Pembe Düşler Mahallesi

By dreamonde

2.6M 132K 35.1K

Bir insana ne zaman aşık olursunuz? Çocukken, o gol atmak istediği için onun yerine kaleye geçtiğinizde mi? Y... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm / Part 1
32. Bölüm / Part 2
33. Bölüm
Bayram Özel
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bir Kesit
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
Ara Bölüm
43. Bölüm
Ara Bölüm 2
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm (Final)
Özel Bölüm
Özel Bölüm: Nereden Nereye

19. Bölüm

53.5K 2.8K 349
By dreamonde


Bir, iki, üç.

Acaba karşılıksız sandığım duygularım ne zamandan beri karşılıklı?

Dört, beş, altı.

Abimi hiç düşünmüyor mu?

Yedi, sekiz, dokuz.

Pişman mı?

On, on bir, on iki.

Giray'ın kız istemeye gelmemesinde onun parmağı var mı?

"Kızım sen delirdin mi? Mekik çekiyor, manyağa bak.."

Kapının girişine yaslanmış alayla sırıtan abime baktım ve derin bir nefes vererek doğruldum.

"Ne var?"

Yüzünde ki alaylı ifade bir anda gitti ve ciddileşti.

"Sen bana küs falan mısın? Ne bu tavırlar?"

"Değilim küs falan. Uykumu alamadım sadece," diyerek cevapladım sorusunu sakin bir ses tonuyla.

Fakat hiç de sakin değildim. Bir kere kendimi çoktan yakalanmış gibi hissediyordum. Yakalanmamamıza rağmen.

Ayrıca biraz da suçlu.

Hislerimin karşılıksız olduğunu düşündüğüm zaman çok daha huzurlu ve vicdanı rahat bir aşıktım.

DÜN BU SAATLERDE KAAN İLE ÖPÜŞMÜŞTÜM!

SENELERDİR AŞIK OLDUĞUM ADAMLA.

ABİMİN EN YAKIN ARKADAŞI OLAN ADAMLA.

Ama neyse ki abimin de sicili pek temiz değildi. Sonuçta o da Yağmur'u öpmüştü ve Kaan'ın yüzüne rahatlıkla bakıyordu.

O da az değildi..

"Öyle olsun bakalım," dedi. İnanmış gibiydi. Ya da çok üstünde durmak istemiyordu.

"Ben akşam geç geleceğim," dedi ve ardından dudaklarına şirin bir gülümseme yerleştirdi. "Ve sen bizimkileri bana karşı doldurmayacaksın. Anlaştık mı?"

"Nereye?" Diye sordum hızla.

Abim ile Kaan yapışık ikizler gibiydi. Kaancığım için bu dostluğun bitmesi en iyisi olacaktı. Hakan Dinçer hiç güven vermiyordu bana!

"Sanane?"

"Eh iyi. Koca gün hem yan gelip yatıyorsun, pes oynuyorsun, eve sabaha doğru geliyorsun, kim bilir nerelerde kimlerle sürt-"

"Bara gideceğiz, oldu mu?"

Çok da umrumda değilmiş gibi sorularıma devam ettim, "Kim kim?"

"Kim kim olabilir Hazal? Bir düşün abicim. Bizimkiler dışında kimle bara gidip sabaha kadar eğleneceğim?"

Çok doğalmış gibi, "Hııı, tamam bakalım," dediğimde dudaklarıma sahte bir kıvrılma iliştirilmişti.

Abim bir süre gözlerini kısıp anlamsızca baktı fakat üstün yeteneklerinin olayı çözemeyeceğinin farkına varınca başını umutsuz vakaymışım gibi sallayarak odadan çıktı.

O odamdan çıktığı anda karnımda bir sürü baklava görmek ümidiyle yaptığım spordan geriye kalan tek şey olan alnımda ki terleri yanıma bıraktığım havluyla sildim ve ayaklandım.

Ya sen beni öptün, öptün! Bir de gidip bara eğlenecekmiş. Bak bak. Ben de Hazal Dinçer isem bu oyunu bozarım!

Pardon? Sen kimsin?

Yavaşça ayaklandığım yere geri çöktüm umutsuzca.

Ben ikna oldum şahsen.

Hayır ayrıca ne saçmalıyorum? Ne diyeceğim gidip koskoca adama benim paşa gönlüm bara gitmeni istemiyor olmaz mı? Neden diye sorunca da e öpüştük o kadar derim.

Aferin Hazal. Olağanüstü bir plan.

Yatağımın üstünde duran telefonu elime aldığımda ekranı açmadan önce gözlerimi kıstım.

Önce ekranı açtım, ardından yavaş yavaş gözlerimi.

Mesaj yoktu. Mesajı bırakın, mesajın m'si bile yoktu.

Ben galiba öpüşme işini çok ciddiye aldım. Sanarsın tek taşımı bulaşık yıkarken tezgaha çıkartıp koydum. Hissettiğim bu kıskançlığın ve diğer tarifsiz duyguların başka açıklaması olamazdı.

Ama bence öpüşmek zaten ciddiye alınması gereken bir olaydı.

Sevmediğin bir insanla öpüşmezdin. Hele ki en yakın arkadaşının kardeşiyle! Koca dünyada insan mı kalmadı yahu..

Gözlerim odamın her köşesini ezberlemeye çalışırcasına defalarca kez etrafı turlarken düşüncelerim birbirinin ardını bırakmıyordu.

Kaan ile önceden konuşmak kolaydı. Aslında çok da konuşmazdık biz. Düşünüyorum şu an, gülerdik, eğlenirdik, nasıl olduğumuzu sorardık, hayat hakkında birkaç öğüt, belki biraz tartışma..

Mesela benim en sevdiğim filmi biliyor muydu? Ben onunkini biliyordum çünkü benim sevgim kendimi bildim bileli vardı.

Çok mu derin düşünüyordum acaba?

Ama napabilirdim ki?! Oldukça gergindim.

Sadece ikimiz varken ne yapacaktım mesela? Onun ne yapacağını bilmiyordum ki kendimin ne yapacağına nasıl karar verseydim?!

Of.

Keşke insanların aklını okuyabilsek. Kaan'ın çocukluğuna bile inerdim. Küçükken de çok şerefsizdi, arsız.

Sonunda aklıma telefonu elime neden aldığım gelince hızla mesaj kutusunu açtım ve Yağmur'un sohbetine girdim.

'Yardımına ihtiyacım var. Abin evde mi?'

Beklememe gerek kalmadan geri cevap aldım. Yağmur sanırım telefonun başında ona yazmamı bekliyordu.

Şapşik.

Çok küs kaldık bile sanırım.

'Benim de senin yardımına ihtiyacım var. Abim size gelecek birazdan. Konuşmamız lazım, acil. Bize gel.'

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.

Kaan bize gelecek birazdan.

Allahım tut beni, sana geliyorum.

Yağmur-Hakan cephesinde de işler karışmıştı anlaşılan.

Ulan Hakan Dinçer, milletin aşkına çomak soktuğun yetmezmiş gibi kendi aşkının da içinden geçiyorsun. Senin kalıbına tüküreyim, kimin abisi kurban olduğum..

Konumuz bu değil Hazal. Kaan size geliyor.

Bu da yeni düşüncelere yelken açmak demek.

Kaan bize geliyor, ben evdeyim, abim evde. Kaan ile görüşüp mü gitsem, yoksa Kaan'dan kaçıp sonra mı gitsem?

Ne yapacağımı bilmediğime göre... yapmak istemediğimi yapmam en uygunu.

Dolabımdan siyah kot pantolon ve bordo v yakalı, kollarında şerit olan tişörtümü alarak üzerime geçirdim. Ayağımda ki ananas desenleri olan çorapları da çıkartarak çekmeceme tıkıştırdım ve onların yerini beyaz patik çoraplara takdim ettim.

Saçlarımı tarayıp telefonu arka cebime sıkıştırdım, koşar adımlarla odamdan çıktım ve merdivenleri bir süper kahraman edasıyla indim.

Kaan gelmeden önce annemden izin almalıydım.

"Zeynep Sultan! Gönlümün sultanı! Ben Yağmurlara gidiyorum. Oradan Gayeler ile buluşuruz belki, haber veririm sana."

Annem onaylayan mırıltılar çıkartarak dantellerle uğraşmaya devam ettiğinde zaten izin vereceğinden şüphem olmadığı için kapıya yöneldim.

Ve ding dong!

Zil çalıyor!

Gözlerim irileşirken kendimi bir anda mutfağın içinde ki küçük kiler tarzı odaya saklanmış buldum.

Ben gerçekten gerizekalı bir insana dönmüştüm.

Ama yine de çok gerizekalı olduğumu düşünmüyordum çünkü ben Kaan'ı uzaktan sevmeye alışmış bir kızdım!

"Kapıyı da ben açacaksam Hazal'ın bu evde ne işlevi kalıyor?"

Namussuz, haysiyetsiz, şeref yoksunu Hakan Dinçer.

Sen görürsün bizimkileri doldurmak neymiş.

"Hakan söylenme çocuğum, söylenme yavrum! Senin elin ayağın tutmuyor mu?! Hasbinallah.."

Yürü kız Zeyno! Kim tutar seni?!

"Hoşgeldin Kaan oğlum," diyen annemin sevimli sesi kulaklarımı doldururken utançtan yüzümün kızardığını hissettim.

Ben ciddi ciddi dün öpüştüğüm adamdan kilerde saklanarak kaçıyordum.

Sahiden yapıyordum bu salaklığı!

"Hoşbulduk Zeynep Sultan," dedi sevdiceğimin güzel sesi.

"Hazal yok mu?"

OY KURBAN OLDUĞUM HAZAL'IN SENİ HAM YAPSIN MI???

"Valla bir tane yukarıda işlevsiz var, eğer onu soruyorsan.. Ama sormamanı tavsiye ederim, kendisi evlerden ırak."

Ulan.. Yaktım çıranı Hakan, yaktım.

"Ay bu çocuk öldürecek beni! Kardeşinden haberi yok daha. Hazal az önce çıktı evladım, size gidecekti. Denk gelmediniz mi?"

Heh işte anacım! Tam da o son dediğin şeyi yaşamamak için kızın evden çıkmadı.

"Yok, gelmedik. Yağmur da Hazal'ı sormuştu, haberleştiler demek."

"Yağmur ne yapacakmış Hazal'ı?" Bak bak Hakan Dinçer'e bak. Yağmur ismini duyunca nasıl da balıklama dalıyor mevzuya, heyt be!

"Ne bileyim be oğlum? Sormadım, Allah Allah. Manikür pedikür bir şey yapacaklardır herhalde. Onları mı dinleseydim bir de?"

"Boşver Kaancığım sen bunu, ne dediğini biliyor mu ki konuşuyor.." Zeynep Dinçer oğlu Hakan Dinçer'i nasıl linçliyor oynat bakalım.

"Eyvallah anne, eyvallah. Yazdım bunu kenara."

Kısa bir süre sonra her yeri sessizlik kaplarken, abim ile Kaan çoktan yukarı çıkmış annem de dantelinin başına dönmüştü.

Bu odadan çıkmak zor değildi, zor olan gıcırdayan dış kapıdan çıkmaktı.

Oflayarak kendimi düşürdüğüm bu duruma tekrar bir küfür savurdum ve sessizce kapı kolunu indirerek odanın kapısını açtım.

Karanlık bir odadan, bir anda aydınlık mutfağa geçmiş olmak gözlerimi acıtsa da hızlı adımlarla mutfaktan kapının giriş kısmına çıktım.

Sessizce ayakkabılarımı giydim.

Anahtarımı şındırgamamasına özen göstererek konsolun üstünden aldım ve ardından kapının deliğine sürttüm.

Bir iki saniye sonra anahtarı bilinçli olarak şıngırdattım ve eş zamanlı olarak kapının kolunu indirdim.

Hızla tarafımı değiştirerek kapının dışarı açılan kısmına geçtim ve anahtarı konsolun üstüne koydum tekrar.

O sırada tam da tahmin ettiğim gibi annem oturma odasından çıkmış kapıya gelmişti.

"Aa, Hazal. Ne oldu kızım?"

"Anahtarımı unutmuşum anne, onu alıyorum.." elimi konsolun üstünde ki anahtara yönelttim ve onu kaptığım gibi cümlemi tamamladım, "Ve gidiyorum."

Tam kapıyı kapatacağım esnada merdivenlerin tepesinde tanıdık bir silüet çarptı gözüme.

Çevirdiğim bu tiyatronun ne kadarını orada durup izlediğini bilmediğim, tanıdık bir silüet..

*
*

Yağmur kapıyı açtığı anda karşılaştığı yüz ifadesi neydi bilmiyorum fakat kendi yüzünde ki hüzünlü ifade yerini telaşa bırakmıştı.

"Noldu be sana?" Diye cırladığında dudaklarımı bükerek içeri girdim. Hışımla ayakkabılarımı çıkartıp kenara fırlattım ve Yağmur'un sorularını duymazdan gelerek odasına gittim.

Kafamı kaçıncı kez yastığa gömdüğümü hatırlamadığım esnada Yağmur artık bıkkınlıkla olaya el attı.

"Bir hata yaptıysan bunu kafanı yastığa vurarak çözemezsin. Ama duvara vura vura.. İşte her şey o zaman hallolur."

Verdiği fikir mantıklı gelmiş olacak ki yüzümü yastıktan kaldırıp bu sefer duvara yönelttim.

"Lan dur! Şaka yaptım! Allahım sen bana sabır ver."

Yağmur beni kolumdan çekeleyerek odanın ortasında yere oturttuğunda en azından
biraz daha aklım başımdaydı.

"Artık anlatacak mısın?"

Tam derin bir nefes alarak ağzımı açmıştım ki, zilin çalmasıyla gözlerim irileşti tekrar.

Bu sahne bana yaklaşık 20 dakika öncesinden çok tanıdık geliyordu..

Yağmur bana bekle dedikten sonra koşarak kapıya gittiğinde oturduğum yerden kalktım ve silkelenerek kendime geldim.

Belki de sadece son iki saniye görmüştü beni orada?

"Aa, abi. Hoşgeldin de hayırdır?"

"Hayır hayır.." diye mırıldanan Kaan'ın sesi bana iyice yaklaşıyordu sanki.

"Aa Hakan Abi!"

Allahım sen beni kurtar.. Bu nasıl kadro mübarek?

Minnoş gözlerim, tonunu ezbere bildiği bir çift yeşil gözle çarpıştığında dudaklarıma şirin olduğunu umduğum bir gülümseme yerleştirdim.

"Kaçak avına çıktım," dedi fazla yüksek çıkmayan bir sesle. Sağ dudağı meydan okurcasına kıvrılmıştı.

"Av yasağı başlamadı mı ya?" Diyerek yersiz bir espri yapmaya çalıştım.

Yersiz.. Çok yersiz..

Cıklayarak kafasını iki yana salladı.

"Güya evde unuttuğu anahtarla içeriye giren kaçaklar için serbest."

Oh, güzel, en azından artık yakalandığımı biliyorum.

Abimin girişten, "Hadi!" Diye seslenmesiyle şirin şirin gülümsemeyi bir kenara bırakıp bir hevesle kendimi açıklamaya çalıştım.

Hakan Dinçer yine şaşırtmıyordu susmayan çenesiyle.

Fakat "Bak-" diyerek söze girdiğim esnada hızla aramızda ki mesafeyi kapadı.

Yanağımı sağ avcunun içine aldıktan sonra baş parmağıyla elmacık kemiklerimi okşadı yavaşça.

E ama sen böyle yaparsan ben söyleyeceklerimi nasıl toparlayacağım?

"Sen şimdi hiç çabalama boşuna güzelim. Gelince hesaplaşacağız."

Güzelin miyim gerçekten?

"Barda eğlenmeyi bırakıp da gelebilirseniz, hesaplaşırız," dedim sesime kıskançlığın yansımamasına özen göstererek.

"Abi! Benim odamda yoktur o. Boşuna arama."

Yağmur'un tıpkı bir uyarı alarmını andıran ses tonuyla Kaan elini çekti ve benden biraz uzaklaşarak kapıya yöneldi. Tam da o esnada Yağmur ve abimle denk geldiler.

Helal kız Yağmur. Biliyorsun işini.

"Evet, yokmuş," dedikten sonra abime çevirdi bakışlarını. "Hadi gidelim."

"Hazal görüşürüz abisinin gülü, balı, böceği!"

Abimin yalakalığına gözlerimi kısarak bakmakla yetindim zira kapıda arkamdan salladıkları hala aklımın kenarındaydı.

Abim önden çıkarken Kaan omzunun üstünden bana göz kırpmıştı.

Gülümsedim.

Gülümsedi.

Ve ben bu kadar güzel gülen bu yeşil gözlü genç adamı, barda kızların eline bırakmamaya karar verdim.

*
*

Continue Reading

You'll Also Like

455K 20.5K 15
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
1.4M 23.6K 32
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
571K 38K 29
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
668K 38.7K 33
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...