durdum. Etrafta bir sürü polis falan vardı, inceleme yapılıyordu. Etrafı gözetmek için iznim vardı. O yüzden kimse bir şey diyemiyordu. 

Dünden beri bir çok inceleme yapılmıştı. Ama tam olarak bir ipucu bulduklarını bilmiyorum. Neyse sudeden öğrenirdim. 

"Deniz?"

Kafamı çevirip sude'ye baktım."Efendim?"

"Bir kaç şey buldular en kısa zaman da gerçek ortaya çıkar."dedi.

Polisler yavaştan toparlanıp gidiyordu. Sude ise savcı bir arkadaşımdı. Önceki davamda da bana çok yardımcı olmuştu.

"Bu iyi haber, çok saol sude."dedim.

Elini omzuma koyup gülümsedi."Bu benim işim deniz."dedi.

Kafamı eve çevirdim. "İçeri girmem sorun olur mu?"

Kafasını salladı."Son kez ikimiz girelim istersen?"dedi.

"Olur."dediğim gibi ikimizde eve doğru ilerledik. Elimi kapıya uzatıp hafiften ittim. Anında gıcırdayarak açıldı. Korkuyla içeri doğru attım. Görüntüler gözümün önüne gelip duruyordu. Kendimi sıktım, buna hazır değildim. 

Kerem'in vurulduğu odaya adım attığım an gördüğüm kan lekeleriyle kusacakmış gibi hissettim. Kafamı hızla sudeye çevirdim. 

"Sude seninle konuşmam gerekenler var."

Kapıya yaslanıp kollarını birleştirdi."Seni dinliyorum."

"Ben Zehra'nın kuzeninden şüpheleniyorum. Öyle kesin bir şey diyemem ama bilmiyorum işte şüpheleniyorum."

Ve ben şüpheleniyorsam eminim ki doğrudur.

"Neden böyle bir şüphe içine girdin ki?"

"Çünkü zilan düğünde hiç ortalıkta yoktu ve o gece keremi burada bulduğumuzda o da vardı. Sonra ise onu hiç görmedim. "

"Bunu neden daha önceden söylemedin? Bunu araştıracağım ama desteğine ihtiyacım var."

"Tabi ki de destek olacağım ama bunu sadece ikimiz bilelim olur mu?"

"Olur."

✨ ✨

2 Gün sonra..

Elimdeki çantayı masanın üzerine koyduktan sonra yerime oturup sırtımı geriye doğru yasladım. Kafamın içi çok doluydu. İki gündür doğru düzgün uyuyamıyordum ve her sabah baş ağrısıyla uyanıyordum. Berbat ötesi bir durumdaydım. İki gündür bu işin peşine düşmüş deli gibi uğraşıyorduk. Kerem ise henüz uyanmamıştı. Durumu kötüydü ve günlerdir uyutuluyordu. Doktorlar pek iyi bakmıyordu onun bu durumuna. 

Yani bildiğiniz durumlar vasattı.

Elimle başımı ovalamaya başladım. Ay yok bu böyle olmayacaktı. En iyisi bir ağrı kesici almalıydım. Masamın üzerindeki iş telefonuna uzanıp hemen #1'e bastım. 

"Pelin bana ağrı kesici getirir misin?"

"Peki Deniz hanım, kahve de ister misiniz?"

Pelin görmese de kafamı salladım."İyi olur."

"Peki."dedikten sonra telefonu yerine koydum. Yorgun bedenimle beraber oturduğum yerden kalktım. Arkamı dönüp boydan boya olan pencereye doğru ilerledim. Vücudumu rahatlatmak adına bir kaç hareket yaptım. Boynumu kırtlattığım sırada odaya pelin girdi.

Hemen arkamı dönüp masaya bıraktığı ağrı kesiciyi içtim. Bardağı geri masaya koyduğum sırada peline döndüm.

"Teşekkür ederim pelin, çıkabilirsin."

Gülümseyip kafasını salladıktan sonra odadan çıktı. Yerime tekrardan oturup kahvemi yudumladım. Gözlerimi kapatıp geriye doğru yaslandım. 

İyi şeyler olsun artık!

Zehra iki gündür hastaneye gidip geliyordu. Ne olursa olsun kerem için çok üzülüyordu. Ben bile çok üzülüyordum. Resmen sebepsiz yere canından oluyordu. Belki de sebepsiz yere değildi ama şuan kesin bir şey diyemezdim. 

Çalan telefonumla beraber gözlerimi açtım. Emir'in aradığını görünce hemen açtım.

Emir de günlerdir bunu yapan kişiyi arıyordu. Açıkçası doğru düzgün konuşacak vaktimiz bile olmamıştı. 

"Emir, nasılsın?"

"İyiyim sen?"

Gülümseyip arkama yaslandım."İyi olmaya çalışıyorum."dedim.

"Yeterince bu iş için kafanı yordun. Biraz ara ver."dedi.

Emir görmese de kafamı olumsuzca salladım. "Hayır Emir bu işin peşini bırakmak istemiyorum. Bunu yapan her kim ise bulunmadan rahat edemem."

"Deniz savcı arkadaşın zaten elinden gelenin fazlasını yapıyor ve aynı şekilde bizde."dedi.

"Hayır dediim!"

"İnatçının tekisin."dedi bıkkınlıkla.

"Biliyorum."dedim istemsizce gülümserken.

"Başını belaya koymazsın umarım."dedi.

"Ne alaka şimdi? Hem neden benim başım belaya girsin?"

"Bilmiyorum deniz ama mıknatıs gibi tüm belayı üstüne çekmeyi napıp edip başarıyorsun."

Gözlerimi devirdim."Emirr!"

"Ne oldu Avukat?"

Benimle eğleniyor muydu?

"Gıcık herifin tekisin sende!"dedim.

"Biliyorum."dedi. Sesinde gülümseyen bir tını vardı. İstemsizce bende gülmeye başladım. 

"Ağam bugün keyfiniz yerinde gibi hı?"

"Bu ağam lafı bir senin ağzına mı yakışmaz nedir söyleme şunu."dedi.

"Peki ağam, ay pardon."dedim gülerek. Sanırım eğlenme sırası bendeydi. 

"Baş belasısın."

Güldüm."Biliyorum."

Gözüm odadaki kapıya takıldı bir an. Tam kapanmamıştı ve bir gölge vardı. Kaşlarımı çatıp ayağa kalktım. Kapıya doğru yaklaştığım sırada gölge bir anda yok olmuştu. Aralık olan kapıyı tam açtığım gibi odadan çıktım. Ama kimse de yoktu. Sanırım kafayı yiyorum!

"Deniz orada mısın?"diyen Emir'le kendime geldim. 

"Hı, şey pardon ne demiştin?"

"Bir şey mi oldu, niye bir anda sessizleştin?"

"Yok bir şey ya , sen ne demiştin?"

"Bugün seni ofisten alıcam yarım saate hazır ol."dedi.

"Niye?"

"Bize gidecez, bugün herkes evde olacak ve senin de olmanı istiyorum."

Karnımın içinde uçuşan kelebeklerle beraber tekrardan odaya girdim. Kapıyı kapatıp tekrardan yerime geçtim. 

Benimde orada olmamı istiyordu!

"Iı şey, olur."dedim.

"Tamam."dediği an sanki görecekmiş gibi kafamı salladım. Sonra ise telefonu kapattı. 

Öküz falan ama aşırı şeydi bu adam. Şeydi işte amaaan!

Telefonu masaya koyduğum an gülmeye başladım. Emir belki de bu olaylar arasında bana en iyi gelen şeydi. En sonunda salak salak sırıtmayı bırakıp işimin başına döndüm. Bir kaç dosyayı inceledikten sonra kalan evrakları hızlı bir şekilde hazırladım. Dosyaları dolaba yerleştirdiğim gibi anahtarla kilitledim. Bu dosyalar benim için çok önemliydi. 

Kolumdaki saate baktığım an Emir'in 1,2 dakikaya geleceğini fark ettim. Çalan telefonumla aslında çoktan gelmiş olduğunu anladım. Çantamı aldığım gibi telefonumu da hızla kapıp çıktım odadan. Bu aralar her şeyden şüphe duyan ben, odamı da kilitlemeden edemedim. 

Merdivenleri ineceğim sırada Semihle karşılaştım. 

"Merhaba semih, nasılsın?"

Semih yüzüme bile bakmadan odasına doğru ilerledi. Verdiği cevapla resmen beni kestirip attı. "İyi"dedi ve odasına girdi.

Şaşkınlıkla öyle arkasından baka kaldım. 

Ne?

Emir'i daha fazla bekletmeden aşağı insem iyi olurdu. Semih'in derdi ne ise yakında kokusu çıkardı.

Peline gülümseyip çıktım ofisten. Emir'e doğru ilerlediğim sırada o da cool bir şekilde indi arabasından. Aynı şekilde gözlüğünü çıkarıp arabasına yaslandı. Ne ara durup onu izlediğimi bilmeden irkildim. 

Ne oldu bana bir kaç saniyede?

Emir'e doğru ilerleyip tam dibinde durdum."Bu ne cool'uk yahu? Gören de hollywood yıldızı sanacak."Dedim dalga geçen bir tını ile.

"Konuşman bittiyse gidiyoruz."dedi.

Gözlerimi devirdim."İyi gidelim."dediğim gibi arabama yöneldim. 

Kolumu tutup beni durduran Emir'e ne var der gibi bakış attım.

"Tek arabayla gidelim."dedi.

"Emir Benim arabam var ve yarın erkenden ofise gelmem gerek. Arabam bana lazım."dedim.

"Benim arabamla gidiyoruz."dedi.

Kaşlarımı çattım. Niye hep onun arabasına biniyorduk ki? 

"Tek arabayla gitmek istiyorsan o zaman bu sefer benim arabama bineceğiz. Hadi yürü , bu sefer böyle olacak."

"Bana emir verme Avukat."

"Hep sen mi vereceksin? Biraz da biz verelim canım, şimdi yürü gidiyoruz!"dedim. Sonda onun taklidini yaparak söylemiştim.

Kırmızı arabama geçtiğim sırada camdan Emir'e baktım. Arabasından anahtarını falan aldıktan sonra buraya doğru yürümeye başladı. Kendimi tutamayıp güldüm. Arabam biraz Emir'e göre küçük gibiydi. Ne yapayım yani herkes kendi cüssesine göre ayarlıyordu her şeyi.

Emir hemen yan koltuğa geçti. Bu sefer şoför bendim. Yan dönüp Emir'e baktım. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Kafası arabanın tavanına değiyordu ve bu durumdan oldukça rahatsızdı. 

Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. İlk defa arabama bu denli biri binmişti. Emir bana sertçe bakıp kaşlarını çattı.

"Gülmeyi kesip sür şu arabayı. Yoksa ilk önce kendim iner, seni de omzuma alırım, öyle de gideriz!"

Gülmeyi kesip ağzımı kilitlermiş gibi yaptım. Arabayı çalıştırıp Mehdizade konağına doğru sürmeye başladım. 
"Daha küçüğü yok muydu bu arabanın? Bana fazla büyük gibi geldi."

Aklı sıra benimle dalga geçiyordu. Gözlerimi devirip" Ay ağam kusura bakma ama arabaya bir ayının bineceğini hesaplayamadım."dedim.

"Şimdi bu ayı seni bir ısırır o zaman görürsün!"dedi.

Emir'e dönüp dilimi çıkardım. 

Sonunda konağın önüne gelince arabayı park ettim. Tam ineceğimiz sırada Emir kolumu tuttu. Ceketinin iç cebinden bir şey çıkaracağı sırada elimi tuttu. Ben ise gözlerimi iri iri açmış ona bakıyordum. 

Bir an yüzük mü çıkaracak diye düşünmedim değil. 

Ama böyle bir ayının yada öküzün yüzük çıkaracağını düşünmem bile saçmaydı. 

"Ne yapıyorsun?"dememe kalmadan cebinden çıkardığı bileklikle gözlerimi iri iri açıldı.

"Bilekliğiiim!"dedim. 

Elimi açıp avucumun içine bıraktı. Gözlerim Emir'i bulduğu sırada minnetle baktım. Ona ne kadar teşekkür etsem azdı. Bu bilekliği o kadar çok aramıştım ki! Bileğimde olmadığı zaman bile boşluktaymışım gibi hissediyordum.

"Nereden buldun bunu?"dedim.

"Arabamın camını öyle bir öfkeyle kırdın ki taşla birlikte bilekliğin de uçmuş."

İstemsizce güldüm."Aynen vallahi! beni çok sinir ettin bende fırlatıverdim. O kadar çok aradım ki ben bunu, sana ne kadar teşekkür etsem az!"

Mutlulukla gülümsedim. Dayanamayıp sarıldım Emir'e.
Kulağına doğru"Çok çok teşekkür ederim. Bu benim için çok değerliydi."dedim.

Geri çekildiğim sırada"Ben bir şey yapmadım."dedi.

Gülümseyip bilekliği elime takmaya çalıştım. Bilekliğim eskisinden çok daha fazla güzel ve sağlam duruyordu. Birde sanki parlıyordu.

"Bu neden bu kadar yeni gibi duruyor?"

"Çünkü attığın zaman bazı yerleri çizilip kırılmıştı. Bende hiç bir değişiklik yapılmadan tamir ettirdim."dedi.

Çok düşünceli bir hareketti.

"Teşekkür ederim."dedim gözlerinin içine bakarak.

O da aynı şekilde bakıp gülümsedi. Bileğimi ona doğru uzatıp"Taksana."dedim. 

Tek elimle kapatamıyordum. Emir'in yardımıyla takabilmiştim. Bilekliğim artık ait olduğu yerdeydi. Elimi kaldırıp bilekliğe aşkla baktım. 

"İnelim"diyen Emir'i onaylayıp indim.

Konağa doğru ilerlediğimiz sırada Emir sessizliği bozdu.

"Senin için çok değerli olmalı. Kimden bu değerli bileklik?"

"Babamdan bana kalan belki de tek şey."dedim. İçimdeki acı buruklukla gülümsedim. 

Kafamı Emir'e çevirdiğim sırada bana baktığını gördüm. Tam kapının önünde durduğumuz sırada bana bakıp gülümsedi. Bu gülümsemeleri çok nadir olan şeylerdi. Ve belki de çok güzel olan şeylerden biriydi. 

Gelen öksürük sesiyle bakışlarımı kapıya çevirdim. Kapının ne ara açıldığı hakkında bir fikrim yoktu ve karşımda bize öfkeyle bakan bir zilan beklemiyordum. Aslında tam tersi bana öyle bakıyordu. 

Zilan, Emir'e dönüp"Ağam, hoşgeldin."dedi gülümseyerek. Bir anda Emir'in koluna girmesiyle kendine doğru çekmesi bir oldu. Ben ise öyle kalakaldım. Boğazımı temizleyip ikisinin arkasından salona doğru ilerledim. Tırnaklarımı etime batıra batıra arkalarından yürüyordum. Kaşlarımı istemsizce çatmış zilan'ın o iğrenç ensesine bakıyordum.

Bir tane geçirsem o kadar çok rahatlardım ki!

En sonunda dayanamayıp ikisinin arasından sertçe geçtim. Arkamdan yavaş diye bağıran zilanı ise duymamazlıktan geldim sadece.

Yoksa gider ensesine yapıştırırdım!

Salona girdiğim sırada kalabalık bir aile görmeyi pek beklemiyordum. Zehra beni gördüğü sırada yanıma gelip sarıldı. Geri çekilip içerideki herkese baş selamı verdim. Kerem'in annesi de buradaydı. Hatta kerem'in ailesinin hepsi. Her neyse sülale toplanmıştı. 

Henüz yeni evlenmiş, aslında daha evlenememiş olan Zehra, Kaynanası filiz hanımı hiç yalnız bırakmıyordu. Elinden geldiğince destek olmaya çalıyordu.

Filiz abla bana bakıp ayağa kalktı. Elimi tutup umutla yüzüme baktı. 

"Oğluma bunu yapandan bir iz buldunuz mu?"

Kafamı olumsuzca salladım."Henüz değil ama bulacağız."dedim.

Ne diyebilirdim ki?

Kafasını sallayıp geri aynı yerine oturmuştu. Zilan ve Emir arkamdan geldiği gibi yanı başımda durdu.

"Ağam aç mısın hemen bir şeyler hazırlasın kızlar?"dedi zilan. 

Öfkeyle gözlerimi devirip elimi sıktım. Sanki karı koca gibiydiler! Bu ne ya? Emir ne yapıyordu, amacı neydi? Bana ümit verip şimdi de zilan'ın yanında mıydı? Ben bunu kabul edemezdim.

Kolumu tutan Emir, zilana cevap dahi vermeyip yüzüme baktı."Aç mısın, hemen bir şeyler hazırlasın Zilan?"dedi.

İçten içe sevinip kahkaha atıyordum. Hiç çaktırmadan Zilana doğru döndüm. Elimi bilerek Emir'in omzuna koyup"Olur aslında, Zilan hazırlayıversin!"dedim.

Benim söylediğim iğneliyici laftan sonra nefretle baktım Zilana. Geri elimi çekip önüme döndüm. Zilanın ayaklarını yere vura vura mutfağı gittiği duyunca gülmeden edemedim. Tam o sırada beni izleyen Emel ablayı görünce utanıp kafamı çevirdim. 

E napayım yani hak etmişti. Zehra kulağıma doğru yaklaşıp"Sen bir yılansın!"dedi ve kıkırdadı. 

Omuz silkip göz kırptım. 

Emir, ben ve zehra mutfağa geçip masaya oturduk. Zilan dediğimiz gibi bir şeyler hazırlayıp masaya koymuştu. Ay ben şimdi bu kıza demiştim de zehir falan koymuştur şimdi. Öyle çok aç da değildim. Yemesem daha iyi olurdu. Bu kenafir gözlü kızdan korkulurdu vallahi!

Zehra abisiyle sohbet ettiği sırada elime aldığım çayı yudumladım. 

Zilan da yanımıza oturduğu an Zehra ters bir şekilde baktı.

"Hayırdır zilan?"dedi.

Zilan ise pişkin pişkin güldü."E bende acıktım, madem hazırladım yiyeyim dedim. Bir sorun mu var zehra?"dedi.

Zehra bir şey diyeceği sırada Emir araya girdi."Afiyet olsun Zilan."

Yani bu da hadi herkes yemek yesin sadece! demekti.

Aslında fırsat bu fırsattı.

"Zilan o gece kerem'in olduğu yerde ne işin vardı?"dedim.

Elimdeki çay bardağını masaya koyup geriye yaslandım. Bakalım ne tür tepkiler verecekti?

"Ne, hangi gece?"dedi.

Dudağımı kıvırdım."Hangi gece olabilir sence? Kerem'in bıçakladığını günden bahsediyorum. Senin çığlık atmanla biz oraya geldik. Ve sende oradaydın, ne işin vardı bilmek istedim?"

"Ne işim olabilir, ne diyorsun sen?"dedi.

Emir araya gireceği sırada sertçe konuştum.

"Ha bir de orada değildim de ne dersin?"gözlerimi devirip"Orada ne işin vardı!?"dedim.

"Kerem telefonla bağırarak konuşunca birşey oluyor sandım. Sonra bir evden ses geldi, bende gittim. Onu öyle görünce çığlık attım işte bu! Bitti mi sorgun avukat hanım?"

Hayır der gibi bir ses çıkardım. İnanmıyordum bu kıza.

"Bu işin altından da sen çıkmazsın umarım."dedim.

Zilan ayağa kalktı. Öfkeyle yüzüme bakıp"Ne demeye çalışıyorsun?"dedi.

Emir"Deniz yeter artık."dediği sırada Emir'e döndüm.

"Sence de onun orada olması çok saçma değil mi? "dedim.

"Tesadüfen ordaymış işte, uzatmayın ikinizde!"dedi.

Ne ara ağladığını bilmediğim zilan"Bak ağam görüyor musun! Beni sevmeyip dışladıkları gibi birde suçlu bellemeye çalışıyorlar!"

Şaşkınlıkla baka kaldım. Bu nasıl bir oyunculuk?

Emir"Kimsenin seni suçladığı da yok zilan. Kendinize gelin artık!"

Zilan"Bir kere de bana inanın!"dedi ağlayarak.

Zilan mutfaktan ağlayarak çıktıktan sonra Emir öfkeyle ayağa kalktı.

Emir"Zilana kötü davranmayı bırakın. Ben yapmadım diyor deniz!"

"Hiç bir suçlu ben yaptım demez zaten."dedim.

Emir"Kes şu saçmalığı artık!"dedi sesini yükselterek.

Kalbim kırılmıştı. Zilan için bana böyle davranması zoruma gitti.

"Zilan'ı koruyasın mı tuttu bir anda? "

"Hala saçmalıyorsun!"deyip mutfaktan çıktı.

Sinirlerim fena halde bozulmuştu. Elimi sıkıp dişlerimi gıcırdattım. O kız için bu yaptıkları hoş değildi.

"Deniz fazla şüpheci yaklaşmıyor musun?"diyen zehraya çevirdim kafamı.

Öyle mi yapıyordum? İyi de ben sadece gerçekler ortaya çıksın diye uğraşıyordum.
Zilan'ın bu işte parmağı yok muydu, var mıydı? İşte bunu bilmem gerekiyordu.

"Haklısın."dedikten sonra ayağa kalktım.

Evime gitsem iyi olurdu.

*************

Elimdeki kahve fincanını geri yerine koyduktan sonra sudeye döndüm.

"Böyle işte sude, anlattığım gibi her şey."

"Ya bu kız çok zeki ya da biz çok aptalız."dedi.

"Of hiç bilmiyorum ki! Hayır haklı da olabilir de keremle ne gibi bir derdi olacak yani?"

"Yakında çıkar kokusu sen merak etme, hiç bir şey gizli kalmaz."

Kafamı salladım."Haklısın."

Sude, ben eve geldikten hemen sonra buraya gelmişti. Ona zilan'ın tepkilerini falan herşeyi anlatmıştım.

Zilan bize göre suçluydu. Suçsuzsa bile ben henüz tatmin olmamıştım,inanmıyordum.

Sude ayağa kalktı."Çok geç oldu, ben gitsem iyi olur."

"Peki canım."dedim gülümseyerek.

Sude gittikten sonra aslı'nın odasına doğru ilerledim. Kapının önünde durunca elimi kalırıp bir kaç kez tıkladım.

İçeriden ses gelmeyince umursamadan odaya girdim.
Aslı yatağa uzanmış, kulağında kulaklık, elinde telefonla öylece duruyordu.

Demek ki beni duymuyordu. Bilerek yaptığını biliyordum. Aslı'nın kulağındaki kulaklığın tekini tutup çektim.

"Ne yapıyorsun deniz?"dedi bağırarak.

"Konuşalım mı?"dedim.

Hemen uzandığı yerden doğruldu. Telefonunu kapatıp kenara koydu. Eliyle yatağı işaret edince gülümseyip oturdum.

Aslı bana biraz kırgındı belki ama beni dinlediğinde o da hak verecekti.

"Aslı bana kızgın veya kırgın olabilirsin ama benden çok zor bir şey istiyorsun. Ben herşeyi bırakıp gidemem."dedim.

Aslı ofladı."Ne ara burası herşeyin oldu Deniz?"

"Sözümü kesmeden dinle beni."dedim.

"İyi anlat dinliyorum."dedi.

"Ben buradaki her kadına umut oldum aslı. Sen görmesen de ben bunu gördüm. Önceden benden korkuyorlardı,nefret ediyorlardı, dışlıyorlardı ama şimdi öyle değil. Şimdi herkes beni kendine yakın görüyor. Ben buradayım diye herkes çok mutlu. O küçücük umutları şimdi benimle birlikte büyümüştü. Benden nefret etmiyorlar artık, beni dışlamıyorlar aslı. Ben bunu başardım."

Başarmışlığın verdiği mutlulukla gözlerim dolmuştu.

"Zehra ve elif gibi çok güzel dostluklar edindim. Bir insanı dost diye koluna takmak için yıllara ihtiyacı olmazdı insanın. Bazen iki günlük dostların beş yılık dostlara bedel olurdu. İkisi arasındaki bağım da böyleydi. Emine ve emel Abla gibi çok değerli insanlarla tanıştım. Onlar beni kendi kızları gibi sevdiler, değer verdiler. Ben yeni, sonsuz sevgi içinde olan insanlara rast geldim aslı."

Sonra ise gözümden akan yaşlarla yutkundum.

"Sonra ise aslı onunla
karşılaştım. Çok kez tehdit etti beni, çok kez saldırıya uğradım. Evsiz kaldık hatırlarsan. Sonra bir sabah onunla uyandım aslı. Onun o kokusuyla mest oldum. Ben rüyalarımda kabus olan o adamı aklımdan silemez oldum. Nereye gidersem gideyim onu görüyor oldum."

kendimi tutamayıp göz yaşları içinde güldüm. "Beni bacağımdan vurdu hatta. Ama yine de ona sığındım. Onun, o dik duruşuna kapılıyordum istemsizce. Beni korumaya çalıştı sadece. Bunu çok geç olsa da anladım. Şeyma Avukata yapılanların bana yapılmaması için gitmemi istedi."

Göz yaşlarımı elimin tersiyle sildim.

"Ama ben başardım aslı. Ben çoğu şeyi kazandım. Pes etmedim hiç bir şey için. Ondan başka kimseye yenilmedim..."

"Ben imkansıza tutuldum aslı. Kalbim, fikrim sadece onu görüyordu. Bu evren bize karşı olsa bile her türlü birbirimize Çekiliyorduk. Hiç ummaadığım anda onu görüyordum. Bu kadarı tesadüf olamazdı. Beni öyle güzel sardı ki karşı koyamıyorum, koymak istemiyordum. Ben, Emir'e imkansız olsa bile gitmek istiyorum. Onun evreninde bulunmak istiyorum."

"Ben bu kadar şeyi başarmışken, Emir'i yeni bulmuşken bırakamam. Benden bunu isteme lütfen."

Tüm duygularımı henüz kendime bile açıklayamayan ben, göz yaşları içinde Aslıya anlattım.

içimdeki aşkı daha fazla saklayamazdım. Ne olursa olsundu. Ben bu aşk için herşeye razıyım.

Artık susup kaybetmek istemiyordum. Biraz bile olsa sevilmek istiyordum.
 
"Ben Emir'e tutuldum aslı."dedim büyük bir heyecanla.

Aslı beni dinlerken şekilden şekle girmişti. En sonunda ağzını şaşkınlıkla açmıştı.

"Aşık mı oldun sen?!"dedi sessizce.

"Hayır yani bilmiyorum."dedim.

Aslı bir anda çığlık atıp boynuma sarıldı. "Sen olmuşsun olmuşsun!!"dedi gülerek.

bende onun bu tavırlarına gülmeden edemedim. Ayağa kalkıp aslıyı tuttum.

"Ne olmuşum deli kız?"dedim.

"Aşık olmuşsun Aşık!"

Utançla vurdum başına."Sadece hoşlantı aslı."dedim.

"Aynen aynen belli. Öyle bir aşkla anlattın ki öyle dediğin gibi bir hoşlantıdan çok daha fazlası bu."

"Hoşlanıyorum demek istedim."

"Aşkından deli divane oldum demenin yollarını bulmuşsun kızım sen. Tutuldum diyip durdun."dedi gülerek.

Oflayıp odadan çıktım. arkamdan gelen aslı ise şebeklik yapmaya devam ediyordu.

"Anlattığına pişman ettirme insanı!"dedim.

Mutfağa geçip tezgaha yaslandım. Aslı da karşımda durdu.

"Emirle beraber mi uyudunuz?!"dedi heyecanla.

O gün aklıma gelince istemsizce güldüm.

"Salak salak gülme de anlat. Ay mecnun olmuş bu!"dedi.

"Anlatılacak bişey yok. Farkında değildik ki zaten."dedim.

O günü kısaca özet geçtikten sonra güldüm.
Aslı şaşkınlıkla yüzüme bakıp kızmaya başladı.

"Niye bunları yeni öğreniyorum, ne zaman anlatmayı düşünüyordun?"

"Şimdi öğrendin ya işte!"dedim.

"Peki ya Emirle konuştunuz mu hiç?"

"Evet konuştuk herşeyi işte. Bazı itiraflar edildi falan."dedim.

"Oha oha ne itirafı? Lan ne ara oldu tüm bunlar??!"

"Zehra'nın kına gecesinden beri."dedim.

Aslı hayretler içinde yüzüme bakıyordu.

"Tam dayaklıksın deniz. Allah bilir daha neler saklıyorsun benden. Ha birde öpüştük de tam olsun!"

Dudağımı büzdüm.
"Onun gibi birşey oldu ama ta-"diyemeden aslı bir çığlık daha attı.

Korkuyla kulaklarımı kapattım. Bu kızın dengesizliği beni benden alıyordu.
Hemen Yanıma gelip ellerimi tuttu.

"Deniz kurban olayım evlendik deme! Bünyem bunu hiç kaldırmaz. Bayılırım, düşerim vinç bile kaldıramaz."

"Oha ne evlenmesi kızım mal mısın?"

Rahat bir nefes alan aslı kalbini tuttu."Buna da şükür."dedi.

"Günlerdir o kadar zor şeyler yaşadım ki, anlatmaya fırsatım olmadı."dedim.

"Biliyorum canım, o yüzden pek bir şey demiyorum."dedi.

Aslı biraz donuk bir şekilde durduktan sonra kafasını bana çevirdi.

"Ay ben zaten anlamıştım. En başından beri diyordum. Zaten geçen ne güzel aldı götürdü seni. "dedi gülerek.

"Aman ne güzel ama!"
resmen omzuna almıştı beni.

Aslı gülüp karnını okşadı. Dolabı açtığı sırada "Ben acıktım ya."dedi.

"Ekmek istetmiştim, istersen ben bir şeyler hazırlayana kadar sen sandviç falan yap."

"Olur vallahi!"dediği sırada masanın üstündeki poşetten ekmekleri çıkardım. İçinde gördüğüm zarfı alıp üstündeki yazıya baktım.
Benim ismim yazıyordu.

Zarfı çevirdiğim sırada aslı yanımda durup zarfa baktı.

"Bu ne şimdi?"

"Bilmiyorum, şimdi anlarız."dediğim gibi zarfı açtım.

İçinden çıkan notla kaşlarımı çattım. Tekrar tekrar okudum yazılanları. Öfkeyle notu buruşturup fırlattım.

Bu pislik her kimse onu artık kessinliklee bulmalıyım.

"Ne yazıyordu deniz? Kim bunu yazan ya? "

"Kerem'e bunu yapan her kimse bunu yazan da o!"

"Ne diyorsun?! Ne yazmış peki?"

"Sonunun keremle aynı olmasını istemiyorsan git buradan!' yazıyordu."dedim.

Bizimle Resmen oyun oynuyordu. Bunu yapan her kimse kesinlikle bulacaktım! Bu kimsenin yanına kalmayacaktı, asla!


Bölüm sonuuuu ❣

Yorumlarınızı bekliyorum. ❣

Ülkemizde ve hatta tüm ülkelerde olan ve gittikçe yayılan bu virüs'e karşı önlem almayı unutmayın. Ellerinizi sıkça yıkarsanız sizin için çok yararlı olur.
Birde sağlığınız için evden çıkmayın derim ❣

Continue Reading

You'll Also Like

84.9K 2.8K 68
İlk gözünü açtığın andan itibaren birilerine güvenerek başlarsın hayata. İlk elini tuttuğun kişi hep yanında olucak zannedersin. Büyürken yakınlarına...
253K 11.8K 40
"Ablacığım ne oldu?" "Yok birşey" "Söyle tatlım vallahi kimseye söylemek yok" "Abla biri senden birini öldürmeni isterse ama bu çok sevdiğin biriyse...
9.2K 388 19
Bir yanda asiliyile tanınmış nefes bir yanda deliliyle tanınmış deli Tahir bakalım bu iki kişinin arasında neler olucak
1.4M 32.6K 43
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...